Haberler

Tarihin yok edilmesine izin vermeyeceğiz

Tarih: 5 Haziran 2009 Kaynak: Evrensel Yazan: Sinan Balta
Berlin'de yapılan Hasankeyf konferansına katılan Batman Belediye Başkanı Necdet Atalay ile yapılmasına başlanan Ilısu Barajı'nı ve Hasankeyf'i konuştuk. Bölgedeki ilk yerleşim yerlerinden olan tarihi Hasankeyf'in baraj yapımıyla birlikte sular altında kalacağını belirten Atalay, buna izin vermeyeceklerini kaydetti.

Hasankeyf'in tarihinden, çevresi, insanı ve çevresinin inşa ve doğasından, tarihsel geçmişinden bahseder misiniz?


Mezopotamya'da, Ortadoğu'da insanlar, ilk olarak su kenarlarına yerleşmişler, sonra tarımsal faaliyetlere başlamışlar. Sonra şehirlerini kurmuşlar ve sonra da bu alanlarda hayatlarını idame ettirmişler. Tarih bırakmışlar, eser bırakmışlar, kültür yaratmışlar. Hasankeyf halen o antik siluetini koruyor. Halen o kültürün izlerini bulmak mümkün. Buna paralel olarak, doğası ve insanı da güzel. Geçmişle bugün arasında bağ kuran, geçmişi yarına taşıma potansiyeli olan önemli bir yerleşim merkezimiz.

Bölgedeki Hasankeyf-Ilısu Barajı yapımı çalışması nasıl başlatıldı?

1960'lardan beri tarımsal alanların sulamaya açılması çerçevesinde bir GAP projesi söz konusu. GAP projesi bağlamında su kaynakları üzerinde onlarca baraj yapımı gündemde.1960'lardan bugüne birçok baraj yapımı gerçekleşti. Hasankeyf-Ilısu Barajı çok ciddi olarak gündemde olmayan proje olarak duruyordu. Ancak 2005 yılından itibaren AKP Hükümeti ile çok ciddi bir gündem oluşturmaya başladı. 2005 yılından itibaren hükümetin baraj yapma ısrarına karşın, bölge halkı ve sivil toplum örgütleri de bölgede baraj yapılmasın diye ciddi bir mücadele veriyor. Hükümetin baraj yapımındaki ısrarının arkasında yatan nedenler tamamıyla politiktir. Bölgedeki hak alma özgürlük mücadelesinin yollarını tıkamaya çalışmaktadır. Hükümet her ne kadar da meşru argümanlarla baraj yapma projesini anlatsa da, Hasankeyf-Ilısu Barajı MGK kararıyla yapımına karar verilen bir projedir ve bu doğrultuda devletin ısrarı söz konusudur. Bölgede ciddi bir tarih kıyımı, ciddi bir sosyolojik sancı yaratacak olmasına rağmen bölge halkının talepleri görmezden gelinerek, güvenlik gerekçesiyle baraj yapımında ısrar ediliyor.

Bölgede baraj yapımına karşı ne tür çalışmalar yürütülüyor?

Baraj, ülkenin, bölgenin gündemine girmesinden itibaren Hasankeyf, Batman ve Diyarbakır başta olmak üzere sivil toplum örgütleri, meslek odaları, sendikalar, insan hakları kuruluşları ve çevre örgütleri çok ciddi bir karşı mücadele başlattılar ve her gün artan bir ivmeyle bu mücadele devam ediyor. Hasankeyf, Batman ve Diyarbakır merkezli başlayan mücadele, Türkiye çapında diğer baraj yapımı karşıtı girişimlerle birleşerek büyüdü ve şu an Avrupalı çevre örgütlerinin katılımıyla uluslararası bir hal aldı. Çok ciddi olarak baraj yapımının gerekçelerinin meşru olmadığı anlatılıyor. Hasankeyf'in baraj yapımından ziyade, bakımının yapılmasının ve turizme kazandırılmasının, hem ülkeye hem bölgeye bir bütün olarak yarar getireceği anlatılmaya çalışılıyor. Akademik bilimsel raporlarla baraj yapımına karşı mücadele devam ediyor. Kamuoyuna, ilgili kurum ve kuruluşlara Hasankeyf'in korunması gerektiği anlatılıyor.

Bölgede barajdan kaynaklı olarak 80 bini aşkın kişinin iş bularak istihdam edileceğinden, bölgenin çehresinin değişeceğinden bahsediliyor. .Sizce nasıl bir değişim hedefleniyor?

Dedikleri gibi baraj yapımıyla bölgenin çehresi değişecek. Bu değişimle 12 bin yıllık çok ciddi bir insanlık mirasi-tarihimiz sular altında yok olacak. Hükümet, niyeti başka olmasına rağmen kalkınma gibi, hizmet etme gibi, az gelişmişlik farkını giderme gibi argümanlarla bu barajın gerekçelerini daha meşru kılmaya çalışıyor. Hükümet ve devlet tarafından 80 bin civarında kişinin istihdam edileceği söyleniyor. Bu kocaman bir yalan. Bütün barajlardaki yapım ve işletme sürecine kadar ne kadar insanın çalışabileceği, mühendislik hesaplarıyla hesaplanabilir bir durumdur. Belki baraj tamamlanana kadar bir miktar vasıfsız işçi istihdam edilecek, ama baraj tamamlandıktan sonra diğer baraj örneklerinde olduğu gibi çok az bir personelle baraj işletilmeye devam edilecek. Sınırlı ve süreli bir istihdam olacaktır. Bölgede kalkınma esprisinin yöreye ve yöre insanına bir getirisi olamayacağı bellidir.

