Siyaset, iş dünyası ve halk, seçim ve geçim gündemine ara verdi.
Başbakan Erdoğan'ın açıkladığı çılgın proje olarak isimlendirilen İstanbul'a kanal açma projesinin artı ve eksileri tartışılıyor.
'Kanal İstanbul', eğer gerçekleşirse dünyanın yatırım maliyeti en yüksek projeleri arasına girecek.
Hükümet üyeleri proje bedelinin 20 milyar lira olacağını söylerken, sektör uzmanları bu rakamın en düşük maliyet olacağını, köprü ve havalimanı ile yatırım tutarının 50 milyar doları bulabileceğini belirtiyorlar.
Bu maliyetle Kanal İstanbul doğanın değiştirilerek yapıldığı suni projeler arasında İsviçre'de halen süren Gotthard Tüneli'nden sonra ikinci sırada yer alacak.
2017'de bitmesi planlanan Gotthard Tüneli, 57 kilometre uzunluğunda olacak. Çevre yatırımlarıyla birlikte 100 milyar dolara mal olması beklenen tünelde 2 bin 500 kişi çalışıyor.
Yine dünyanın en büyük projeleri arasında sayılan Manş Tüneli, 1991'de tamamlandı ve 20 milyar dolar harcandı.
İngiltere ve Fransa'yı birbirine bağlayan tünelin uzunluğu 50 kilometre.
Dubai'nin 'Dünya Adaları.' 200 adadan oluşuyor, büyüklükleri 14 bin ile 42 bin metrekare arasında değişiyor.
Proje 14 milyar dolara mal oldu.
Projenin uluslararası anlaşmalara aykırı olabileceği tartışmaları da başladı.
İşin hukuki ve siyasi boyutu göz ardı edilmeyecek kadar önemli.
Montrö Boğazlar Sözleşmesi sadece İstanbul ve Çanakkale boğazlarını kapsıyor.
Bu sözleşmeye göre Türkiye, boğazlardan geçen ticari gemilerden ücret almıyor.
Bu kanaldan ücret talep edilirse ne olacak?
Ücret istenirse bir sorun çıkabilir.
Karadeniz'den Marmara Denizi'ne açılacak kanal için yeni bir uluslar arası sözleşme gerekebilir.
Proje, ister Bülent Ecevit'in ister Kanuni Sultan Süleyman'ın kimin olursa olsun enine boyuna, artı ve eksilerini masaya yatırarak tartışılması gereken bir proje.
İşin ehli olanların görüşlerine göre projenin artı ve eksi yönleri ile akıllara takılan sorular şöyle sıralanıyor:
Proje bölgede çok büyük bir emlak hareketine yol açacak.
Çevresel değerler anlamında; orman alanları ve su havzalarının bulunduğu alanların kaybolma riski doğacak.
Bunların kaybı ile İstanbul dışarıdan su ithal eden kent haline gelecek.
Karadeniz ve Marmara ikinci kez birleşecek.
Avrupa yakası ada olacak.
İki yarımada ve bir adayla içinden deniz geçen tek şehir İstanbul olacak.
Boğazdan günde geçen 150 gemi ikinci bir güzergah seçeneğine kavuşacak. Rahatlayan Boğaz, su sporları ve diğer etkinliklerle çekim merkezi olacak.
Tanker trafiğinin azalmasıyla İstanbul'a büyük zarar verebilecek olan kaza ihtimali de azalacak.
Gemilerin Boğaz'a verdikleri zarar azalacak.
Balık ve diğer canlılara baskı azalacak.
Çevresindeki yatırımlarla bölge ekonomisi canlanacak.
Karadeniz ve Marmara'yı ikinci bir kanalla bağlamanın iki deniz açısından nasıl bir etkisi olacağı bilinmiyor.
Yeni kanalla birlikte kentin en bakir bölgeleri de yapılaşmaya açılacak. Ormanların bulunduğu Kentin Kuzey aksında oluşacak bir yapılaşma zaten nüfus baskısı altındaki kenti boğabilir.
Kanal, İstanbul'u bir çekim merkezi haline getirerek İstanbul'un yükünü daha da artıracak.
İstanbul bir deprem merkezi ve çok büyük bir deprem beklentisi varken İstanbul'u çekim merkezi haline getirmek doğru mudur?
Müsadem-i efkardan barika-i hakikat doğar.
Yani fikirlerin çarpışmasından hakikat güneşi doğar.
"Ben yaptım oldu" demeyelim, "yaptırtmam" da demeyelim, tartışalım.
Başarının sırlarından biri, geçici başarısızlıkların bizi yenmesine izin vermemektir. Mark Kay
Takip
Bütün yorumları forumda okuyun!Bütün yorumları forumda okuyun!