Haberler

Bir Mimarlık Eleştirmeni Bir Diğerine Savaş Açarsa

Tarih: 15 Mart 2010 Kaynak: Design Observer Yazan: Alexandra Lange Çeviren: Pınar Koyuncu
Geçenlerde bir editöre, üniversiteden mezun olduğumda hayalimin mimari eleştirmen olmak olduğunu söylediğimde, güldü. Bana değil (sanmıyorum) ama kaderine terk edilmiş olan bir mesleğe talip olma fikrine... İnternet ortamında hem herkes hem de hiç kimse birer eleştirmen ve mimarlık konuşmaları -genelde binaların yokluğunda- hızla çoğalıyor. Yine de hala sayılabilecek birkaç mimarlık eleştirmeni var ve The New York Times'tan Nicolai Ouroussoff muhtemelen en güçlüsü (tek rakibi, şu anda The New Yorker'da olan selefi Paul Goldberger). Ouroussoff'un mimarlıkla ilgili her yerde ve sık sık yazma fırsatı var. Konuyla pek de ilgili olmayan insanlar tarafından ve önemli insanlar tarafından okunuyor. Ouroussoff son mimari eleştirmeni mi olacak sorusu, şunu söylemeyi daha da zorunlu hale getiriyor: "O yeterince iyi değil. Kalpleri veya zihinleri kazanmıyor."

1985'te Michael Sorkin Village Voice'te "Neden Goldberger Bu Kadar Kötü" başlıklı bir makale yazdı. Paul Goldberger'in Times Meydanı'nın müstakbel yapıları hakkında son zamanlarda Times'da çıkan sütunlarından bir kısmı, Sorkin'i kişisel saldırı durumuna soktu. Ele aldığı konu tasarımlar değildi, gerçi masif, tekrarlanan Johnson/Burgee binaları gerçekten berbattı, ama esas konu Goldberger'in onların yanında veya karşısında yer alma beceriksiziliği idi. "Goldberger çelişkili görüşlerin varlığını görüşünün olmaması meziyetini göstermek yoluyla, ustaca sunuyor," diye yazdı Sorkin, "Stratejisi her konumu almak."

Şimdi, ben 1980'lerin Michael Sorkin'i gibi huysuz veya eğlenceli değilim, ama öfkesini paylaşmadan da edemeyeceğim. Goldberger ile ilgili olarak onu öfkelendiren, Goldberger'in kendi düşüncesini açıklamadaki beceriksizliği ve güç karşısında doğruları konuşmayı reddetmesi (Philip Johnson'ın yöntemi ile) idi. Ouroussoff ile ilgili olarak beni öfkelendiren ise, kısmen bunun tersi. Ouroussoff'un tasarım ile ilgili bir görüşü var, ama yazdığı eleştiri yazıları bu görüşten fazlasını sunmuyor. Yaklaşımı (biraz tarih, daha az politika, ara sıra şehircilik) eleştirinin rolünü sadece mimarlığın görünümü üzerine yorum yapmaya indirgiyor. Görünümün sattırıcı özellik olduğu patlama yılları için o mükemmel bir eleştirmen olabilir, ama bu resmi, küresel yaklaşım sıkıntılı dönemlerde uygunsuz görünüyor. Değerlendirme kriterleri benim için hiçbir zaman açık değildi, ta ki bu makale için kolları sıvayana kadar. Onu tekrar okuyarak, bir özelliği hakkında yaygın savunmalar buldum: "Yeni."

Eğer sattığı şey buysa, onu alıyorum. Üç sebepten dolayı: Nerede yaşadığını bimiyoruz, güvenilmez biri ve (yeterince) umursamıyor.

