Kodak Theatre önündeki Kırmızı Halı'da ünlüler geçidi (oscar.org)


Kodak Theatre 2002'den beri Oscar gecelerine ev sahipliği yapıyor (oscar.org)

Sinema emekçileri ve tutkunlarının nefeslerini tuttuğu, herkesin Oscar Amca'yı eve atma fırsatını kolladığı o gece 27 Şubat 2011'de gerçekleşecek. Bu sene 83. kez yapılacak olan Akademi Ödülleri törenini yapımcılar Bruce Cohen ve Don Mischer'ın yaptığı açıklamaya göre, son dönem yakışıklılarından James Franco ve Walt Disney prensesi Anne Hathaway sunacak.


Büyülü gecenin sunuculuğunu James Franco ve Anne Hathaway yapacak (oscar.org)

Bir filmde kurgu, oyun gücü, yönetim gibi etkenler kadar önemli başka bir unsur ise o filmlerin geçtiği mekanlar. Hayat, bazen mekanları, mekanlar ise bazen hayatları şekillendiriyor. Oscar Ödülleri'nde En İyi Film Adayları'nı Arkitera Mimarlık Merkezi olarak bu sene de inceledik.


(Vanity Fair)

Oscar Töreni'ne renk katacak ünlülerden bazıları Vanity Fair'in son sayısında buluştu. Kapakta Anne Hathaway, James Franco, Jake Gyllenhaal ve Ryan Reynolds yer alırken Anthony Mackie, Olivia Wilde, Jesse Eisenberg, Mila Kunis, Robert Duvall, Joseph Gordon - Levitt, Andrew Garfield, Rashida Jones, Garrett Hedlund ve Noomi Rapace iç sayfalarda onlara eşlik etti.


Black Swan, The Fighter, Inception, The Kids Are All Right, The King's Speech, 127 Hours, The Social Network, Toy Story 3, True Grit ve Winter's Bone 2011 yılının Akademi Ödülü adayı filmlerini oluşturuyor (oscar.org)

Gelelim 2011 senesinin En İyi Film Adayları'na:
- Black Swan (Siyah Kuğu)
- The Fighter (Dövüşçü)
- Inception (Başlangıç)
- The Kids Are All Right (İki Kadın, Bir Erkek)
- The King's Speech (Zoraki Kral)
- 127 Hours (127 Saat)
- The Social Network (Sosyal Ağ)
- Toy Story 3 (Oyuncak Hikayesi 3)
- True Grit (İz Peşinde)
- Winter's Bone (Gerçeğin Parçaları)

Kontrol Delisi Kuğu


Black Swan filminin Trailer'ı (Fox)


Kuğu Gölü Balesi

Yönetmen Darren Aronofsky'nin portfolyosu muhteşem! Çünkü daha önce yönettiği filmler arasında The Wrestler, The Fountain, Requeim For A Dream ve Pi yer alırken yine bu senenin Oscar adaylarından The Fighter'ın yapımcılarından biri. Hal böyle olunca Black Swan'dan çok şey beklemek mümkün. Keşke her beklentim bu kadar tatmin edici şekilde karşılansaydı.




Basit mekanlar olan prova salonlarında en az bir duvarda mutlaka dev bir ayna ve bir piyano bulunuyor

Bu kez serüvenimiz bale dünyasında geçiyor. Bale dendiğinde ilk akla gelen beyaz tütüler içinde çapraz şekilde el ele tutuşmuş balerinlerin bir o yana, bir bu yana gidip gelişleri geliyor. Evet, evet bu dans tam da filme konu olan Rus orijinli Kuğu Gölü Balesi'nin bir parçası. Kuğuya dönüşen bir kızın hikayesinde büyünün bozulması için aşkı bulması gerekiyor. Ama onu kurtaracak prens gidip başka bir kıza aşık oluyor, bunu yediremeyen bizim kız ise çareyi kendini öldürmekte buluyor.


