Haberler

Zaha Hadid'in Roma'ya armağanı

Tarih: 1 Haziran 2010 Kaynak: Zaman Yazan: Beşir Ayvazoğlu
Arap asıllı ünlü mimar Zaha Hadid'in Roma için tasarladığı çağdaş sanat müzesi MAXXI'nin açılışı 27-28 Mayıs tarihlerinde yapıldı. Her santimetrekaresinden tarih fışkıran Roma'nın dokusuyla çatışmayı göze alan bu iddialı proje, 150 milyon Euro'ya mal oldu. Müzenin açılış sergilerinden biri, Kutluğ Ataman'ın İstanbul 2010 Ajansı tarafından desteklenen 'Mezopotamya Dramaturjileri' adlı sergisi.

İtalya'nın başkenti Roma'da, 27-28 Mayıs tarihlerinde dünya sanat çevrelerinin dikkatle takip ettiği iki tören vardı: Bir çağdaş sanat ve mimarlık müzesi olarak tasarlanan MAXXI'nin ön açılış töreni (preview) ve yaklaşık üç bin kişinin katıldığı daha büyük bir tören...

Projesi Arap asıllı mimar Zaha Hadid'e ait olan ve on yılda zor tamamlanan MAXXI, Türkiye'den bir gazeteci grubunun da takip ettiği bu törenlerle sanatseverlere kapılarını açtı. İsmi, 'modern' ve 'art' (sanat) kelimelerinin baş harflerine 21'in Romen rakamlarıyla karşılığı olan XXI harfleri eklenmek suretiyle elde edilmiş. XI, elbette 21. yüzyılı ifade ediyor. Okunuşuyla (Maksi) aynı zamanda 'büyük' anlamına gelen bu isim, ortaya çıkan esere gerçekten yakışmış. MAXXI, tam 29 bin metrekarelik bir alanı işgal ediyor. İç mekânlarının toplamı 21.640, sergi alanlarının toplamı ise 10 bin metrekare. Maliyetini sorduğunuzda dudak uçuklatıcı bir rakamı telaffuz ediyorlar: 150 milyon Euro.

Zaha'nın bu iddialı projesi, aslında bir askerî kışla olan kompleksin içinde mühendisleri çileden çıkaran on yıllık bir inşaat sürecinin ardından ete kemiğe bürünmüş ve ortaya ilk bakışta hiçbir şey vaat etmeyen, hantal, uygun bir mesafeden bakılmadıkça kavranması imkânsız bir bina çıkmış. Yukarıdan bakılınca insan başına benzeyen bir alanda yemek ve nefes borularını andıran bir şekil beliriyor. İçeriye girince sanki dev bir ağızdan başlayarak mideye doğru yol alıyorsunuz. Dışarıdan kendini ele vermeyen şaşırtıcı bir genişlik, hiç bitmeyecekmiş gibi görünen sergi alanları... Izgara şeklinde, aşağı katları da gösteren, fakat ince topuklu ayakkabılar giymiş kadınlar için işkenceye dönüşen merdiven ve rampaların yarattığı şekiller, bunların birbirine bağladığı katlarda sergilenen 'iş'ler gibi şaşırtıcı. Her katta her an sürprizlerle karşılaşıyor ve bir süre sonra kendinizi bir lâbirentin içinde kaybolmuş hissediyorsunuz.

Doğrusunu söylemek gerekirse, bu binada sergilenen ve sergilenecek eserler için başka türlü bir bina tasarlanamazdı; tasarlansa bile yine Zaha gibi 'primadonna mimarlar'dan (Bu tabir Turgut Cansever'e aittir) birinin çılgın muhayyilesinden çıkmış, mimarlık kaidelerini altüst eden ve statikçilere saç baş yoldurtan bir bina olurdu.

MAXXI'de sergilenen eserleri gördükten sonra Türkiye'de bir süredir yaşanan çağdaş sanat-güncel sanat tartışmasının anlamsızlığı da fark ediliyor. Belli ki İtalyanlar 'modern'i 'contemporary' (güncel, hem-zaman) kavramını da kuşatacak bir biçimde kullanıyorlar.

Televizyon, video, bilgisayar gibi teknolojik araçların ve akla gelebilecek her türlü malzemenin kullanıldığı (kendi pisliğini kullanan sanatçılar bile olmuştu) ve mizahın ön plana çıktığı, karikatürle akraba, şaşırtmaya bayılan, protest; bir ideolojiyi, dünya görüşünü yansıtmaktan ziyade ideolojileri, gelenekleri ve alışkanlıkları sorgulamak amacına yönelik, yaratıcı bir zekânın ürünleri olsalar bile eğer bir müzede kalıcı olarak sergilenme şansı yakalamamışsa kaçınılmaz olarak 'geçici'likle malul 'iş'lere Türkiye'de son zamanlarda 'güncel sanat' deniyor ve bu kavramı tercih edenlerle 'çağdaş (veya modern) sanat' kavramını benimseyenler arasında hararetli bir tartışma sürüp gidiyor.

Modern sanatın ideolojik bir arka planı bulunduğunu ve bir gelecek projesi dayattığını düşünen 'güncel sanat'çılar bizzat şahit olduğumuz bugünkü sanatı kastediyorlar. MAXXI Müzesi'nin açılış sergilerinden biri olan ve sekiz 'iş'ten oluşan (güncel sanatçılar 'eser' değil, 'iş' diyorlar) 'Mezopotamya Dramaturjileri' adlı sergisi böyle bir çalışma. 'İki Genç Kız' adlı filminden tanıdığımız Kutluğ Ataman'ın başta İstanbul 2010 Ajansı olmak üzere Türkiye'den ve Türkiye dışından çeşitli kurumların desteğiyle düzenlenen, küratörlüğünü Cristiana Parella'nın yaptığı, tamamı ilk defa Maxxi'de sergilenen 'Mezopotamya Dramaturjileri' 12 Eylül'e kadar açık kalacak.

Mimar Sinan Üniversitesi'nden sonra Sorbonne ve UC Los Angeles'ta sinema eğitimi gören Ataman, çoklu ekranlarda gerçekleştirdiği video enstalasyonlarıyla tanınıyor. 'Kubbe', 'Sütun', 'Mutluluk Arayışı', 'Yabancı Dil İngilizce', 'William Shakespeare'in Tüm Eserleri' ve 'Tuhaf Mekân' adlı video enstalasyonları, 'Aya Seyahat' adlı çift kanallı film projeksiyonu ve 'Çerçeve' adlı dikkat çekici bir fotoğraftan oluşan 'Mezopotamya Dramaturjileri'nde, geleneğin modernlikle karşılaşmasından doğan gerilim, çatışma ve bunun sonuçları irdelenmiş.

MAXXI'nin iki açılış sergisi daha var. Biri İtalya'da çağdaş sanatın öncü isimlerinden Gino De Dominicis'in (1947-1998) 'Immortale' adlı retrospektif sergisi. Müzeye girmeden önce Dominicis'in bir 'iş'iyle karşılaşıp afallıyorsunuz: Girişin önünde boylu boyunca uzanmış, gaga burunlu dev bir iskelet. 'Rasyonaliteden Bilgilenmeye' adlı diğer sergi ise mimar, galerici ve yayıncı Luigi Moretti'nin çizim ve fotoğraflarından oluşuyor.

Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.