New York'ta Yaşıyormuş Gibi Görünmüyor
Times mimarlık eleştirisi şehir polis memurları ve politikacılar için olduğundan, yerellik bir gereklilik olmalı. Ouroussoff buraya 2004'te, Los Angeles Times'ta Herbert Muschamp'ın yerine geçmek üzere işe alındığı zaman taşınmış olmalı ama hiç çevresinden bahsettiğini, sevdiği bir park veya plaza veya kentin hepimizin kullandığı kaldırımlarından söz ettiğini hatırlamıyorum. Alice Twemlow geçenlerde Design Observer'da en iyi tasarım eleştirisinin kullanıcı tecrübesine ve mütevazi dile dayandığını ve aynı standardın mimarlık eleştirisine de uygulanabileceğini ileri sürdü. Eleştirilerin nereden geldiğini bilmek, özellikle kentsel konularda, kişisel olarak onların neyi tercih ettiğini bilmeye yardım eder: yüksek binalar veya kum taşından yapılar, büyük veya küçük parklar. Ouroussoff koşuya çıkar mı? Köpeği var mı? Metroya biner mi? Mimarlıkla ilgili olmadıklarını düşünen okurları işin içine katmak için en kolay yol paralel bir tecrübe sunmaktır, örneğin bir binaya bir yabancı gibi yürüyerek yaklaşmak gibi. Kişisel ifşa talep etmiyorum - ki LA Times'ta Ouroussoff'un yerine geçen Christopher Hawthorne ailesinden bahsettiği zaman beni cezbeder - ama bizim gerçekliğimizde yaşadığını hissetmek istiyorum. Bunca zamandan sonra, nadiren ayakları yere basıyormuş gibi yazıyor.


Frank Gehry'nin Atlantic Yards ile ilgili ilk tasarımı, 2005

Aşağıdaki paragraflar Brooklyn'deki masif Atlantic Yards projesi için Ouroussoff 'un eleştiri yazılarından alındı. İlk eleştirisinden Ouroussoff'un Brooklyn'de hiç bulunup bulunmadığı belirsizdi, bizim mimar Frank Gehry'nin taraftarı olduğumuzu düşünmüş olmalı. 5 Temmuz 2005'te şöyle yazdı:

Frank Gehry'nin yeni tasarımı, 19.000 kişilik Nets sahasına bağlanan 21 dönümlük yüksek binalar koridoru on yıllardır önerilen belki de en önemli kentsel gelişim planı. Eğer onaylanırsa, Brooklyn siluetini kökten değiştirecek, kentin Manhattan'a kültürel bir rakip olarak ortaya çıkışını yeniden doğrulayacak.

Buna Brooklyn halkının tek bir cevabı olabilirdi: Frank Gehry'nin doğrulamasına ihtiyacımız mı var?

Bazıları, özellikle kent plancısı Jane Jacobs'un yanındakiler, gelişmenin çok büyük olmasından şikayetçi olacak. Ama kentler güzelliklerini farklı ölçeklerin karışımından alırlar; kişi gelişmenin itici biçimlerini Brooklyn'in kültürel açıdan yükselmesinin simgesi olarak görebilir.

Burada Ouroussoff harika bir kurnazlık sergiliyor, muhalefeti bir grup Jacobsçu duygusal olarak (yanlış) tanımlıyor ve bize Gehry'nin yeni mimarlığının kentin en iyi temsilcisi olacağını bildiriyor. Bu kum taşları anlaşılan o kadar gerici ki bunlar ve projenin var olan içeriği sadece üç cümlelik bir paragraf gerektiriyor. Ouroussoff hiçbir zaman okurlarını Flatbush ve Atlantik caddelerinin rüzgarlı, iyi ticaret yapılan köşesindeki bu alanın önemine yönlendirmeye zahmet etmedi. Doğal olarak Brooklyn blogcuları bu eserle, geçerli ve komplocu sebeplerle olaylı bir gün geçirdiler.

Daha sonra Ouroussoff Times kariyerindeki daha da sert yazılarından birinde, Gehry'e tehlikeli görüşten uzaklaşmasını söylediği zaman düzeltmeler yapmaya çalışacaktı. 21 Mart 2008'de şöyle yazdı:

Hiçbir gelişme şu anda masada olan tasarımı inşa etmeye tercih edilemezdi. Can sıkıcı olan şey, rakiplerin çok az seçeneği var gibi görünmesi.