Thomas'ın siyah beyaz nesnelerle süslü ofisi


Bol ışıklı ve aynalı, darma dağınık hazırlanma odası adeta bir dedikodu kazanı

İçinde her türlü mücadeleyi barındıran şehir New York'ta geçen filmin iç mekanlarında 4 renk hakim: beyaz, gri, siyah ve sadece Nina Sayers çevresinde gördüğümüz pembe. Film ilerlerken mekanların renklerinde değişimler göze çarpıyor. Beyaz ve siyahlar adeta ortada buluşuyor ve griye gönüşüyor. Prenses Nina giderek pembeliğini yitiriyor, aynı mekanlar gibi O da grilere bürünüyor.


Nina'nın odası

Nina çok disiplinli ve hırslı bir balerin. Erica ise kızı Nina'nın doğumuyla birlikte çok sevdiği mesleğinden vazgeçmiş eski bir balerin. Bazı insanlar kendi hayatlarında yapamadıklarını çocuklarının yapmasını ister ve bunun için fazla ısrarcı olur. Erica Nina'yı adeta bir küreye kapamış ve 12 yaşında bir kız olarak kalması için sanki her gece dua ediyor. Nina da ne yapsın, evden işe işten eve mekik dokuyor. Bunun stresi yetmezmiş gibi bir de hayatta en büyük amacını başarıp Kraliçe Kuğu oluyor. Kontrol manyaklığı zor zanaat!



Nina ve Erica yeşil duvar kağıtlarıyla bezenmiş süslü aynalarla ve mobilyalarla dekore edilmiş beyaz doğramaları olan ve Yukarı Batı Yakası'nda bulunan bir apartman dairesinde ikamet ediyorlar.


Nina, adeta bir paravan gibi çalışma odasının ortasında duran boy aynasının önünde sürekli çalışıyor, amacı mükemmel olmak


Erica'nın danstaki başarısı yaptığı portrelerdekinden çok daha parlak olması en içten dileğim


Beyaz Kuğu




Siyah Kuğu

Böyle Ailesi Varken Kimin Düşmana İhtiyacı Olur?


The Fighter'ın Trailer'ı (Paramount)

Yönetmenimiz David O. Russell'ın 1999'da çektiği Three Kings'ten bu yana yaptığı en iyi çıkış The Fighter ve görünen o ki Russell'ın favori aktörü Mark Wahlberg! 1980'lerin ortasında geçen film iki İrlandalı kardeşin, Micky ile Dicky'nin, gerçek öyküsünü sunuyor sinema severlere.


Ward'un mahallesi

Hayatını boksa ve çocuk yapmaya adamış bir ailenin 2 oğlundan Dicky 1978'de Sugar Ray'i yere sererek kısa süreli bir şöhrete kavuşuyor. Alışmayan bünyede ünün durmadığı Dicky uyuşturucu bağımlısı haline gelirken kardeşi Micky'nin antrenörü olmayı da sürdürüyor. Anneleri Alice ise menajerlik görevini üstleniyor. Bir zamanların efsanevi boksörü, mahallenin sevgilisi Dicky'nin hayatı HBO kanalı tarafından bir belgesel oluşturmak üzere çekiliyor.


(imdb)

Bir banliyöye göre oldukça iyi durumda yapılara sahip mahallede kahramanımız Micky Ward zamanının çoğunu Dicky'nin önderliğinde antreman yaparak geçirdiği ufak bir boks salonu bulunuyor. Bir insan boyu yüksekliğe kadar İslami yeşile boyalı duvarları bulunan mekanın ortasında bir ring, çevresinde ise alelade yerleştirilmiş dolaplar bulunuyor.

Filmde birkaç maça tanık oluyoruz. Boks alanları mekanın ortasında tepeden kuvvetlice spotlar tarafından aydınlatılan yumuşak zeminli ve etrafı iplerle çevrili bir yer. Burayı sarmalayan mekan ise maçı izlerken ağızlarından salyalar akıtan seyircilere tahsis edilmiş durumda.

Gelelim Dicky'nin mahvolmasına neden olan "crack house"a... Dışarıdan etraftaki evlerden bir farkı yokmuş gibi gözüken bu evin içinde bolca koltuk var. Dicky'nin bu evden kaçış yöntemi ise pencereden zeminde bulunan çöp kutusunun içine atlamak!

