Haberler

Haydarpaşa Yandı, Küllerinden Ne Doğacak?

Tarih: 16 Aralık 2010 Yazan: Pınar Koyuncu

Yonca Kösebay Erkan, Haydar Karabey, Hüseyin Kargın

16 Aralık 2010'da İTÜ Mimarlık Fakültesi Taşkışla Kampüsü'nde gerçekleştirilen "Haydarpaşa Yandı, Küllerinden Ne Doğacak?" başlıklı panele Kadir Has Üniversitesi Kültür Varlıklarını Koruma Bölümü'nden Yrd.Doç.Dr. Yonca Kösebay Erkan, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Kentsel Tasarım Bölümü'nden Mimar Doç.Dr. Haydar Karabey ve Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Mimar Hüseyin Kargın konuşmacı olarak katıldılar. Panelde Haydarpaşa bölgesinde son yıllarda yaşanan ve yangın sonrasında kamuoyunun merakını tekrar uyandıran süreç ve bu süreçte Sivil Toplum Kuruluşları ve meslek insanlarının yapabilecekleri ve olası senaryolar üzerine bir tartışma ortaya atıldı.

Hüseyin Kargın, önceki gün yapılan ve Mimarlar Odası, BTS ve TCDD'den yetkililerin katıldığı Haydarpaşa ile ilgili toplantıdan bahsederek sözlerine başladı. Kargın, toplantıda yangın sonrası senaryolar ekseninde tartışmaların yapıldığını belirterek, yangının çıkışı konusundaki açıklamaları çelişkili bulduğunu belirtti. Bu hava koşullarında yangının bu kadar büyümesinin mümkün olmasını şüpheli bulan Kargın, çatıda tadilat yapılıp yapılmadığı konusunda bile tutarsız bilgilerin hatta dedikoduların etrafta dolandığını, yangından sonra kaotik bir bilgi süreci yaşandığını ve hala yaşanıyor olduğunu, bilgilerin yanlış bile olsa kamuoyunun kafasında soru işaretleri olduğunu söyledi.

Kargın'dan sonra söz alan Yonca Kösebay Erkan, 2006 yılında doktora tezinde Anadolu Demiryolları konusunu ele almış olan ve üçüncü kez Taşkışla'da Haydarpaşa konusunda konuşmaya gelen bir mimar. Geçen sene yaptığı sunum üzerinden konuşmasını yapan Erkan, süreçte herkesin (Mimarlar Odası'nın, akademisyenlerin, TCDD yetkililerinin) sorumluluğu olduğunu, bu kurumlardan bir ekip kurularak kamuoyunun bilgilendirilmesini gerektiğini, aksi durumda işin bir politik oyuna veya dedikodulara dönüştüğünü söyledi. Geçen seneki sunumunun üzerinden geçen sürede, yangının da sonrasında nelerin değiştiğini anlatan Erkan, yaşamakta olan kentsel bir imge olarak nitelendirdiği Haydarpaşa Garı'nda şu anda bu durumun tam tersine döndüğünü, yapı strüktürünün hasar gördüğünü, tren seferlerinin gerçekleştirilemediğini, vapurların iskeleye yanaşamadığını, Haydarpaşa'nın canlı olduğunu kanıtı olan saatinin çalışmadığını vurguladı.

Haydar Karabey ise, Haydarpaşa hakkında yıllardır süren tartışmaların konuyu diri tuttuğunu belirterek, ekonomik, tarihsel, doğal, kentsel bellek, siluet, denizcilik kültürü, demiryolu mirası gibi pek çok sebeple önemli olan Gar binasının, kendisi için neden önemli olduğunu dinleyicilerle paylaştı. Karabey, şiirlere konu ve filmlere sahne olmuş Haydarpaşa'nın Türk kültürü için önemli bir imge olduğunu söylerken, karşılaştığı "saçmalıklar"la da başa çıkabilecek kadar güçlü olduğunu umuyor. "Rant" konusunun bu tür önemli kentsel bölgelerin kaderini belirlediği bir dönemde, Karabey'e göre Galataport projesinin yapılacağı alan veya Haydarpaşa gibi bölgeler artık birçok insanın kentsel koridorunun da dışında kalıyor ve bu sebeple bunlara sahip çıkmak da zorlaşıyor. Yeni modanın turizm, ticaret, rezidans gibi fonksiyonları bir arada barındıran "karma işlev"li projeler üretmek olduğunu söyleyen Karabey, kamusal alanın ise geçici olarak kent yönetimine emanet edilmiş ve herkese ait olan alanlar olduğunun altını çizerek, bu alanların birilerine satılmasının anlamsızlığını vurguladı.


