Haberler

Kule adabı

Tarih: 27 Ekim 2005 Kaynak: Sabah Yazan: Umur Talu

Hayfa limanı da yapılsın, Dubai kuleleri de. İstanbul, canımın içi, hepsini kaldırır.
Bize tahammül ettikten sonra.
Karşı çıkmak ne haddimize;
"sermaye ırkçısı" olmaktan korkmalı... "Sermaye" de tükendi mi, sadece "ırkçı" olunuyor.
Nazilerle Alman sermayesi boşuna kanka olmamıştı.
Tabii onlar bizzat "sermaye" nin kendisiydi.

Müsaadenizle, bugün "kule adabı" var.
Kasıt, gelişmelerin yedi tepesi, büyümelerin kadim kenti, zenginleşmelerin can'ı İstanbul'un kulelerinden taşanlar.
Şimdi tek tek isim vermeyeyim ama...
Siz sağdan sayın, ben soldan sayayım... isterseniz tersini yapalım.
Büyük büyük holdingler, burjuvazi olanlar, AB sevenler, gustosu mevcutlar, gurmeliği de outdoor'u da, yatırımı da, borsayı da öpenler...
Çoğunun gücü, çoğunun kudreti, çoğunun serveti, çoğunun yerli sermayesi, yabancı ortaklığı bugün "anıt kuleler"
halinde yükseliyor.
Allah kısaltmasın, daha da göklere uzatsın.
Kulelere yenileri ekleniyor, gecekonduların hemen yanı başında Manhattan' lar yükseliyor. Yükselsin ki yerleri o yer değildir.

Lakin, bu modern, ultramodern, postum modern "business putları" yükselirken...
İçlerine de elbet, Allah işlerini daim, tuttuklarını altın eylesin, iyi çalışanlar, az çalışanlar, müdürler veya ecirler dolduruluyor.
Hiç boşalmasın, hep dolsun dolsun.

Dolarken ve boşalırken... Bir problem var. Türkiye kapitalizminin yüz akları, nur topları, büyük başları, başımızın taçları...
Kulelere doldurdukları lacili, siyah takım içine mor kravatlı, saçları bazen jöleli, dökülmüşse kazıtmalı, elbette unutmadım, tayyörlü, ceket pantolonlu, elbette daha daha mütevazı olanları, tırnaklarıyla bir yerlere tutunmaya çalışanları, kariyer peşinde koşanların yanı sıra ailesini ayakta onurla tutmak için çabalayanları...
Neyse, yani bütün çalışanları, tabii otosu olmayanları, olamayacakları, varsa da kullanmayanları...
"Servisler" e dolduruyor.
Sabahları servislerle toplayıp kulelerin önünde boca ediyor...
Akşamları kulelerden döküp servislere paketliyor.
"Servis" in; toplu her şeyin eziyet ve sefalet kılındığı memleketimde, "çağdaş toplu taşıma aracı" olduğunu kabul ederim. Hele çocuklar, okullar; tamam.
Ama bir yere kadar.
Toplu taşıma aracı, herkesin mülkiyetindedir ve kimsenin mülkiyetinde değildir.
Oysa, bunlar mülk; devre mülk.
Bütün gün yatıyor, mesela altur, aktur, baltur, daltur şeklinde para basıyorlar. Trafik polisleri sanki bunların otopark kahyası.

Kulelerin sahipleri, çalışanlarına biraz daha fazla ücret, daha fazla imkan vereceklerine, "servis konservesi" şeklinde, işten eve, evden işe gidip sağda solda takılmamalarını, fazla para harcamamalarını, halkla filan temas etmemelerini, dünyayı işyerinden ibaret zannetmelerini, patronlarına duacı olmalarını, tabii yollarda vakit kaybetmemelerini de sağlıyorlar.
Dünyanın en akıllı kapitalizmleri bile şehir içinde bunu akıl etmedi.
Dünyanın hiçbir büyük kentinde, hiçbir kule önünde, "şehir dışı" mesafeler olmadıkça, böyle servis, smaç, blok filan görmezsiniz.
Burada, "kulelerin efendileri"...
Sözde, çalışanlarına kıyak yaparken, tam terbiyesizlikle, servis araçlarını herkesin yollarına, herkesin trafiğine, herkesin geçitlerine dayar, en kalabalık saatlerde, servetleri vasıtasıyla ve çalışanlarını adeta kölelermiş gibi üstünüze sürerek sizinle alay ederler.
Koca kulelerin, servis araçlarını koyacak yerleri yoktur. Ama koca İstanbul babalarının arazisidir.
Kafanıza, üstünüze, yolunuza yığarlar. Bedavaya geçinirler.
Bu "kule kapitalizmi" nin bariz küstahlıklarından biridir.
O yüzden, İsrailli de hoş geldi, Dubaili de. Biz ne "kuleler" gördük!

YorumlarYorum Sayısı: Henüz hiç yorum yapılmamışBütün yorumları forumda okuyun!
Bütün yorumları forumda okuyun!
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.