Haberler

Kent-Yorum: Kentsel Kriz Sınıfsaldır

Tarih: 8 Ağustos 2008 Kaynak: Birgün Yazan: F. Serkan Öngel
Emek-sermaye çelişkisinin somut olarak kendini gösterdiği temel mekân, hiç şüphe yok ki üretimin yapıldığı yerdir. Bu mekân bir fabrika da olabilir, hizmet üretilen bir okul ya da hastane de. Yaşamını sürdürmek için emeğini satmak zorunda olan ücretli, her koşulda ürettiğinin çok altında bir kazanca sahip olur. Çalıştığı sürenin çok azı kendisi içindir. Kalan kazanç sermayeye ve devlete akar. Bu bağlamda sömürü, bir işçinin ücreti ile emeği sonucu ürettiği ürünün değeri arasındaki oranın, üretilen değer lehine değişmesi sonucunda derinleşir.

Kendini bu karşıtlık temelinde kuran sınıf savaşımı, tarihsel olarak iki temel mücadele dinamiğe dayanır: sömürüyü sınırlandırma mücadelesi, sömürüyü ortadan kaldırma mücadelesi. Bunlardan birincisi ekonomik demokratik bir alanda kendini inşa eder, diğeri ise siyasal alanda. Dolayısı ile bu iki alanı birleştiren bir dinamik, gerçek bir alternatif olarak ete kemiğe bürünmedikçe, siyasal alanla, ekonomik-demokratik mücadele alanı birleşmedikçe, ezilen sınıfların ve toplumsal kesimlerin kurtuluşu mümkün görülmemelidir. Çünkü bu iki süreç birbirine ihtiyaç duyan iki deneyim alanını göstermektedir.

Peki sömürünün üretildiği biricik alan üretimin yapıldığı yer midir? Elbetteki değildir. Sömürünün kaynaklık yapan öncelikli alan üretim mekânı olsa da, sömürü düzeyini belirleyen bir diğer unsur daha vardır: o da devlet yani kamu erkinin alanıdır.

Sınıf egemenliğinin bir aracı olarak devletler, kendi varlıklarını sürdürmek için toplumsal bir onay veya rıza üretmeyi bunu başaramadığı oranda hizmet ettiği sınıf adına baskı ve zora başvurmayı bir yöntem olarak benimser. Bu açıdan varlığı emeğin gizlenen sömürüsüne dayanan kamu kaynaklarının nasıl kullanacağı sorunsalı, sömürüyü sınırlandırma mücadelesinin görünmeyen ikinci cephesidir.

Bu alanda sayısız eylemlilik, sayısız mücadele pratiği vardır. Bu pratikler kendilerini çoğunlukla sömürü bağlamının ve sınıf mücadelesinin dışında tanımlamakta, bu dolayımla sömürüyü sınırlandırma mücadelesinin temel bileşenlerinden biri olan kamu hizmetleri ya da hak temelli mücadele pratikleri sınıfsallığın dışına düşürülmeye çalışılmaktadır.

Oysa ki biz biliyoruz ki, kentsel dönüşüm adı altında yoksul emekçi semtlerine girişilen taarruz, aslında sömürüyü derinleştirmeyi amaçlayan bu stratejinin somutlaşmış şeklidir. Sağlıklı yaşanılabilir bir çevre, güvenli konutlar, aksamayan altyapı hizmetleri, temiz, ücretsiz, ulaşılabilir su kaynakları, parasız nitelikli eğitim ve sağlık hizmetleri gibi talepler sınıfsal bağlamı içinde değerlendirilmesi gereken unsurlardır.

Ticari Su-Piyasacı Kamu Hizmeti
Bugün İstanbul’da on binlerce kişi sağlıksız, depremin olası hasarının temel nesnesi olacak konutlarda yaşamaktadır. Bu konutlarda yaşamayı tercih edenlerin( bu yaşam alanına itilenlerin) kimler olduğu sorusunun cevabı açıktır. Yine altyapı hizmetlerinin en çok aksadığı bölgelerin, işçi semtleri olduğunu biliyoruz. Geçtiğimiz yıl Gebze’de konutlar için 10 güne varan su kesintileri yaşanırken, bölgede ciddi bir yoğunluğa sahip sanayi tesislerinin su kesintisi yaşamaması, tercihlerin kimden yana olduğunun göstergesidir. Bugün suyun ticarileştirilme çabaları, kamu hizmetlerinin başta eğitim ve sağlık olmak üzere piyasalaştırılması, kentsel dönüşüm adı altında, bir dönem devletin barınma hakkını karşılama sorumluluğundan kaçarak yol verdiği gecekondu bölgelerinin dönüştürülmesi, “ötekilerin” kentin dışına sürülmeye çalışılması ve benzeri süreçlerin arkasındaki sınıfsal çıkarları görmezden gelmek mümkün müdür? Çevre kirliliğinin yarattığı sağlık problemlerinin birincil muhatapları, sanayi kentlerindeki işçiler ve onların aileleri değil midir?

Bu soruları çoğaltmak mümkün. Kent sorunu temelde, gündelik hayatın içinde “ortak tüketim araçlarının örgütlenmesi ile ilişkili” bir problem olarak görülmektedir. Ortak tüketim araçlarının örgütlenmesi sorunsalı, sınıfsal bir konudur. Çünkü kent sınıfsal olarak ayrışmıştır. Ortak tüketim araçlarının örgütlenmesi süreci bu açıdan mekânsal ve sınıfsal bir öze sahip olduğu gibi bu araçların piyasalaştırılması sömürünün derinleştirilmesi anlamına gelmektedir.

Kentin bedenine vurulan her neşterde kanayan yoksulluğumuz ise, yoksulluğumuzun nedeninin sınıfsallığımız olduğunu, ortak sorunlarımıza parçalı mücadele pratikleri ile müdahale şansımızın sınırlı olduğunu ve bu pratikler üzerinden siyasal alanı inşa etme zorunluluğu ile karşı karşıya bulunduğumuzu görmek zorundayız
Takvim
<<Mayıs 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
            1
2 3 4 5 6 7 8
9 10 11 12 13 14 15
16 17 18 19 20 21 22
23 24 25 26 27 28 29
30 31          
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.