Bunu durdurmak için umumi bir kampanya başlatabiliriz. Forest City Ratner'in daha çok parayla ortaya çıkması için dua edebiliriz...

"Biz"in kullanımı ürkütücüydü, Ouroussoff kendini bir anda rakiplerle aynı hizaya getirmişti, ama gerçekte Frank Gehry'nin itibarı konusunda "bizim" seçeneklerimiz kadar endişeliydi.

Bay Gehry, öte yandan, çekip gidebilir... Ama uzaklaşmasıyla yalın bir gerçeği ifade edecektir: Bu noktada Atlantic Yards gelişiminin New Yorklular'a söz verilen projeyle hiçbir alakası olmuyor. Gehry'nin dikkat çekici kariyeri boyunca kendine koyduğu standartları da yükseltmiyor.

Ouroussoff hiçbir yazısında kesişimi var olduğu gibi veya Brooklyn'in yeniden doğuşuyla ilgili kişisel tecrübe sunan bir şekilde tanımlamadı. Tüm bildiği kendi makalesinde okuduklarıymış gibiydi. Ofiste maketleri görebilirdi. Frank Gehry ile konuşabilirdi. Yeterli olacaktı. Geçen sene Paris'te çeşitli ünlü mimarların yeniden gelişme alanlarında dolaşırken çok daha çoşkulu ve hususi idi.

İlk Atlantic Yards makalesi Ouroussoff'u Muschamp ve Goldberger gibi bir karakter olarak kabul ettirmeye yönelikti. Muschamp'ın Rem Koolhaas, Frank Gehry, Peter Eisenman ve Diller + Scofidio'yu da içeren önemli isimler listesini sürekli tekrarlaması o kadar dikkat çeker hale geldi ki, bu durum Michael Sorkin'i bu mimarların kaç defa o sütunlarda anlatıldığını yayınlamak için kışkırttı.

Eğer Ouroussoff'un hasılatını bir liste haline getirecek olursak, isimler biraz değişik olacaktı, ama vurgu aynı kalacaktı: Gehry'ye, Zaha Hadid'e, Jean Nouvel'e evet; henüz ismini duymadığınız kişilere hayır. O halde çevresi uluslararası mimarlık mesleğinin değişen dünyası oluyor. Büyük ismin etkisi nerede varsa, oraya gidiyor (son zamanlarda Boston'a ve Basel'e). Bu yaklaşım sadece çağdaş mimarlığın mekansızlığa korkunç eğilimini güçlendirir ve New York Times eleştirisini New York'tan ayırır. Bir tasarımı herhangi bir yerde yargılayabilir, ama işlevine, kentselliğine veya yaşanabilirliğine değer biçemez. Ayrıca tekrar ziyaret etmesi ihtimali yoktur, çünkü bu bir uçuş daha gerektirecektir.


MAXXI

Ouroussoff, Zaha Hadid'in Roma'daki 21. yüzyıl sanat müzesi MAXXI'yi eleştirdiğinde, en iyi yaya yaklaşımının Via Luigi Poletti yolundan olduğunu önermişti, ama o caddeyi veya baskın nesnenin etrafını tanımlamadan. Hadid'den başka hakkında konuşulacak hiç birşey yoktu.

İki günlük bir "Mimarlık önizlemesi" için Cumartesi günü halka açılacak olan MAXXI, bu kenti gök gürlemesi gibi sarsacak. Duygusal çizgileri, kentin enerjisini tam da kentin göbeğine çekiyor, etrafındaki herşeyi ürkek gösteriyor. Müzenin ilk sergisini gerçekleştirmeyi planladığı bahara kadar sanattan yoksun kalacak olan galeriler, herhalde eski papanın iradesini memnun edecek bir hareketlenme yaşayacaktır. Bernini bile, zannediyorum, kıvrımlarını takdir edecektir.