Dicky içindeki iyi niyeti hep yanlış ifade eden bir karakter olduğu için hapsi boylamaktan kurtulamıyor


Dicky ve hapishane arkadaşları cezaevindeki tv odasında boks maçı izleyemeseler de HBO belgeseli için izin alıp toplanıyorlar


Bir de Ward'un sevgilisi, akıl hocası, kenar mahalle barmaidi ve çirkin kız kardeşler tarafından MTV kızı olarak aşağılanan Charlene'in sevimli evi var

Uyku Uykunun Mayasıdır


Inception Trailer'ı (Warner Bros)

Yılın en çok konuşulan, üzerine en çok kafa yorulan, en çok yorum yapılan filmi Inception. Daha önceleri de Memento, Batman Begins, The Prestige, Dark Knight gibi alametifarikaları bulunan Christopher Nolan'ın Matrix sonrası sinemasına bir armağanı olan yapım birçok mimari makaleye de konu oldu.


Cobb, Ariadne'i eğitiyor

Oscar adayları arasında en mimari olan filmde ironik olan kısım ise şu hayatta uykunun tadını iyi bilip sürekli uyku diyetinde olmak zorunda bırakılan mimarların rüyaları tasarlaması. Bir mimara tasarım yapmak öyle bir öğretilir ki şu hayatta onu ayakta tutan nadir olgulardan biri olur. Bir mimarı inceleyin, kafası artık sadece tasarlamak için çalışır, uykusunda bile. En iyi tasarımlarımı rüyalarım sırasında yaptığım için rahatlıkla söyleyebiliyorum bunu.


Arthur Seviye 1'de


Seviye 2 de oldukça zorlu




Seviye 3'teki dünyayı Mal ve Dom birlikte inşa etmiş, neden bu kadar ortagonal olduğu ise mimarlık çevrelerinde epeyce tartışılan bir konuya dönüştü




Kumdan kaleler yıkılıyor

Çık İçimden Dom Cobb!
Dom profesyonel bir rüya hırsızı, kafanızın içine girip bilinçaltınızdaki gerçekleri öğrenmek için para alıyor. Bu yüzden o bir kaçak. Bu sefer son dediği işte ise tam tersini gerçekleştirme çabasını izliyoruz. 4 kişilik bir ekibi var: Arthur (detaycı), Eames (kalpazan), Ariadne (mimar) ve Yusuf (kimyacı). Merhum karısı Mal ise yollarına taş koymaya bayılıyor.


Mal'ın eski evi seviye 3'teki yerini almış



Esas kızımız ise her mimarlık okulunda rastlanabilecek tipte bir mimarlık öğrencisi. Ekibe katılma nedeni aynı zamanda Cobb'un kayınpederi olan hocası sayesinde oluyor. 3. denemesinde bir labirent yaratacak kadar yetenekli.


Ariadne Fransa'da mimarlık okuyor ve maket yaparak çalışmayı seviyor


Pratik düşünce tarzı işini kolaylaştırıyor

Annelerim, Bitti!


The Kids Are All Right'ın Trailer'ı (Focus)

Oscar adayı olma şerefine bir eşcinsel film olma özelliği nedeniyle girdiğini düşündüğüm filmde en güçlü iki şey Annette Bening ve Julianne Moore...

Şu dünyaya çocuk getirmeyi düşünüyor musunuz? Çok klasik laf olsun diye arada bir sorulan bir soru. Nic ve Jules, eşcinsel bir çift olarak 2 çocuk doğurdu ve onları vatana, millete faydalı birer evlat haline getirdi, bu oldukça zor olmalı.


Paul'ün lokantası

18 yaşına geldiler mi bu çocuklara bir haller geliyor. Joni, Laser'ın ısrarları üzerine biyolojik babasının Paul adında müzmin bir bekar olduğunu öğreniyor ve olaylar gelişiyor.


Jules Paul'ün arka bahçesinde harikalar yaratıyor

Jules okulu bitirememiş bir mimar. Uzun süredir mimarlıkla uğraşmaya fırsat bulamamış. Bir heves "Design by Jules" adında yeni bir peyzaj mimarlığı firması kurmak istiyor. Tabiki de ilk müşterisi donör bey oluyor.

