Haberler

"Tıpkı Depremler Gibi Yangınlar da Kentin DNA'sına Yazılır"

Tarih: 2 Temmuz 2010 Derleyen: Derya Yazman
The Architecture Foundation, NLA ve RIBA London tarafından organize edilen "London Festival of Architecture", 2004 yılından bu yana iki senede bir farklı grupların katılımları ve etkinlikleri ile zengin bir mimarlık festivali sunuyor. Bu sene de farklı ülkelerin katılımları ile 19 Haziran - 4 Temmuz 2010 tarihleri arasında Londra'da gerçekleşiyor. 2010 senesi festival kapsamında, Londra'dan RADA Design London ofisinden bir Türk mimar olan Kerem Türker, Londra merkezli Noema Reasearch and Planning danışmanlık şirketinin Genel Müdürü Lia Ghilardi ile hazırladığı "Mimetic City*: Istanbul" projesini sundu.


"Mimetic City", 2010 / RADA Design

Arkitera Mimarlık Mekrezi olarak "London Festival of Architecture 2010" platformunda tartışılan "Mimetic City: Istanbul" projesi ve projenin sahipleri hakkında bilgi almak üzere Kerem Türker ile kısa bir şöyleşi gerçekleştirdik.

Öncelikle kendinizden ve Londra'daki ofisinizden biraz bahseder misiniz?
Londra merkezli RADA Design London 2006 yılından beri, Dünya'nın birçok ülkesinden profesyonel uzmanlardan oluşan, güçlü bir disiplinlerarası ekip ile iş birliği içerisinde, araştırma, master plan, tasarım uygulamalarını kapsayan mimari ve iç dekorasyon işlevlerini sürdürmektedir.

Lia Ghilardi, 20 yıldır Creative City kavramı kapsamında, alan haritalanması, kültürel seçkinliğin ve stratejik konumun değerlendirilmesi konularında uzmanlaşmış, bir kültürel planlama şirketi olan Noema Araştırma ve Planlama Şirketi'ni yürütmektedir.

Ghilardi, şehircilik uzmanı Charles Landry ile birlikte "Creative City'' kavramını geliştirmiştir.

Projeleriniz ağırlıklı olarak ne tür çalışmaları içeriyor? Sadece Londra eksenli mi çalışıyorsunuz?
Son dört yıldır, bu çok boyutlu kentin özgün ortamından, enerjisinden, heyecanlandırıcı ruhundan ve canlılığından büyük keyif aldığı Londra'ya odaklandım.
Bu arada İzmir ve İstanbul için gelişim projeleri üzerinde de çalışmalar yaptım.

Halen, Londra'da büyük bir tarihi malikanenin tadilat ve onarım projesi üzerinde yoğunlaştım.

Bu etkinliklerin yanı sıra kısıtlı sayıda üretilecek mobilya tasarımları üzerinde de çalışmaktayım.

Ghilardi ise, İngiltere'de ve Avrupa'da, sivil önderlerle işbirliği içerisinde, ortamların özelliklerini dikkate alarak, yaratıcı kültürel stratejilerin ve kültürel turizm planlarının geliştirilmesi çalışmalarına katkıda bulunmaktadır. Aynı zamanda, Danimarkalı ve İsveçli mimarlarla düzenli olarak, kentsel rıhtımların gelişimi ve kentlerin tarihi kesimlerinin tasarımları için kültürel master planlar üzerinde işbirliğini sürdürmektedir.

London Architectural Festival kapsamındaki "Mimetic City: Istanbul" çalışmanızdan biraz bahseder misiniz?
"Mimetic City''- kavramı göreceli olarak yeni bir kavram. Ben bu tanımlamayı, Architectural Association in London'da okurken üstlendiğim sınıf projesinde ‘'Mimetik Peyzajlar'' (Mimetic Landscapes) şeklinde kullanmıştım.

O dönemde ‘'mimetik'' sözcüğünü, kentin kamuflajını, kabuk değişimini anlatabilmek için söylemiştim. Tıpkı doğal yaşamda hayvanların savunmak veya saldırı amacıyla çevreleriyle uyum sağlamak için kılık değiştirmeye çaba harcadıkları gibi bazı kentlerde konuşlandıkları topografileri, kentleşme evrimleri ve sosyal değişimleri bakımından uyum yöntemleri geliştirdikleri görülmektedir.

Gözlemler sonucu bazı kentlerin belirli tetiklemelere karşı duyarlı oldukları görülmektedir. Örneğin, doğal afetler, önemli siyasi ve sosyal değişimler gibi. Kentler bu tür olaylara karşı bir değişim hareketi geçirmekte ve yeni oluşumu lehlerine dönüştürmektedirler.

İşte İstanbul bu bakımdan mükemmel bir ‘'Mimetic City'' örneğidir. Mesela, İstanbul Osmanlılar tarafından fethedildikten sonra yeni ve özgün bir mimari oluşum evresine girmiştir. İstanbul bu evrimi yaşayıp, benimseyerek, nesiller boyu günümüze kadar ayakta kalan sivil ve dini yapılaşmasıyla, kentsel ve kültürel bir melez karışımın abidesi olarak insanlığa sunmuştur.