O papayı, Urban VIII'i (1568-1644) "artistik can yoldaşı heykeltraş ve mimar Gian Lorenzo Bernini ile beraber müsrif yeni projeler hayal eden biri" olarak tanımlamanın ve onun MAXXI heyecanını hayal etmenin tuhaflığıyla ve kalitesizliğiyle başa çıkmak benim için zor. Bunlar Muschamp'ın boş laflarıydı ve gözleri binanın onun için hazır olmadığı konusundaki rahatsız edici gerçekten başka yere çekmeye çalışıyordu. Ouroussoff, Times eleştirmeni olduğu için öncelikle sahnedeydi, ama o bile işinin tam olarak yapılmadığını itiraf etmek zorunda kaldı:

Bilmediğimiz ve bir süre bilmeyeceğimiz şey, galerilerin kalabalıkların hareketine olanak tanıma ihtiyacı ile sanata kafa yormak için gereken dinginlik arasındaki dengeyi nasıl kuracağı.

Sanata kafa yormak. Müzeler zaten bunun için var, öyle değil mi? Ouroussoff'un makalesi MAXXI'yi "bu kentin yeni olana artık alerjik olmadığının kanıtı ve Roma'yı hala mimari kalıntıların bir kataloğu gibi gören öğrenci ve turistlere bir sitem" olarak, işleyen bir bina olmaktan daha önemliymiş gibi gösteriyor. Roma'ya da Brooklyn'e davrandığı gibi davranıyor: kıvrımlı hatlara sahip bir UFO tarafından uykudan uyandırıldığı için minnettar olan nostaljik bir şehir.

Güvenilmez Biri
New York Üniversitesi'nde ve Görsel Sanatlar Okulu'nda mimari eleştiri konusunda ders veriyorum. Güncele bağlı kalmaya çalışarak, sık sık Ouroussoff makaleleri belirliyorum. Genellikle, Ouroussoff'un yaklaşımında ziyade, konuyu tartışırken buluyoruz kendimizi. Nadiren, aklımıza saplanıp kalan bir deyiş kullanıyor, veya karşılaştırmalar yapma riskini alıyor. Yazılarının duygusal eğilimi her zaman Times'ın Sanat bölümündeki kalan kısımlara oldukça yakın: konuyu iyi bilen, tüm dayanakları kapsayan, ama her nasılsa meziyetsiz. Bu tarafsızlık onun eleştirel tavrını anlamayı neredeyse imkansız hale getiriyor. Ouroussoff'un izini takip etmek (öğrencilerimin okuduğumuz eleştiriler için bunu yapmalarını teşvik etsem dahi) onları işinin ehli yazarlardan yapmaktan başka bir yere götürmeyecektir. Bu pek çok durumda bir artı olacaktır, ama bence bu, eleştiri ile alakalı değil. Eleştirinin, bir sonraki söylenecek şeyi sabırsızlıkla bekleyen takipçileri olmalıdır. Herbert Muschamp'ın yazdıklarına inanamadığınız günler bana nostaljik geliyor. Ouroussoff sadece can sıkıntısına sebep oluyormuş gibi görünüyor.

Ouroussoff'un sanatsal tutkudan yoksun olması onu tembel yazılara, kelimelere, tanımlamalara, açıklanamaz varsayımlara ve görünen, daha sonra tekrar görünen üretilmiş karşıtlara yöneltiyor. High Line için yazdığı oldukça niteliksiz olan yazıda, coşku ona Carrie Bradshaw'dan Bambi'ye, bazı argolu atıflarda bulunma ilhamı vermiş:

Bütün bunları nostaljik duygusal bir tecrübe olmaktan kurtaran, bu bileşenleri bir araya getiren çok yönlülüktür.

