Haberler

Mimarlar Halkı Memnun Etmeli, Gücendirmemeli...

Tarih: 23 Mart 2010 Kaynak: Telegraph.co.uk Çeviren: Dilek Öztürk

Daniel Libeskind'in Dresden'de Askeri Müze'ye yaptığı "ek"

Simon Heffer, Daniel Libeskind ve Zaha Hadid'in yeni projelerinin, modern mimarlığın zevkleri ve tuzaklarını gösterdiğini söylüyor.

New Yorker'ı hiçbir zaman ilginç ve güncel bir konu bulmadan açmadım. 65 yıl önce, Dresden'in ilk defa bombalanmasıyla yaşanan kültürel karmaşayı anlatan bir dosya buldum.

Yazar George Packer, bir çok Dresdenli için bombalamanın, daha doğrusu savaşın, hiç olmamış gibi davranmalarının ne kadar önemli olduğundan bahsetti. Şehir Doğu Almanya'dayken, önemli binalardan birçoğu restore edildi ve Frauenkirche, kapitalizmin saldırganlığını simgeleyen, sahte bir moloz yığını "anıt" olarak kaldı... Yeniden birleşmeden sonra, şimdi tamamlanan büyük kiliseyi yeniden inşa etmek için bir hareket başladı. Kentteki hareket, tam anlamıyla, her şeyi, Şubat 1945'den önceki şekliyle, ölçeğiyle, yeriyle ve fonksiyonuyla aynı şekilde yeniden inşa etmekti.


İnşaat sırasında

Fakat ironik bir istisna vardı. O da, büyük yangından sağlam çıkan nerdeyse tek bina olan, 18. yüzyıldan kalma büyük ve sağlam bir yapı olan eski garnizon... Yıllardır askeri bir müze olan yapının, bugünkü fonksiyonu da aynı. Her ne kadar Polonya kökenli radikal mimar Daniel Libeskind bu binaya bir ek inşa etse de...

Bu ülkede, ister Ulusal Galeri, ister British Muzeum olsun, o cam eklerin büyük ve eski binalarımıza eklenmek üzere önerilmesi her zaman yeterince tartışma yarattı. Libeskind, bundan çok daha kararlı bir şey tasarladı.

Bu gri renkli barok yapının ön cephesine bir baktığımızda, binanın solunda yükselen cam bloğun, mevcut yapıdan daha yüksek olduğunu ve büyük bir geminin şeffaf pruvası gibi , binanın önüne geçerek, siperlik yaptığını görebiliriz. Libeskind, müzeye "V" şeklinde bir ek tasarladı. Bu "V" şekli, aslında mevcut yapıyı bölüyormuş gibi bir his barındırıyor. İçeriden bakıldğında, ek yapının, tüm açıları sanki kararsız kalmış ve çok açık bir şekilde: çılgınca!

Libeskind, internet sitesinde, "organize edilmiş şiddet" için bir yansıma mekanı yarattığını söylüyor. Ayrıca, "Merkezi antropolojik sorgulama için de yeni bir bakış açısı sunuyor. Eğer ikinci savının ne demek olduğunu biliyorsanız bana söyleyin, çünkü benim en ufak bir fikrim bile yok! Libeskind'ın tamamen zeki ya da korkunç bir mimar olup olmadığına karar veremiyorum. Yaptığında bir yandan bir "yerme" durumu da var. Savaştan sağlam çıkmış tek binayı alması ve ona, kendi yöntemleriyle "zarar vermesi" ya da değiştirmesi diyelim, çok ironik... Bunda sanki şiirsel bir adalet arayışı var.


Müze'nin maketi



Müze ve Libeskind'in eklentisinin kuşbakışı görüntüsü

Tamamlandığında, dünya harikalarından biri olacağı kuşkusuz. Ben de biter bitmez görmek için hemen yola çıkacağım. Fakat Dresdenliler şokta. Çünkü onların, savaştan sonra, birikmiş hafıza ile bombalamayı silmenin kolay olacağı, şehirde yaşananların unutulmasının, şehirdeki eskiye sadık yeniden yapılaşma ile mümkün olacağı düşünceleri, dışarıdan gelen biri tarafından, reddediliyor. Hem de kale gibi duran, hiç zarar görmemiş tek binalarına yapılan bir "müdahale" ile...