Kraldan Çok Kralcı Olmak Mı Zor, Yoksa Kral Olmak Mı?


The King's Speech Trailer'ı (TWC)

Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Gül'ün de beğenerek izlediğini dile getirdiği film yakın geçmişe ışık tutan bir eser. İngiltere Kraliçesi Elizabeth'in babası Kral 6. George'un tahta çıkış hikayesini başka bir açıdan anlatıyor.


"The Johnson"ların ikameti zamanına göre sade ve şık


Krallara layık bir sofra

Günümüzde bazıları mikrofon şov yaparken kekeme Bertie'nin dilinin altındaki baklayı çıkarmasını azimle bekliyoruz. Kraliyet ailesine yakışır mekanlarda geçen filmin sanat yönetmeni olan Netty Chapman'a sunduğu görsel şölen dolasıyla müteşekkirim.



Türk olsa dili çözülsün diye Telli Baba'ya götürülecek olan Bertie'nin becerikli karısı Elizabeth adeta imdadına yetişiyor ve kendisine bir diksiyon hocası tutuyor.


Lionel tiyatro seçmelerine katılıyor

Sıradan bir tiyatro oyuncusu olan Avusturalyalı Lionel Logue bir adamı komplekslerinin çamurundan çıkarıyor ve içindeki layık olduğu adama dönüşmesine ön ayak oluyor.


Logue ailesinin yaşama alanı duvar kağıdı desenin hoş bir fon oluşturduğu bir tabloyu andırıyor


George V'in ölüm döşeği


Uğruna krallıktan vazgeçilen o dul kadının evinde yine parti var


Lionel taç giyme törenini olacağı mekanın akustiğini kontrol ediyor


Final konuşmasının gerçekleştiği kumaşlarla yalıtılmış yayın odası



Derslerin gerçekleştiği oda aslında oldukça sade. Lionel'ın oğullarının boyadığı harika bir duvarın önünde zamanına göre basit sayılabilecek bir koltuk çekilmiş. Çatıda şeffaf tonoz odayı aydınlatmakla kalmıyor adeta hayat veriyor.




Londra'nın sisli manzarasından da aralarda nasibimizi alıyoruz


Ailecek Hitler'in konuşması projeksiyon odasında izleniyor, Bertie Hitler için "ne olursa olsun adam konuşmayı biliyor" diyor

Kol Kırılır Yen İçinde Kalır


127 Hours Trailer'ı (Everest)

Danny Boyle yönetmen olalı böyle bir film çekmedi. Her biri kült haline gelmiş Shallow Grave, Trainspotting, A Life Less Ordinary, The Beach, 28 Days Later ve Slumdog Millionaire filmlerini yönetti.







Tek mekan, tek bir adam! 2003 yılında Utah'ta bulunan Blue John Canyon'a kimseye haber vermeden giden Aaron Ralston'ın zamana karşı mücadelesini izliyoruz. Gerçeğe dayanan filmi yer yer seyretmesi oldukça güç.


Yarıkların arasında kaydırakçılık oynanabilen vahalar da bulunuyor




Bir adamın cenneti, bir diğerinin cehennemine dönüşebilir mi?

Blue John Canyon uçsuz bucaksız bitki örtüsünün tek tük olduğu çölvari bir alan. Su yolunu burada yine bulmuş ve derin yarıklar oluşturmuş. Aynı zamanda Oscar Töreni sunucularından James Franco'nun hayat verdiği Aaron profesyonel bir dağcı olmasına rağmen bir kazaya kurban gidiyor. Yarık içinde yaklaşık 5 gün yaşam savaşı veriyor. Dokunmaya bayıldığı kayalar arasında sıkışıp kalan Aaron yavaş yavaş hayal dünyasının etkisine giriyor ve yarık bu işleve hizmet edip birçok rüyaya mekan oluşturuyor.

Aaron malzemelerini vücuduna sarıp başını örterek kendine güvenli bir alan da sağlıyor.

Face'ten Ekle Beni Mark!