Sadece çalıların arasındaki demiryolu hattının parçaları hakkında konuştuğu göz önüne alınırsa, makalesine bir not veriyor olsaydım öncelikle şunu sorardım: "Bütün bunlar" neler? Ve sonra da, kim High Line'ın nostaljik olacağını kim söyledi ki? Nostalji hayalini, bir paragraflık bir fırtına estirerek, sadece onu yıkmak için öne sürüyor. High Line makalesindeki nostaljiyi kötüye kullanmasından öyle vuruldum ki, gazete kupürlerimi dikkatle inceledim. Tekrar tekrar nostalji ortaya çıktı, hiçbir zaman açıklanmamış, olumsuz bir şey olarak. East River Waterfront tasarımları için yazdığı benzer yazıda şöyle diyordu:

Günümüzün tipik nehir kenarı yerleşimleri, geleneksel sokak lambaları ve ilginç park bankları ile, kente hiçbir zaman olmayan bir nostalji sızdırıyor.

1880'lerin sokak lambalarını yeniden üretmememiz gerektiği konusuna katılıyorum. Ama "nostalji" (kimin nostaljisi? Hangi çağ, hangi mimarlık için nostalji?), bağlam olmayınca bir kuklaya, çağdaş mimarların zafer kazanmasına yarayan göz boyayıcı bir rakibe dönüşür.

Ouroussoff'un, Renzo Piano'nun Isabella Stewart Gardner'a ek tasarımı ile ilgili 20 Ocak makalesinde başka bir kukla ortaya çıkar:

İtalyan mimar Renzo Piano perşembe günü burada Isabella Stewart Gardner Müzesi'ne ek tasarımını göz önüne koyduğu zaman, muhtemelen birkaç kaş yukarı kalkacak. Boston'ın kültürel gözlemcileri değişmeyi iyi karşılamaz...

Hoş, korumacılar meşale ve tırmıklarını bir kenara bırakmalılar.

Kimin kaşları? Neden tırmıklar? Boston'ın korumacı bir üsluba sahip olması klişesine inanıyorum ama bu tür yüzeysel bir tanıtım çok basit. Ek için bir karşıtlık icat etti ve sonra da onu iki paragraflık bir alanda yok etti. Bu üretilmiş bir tiyatro oyunudur ve sadece bizim binaya erişimimizi geciktirir.

Eğer tasarımın bir kusuru varsa, Gardner'ın hafızasında ezilip gitmesi değil, onu fazlasıyla saygıyla el üstünde tutmasıdır. Piano tasarımında, var olan müzenin kutsallığını korumaya o kadar dikkat etmiş ki, kendinizi galeriler arasında ziyaretçilerin günümüzde yaptığı gibi keyifle gezmek yerine, parmaklarınızın ucunda yürürken bulabilirsiniz.

Neden tırmıklarımızı sıradanlığa karşı kaldırmayalım? Ouroussoff'un, Piano'nun işleri hakkındaki geçmiş makalelerini okursanız, Piano'nun çok ihtiyatlı -muhtemelen nostaljik!- olduğu tartışmasını öne sürdüğünü fark edersiniz. Burada, Piano'nun Whitney Müzesi eki hakkında:

Böylesine alçakgönüllülük övgüye değer görülebilir. Kim kentin mimari geçmişini korumak istemez ki?Ama büyük tasarım hiçbir zaman ihtiyatlı değildir; bir korku ortamında ortaya çıkamaz. Risk, binanın eninde sonunda fazla bastırılmış olmasıdır, sanki sığdırılmak için çok uğraşmış gibi.

Eğer Piano gerçekten bu kadar da sıkıcı ise, Ouroussoff onun işini bitirmeli, müze müdürlerini onunla bir daha çalışmaktan men etmeli. Ama bunu yapamaz, çünkü bazen Piano'dan ve tarihten hoşlanır:

Sonuç olarak, Morgan eki tam olgunluğa erişmiş olan bir ustanın işi ve bu nedenle çelişki konusunda başı dik.

