Haberler

Kuşbakışı Görünüş, Genel Görünüşler ve "Ufuk Çizgisi"

Tarih: 19 Kasım 2010 Kaynak: Birgün Yazan: Banu Çiçek Tülü
4-6 Kasım 2010 tarihleri arasında gerçekleştirilen 2. ESKİ BATI Araştırma Kongresi'nin başlığı ‘Ufuklar üzerine: Sanat ve Siyasi Tahayyül' idi. ESKİ BATI, güncel sanat ile toplumsal ve politik ilişkiler üzerine ilişki tutarak 1989 sonrası yakın tarihi tekrar yorumlamak ve küresel geleceğe dair düşünnmek üzerine kurulmuş bir güncel sanat, eğitim, yayın ve sergi projesidir. Kongre bir çok farklı ülkeden sanatçı, küratör, mimar ve akademisyen grubu birbirleri ve seyircileri ile ‘ufuk' kavramı, kavramın güncel koşullarda sanat ve siyasi tahayülle keşismenin anlamları üzerine bir diyaloğa girmeleri için bir araya getirdi. Bu yazı kongrede topladığım notların bir sonucudur.

Ufuk kavramı politik felsefe ve politik akımlar içerisinde sürekli ortaya çıkan ve tartışılan bir kavramdır. Aslında ufuk hiç bir zaman erişemeyeceğimiz, yaklaşmaya çalıştığımızda hep aynı bulanıklıkla hep uzakta olan mekan olarak tarif edebiliriz. Yatay düzlemde bu ulaşılmaz çizgi bize bir yol gösterici olur, ışık tutar. 1989 Berlin Duvar'ının yıkılmasından sonra küresel politik ve kültürel gelişmeler, liberal demokrasinin bu belirgin hamlesi göz önünde bulundurularak düşündüğümüzde ufuk kavramı her tür estetik ve politik proje için önemi büyük.

Ufuk Kavramı

Berlin Duvarı'nın yıkılışı (1989) sadece bir süper devletin tarih sahnesinden silinmekte olduğunu haber vermiyordu 1991 yılında Sovyetlerin çözülüşüyle birlikte dünya sermayenin küresel egemenliğine terk ediliyordu. Aslında bu tarih küresel sermayenin "mutlak" ve "kaçınılmaz" zaferini temsil ediyor. Çağlar Keyder'in ifade ettiği gibi ‘Bu durum sivil değerler, anayasal vatandaşlık üzerine kurulmuş ve kültürel heterojenin kabulü sayesinde ulus-devlet homojenlik arayışının yerel folklere havale edildiği, yükselen uluslar imparatorluğunun başlangıcıdır. Avrupa Birliği'nin bayrağını sallayacak iyi huylu bir imparatorluk kurmak için harika bir fırsattı.' Ufuk kavramı tarihsel komünizm anlayışına ve 1989 sonrası bu tarihselliğin geçmesi ile oluşan yeni anlayışta farklılıklar göstermektedir.
Salvoj Zizek'in de değindiği gibi: ‘Ufuk artık Doğu için Batı'dır. Bu bir fanteziye dönüşmüştür. Lacan için, nihai olarak fantezi nesnesi gördüğümüz değil, bakışın kendisidir. Batıyı bu kadar cezbeden şey gerçek demokrasinin zaferi değil, Doğu'nun Batı'ya bakışıdır. Buradaki fikir, demokrasimizin çürümüşlüğüne ve artık demokratik bir coşku taşımamamıza rağmen, orada bir yerde bize doğru bakan, bizi takdir eden, bizim gibi olmak isteyen insanların varolması; biz kendimize inanmasak da, bize hala inanan insanlar var orada. Batı'da politik sınıfları ve hatta daha geniş bir kamuoyunu büyüleyen şey, Doğu'nun Batı'ya büyülenmiş bir şekilde bakışıydı. Fantezinin yapısı işte budur: Bakışın kendisi.'

Küresel Kentler

Bu bağlamda insanın yaşama alanı kentler ‘küresel kentler' olarak isimlendiriliyor. Kentlerin bu yeni kimliğini nasıl sergilediği ve küresel dünyaya eklemlenme hızının nasıl bir ivme kazandığını ufuk kavramı ile ele alalım. Bu küresel kentlerde sürekli olarak bir gelişme, bir aktivite (bienaller, kongreler, gösteriler..) bir hareket var. Fiziki anlamda da aynı şekilde yatay düzlemde yeni yapılar, değişen konut anlayışı, yaşam alanlarının farklılaşması. Yatay düzlemde kentlerde gerçekleşeni hiç birimiz takip edemiyoruz. Sanki çok yükseklerden düşüyoruz ancak bir zemin yok. Bu İkinci ESKİ BATI Kongresinde sanatçı Hito Steyerl'inde belirttiği gibi bir serbest düşüş. Bu durumda aslında bir ufuktan bahsedemeyiz. Sadece geçici olarak sosyal hayatımızı ve felsefi düşüncelerimizi dayandırabileceğimiz kendi ufuklarımızı oluşturabiliriz. Bunu hep beraber bir kolektif biçimde ortaya koyabildiğimizde hegemonyanın ufuk-yaratma mantığından kurtulup kendi belirsizliklerimizi çok uzaklarda görebiliriz. Düşeyde ise bu çok farklı. Yine bir ufuk yok ancak yaratmasıda çok zor. Örneklemek gerekirse düşeysellik politikası ile sınıf hiyerarşisinin değişmesi, sınıflar arasındaki farkların artması, sürekli ve artan bir eşitsizlik durumundan bahsedebiliriz. Bu eşitsizlik perspektifi yakalamızı engelliyor ve bir ufuktan bahsetmemiz soyut olarakta olsa gittikçe zorlanıyor. Sosyal yapıda olduğu gibi fiziki yapıdada aynı durumu görebiliriz. Sürekli olarak yükselen yapılar, plansızlık ile oluşturulan kentler, rant ve çıkarlar doğrultusunda alınan kararlar ile inşaa edilen yapılar, güvenlik korkusu ile toplanan korumaların oluşturduğu bariyerler yine bir ufka sahip olmamızı somut olarak engelliyor. Bu noktada ufuk kavramına olan ihtiyacımızın önemi tekrardan ön plana çıkıyor. Her ne kadar belirsiz ve bulanık olsa da, ufuk aslında yaşanan deneyimleri ve sosyal pratikleri çevreleyip sınırlandırıyor. Bir olasılıklı olan ve bunun sonucunda olasızlıklarada ufuk yaratmak insane ilişkilerine, sosyal yaşama ve politik mekana bir pozitif girdi olarak düşünülebilir. Ufuk kavramı teorik olarak tanımlanması gereken birşeyken politik hareketlerde bir imge olarak kullanılabilir. Böylece kavram sadece bir metafor olarak algılanmakta değil bir imge estetiğide ön plana çıkarmaktadır. Bir sanat eseri politika ile ilgili olsun yada olmasın her zaman bir ufuk kurar, hayal edilip edilemeyenle tüm diğer olasılıklarla ilgili öneriler sunar. İşte İkinci ESKİ BATI Araştırma Kongresi'nde üç gün boyunca hangi ufukların olup olmadığı, karamsar ya da yapıcı eleştirilerle hep beraber konuşuldu.

Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.