Haberler

İstanbul'un sarayları

Tarih: 16 Haziran 2010 Kaynak: Yeni Asır Yazan: Seda Kaya Güler
İstanbul'da yaşayan biri olarak sizleri İstanbul'u keşfe çağırıyorum bugün. Hep biz İstanbul'dan İzmir'e, Çeşme'ye veya Bodrum, Marmaris'e gelecek değiliz. Siz de iş gereği veya gezme amaçlı İstanbul'a geliyorsunuzdur mutlaka.

Hem biliyorsunuz İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti. Pek çok sergi, etkinlik, konser var İstanbul'da. Ama ben sizi Osmanlı'nın son 400 yılına damgasını vuran iki saraya götürmek istiyorum.

Biri geleneğin diğeri modernitenin simgesi. Rehberim de İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı'nın, kurumsal iletişim ve tanıtım dergisi İstanbul 2010'un bahar sayısı. Zaten derginin bu sayısının başlığı da "Keşif".

Önce Topkapı Sarayı'ndan başlayalım. Eminim gitmişsinizdir. Ama gitmeyenler, hatta gitmiş olanlara şu günlerde uğramalarını öneririm. Dergiyi okuyarak gezmek ise ayrı bir keyif veriyor.

Tasarım merkezi

Dergideki bilgiler, Prof. Önder Küçükerman'ın "Bir İmparatorluk İki Saray" kitabından alınmış. Küçükerman, Topkapı Sarayı'nı "Dev bir tasarım merkezi" olarak görüyor ve her padişahın ayrı bir kurumsal kimlik yarattığını söylüyor.

Bunu gerçekleştirenler de Kapalıçarşı esnafı, çok özel zanaatkarlar. Mesela padişaha bir giysi gerektiğinde sarayın tasarım ustaları olan "Ehl-i Hiref" hemen bu giysiyi tasarlar, sonra prototipi onaylanır, daha sonra da Bursa tezgahı devreye girermiş. Çünkü Bursa da Topkapı Sarayı için ipekli üreten bir şehirmiş. Küçükerman, böylece bir akım, bir moda doğduğunu söylüyor ve bunun ekonomiyi canlandırdığını da ekliyor. Kısacası Topkapı Sarayı bir ürün kataloğu. Çünkü içindeki her şey yalnızca bir tane yapılmış. Birbirinin eşi olan iki şey yok.

Kimlik kataloğu

Dolmabahçe'de ise her şeyden çok fazla sayıda var. 50 bin objesi ve yüzlerce odası bulunan Dolmabahçe Sarayı'na her şey Batı'dan geliyor. Küçükerman'a göre, Dolmabahçe, 1850'lerin Sanayi Devrimi'nin Türkiye'ye getirilmesi için kurulan bir kimlik kataloğu. Mesela burada sedir yok, çünkü değişim mobilyayı gerektiriyor. Ama merdiven var, üstelik camlı. Öbür tarafta masa yok ama burada alası var. Topkapı Sarayı'nda ısıtma sistemi yok, burada kalorifer sistemi var. Yani kısaca Dolmabahçe, bir teknoloji hikayesi.

Dergide yer alan yazıda daha önce bilmediğiniz ya da dikkat etmediğiniz pek çok detay ve objeyle ilgili bilgiler yer alıyor. İki bilgi daha verip aradan çekiliyorum. Dolmabahçe Sarayı'ndaki saatlerin hepsi çok değerli. Özellikleri ise, Avrupa Sanayi ile Ehl-i Hiref ustalığının el ürünleri arasındakini yarışını simgelemesi. Topkapı Sarayı'nda göreceğiniz mühür, cilt, mücevher ve kutu ustalığını da yabana atmamak lazım. Sarayın tüm bu sanatlara destek verdiğini de.

Dünya içinde dünya

Dergide ayrıca yabancıların İstanbul hakkındaki gözlemleri, İstanbul'un Avrupa Kültür Başkentliği sürecinin resmi açılışında İstanbul'u keşfe gelmiş özel isimlerle yapılan röportajlar da var. Mesela Avrupa Birliği Bölgeler Komitesi Başkanı Luc Van den Brande röportajında, "Kendinizi olduğunuz gibi göstermeniz gerektiğini düşünüyorum. Yapay olan hiçbir şeye ihtiyacınız yok. Çok sayıda pırlantanız var. Gerçekten kim olduğunuzu gösterin ve yapay olmasına izin vermeyin. İstanbul öyle bir şehir ki, dünya içinde dünya" diyor.

10 bin Türkçe, 10 bin İngilizce olarak toplam 20 bin basılan "İstanbul 2010" dergisini, tüm müzeler, Atatürk ve Sabiha Gökçen havaalanları terminalleri, TCDD İstanbul Hareket merkezlerinde bulabilirsiniz. Daha fazla bilgi, www.istanbul2010.org'da.
YorumlarYorum Sayısı: Henüz hiç yorum yapılmamışBütün yorumları forumda okuyun!
Bütün yorumları forumda okuyun!
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.