Piano artık geçmişi yok etmekle uğraşmıyor; körü körüne ona tapmıyor da. Şimdiki zamanda yaşarken, nadide hazilerinin de değerini biliyor. Sonuç kentten geri çekilmeyen, ona tekrar tekrar aşık olmamıza sebep olan bir binadır.

Belki de onu, sürekli fikrini değiştirmeye devam ettiği için bir eleştirel örnek olarak derslerimde ele alamıyorum.

Umursamıyor
Bence mimarlık duygusaldır. Korkunç bir bina gördüğümde, hatta sadece büyük, rüzgarlı, kontrol edilemez kamusal alanlar gördüğümde çıldırıyorum. Muschamp'ın yazılarındaki en iyi görüşlerden biri, onun da çıldıracak olmasıydı. Çirkinlik ve sıradanlık bir hakaretti. Muschamp'ın Times'taki zamanı sona erene kadar, uydurmalarından yorulmuştum - büyük imgelem uçuşları, mimarlık, şiir ve film arasında sadece kendisi için anlaşılır olan bağlantılar, aynı ünlü isim listesinin monoton tekrarı...

Herkesin farklı bir kırılma noktası vardı. Ama şimdi, neden tüm bunlara katlanmak zorunda olduğumuzu görüyorum. Umursuyordu, ve oldukça uzun bir süre umursamaya devam etti. Ouroussoff genelde sadece benzer büyük-isim listesini savunmaya devam ediyor. (Önemli bir istisna: "New York City, Tear Down These Walls," bu makalede Madison Square Garden, Javits Center, Charles Gwathmey'in Astor Place'deki mülkiyeti ve 2 Columbus Circle'ın yıkımını savunmuştu.)

Ani bir enerji patlaması: "Manhattan'ın büyük bir metropol olarak geleceği var mı?" diye sormuştu 10 Eylül 2009'da, Jean Nouvel'in şehir merkezinde tartışmalı devasa bina tasarımı için.

Eğer cevabın evet olacağını umuyorsanız, Kent Planlama Departmanı'nın çarşamba günü aldığı, 53. Cadde'deki Modern Sanat Müzesi'nin yanında önerilen kulenin tepeden 61 m budanması kararı ümidinizi kıracaktır.

Tasarım görüşlerinin henüz tamamen gelişmediği doğru. Üç tepe noktası çok simetrikti ve bu da onlara belli belirsiz durgun bir görünüm veriyordu. Daha ince noktalara sivrilebilirlerdi. Ama Nouvel, mesleğin en yaratıcı güçlerinden biri, bu konularla başa çıkma konusunda daha yetkin olabilirdi.

Bu makale bizi Sorkin ve Goldberger'e geri döndürüyor. Şimdi barıştılar ve panellerde beraber görünüyorlar, dolayısıyla fazla alıntı yapmak ve arkadaşlıklarını bozmak istemiyorum. Ama Sorkin Goldberger'e, Johnson'ın mega-kulelerinin tek ihtiyacı olan şeyin sokak seviyesinde birkaç yerden makaslanıvermek olduğunu ileri sürdüğü için özellikle saldırdı ve bu problem aslında dekoratifti, kavramsal değildi. Ouroussoff ise zıt fikirde -daha uzun daha iyidir- ama Goldberger gibi mimarın fikrinin üstünlüğünü tartışıyor. "Bu adam çok iyi", diyormuş gibi görünüyor, "sadece ona istediğini yapması için izin vermeliyiz" ve detaylar için daha sonra endişelenmeliyiz. Böyle yaparak, Ouroussoff Nouvel'in projesi ile ilgili başka pek çok problemi göz ardı etmeli. Problemler sokak düzeyinde, insanların yaşadığı yerde. 54. Cadde zaten boşluktan ve yeni MoMA'nın boş cepheleri ve heykel bahçesinden dolayı güney tarafında bir rüzgar tüneli ve Nouvel'in kulesi o çizgiyi gerçekten tutuyor. Ouroussoff şöyle yazdı:

Tasarımın güzelliği, akılcı oranlarından, özellikle kapladığı küçük alan ile muazzam yüksekliği arasındaki abartılmış ilişkiden geliyor. Sokaktan görüleceği gibi, binanın geri çekilmiş cepheleri enfes bir baş dönmesi hissine sebep olacaktır.