The Social Network'ün Trailer'ı (Columbia)

The Social Network'ün yönetmeni ise daha önce Alien 3, Seven, The Game, Fight Club, Panic Room ve The Curious Case of Benjamin Button'ın yaratıcısı olan deha Davdi Fincher.

Facebook hakkında çok fazla yorum yapmaya gerek duymuyorum. Arkitera'nın sosyal medya yöneticisi olarak maaşımı kazanmamı sağlayan araçlardan birini geliştiren Zuckerberg'e buradan teşekkür ediyorum.


Harvard Kampüsü

2003 sonbaharında Harvard Üniversitesi'nde öğrenciyken yengeye kızan Mark Livejournal'da kız hakkında atıp tutuyor ve hırslı gencimize bu da yetmiyor. "Hack"leme başlıyor! Önce Facemash isimli siteyle okulun tüm sistemini çökertiyor ve ondaki bu yeteneği keşfetmek isteyen kurtların arasına düşüyor. Küstah ancak çok zeki olan Mark kimselere pabuç bırakmıyor.


Facebook'un ortaklarından Eduardo'nun yurt odası biraz karanlık ve klasik mobilyalarla döşenmiş

Mark Zuckerberg'in hayatı kodlama maratonları ve duruşmalar arasında geçiyor. Özel toplantı odalarında nezaketten uzak bir tarzda Mark hakkını savunuyor. Filmin başarısı bu odalardaki konuşmalarda saklı. Filmin konusu bir biyografi olmasına rağmen hikaye her yönüyle anlatılıyor.

Zuckerberg'in ezeli düşmanları olan Winklevoss İkizleri için kürek takımında olmak çok önemli, daha iyi olabilmek için özel antreman alanında çalışıyorlar


Kürek yarışları

Facebook'un hayatımız içinde bu kadar öenmli bir rol oynamasının nedeni insanı en derin yerinden vuruyor, merakını tetikliyor. Başka bir önemli yanı aklını kim çelmeye çalışırsa çalışsın karşı koyup bu işte ucuz kazançlar peşine düşmüyor. İşler gelişiyor, Eduardo sponsorluğunda Mark ve ekibine rahat çalışabilecekleri, çalışırken eğlenebilecekleri bir mekan gerekiyor.


Facebook henüz dünya çapında hayatlara girmemişken havuzlu evde bir yandan kodlama bir yandan da parti yapılıyor


Facebook'ta stajyer olabilmek için hem zeki hem çevik hem de iyi bir içici olmak lazım

İşler yolunda gidiyor ve Facebook her geçen gün büyüyor. Google ofislerinden bile daha eğlenceli mekanlarda çalışılmaya başlanıyor.


Çoğunun aksine bu ofiste Facebook'a girmek yasak değil


Ofiste Zuckerberg'in favori renkleri olan mavi ve beyaz ağırlıkta


Facebook ofislerinin tasarımlarında en önemli koşul insanları rahat ettirebilmek


Facebook ofisinde 1 milyonuncu kullanıcıyı gösteren bir sayaç için bile ayrı bir yer ayrılmış

Andy'nin Eski Oyuncaklarının Akibeti Ne Olacaktı?


Toy Story 3 Trailer'ı (Disney - Pixar)



Andy'nin o yaşlardaki dünyası hemen her Amerikan çocuğunun odasında görülebilecek şekilde dekore edilmiş


Yıllar geçiyor odada tek değişen şey duvarlardaki posterler, genç olmak duvara poster asmaktır bi açıdan da



Serinin 3. filminde oyuncakların sahibi olan Andy üniversiteye gitmek üzere hazırlanıyor. Annesi eşyalarını toplamasını rica ediyor, çünkü o gidince oda küçük kız kardeşe kalacak. Bu durum yüzünden oyuncakları bir telaş alıyor. Çöpe atılmaktansa tavan arasında bir kutuda beklemeyi yeğleyen sadık dostların akibeti önce çöp torbası, sonra da kreş oluyor.


