Bogdan Bogdanović
Kaynak: Architekturzentrum Wien
"Bogdan Bogdanović, Der verdammte Baumeister" adlı sergi
Fotoğraf: Pez Hejduk
Kaynak: Architekturzentrum Wien
1922 yılında, Belgrad'da üst sınıfa mensup entelektüel bir ailede dünyaya gelen Sırp asıllı mimar Bogdan Bogdanović'in, henüz bir öğrenciyken sürrealizme olan eğilimini göstermeye başladığı söyleniyor. Eski Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti'nin lider anıt mimarlarından biri olan Bogdanović, aynı zamanda sıra dışı bir kentbilimci, yazar, filozof kimlikleriyle de tanınıyor.
Partizan Mezarlığı'nda bulunan "Kozmos Dairesi" ve mimara ait çizimi, Mostar, Bosna Hersek (1965) Kaynak: Architekturzentrum Wien |
Mimar, sürrealist bakış açısının savaş, devrim, ölüm ve soykırım gibi kavramlara yaklaşımının tipik birer örneği olarak tanımlanabilecek anıtlarının herhangi bir politik mesaj içermediği konusunda ısrarcı olsa da, birçok eleştirmen onunla aynı fikirde değil. Ancak, onu ve tasarımlarını 1945 sonrası Doğu Avrupa tarihinin önemli bir parçası haline getiren de tam olarak bu "çelişkili" olarak yorumlanan yaklaşımı. Yine de Bogdanović, çalışmalarını "farklı kültürlere hitap edebilecek ve ideolojik simgelerden arınmış tasarımlar" olarak tanımlıyor. Farklı bölgelerde yerel özellikleri mutlaka tasarımlarına dahil eden Bogdanović'in anıtlarının hiçbiri diğerine benzemiyor. Mimarın, anıtların inşası sırasında taş ustalarıyla birlikte çalıştığı ve bu inşaat sürecini de tasarımın bir parçası olarak gördüğü biliniyor.
"Ulusal Yugoslav hafızasının mimarı" olarak adlandırılmasının yanı sıra Bogdanović, kent mimarisine yönelik birçok esere sahip. Yazıya dökülen her sözcüğün fazlasıyla öneme sahip olduğu bir evde büyüyen Bogdanović, teorik çalışmalarına erken yaşta başladı. Kitaplarında ve uluslararası yayınlarda yer alan yazılarında, konuları sembolik bir bakış açısıyla ele aldı. Şiirselliğin hissedilebildiği mimarlık kitapları yazan Bogdanović'in "İnşa edebilmek için yazdım ve yazabilmek için inşa ettim," cümlesi, mimarlığı ve yazıları arasındaki ilişkiyi anlatıyor.
"Kentbilim"in Yaratıcısı
Belgrad Üniversitesi Mimarlık Fakültesi'nde 35 yıl ders veren Bogdanović, "Kentbilim" alanını eğitime kazandıran ilk mimarlardan biri. Sadece yapılaşmış çevreyi değil, kentin çıkış noktasını ve metafiziğini dersin merkezine yerleştiren Bogdanović, 70'li yıllarda Belgrad yakınlarında bir "Mimarlık Felsefesi Okulu" açtı. Burada alternatif atölye çalışmaları ve kurslar yürüten mimar, yine de yalnızca bir "mimarlık filozofu" olarak tanımlanmak için çok fazla yöne sahip. 1982 - 1986 yılları arasında Belgrad'ın belediye başkanlığını da yapan mimarın, bu bağlamda çok yönlülüğü arasına politikayı da dahil etmek mümkün oluyor.
Bogdanović, kentbilim kavramını "insan ruhunun en gelişmiş soyutluk aşaması" olarak tanımlıyor. "Bir kasabada da kentli olabilirsiniz," diyen mimar, ekliyor: "Benim için kentli olmak, Sırp veya Hırvat olmak anlamına gelmiyor. Tam tersine kentlilik, bu farklılıkların bir önemi olmaması, kentin kapılarında anlamını yitirmesi demek."
Avrupa'yı bir "kentler uygarlığı" olarak nitelendiren Bogdanović, "Kent ve Ölüm" adlı eserinde bu konuya yer veriyor. Geçtiğimiz yıllarda kentlerin toplam nüfusunun ilk kez taşra nüfusunun üzerine çıktığını belirten düşünür, "Tüm dünya, kentlerden oluşmaya başlıyor. Dünyanın geleceği, kentlerden ibaret," diyor. Ancak diğer yandan, kent kavramının artık eskisi gibi yorumlanmaması gerektiğine de dikkat çekiyor: "Kentler uygarlığından söz ederken, aslında bir ‘kentsizlik'ten de bahsediyoruz. Çünkü dünya kentleşirken, belirli sınırları olan tekil kentler de yavaş yavaş kayboluyor, birkaç kent bir araya geliyor, yeni bir kent kavramı doğuyor. Japonya'ya bakın... Sınırları olmayan bir kent gibi."