Doğrusu bu sözüne inanmalıyız. Baş dönmesi her yöne gidebilir. Ouroussoff, şehri bölgelendirme kanunlarının kulenin geliştiricisine St. Thomas Church gibi yakın olmayan nirengi noktalarının hava sahasını yığmasına izin veren yoruma açık okumasını ve kuleyi kullanacak olan Modern Sanat Müzesi'nin şehir merkezindeki silueti daha da yükseltecek rolünü açıklamadan, şehir planlama başkanı Amanda Burden'ı ilerlemenin bir düşmanı olarak tasvir eder. Politikayı, yaya etkisi değerlendirmesiyle beraber, bunun dışında tutuyor.

Ouroussoff bizi orada olmayan binalar boyunca yürüttüğü zaman, görsel mimarlığın tecrübesi ile ilişki kurarken pek çok okuyucunun Whitney Müzesi veya Berkeley Sanat Müzesi gibi binaların şehir merkezinde var olup olmadığı konusunda kafalarını karıştıracak kadar Mumfordçu. En çok, inşa edilmemiş mimarlığıngüzellikleri konusunda ikna edici, çünkü gerçek dünya henüz tasarımına göre etkilenmemiştir. Son tasarımı için, Ouroussoff mimarın hayallerinin sonsuz yenilemelerini destekler. Nouvel'in kulesine dönecek olursak:

Yine de, şehir merkezi siluetine bir müzenin bir parçası gibi davranma görüşü çok rahatsız edici. Her bir yeni nesil mimarın ve inşaatçının kentte iz bırakma isteği New York'u olduğu hale getirmek için olmazsa olmaz.

New York Times mimari eleştirmeninin kurtarmaya çalıştığı şey bizim şehrimiz olmalı, Frank Gehry veya Jean Nouvel (veya Philip Johnson)'ın kocaman işleri değil. Onlar kurtulabilir ama biz (ve Times'ın kendisi) sonuçlarla beraber yaşamak için olduğumuz yerde kalırız. Nouvel kulesi savunmasında Ouroussoff yeniyi kendi seçkin eleştirel değeri olarak benimsemeye her zamankinden daha da yaklaşıyor. Bu yüzden nostalji kötüdür. Bu yüzden Zaha ve Frank ve Jean iyidirler. Bu yüzden Renzo bazen iyidir, veya sadece (Whitney konusunda Rem Koolhaas gibi) daha iyisi olmadığı zaman iyidir.

Bu yeterli değil. Mimarlık eleştirisi sadece basitçe yeni olan hakkında olamaz çünkü bu kesinlikle dünya turuna, hayal kurmaya, şimdi sahip olduğumuz heykel gibi mimari yaklaşımına yol açar. İhtiyacımız olan şey, 3 boyutlu görselleştirmeler ile binaları farklı olarak ele alan eleştiridir, çünkü kullanıcılar son eleştirmendir. Biz, bizi binanın ilişkilerine, duygularına ve dokularına bağlayan eleştiriye ihtiyaç duyarız, sadece yeni değerine değil. Yere, o yerin tarihine bağlı eleştiriye ihtiyaç duyarız, böylece yollar ileriye doğru çoğalır (ve binayı sadece biçimli birşey olarak algılamaz). Ouroussoff yeterince iyi değil çünkü mimari kültürdeki en kötü modaları destekliyor, hiçbir zaman nereden geldiğini açıklamıyor ve hiçbir zaman gidebileceğimiz pek çok farklı yeri incelemiyor.

Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.