The Speakers Crescent

Tıpkı depremler gibi, yangınlar da kentin DNA'sına yazılır. Tarih boyu böylesine doğal "Mimetic City'' kavramını, Londra'da 20 Haziran'da Speakers Crescent'da Londra RIBA ve British Council'ın ortaklaşa düzenlediği ‘'Uluslararası Mimari Sunumlar Programı'' kapsamındaki sunumumda gündeme getirdim.

The Speakers Crescent'da Dünya'nın bir çok ülkesinden seçilmiş yüksek düzeyde profesyonel 6 tane uzmanın ve mimarın sunuşları gerçekleştirildi.

Ben ve Ghilardi işbirliğiyle, "Mimetic City: İstanbul" sunuşu, dikkatle ve yakın ilgiyle izlenmiş, dinleyicilerden beğeni toplamıştır.

Geçmişten bu yana İstanbul farklı sosyal ve kültürel yapılarla beslenerek gelişmiştir. Kentsel büyüme açısından düşünüldüğünde bu faktörlerin kente etkileri nelerdir?
Halen İstanbul'da değişim için saptanmış 48 ayrı yeniden kesim mevcuttur. Bu gerçek, İstanbul'un halen tekrar kabuk değiştirerek boşlukları ve mekanları baştan tasarlayabilmek için yeni yöntemlerin kabul edilip uygulanacağı işaretini vermektedir.


"Mimetic City" Sunumunda Kullanılan (Rocket Gallery Müsaadesi ile) İngiliz Fotoğrafçı Martin Parr'ın İstanbul'da Çektiği Fotoğraf

Böylesine geniş boyutlu değişim süreci yaşayan diğer tüm kentlerde olduğu gibi, İstanbul'un da bir tür soylulaştırma sürecini yaşama riski bulunmaktadır. Ancak, bu süreç nedeniyle İstanbul'un karmaşık yamalı bir şehirleşme görünümünü koruyacağı sezilmektedir. İstanbul, yaşadığı bu "mimetik'' dinamizmden ötürü, içinde engeller barındıran bir kente dönüşmeyecektir.

İstanbul 2010 yılı Avrupa'nın kültür başkenti olabilidi mi? Sizce, Avrupa Kültür Başkenti olmak ne demek?
Avrupa Kültür Başkenti 2010, İstanbul bakımında bir güzellik yarışması derecesi değildir. Bu ünvan, gerçek anlamda yaratıcı bir kültürlerarası başkent olmak konusundaki kilit rolünün vurgulanması için büyük bir olanaktır. Asıl sorun 2010'dan sonra nelerin geleceğini anlayabilmek ve hem kültürel kurumlara hem de siyasete yön vereceklere nasıl bir miras devredileceğidir.

Creative City tanımı, İstanbul'da daha geniş bir kültürel strateji uygulanabilmesi için bir atılımı tetikleyecektir. Bu sıfat, kültürün ne anlama geldiği ve hemşerilik kavramına, saydam ve aydınlatıcı biçimde bir ekonomik kalkınma atılımına ne tür katkıda bulunulabileceği konularının tekrar düşünülmesine olanak sağlayacaktır.

Kent'in kültürel DNA'sının haritasının çıkarılması çalışması, yakın gelecekte sivil önderlerin üstlenmek isteyebilecekleri bir görev olabilecektir. Böylelikle kent, yerel gereksinimler, hedefler ve beklentilerle uyumlu bir biçimde evrimini sürdürebilecektir.

Türkiye'den ve tüm dünyadan çalışmalarını takip ettiğiniz mimarlar kimlerdir?
Gökhan Avcıoğlu - GAD Mimarlık son projeleri ve özellikle Beşiktaş'daki Balık Pazarı'nın dingin tasarımını çok beğeniyorum. Han Tümertekin'in SM Evi, kullanılan taş ve yerel malzeme seçimleriyle, tümüyle başarılı bir mimetik arki-tektonik örneği olarak kabul ediyorum.

Zaha Hadid'in de Kartal-Pendik için yarattığı projesi de, özellikle yararlandığı mevcut görselliğe uyguladığı uyumlu ölçütler oldukça mimetik. Kent'in genel yapısıyla mütenasip.

Ayrıca, tabii ki Patrick Geddes ve Lewis Mumford gibi şehir plancıları da esin kaynakları. Özellikle kentleri mekanik değil, mikro organizma olarak görmeleri nedeniyle.

* "Mimetic" sözcüğünün Türkçe bire bir tercümesi "taklit eden" veya "taklit edici". Ama burada Mimetik kavramı çok daha zengin ve farklı bir boyut almaktadır. Onun için Türkçe fonetiğine uygun olarak uyarlanmıştır.

Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.