"Maison tournante aérienne", 1883 (Dönen Hava Evi) 19. yüzyılın 20. yüzyıla ilişkin yaşamı nasıl kurguladığına ilişkin bir örnek. Çizim, Albert Robida'ya ait. Kaynak: Library of Congress |
Endüstri Devrimi'nin gerçekleştiği, fakat elektriğin henüz günlük yaşama dahil olmadığı tarihi -veya gerçekten biraz uzaklaşan alternatif- periyotları konu alan steampunk kurgusu, 19. yüzyıl Viktoryen İngilteresi'ne dayanıyor. Bir bilimkurgu fantazisi olarak da tanımlanabilecek olan stilde, buharlı ve mekanik makineler ön planda. Her ne kadar basite indirgeyen bir tanım olsa da, teknolojiyi şaşırtıcı şekilde "tasarlanmış" veya lüks materyaller ile birleştirmesi de akımın bir özelliği. Başlangıçta tarih, romantizm ve bilimkurgunun bir araya geldiği bir stil olan steampunk, kısa sürede bir "kendin-yap" akımına dönüştü ve bazı tasarımcı ve sanatçıların özel ilgi alanı haline geldi. Eski mekanik düzeneklerin dişlilerini ve küçük makine parçalarını giysi, takı ve mobilya gibi kişisel eşya tasarımında kullanan tasarımcılar, aralarında klavye ve elektro gitar gibi objelerin de bulunduğu birçok eşyayı modifiye ediyor. Popüleritesi arttıkça birçok tasarım gibi kalitesi düşüyor gibi görünse de, steampunk aslında mekanik saat ve pirinç makine parçalarından çok daha fazla anlam ifade ediyor. "Geleceğe yönelik eski görünümlü bir hayat sürmek" olarak tanımlanabilecek akımın sanat ve tasarımın farklı dallarına ve edebiyata olan etkisi göz önüne alındığında ise, akımın yaşam mekanlarını ve mimarlığı etkilemediğini düşünmek imkansız.
"Habitat Makineleri"
David Trautrimas Kaynak: Ion Magazine |
"Toaster Factory", Trautrimas'ın Industrial Parkland adlı çalışmasından
Görseller: Trautrimas.ca
Tasarımcının "yaşam makineleri"nin, yönetmen Terry Gilliam'ın endüstri toplumuyla dalga geçen filmi Brazil'e dekor oluşturabileceği veya saldırı sonucu yıkılmış Dubai'yi anımsattığı söyleniyor. Modern, çok katlı bir apartman binasına dönüşen elektrikli bir traş makinesinin yanı sıra, üç waffle levhası da Fritz Lang'ın Metropolis adlı filmindeki dev kulelere benzetilen bir mega-strüktür haline geliyor. Ortaya çıkan bu yapılar, isimlerini onlara ilham veren aletlerden alıyor: "Sprinkler House", "Coffee Pot Towers" ve "Space Heater Place" gibi.
"Coffee Pot Towers", Habitat Machines |
"Iron Apartments", Habitat Machines |
Trautrimas, "mekansal bağımlılıklarından kurtarılmış hayal ürünü yaşam alanları yaratmak" fikrine, konut ve rezidansların "mülayimliğini" farkettikten sonra kapıldığını söylüyor. Tasarımcı, "Frank Gehry ve Zaha Hadid'in ticari ölçekte tasarladığı projeler konut bölgeleri için geliştirilmiş olsaydı çok etkileyici olurdu," diyor. Yeni kondominyum projelerinin müşteri çekmek için yayınladığı ışıltılı görsellerle "oynamaktan" da hoşlanan Trautrimas, bu reklam içerikli çalışmaları alaya alıyor: "Kırlarda uzanan ideal ev imajı yaratmak için uğraşıyorlar. Peki Toronto'nun merkezine inşa edilen bir apartman nasıl oluyor da bu kadar yeşilliğin içinde konumlanabiliyor, anlamıyorum." Baskı konusunda eğitim alan tasarımcının kullandığı teknik, birçok mimarlık eleştirmeninin takdirini kazanıyor.
"Razor Cooperative", Habitat Machines |
"Vacuum Tower", Habitat Machines |
Eleştirilere göre, Trautrimas'ın eski bir projektör, zımba veya vantilatörde gizlenen yapısal çevre potansiyelini açığa çıkaran çalışmalarını etkileyici kılan şey, "hiç olmayacak bir objenin diğer bir olmayacak objeyle ‘dikişsiz' bir biçimde, oldukça ikna edici bir kurguda bir araya gelmesi ve bu bir araya gelişin hiç hissedilmemesi". Örneğin, bir traş makinesini 30 katlı bir gökdelene dönüştüren çalışmalarda konsept olarak göze çarpan bu "ölçek değişimi"nin de, çarpıcı etkinin ortaya çıkmasında önemli payı var. Birçok mimarlık blogunda ve platformunda eserler hakkında yapılan yorumlardan da anlaşılıyor ki, Trautrimas'ın yaşam makinelerinin olası kat planları mimarları heyecanlandırıyor.
"Hole Punch Flats", Habitat Machines
Steampunk'ın neden bu kadar ilgi gördüğüne ve daha da önemlisi neden bir insanın böyle mekanlarda bulunmayı veya bu stilde tasarlanmış objeler kullanmayı isteyeceğine ilişkin cevapların belki de en tutarlı ve anlamlısı, tasarımcı Richard Nagy'den geliyor: "İcat edildikten hemen sonraki inanılmaz dönem boyunca en ince ve başarılı el işleriyle ve tasarımlarla süslenen aygıtlar, yenilik potansiyellerini ortaya çıkaran bir görünüme sahiplerdi. Buharlı tren ilk yolcularını taşıdığında en kaliteli ahşap, fildişi ve altınla kaplıydı. 20'li yıllardan 60'lı yıllara kadar geçen süre boyunca tasarlanan otomobillerin her biri kendi başına bir sanat eseriydi. Televizyon ve radyo da aynı şekilde, dünyayı tahmin edilenden çok daha fazla etkiledi, en önemli mimarlık ve tasarım okullarından mezun tasarımcıların ellerinde şekillendiler. Ancak kişisel bilgisayar ve diğer elektronik cihazlar bu çağı hiç yaşamadı. Ucuz ve seri üretim, 'androjen bir dijital silüet' ortaya çıkmasına neden oldu."
Bu sıradanlaşmadan bir kaçış olarak görülebilecek steampunkın mimarlıkta da aynı etkiye sahip olup olmadığı, tartışılabilir. Ancak "gözden kaçan" tasarımları tekrar görünür hale getiren "tekinsiz" görünüşlü yaşam makinelerinin heyecan verici olduğu kesin.
1 Distopya: Anti-ütopya. Distopik bir toplumda, ütopik düşüncelerin aksine sefalet, bozulmuşluk, yoksulluk, şiddet, hastalık ve kirlilik söz konusudur. (Kaynak: Wikipedia)