Haberler

Nefretten sevgiye

Tarih: 22 Eylül 2008 Kaynak: Taraf Yazan: Murat Belge
İstanbul üstüne son yazdığım yazıda, değindiğim bir konu vardı: Fener-Balat projesinde bazı ev sahipleri evlerinin restorasyon kapsamına alınmasını istememişler. Nedeni, bu toplumun en güçlü duygusu olan “korku ve güvensizlik” bence. İnsanların aile ocağından öğrendikleri, “herkes sana kazık atar. Kimseye güvenme”! Okula gidiyorlar, bütün dünyanın bize düşman olduğunu öğreniyorlar. Medya her gün bunu yazıyor, anlatıyor. Sonuç ortada.

Yani, bilmedikleri, tanımadıkları, dolayısıyla güvenemedikleri birileri gelmiş, “evini onaracağım” diyor. Nereden belli? Ya ev elden giderse?

Bu arada başka birileri de çevrede dolanıyor: “Sakın aldanmayın. Bu evleri Patrikhane alacak, sonra bağımsızlığını ilân edecek.” Olur mu? Neden olmasın? Rahşan Ecevit bile olabileceğini söylemiş olmadı mı? Umudumuz Ecevit’in karısı?

Böylece temeldeki “bana madik atarlar” genellemesi somutlaşıyor, özgülleşiyor. “Kim atar?” Ecnebiler, Patrikhane vb...

Bu konu Türkiye’nin en büyük sorunu. Bu sorun çözülmeden bu toplum aydınlığa çıkamaz. Son günlerde her yerden bu soruna ilişkin “alt-sorun”ların bombardımanı altındayız. İşte, bugün, Kayseri’de belgesel çekilirken sura asılan haçlı bayraktan ötürü çıkan kargaşalığı okuyoruz. Aklıma ilkokul geldi: Turgut Reis’in Malta kuşatmasının resmini yapmaya çalışıyorum resim dersinde. Bizimkiler hilâlli sancaklarıyla, Malta surlarında haçlı bayraklar çizmişim; yanımdaki kız, “Örtmenim” diye parmak kaldırdı. “Murat put yapıyor.” Sene 1950! Aynı yerdeyiz! (“Örtmen”de gelip “çizmeyiver” demişti.)

Birkaç ay önce yeni Argo gemisinin Karadeniz’e çıkmasına izin vermemiştik. Resmî açıklama başkaydı ama asıl sorun bu adamların Pontos’a gidiyor olmasıymış. Ne yapacaklardı acaba, Pontos’a gidip?

Daha önceleri, millî Trabzon’umuzun milliyetçi gençleri Patrik taşlamışlardı, “Pontos Türk’tür, Türk kalacaktır” diye.

Gene bugün Hakan Aksay bu “ecnebi” konusunun medyadaki sonuçlarını anlatıyor: “Irkçı Ruslar yabancıları dövdü, dersin; dövülenler arasında Türk var mıydı, diye sorarlar.” Yoksa, bu haberin de “haber değeri” yok.

Uzun zaman önce yazmıştım: “yerel gazete” tekniğidir bu. Bir Malatyalı İzmir’de cinayete kurban giderse Malatya’nın yerel gazetesi bunu haber yapar hemen. Her alanda öncü Hürriyet sayesinde biz “ulusal” denen gazeteyi “yerel”e dönüştürdük, her yerde “Türk” aramayı gazeteciliğin birinci ilkesi haline getirerek. Neredeyse 11 Eylül saldırısı bile, ölenler arasında Türk varsa önem kazanacak. Ama doğru. Biz dünyanın taşrasıyız. Böyle olmaya kararlıyız. Kararımızı değiştirecek gibi olursak, yol gösterenlerimiz (devlet, medya, öğretmen, hattâ akademya) bizi doğru yoldan saptırmamaya kararlı. İşte, Marmara Üniversitesi’nde yurtdışına gidecek öğrencilere milliyetçilik stajı.

Türkiye’ye bütün bu yüz kızartıcı işleri yapanlar, belirli çevrelerde, “özde vatandaş”, göğüslerini kabarta kabarta dolanıyorlar ortalarda.

Birkaç gündür İstanbul’daki restorasyon çalışmaları üstüne yazıyordum. Şimdiye kadar pek belli olmadı ama aslında bu yazı da onların devamı. Anemas, Tekfur Sarayı ve Zeyrek gibi, Bizans’tan kalmış, ele gelir, birçok ilginç yanı olan eserlerin, bunca yıllık ihmalden sonra nihayet bir “ilgiye mazhar” olduğunu anlatmıştım o yazılarda. Süregelen ilgisizliği, kasıtlı unutmayı, değindiğim “yabancı korkusu” ve onun şaşmaz yoldaşı “yabancı düşmanlığı”na bağlamayacaksanız, neye bağlayacaksınız, neyle açıklayacaksınız?

“Tanımak”, anlamaya başlamaktır. Anladıkça, anladığınız şeye duygudaş olabilirsiniz. Duygudaşlık, sevginin yolunu açar. Dar çerçevede, bu eserlerin ortaya çıkarılması ufku bu nedenle beni sevindiriyor. Ama birilerini de gene aynı nedenle tedirgin edecektir: “Ne? Benden ve benim ‘sev’ dediklerimden başka birilerini mi sevmeye başlayacaklar? O zaman ben bunları nasıl güderim?”

İşte, Balat’ta “evinizi vermeyin” kampanyası yapanların, hangi rütbede olurlarsa olsunlar, üzerinde tam anlaşma sağlayacakları felsefe. Ya “bizim çocuklar” da, evlerini karşı sıradaki “hainler” gibi “gâvura” teslim edip içi konforlu, dışı badanalı evlere sahip olursa! Her tarafı dökülen şu pejmürde evlerden başkasının mümkün olduğunu anlarlarsa! “Laiklik”, “Cumhuriyet” falan filan değil, toplum elden gitti demektir.

Bu konuya biraz ara verelim, daha doğrusu buna bağlı birkaç önemli alanda gezinelim, Eminönü’nde yapılmayan yapılabilirlere geleceğim.
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.