Haberler

Minareyi çalan kılıfını hazırlar

Tarih: 29 Mart 2010 Kaynak: Sabah Yazan: Kutup Dalgakıran
İşgal sırasında müzeleri talan edilen Iraklılar artık yoğurdu üfleyerek yiyor. Sabah Fotoğraf Editörü Kutup Dalgakıran Irak'ta, Bağdat gümrüğünde 7 cm'lik bir hediyelik eşya yüzünden 52 metrelik minareyi çalmakla suçlandı. Az kaldı Irak'tan çıkamıyordu.

Irak'ta paranoyanın ulaştığı son noktanın kurbanı oluyordum. Irak gümrük memurları beni, ülkenin sembolerinden Abbasiler döneminden kalan 52 metre yüksekliğindeki cami minaresini yurtdışına kaçırmaya çalışmakla suçladı. Hediyelik olarak aldığım 30 dolarlık üç biblonun 'hakikat' olduğunu iddia eden gümrük memurlarına göre sadece cami minaresini değil, Hamurabi kanunlarının yazılı olduğu eser ile bir de Babil aslanını kaçırmak üzereyken yakalandım... Trajikomik hikâye Irak'ın içinde bulunduğu kaosun bir yansıması aslında. Irak seçimlerini Bağdat'ta Sabah Dış Haber Servisi'nden Bilge (Eser) ile kazasız belasız izlemiş, son günün iki saatini kendimize ayırmıştık. Ufak tefek hediyelik eşya almak, asker, silah, beton bloklardan uzaklaşmak iyi gelecekti. İyi de geldi. Bakır, gümüş eşyalarla halı satışının yapıldığı bir dükkâna gittik, kocaman bir dükkân. Yük taşımaktan hoşlanmadığım için küçük ama Irak'ı temsil eden biblolardan almak istedim. Koca dükkânda sadece dört parça kalmıştı. Üçü için pazarlık ettim. Bir tanesi hâlâ ayakta olan Samarra'daki büyük caminin helozon şeklindeki minaresinin 7 cm'lik maketi, diğerleri de orijinali Fransa'da olan Hamurabi yazıtı ve gerçeğinin nerede olduğunu bilemediğim bir Babil aslanı maketi. Üçünün de boyu 7 cm kadar, üçünü 30 dolara aldım. Hepsini bir güzel sırt çantasına yerleştirdim, tümünün ağırlığı 1 kilo bile değil, tam istediğim gibi küçük ve hafif. '

Hakikat gerçek olamaz

Havaalanı yolunda kontrollerden alnımızın akıyla çıktık. Sırt çantamı havaalanındaki X-ray cihazına bıraktım ve kontrolden geçtim. Derken bir ses "Bu çanta kimin?" dedi. Türkiye Büyükelçiliğinden bizi getiren bir görevli, "Çantanda otantik eşyalar varmış, görmek istiyorlar," diyordu. Çantadakileri tezgâhın üstüne koydum, memur eline aldı evirdi çevirdi, tırnağıyla vurdu, tırnak çakısıyla çizdi. Bu arada etrafa meraklılar doluştu. Memur bir yerlere gitti geldi ve sonucu açıkladı: 'Hakikat.' Bir tek 'hakikat' sözcüğünü anlıyorum söylediklerinden, elçilik şoförüne soruyorum "Hakikat olan ne?" diye... 'Bunlar' dediği benim hediyelik eşyalar, yani turistik hatıralar. Adamın hakikat dediği 7 cm'lik objelerden Irak'ın sembollerinden olan büyük caminin minaresi, Samarra kentinde sapasağlam duruyor ve 52 metre yüksekliğinde. Diğer obje, Hamurabi kanunlarının yazılı olduğu anıtın küçük bir kopyası, orijinali de Fransa'da. Memur, pasaportumu cebine koyup gitti. Telaşlanmaya başladım. X ray'den geçenler bir bana bir de tezgâh üstündeki 'tarihi' eserlere bakıyor. Memur bey, iki memuru daha yanına alıp geldi. Aralarında hararetle meseleyi tartışıyorlar, oy birliğiyle objelerin 'hakikat' olduğuna karar verdikleri belli. Sonunda karar açıklandı: "Eserleri müzeye teslim edeceğiz, sonuç bir ayda belli olur." "Pasaportumu verin ben gideyim, eserler sizin olsun," dedim. "Müzeden cevap gelene kadar pasaportunu veremeyiz," dediler. Uçak gitti gidiyor artık. Eserler ve ben, üç memur gözetiminde üst düzey bir memurun odasına giriyoruz, odada birkaç kişi daha var. Herkes eserleri alıp bir tur daha incelemeye başlıyor. Bir grup 'hakikat' diğerleri de 'hakikat değil' diyor. Eserleri birbirine yumurta tokuşturur gibi vurup sonuca varmaya çalışıyorlar. Bir tanesinin köşesi kırılıyor. Düşen parça inceleniyor. "Hapı yuttum," diye düşünürken, elçilik şoforü nasıl aldıysa pasaportu bana uzatıyor. 'Çabuk çabuk fırla,' dedi. Koşa koşa uçağa yetiştim. '

Benim yaşadığım hafif kalır

Uçak havalandığında 'Böyle bir şey nasıl olur' diye düşündüm. Benim başıma gelen Iraklıların başına gelenin yanında bir şey değildi aslında. Her an patlayan bir bombayla havaya uçma ihtimali ya da nerden geldiği belli olmayan bir kurşuna hedef olma riski, sevdiğini bir saat sonra kaybetme ihtimali. İki arada bir derede yaşanan hayatlar. Irak yaralarını sarmaya çalışan, 1 milyondan fazla insanın öldürüldüğü vahşi bir arena, sadece insanların değil tarihin de katledildiği, müzelerin yağmalandığı bir ülke. Adım başı kontrol noktası. Parfüme bile duyarlı bomba dedektörlü polisler, askerler, özel güvenlikçiler. Her köşede zırhlı araçlar, sokakları caddeleri ayıran beton bloklar. Benim yaşadığım trajikomik bir hikâye sadece. Genellikle uçağa, yanıma aldığım sırt çantam o kargaşada bagaja verilmişti. Bagajı teslim aldığımda küçük netbook bilgisayarım kablolarıyla birlikte yoktu. Çok öfkelenilecek ve kızılacak bir durum, ama çok da umurumda olmadı. İnsanlar orada o kadar çok kaybetti ki.
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.