İşte yeşillikler içindeki tek katılı kreş


Gece gözüyle kreş bahçesi o kadar da sevimli gözükmüyor


Kreşin rengarenk oyun odalarından biri akşam olunca bomboş kalıyor


Kreş hapisanesi

Kreş ilk bakışta iyi bir fikir gibi gözükse de her Amerikan okulunda olduğu gibi burada da karşımıza zorbalar çıkıyor ve oyuncaklar için macera yeniden başlıyor.


Ken'in muhteşem oyun evi


Ve o muhteşem oyun evinde Ken'in antika kıyafetlerini sakladığı soyunma odası


Ya benim olacaksın ya da kara çöplüğün


Bu yeşil boyalı ahşap zeminli oyun oynamaya gayet elverişli oda oyuncaklarımız için mutlu son mu acaba?

Babamın Katilini Arıyorum, Hükümsüzdür


True Grit Trailer'ı (Paramount)

Coen Biraderler Western tarzını seviyor. Aynı aktörlerle defalarca çalışmayı tercih ettikleri ise ortada. 1969'da başrolünde efsanevi John Wayne'in oynadığı filmin günümüze uyarlaması True Grit.

Coen Biraderler'in başyapıtları arasında Barton Fink, Fargo, The Big Lebowski, O Brother Where Art Thou?, The Man Who Wasn't There, No Country For Old Men, Burn After Reading ve A Serious Man başı çekiyor.

True Grit cinayete kurban giden babasının defin işlemleri için kasabaya gelen 14 yaşındaki Mattie Ross'un intikam hikayesini anlatıyor.



Kızılderililere darağacında bile söz hakkı tanınmadığı zamanlarda geçen hikayede Mattie cesareti, zekası ve bilgisiyle büyük iş başarıyor. Babasının katili Tom Chaney'in uzaklara kaçmasından endişelenen çok bilmiş kızımız pazarlık edip 2 midilli, 1 at ve eğeri 325 Dolar'a satmayı bile beceriyor.


Coenler Vahşi Batı atmosferini alçak bitişik nizam yapılaşma ve bol toz aracılığıyla vurguluyor


Rooster bir mahkemenin loş salonunda ifade veriyor


Mattie methini çok duyduğu Cogburn'ü patates çuvalları ve diğer erzakların arasında yatarken buluyor

Rooster Cogburn adında gözüpek bir kovboyu kiralık katil olarak kiralayan Mattie'nin macerası başlamış oluyor. Yolda onlara LaBoeuf de katılıyor.

Gece karanlığında vahşi her türlü yaratığa davet çıkaracak şekilde kurulan kamp alanı 14 yaşındaki bir kızın yaşam tarzına aslında hiç uymuyor. Rooster kamp alanının etrafına ip çekiyor ve böylece yılanlardan korunacakları bir mekan elde etmiş oluyorlar.


Hikayemizin 3 kahramanı katili bulma yolunda bu barakada bir gece konaklıyor

Babalara Geldik!

Winter's Bone Trailer'ı (Roadside)



Alabama'nın küçük bir kasabasında geçen hikayenin baş kahramanı Ree Dolly isimli 17 yaşındaki bir kız. 2 küçük kardeş ve aklını yitirmiş olan annesine bakmakla yükümlü evin direği Ree'nin başına gelenler pişmiş tavuğunkine gelmedi.

Aile uyuşturucu üretmek için özellikle seçilmiş ıssızlığın ortasında bir alanda ikamet ediyor. Ailenin kayıplara karışan babasının hapisten kurtulmak için evi ipotek etttiğini öğrenen Ree köşe bucak babasını aramaya başlıyor.


Ree kardeşleri ve varlığı yokluğu bir olan annesiyle birlikte bu barakada yaşıyor


Sözüm ona akrabaları olan çevredeki tüm tanıdıkların evlerine birer birer gidip babasını soruyor


Bir suçlu olan babası hakkında hiç  kimse konuşmak istemiyor




Türk gecekonduları bu barakaların yanında oldukça lüks kalıyor


Babasının uyuşturucu ürettiği barakalar bir kaza sonucu patlamış


Ree babasının yerini bildiğini düşündüğü Thump Milton'ı mezbahaya kadar takip ediyor