Haydar Karabey'in "kentteki satılacak alanlar" hesabı

Hüseyin Kargın, Aralık 2004'te Başbakan'ın Haydarpaşa için "Burası Manhattan olacak," dediğini hatırlatarak, bu dönemde kıyı kanunun değiştiğini ve bölgenin kruvaziyer limanı ilan edildiğini söyledi. Bu da şu anda bölgedeki mevcut ticari faaliyetlerin, eğlence sektörüne dönüşmesi anlamına geliyor. Bu noktada söz alan Yonca Erkan, 1997'de bir kısmı ve 2004 yılında tamamı tescillenmiş olan Haydarpaşa'da, sivil inisiyatiflerin "direnişi"nin faydasını hatırlatarak, önce Manhattan projesi diye ortaya atılan planların daha sonra kruvaziyer limanına dönüştüğünü, kamuoyunun tepkisini devam ettirmesiyle bölgenin sit alanı ilan edildiğini, daha sonra burası için koruma imar planı çıkarıldığını ve o ilk projelerin bu kadar geri çekilmesinin kamuoyu sayesinde olduğunu belirtti. Erkan, önceden Gar'da bir yangın görevlisinin de bulunduğunu ama emekli olmasıyla oluşan boşluğun doldurulmadığını, ayrıca 15 Aralık 2010 tarihinde (yani bu panelden bir önceki gün) apar topar yangın yönetmeliğinde değişiklik yapıldığını sözlerine ekledi.

Kargın, Haydarpaşa sürecinde bahsedilen "yeniden işlevlendirme"nin de tanımının daha açık bir şekilde yapılması gerektiğini söylerken, Devlet Demiryolları 1. Bölge Müdürlüğü tarafından verilen dilekçedeki "cazibe merkezi" ifadesinin pek de masum olmayabileceğine, bunun bir fırsata dönüştürülmeye çalışılacağına dikkat çekti. Haydar Karabey de "kentteki satılık alanlar" konusunu alan, kıyı boyları ve fiyat hesabı ile gözler önüne serdi.

Tekrar söz alan Yonca Erkan, Marmaray projesi ile mevcut banliyölerin Gebze'den Halkalı'ya kadar birleştirileceğini söyledi. Bu da mevcut istasyon ve demiryollarının kullanım dışı kalması anlamına geliyor. Mevcut peronların bile yıkılacağı projede, 3 hatlı ve orta peronlu bir sistem kurulacak ve istasyon binalarının önü de koruma duvarı ile kapatılacak. Bunları anlatan görseller de sunan Erkan, demiryolu mirasının ve kültürünün tamamen yok olacağını belirtti.

Hüseyin Kargın, tescilli eserlere rayların da eklendiği bilgisini vererek, yapılan her şeyin bir ticari sürecin parçası olduğunu hatırlattı. Marmaray projesinde yer alan, lastik tekerlekli araçlar için tasarlanan tüp geçitin boyutlarının İETT otobüsü gibi büyük boyutlu toplu taşıma araçlarının geçisine imkan vermediğini söyledi. Boğaz köprülerinin yapılmasıyla kentin büyümesinin nasıl değiştiğini, 3. köprünün yapılmasının yol açacağı olumsuzlukları belirten Kargın, kentte yapılan bu tür büyük projelerin tümünü, seçilmiş olmanın verdiği (politik) gücün ticarete çevrilmesi olarak nitelendirdi. Yurtdışındaki projelerde de aynı durum söz konusu.

"Politik güç paradan çok öte bir güç gösterisi," diyen Haydar Karabey, şu anda bir bilim-kurgu filmi gibi görünen şeylerin aslında birer birer gerçekleştiğini söyleyerek, herkesin sorumluluğu olduğunu hatırlattı. Yonca Erkan "Kulağa çok romantik gelse de, Haydarpaşa örneğinde bir model oluşturulup, bundan sonrası için de kentteki bu tarz durumlarda gösterilecek direnişe ön ayak olunması" temennisi ile sözlerini bitirdi. Kargın'ın son sözleri ise işlenen "kent suçları"nın çokluğu ve "Venedik Tüzüğü'ne uyarak yerinde korumadan bahseden 50 yıllık profesörlerin Emek Sineması'nın yıkılması kararına imza attığı bir dönemde kime güveneceğimizi bilemiyoruz," şeklinde oldu. Dinleyicilerden gelen soru ve yorumlarla panel sona erdi.

Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.