Bu süreçte kentlerin varlığını tek kültürlü olarak sürdürmesinin imkansız olduğunu vurgulayan Bogdanović, "kent" kavramının yaşamaya devam edip edemeyeceği sorusuna ise "Kentlerin geçirdiği bu değişim iyi mi kötü mü, bilemiyorum," cevabını veriyor. "Belki de geleceğimiz gerçekten bu. 20 milyonluk yeni kentlerde nasıl kültürel ve zihinsel modeller gelişecek? Cevabı belirsiz olan bu sorular üzerinde fazla durmak istemiyorum. Fakat sonucu ne olursa olsun, bu gidişat gözüme pek de hoş görünmüyor..."
"Bu Anıtları Tasarlamak Benim Görevimdi"
"Taştan Çiçek" anıtı, Jasenovac, Hırvatistan (1966)
Kaynak: Erste Stiftung
Mimarın savaştan zarar görmüş kentlerde bulunan anıtları arasında en etkileyici olanlarından biri, Belgrad'da, eski bir toplama kampının bulunduğu Jasenovac'ta yükselen "Taştan Çiçek" anıtı. Mostar'daki partizan mezarlığı ve Sırbistan'da bulunan Sremska Mitrovica bölgesindeki ırkçılık kurbanları mezarlığındaki anıtları da yine en önemli eserleri arasında. Mimarın Sırp - Hırvat anlaşmazlıkları sırasında yıkılan Vukovar Anıtı da uluslararası üne sahipti.
Kariyerini şekillendiren ve sıra dışı duruşuyla birlikte onu dünyanın tanımasını sağlayan anıtları için mimar, "Bunu söylemek çok zor, ancak kabul etmeliyim. Bu anıtları inşa etmekten zevk almadım. Yaptım, çünkü bu benim görevimdi. Hem anıtlara karşı olarak, hem de anıt tasarlayarak bir şeyler anlatabileceğimi düşündüm. Başka bir sosyalist ülkede bunu yapamazdım," açıklamasını getiriyor. 1945 - 1980 yılları arasında Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti'nin cumhurbaşkanı olan Josip Broz Tito'nun sanatsal bir farkındalığa sahip olmadığını belirten mimar, yine de kendisini bu anıtları yapmak için görevlendirdiğini söylüyor: "En azından benim anıtlarımın dönemin Rus anıtlarına benzemediğini anladı. Söz konusu yıllarda tüm iyi Rus heykeltraşlar, ne yazık ki aynı ‘anıt formülünü' uyguluyordu: Başsız vücutlar, yaralı insan figürleri, sedyeler... Tito da, sürrealist bir geçmişe sahip olan bu garip adamı, yani beni gördüğünde ‘Bırakın yapsın' dedi."
Bogdanović, kitabında "Amaçladığım şey, arkaik formları yeniden yakalamaktı. Formların anlamı, insanın hayal gücünün eski katmanlarına ne kadar ulaşırsa semboller o kadar anlam kazanıyordu. Beni heyecanlandıran da buydu," diyor. Ancak tüm Avrupa'ya ait bir anıt tasarlayıp tasarlamayacağı sorusuna, "Bunu yapmamayı tercih ederim," şeklinde yanıt veriyor ve devam ediyor: "Anıtları olmayan bir Avrupa hayali kuruyorum. Demek istediğim, ölüme ve felakete dair anıtlara ihtiyaç duyulmayan bir Avrupa. Bunlar yerine belki sevgi, mutluluk ve coşku anıtları inşa edilebilir."
1965, Kruševac, Sırbistan Kaynak: Architekturzentrum Wien |
1975, Travnik, Bosna Hersek Kaynak: Architekturzentrum Wien |
Slobodan Milošević'in iktidara gelmesiyle yeniden muhalif görüş saflarına katılan mimar, 90'lı yılların başında Sovyetler Birliği'nde patlak veren savaşla birlikte Viyana'ya sürgün edildi ve halen orada yaşıyor. Avrupa'nın geleceği hakkında ne düşündüğü sorulduğunda ise, "Ben bir 20. yüzyıl insanı olarak kalacağım. 21. yüzyılı anlamak için gayret göstermiyorum," diyen Bogdanović, 20. yüzyıl için ise şu yorumu yapıyor: "Gördüm, yaşadım, fakat anlamadım."