Haberler

Şehrin Parçaları Adalar gibi Şekilleniyor

Tarih: 7 Haziran 2010 Kaynak: BDLGBLOG Çeviren: Dilek Öztürk

Dubai, 2009

Fotoğrafçı Bas Princen'ın "sığınak" isimli son sergisi Strorefront for Art and Architecture'da açıldı ve bu harika seri, büyük ilgi topladı.

Storefront, sergiyi "fotografik kurgu" olarak tanımlıyor.

Bu çalışma her ne kadar Ortadoğu ve Türkiye'ye yapılan uzun süreli beş seyahat (İstanbul, Beyrut, Amman, Kahire ve Dubai) ve araştırmanın sonucu olsa da sadece çok basit bir şekilde, merkezi olmayan, olağandışı büyüyen, ayrıca göçle gelen dokuyu araştırmak için bir kent laboratuvarı, kıtasal ölçekte akımların incelenebileceği bir yer de olabilen hayali şehir olarak karşımıza çıkıyor.


Dubai, 2009

Storefront'un bir önceki yöneticisi Joseph Grima, Princen'la bu son çalışmasıyla ilgili bir söyleşi yaptı. Söyleşi, Princen'ın mimarlık geçmişinin, yapılı ve doğal çevreya fotografik açıdan yaklaşımını nasıl etkilemiş olabileceği ile ilgiliydi...

Princen, kameranın mekan, mimarlık ya da peyzaj üzerinde fikir inşa etmek için bir araç olduğunun altını çiziyor. "Bu projeyle birlikte amacım, Amman, Beyrut, Kahire, Dubai ve İstanbul'un birer şehir ve özel mekan olarak kaybolup, yeni bir kent türüne dönüşerek hayal ürünü bir varlık haline gelmesini anlatan bir fotoğraf serisi oluşturmaktı. Bu durum kent çeperlerine yönelmemi sağladı. Çeperlerde, kent neredeyse bir ada gibi yeniden şekilleniyor ve bu benim ilgilmi mülteci kamplarına ve korunaklı konut alanlarına çekiyor," diyor.


Kahire, 2009

Grima, hep, her yerde hazır bulunan modernist, beton takviyeli döşemeler ve sütunlu yapıların fotoğraflarda çok açık bir şekilde görülebildiğini soruyor. Grima, Princen'e, binaları birleştirmek için kullanılan bu taktiğin, Le Corbusier'in "Maison Domino"suna ısrarla benzediğini hatırlatıyor. Princen'ın buna cevabı ise çok akıllıca oluyor: "Maison Domino, harika, modernist yapıda, konut problemine uluslararası bir çözüm olması açısından türünün en iyi örneği... Ayrıca, mimarların yardımı olsun olmasın, informal yapı seçim yöntemi açısından da iyi bir örnektir. Ünlü Maison Domino'nun şimdiye kadar gördüğüm pek çok benzeri, bu yapının şimdiye kadar uluslararsı alandaki en başarılı bina sistemine sahip olduğunun kanıtını gösteriyor. Fakat, Kahire'de, bu inşa sistemi sıırları zorluyor. Beton binaların 16-17 kata kadar çıkması ya da kırmızı tuğlalar kullanılmasından değil, kentin %75'inin bu şekilde inşa edilmiş olması. Bu, manyetize olmuş bir kurgu deneyimi: bu kırmızı kulelerden oluşan şehre giden otoyaldan ilerlemek ve burada aslında gerçekten kimin yaşadığını düşünmek..."

Princen'ın insanın yaşamadığı büyük kentsel parçaları hayal etmesi, aslında son moda bir işaret. İnsan ölçeğinde olmayan ve insanın yaşamadığı hissini veren mekanlar ve yapılar birer işaret iteliği taşıyor. Princen, fotoğraflarında insanın varlığını vermeye çalışıyor. Bir başka deyişle, bu mekanlar, antropolojik anlamda "boş" değil.


Kahire, 2009

Princen, "Orta mesafe" olarak adlandırılan insan yerleşim ölçeği (mesken ölçeği), son zamanlarda mimari fotoğrafta kullanılmıyor. Bu endüstri, daha çok iki şeye odaklanmış durumda: Mimari obje bir tarafta, kentsel alan bir tarafta...  Fakat, bu tamamen orta mesafede. Yani, insan figürü, ilginç bir eleman haline geliyor. Ana konu olarak gösterilemez, fakat her zaman çevresi ile ilişkilendirilerek tanımlanacaktır. Fotoğraflanan nesneye ekstra bir anlam, katman ve mekan katarak..." diye ekliyor.

Sonuç olarak, Princen'ın fotoğrafları bize, küçücük boyuttaki insanları, anlaşılamaz mimari formları, büyük kentsel mekanları, kırsal ya da kentsel fark etmeksizin, nasıl bir anlam taşıdığını ya da sizin onlara yükleyebileceğimiz farklı anlamları, terk edilmiş mekanlar olmayı reddederek anlatıyor.

Princen, kısa bir sürede en sevdiğim fotoğrafçılardan biri oldu. Daha önce yapmış olduğu "Sanal Arcadia" adlı inanılmaz serisi, Grima'nın sözleriyle "Gerçek gibi gözükmeyen çağdaş bir kentsel mekan, hatta hiçbir insan müdahalesinin izini taşımayan..."

Yani Princen'ın bu kitap çalışması, aslında Hollanda'da farklı yerlere dağılmış geçiş mekanları belgeliyor. Geleceğin banliyöleri, oldukça soyut gözüken peyzajlar, havaalanı gürültüsünü bloke etmek için yapılmış tampon bölgeler, uçurtma alanları, paintball alanları...


Beyrut, 2009

Bu bölgeler, aslında bilinçsiz bir şekilde endüstriyel süreç içinde üretilen alanlar. Princen, bize, kil ve kum depoları, liman kazı siteleri, kirlenmiş toprak zeminler gösteriyor. Fakat, sonra bu tuhaf mekanların üzerinde, insanın algılayamayacağı ölçekte, hafta sonu doğa tutkunları görünüyor.

Kitap oldukça inanılmaz. "Akustik orman"da olduğu gibi... Bu mekan sanki askeri bir üsse benziyor ve yaratılan sanal ekolojik sistemle, kamuflaj etkisi yaratıyor.

Askeri üsten gelen sesten korunmak için inşa edilen platformlar, sanki yeni bir yerleşim ünitesi gibi karşımıza çıkıyor. Bir süre sonra da burası insanların uçakları izlemeleri için toplandıkları bir mekan halini alıyor. Kentlerde nöyle mekanlar, eski kentlerdeki "meydan" ve "kilise avlusu" mantığındaki toplanma alanlarını oluşturuyor.

Kitabın arkasında, Princen'ın, güncel mekanları inşa eden karmaşık niteliklere ilgi duyduğundan bahsediliyor. Erişilebilirlik, ulaşım, rüzgar yönü, iletişim ağları... Bunların dışında, uçurtma, bisiklet, GPS monitörlerinin, mekanı anlamaya katkı sağladı da yazıyor. Mekan, araçsallaştırılıyor. Şunu söyleyebiliriz ki teknolojik soyutlama, yoğun katmanları ile insan faaliyetinin bir ortamda yaşanabilir veya etkileyici olabileceğini bir kez daha kanıtlıyor.

Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.