Bu tür "modernist şiddet" özel bir dosya olarak karşımıza çıkıyor. Bu ülkede, bir benzeri yapılana kadar da aynı şey söylenemez. Modern binalara kesinlikle karşı değlim. Hatta birkaçı gayet baş döndürücü. Londra'da yürürken sürekli olarak gördüğüm inanılmaz binalar var ve bu binalar insanları memnun ediyor. Onları gücendirmiyor... Geçmişte yaşanan korkuları yadsıyamayız, ve bu korkular hala su yüzüne çıkarılıyor...

Birkaç ay önce, bu konuyla ilgili Malcolm Millais'ın "Modern Mimarlık Efsanelerini Yıkmak" isminde süper bir kitabını okudum. Kitabın ön kapak tasarımı, patlatılmış bir kule bloğunu içeriyor. Millais, dikkatimi, Zaha Hadid'in St Anthony College, Oxford gibi binalara, 1970'lerin telefon alıcıları ve kıyıya vurmuş balinaları andıran haça benzer eklemeler yapma talebini yazması nedeniyle dikkatimi çekti. Bu, Arap çöllerinde, Hadid'in zaten halihazırda yaptığı göz alıcı binalarda da görüldüğü gibi, mümkün olablir. Fakat bahsedilen bu binalar, kuzey Oxford'da, Viktoryen duvarlarla örülü bir yerde bulunuyor. Üzerine yapılacak yeni tasarım da, sanki binanın üzerine çökmüş ya da düşmüş gibi gözükecek.


Hadid'in Oxford için tasarladığı "eklenti"

Millais'in kitabında yazdığı gibi, böyle bir çalışmadan hoşlanmamak, günümüzün entelektüel küstahlığını yermek, bir cehalet işareti olarak gelişen bu akıma gerici bir kuvvet oluşturmak kabul edilebilir bir durum. Millais, bu eklentilerin mekana uygunsuzluğu, yakışıksızlığı ve binaların işlevsizliği ile ilgili, benim de hararetle savunduğum bir açıklamada bulundu. Hadid, ilginç bir şekilde değişik kavramlar üzerinde inşaatlarını sürdürüyor. Madrid'de delikli bir peynire benzeyen mahkeme binası (binaın fotoğrafları kendinden güzel...) ve yakında tamamlayacağı mükemmel derecede iğrençlik barındıran Montpellier'de yaptığı belediye binası gibi... Eğer biraz adalet varsa, bu belediye binası, Millais'in bir sonraki kitabının kapağını süsler.


Kıyıya vurmuş balina benzetilmesi yapılan eklentinin yandan görünüşü


Yapının iç görünümü

İlginç, eğlendirici binalarla adını duyurmuş mimarların en büyük tehlikesi, gerçekten çok kötü, kabul edilemez binaları tasarlamakta kendilerini özgür hissetmeleri ve bunlara da bizim hayran olmamızı, kendilerine minnettar kalmamızı, çok sevmemizi beklemeleri. Çoğu kez bu mümkün olmasa da... CABE (Mimarlık ve İnşa Komisyonu), St Anthony projesine birden göz kırptı. İnanılmaz bir ifadeyle, bu önerinin, komşularıyla bir yarış başlatacağını, beyaz dış yüzeye ise karşı olmadıklarını, aksine bu önerilen cephenin zamanla ve hava şartları ile neye dönüşeceğini merak ettiklerini açıkladılar. Sanırım hepimiz bunun cevabını biliyoruz. Dış cephe, gri, pis ve ilk zamankine göre daha da çirkin olacak.

CABE, fonksiyonelliğe dair sorunlara dikkat çekiyor. Özellikle çevre ile "denge" prensibine sıkı sıkı bağlı olduklarını belirtiyorlar. Bütün bunlar saçmalık... Ya bir Dresden yaparlar, ya da Kuzey Oxford'un atalarının günahlarını çekmesine karar verirler ya da bu aptalca planı kaldırıp atarlar. Bu, bir yeniden yerleştirmenin taklid olacağı anlamına gelmez. Sadece çevresiyle uyum içinde olmalı ve çalışmak için ilham vermeli. Bu, gerçekten bu kadar zor olabilir mi?

Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.