Baraj yapımı kararından dönülmezse neler yapmayı düşünüyorsunuz?

Baraj karşıtı mücadele büyüyor. Duyarlılık her gün daha da artıyor. Hasankeyf'i aşan bir karşı mücadele söz konusu, tüm meşru argümanlar ve araçlar kullanılmak suretiyle karşı mücadele devam edecektir. İnanıyoruz ki bu baraj yapılmayacaktır. Birebir etkilenen köyleri baraj havzası altında kalan köylülerle, yöre halkıyla, duyarlı insanlarla birlikte; mücadeleden hiçbir şekilde vazgeçmeyerek, Ilısu Barajı'nı yaptırmayacağız.

Hegemonyacı politika görülmeli
Hasankeyf'i Yaşatma Girişimi Sözcüsü Ercan Ayboğa sorularımızı yanıtladı.

Hasankeyf Ilısı Barajı yapımıyla ilgili yurtdışındaki girişimleriniz nasıl başladı?

1999-2002 yılları arasında Ilısu Projesi gündeme geldiğinde Avrupa'da kampanyalar yürütülmüştü. 2005 yılında başlayan ve halen devam eden Ilısu Barajı'na karşı kampanya faaliyetini sürekli gündemde olduğu için kampanyalarda sorunu anlatmak ve destek bulmak çok zor olmadı. Özellikle 2007 yılının Mart ayından itibaren Almanya, Avusturya ve İsviçre devletlerinin Ilısu Barajı'nın yapımı için kredi vermeyi taahhüt etmesiyle yeni bir ivme kazandı. Bu doğa katliamına ortak olmak istemeyen Avrupalı çevreciler ve insan hakları aktivistleri, birçok kitle örgütü bir araya gelerek, Avrupa'nın birçok şehrinde Hasankeyf'i yaşatma grupları oluşturdu. Bu grupların çoğu yerli çevreci, insan hakları aktivisti gönüllülerden oluşmakta; bu gruplar aracılığıyla Hasankeyf`i yaşatma adına bütün gelişmeler kamuoyuna anında aktarılıyor. Kampanyayı, Avrupalı insan hakları örgütleri ve çevre örgütleriyle birlikte Avrupa'da yaşayan göçmen Türkler ve Kürtler ortak olarak yürütmektedir.

Ilısu Barajı için kredi vermeyi taahhüt eden Almanya, Avusturya, İsviçre hükümetlerine karşı Avrupa kamuoyuyla birlikte kampanyalarımız 2008 yılında kısmen sonuç verdi. Avrupa'da bağımsız kurum ve kuruluşların hazırladıkları raporlarla krediden sonra Hasankeyf ve çevresinin nasıl bir katliamla karşı karşıya kalacağına ilişkin çok ciddi kamuoyu oluştu. Kamuoyunun tepkisiyle kredi vermeyi kabul eden hükümetler, Türkiye'ye baraj kredisi verilebilmesini, 153 maddelik ek şarta bağladı. Bu şartları Türkiye'nin yerine getiremeyeceği iyice belirginleşince, Aralık 2008'de ilgili hükümetlerce kredi sözü 6 aylığına askıya alındı. Kredinin askıya alınmasıyla birlikte Avrupa ve Türkiye'de artık 'Hasankeyf kurtuldu baraj yapılmayacak' söylemi çoğaldı. Barajın yapımından vazgeçildiği doğru değildir. Konuya ilişkin karar, Almanya, Avusturya ve İsviçre hükümetlerince 6 Temmuz'da tekrar gündeme alınacaktır. Şimdiden nasıl bir kararın çıkacağını kestirmek mümkün değil.

Avrupalı devletlerin Bölge'ye yönelik projelerde kredi musluklarını açmak istemesi sadece 'ticari' ilişki olarak mı algılanmalı?

Avrupalı hidroenerji, enerji, enerji inşaatı şirketleri, zaten uzunca yıllardır bölgede çalışmalar yapmaktadır. Enerji santrallerini yapan grupların en büyüğünü Avrupalı şirketler oluşturmakta. Türkiye ve Ortadoğu bunlar için önemli bir pazar. Türkiye'nin toplamda yaklaşık 1100 barajı var ve en az 2 bin baraj yapımı daha planlanmakta, bu pazardan çok büyük kârlar beklenmektedir. Avrupalı şirketler ve hükümetler, bu kârı başkalarına kaptırmak istemiyorlar. Bu şirketler, Türkiye'de özellikle Kürt bölgesinde yeni barajlar oluşumuyla Ortadoğu pazarında İran, Irak, Gürcistan, Suriye ve irili ufaklı Arap ülkelerinde baraj ve buna benzer projelerle enerji ve su savaşımında söz sahibi olmayı düşlemektedirler. Siyasal, askeri stratejik çıkarlarını bu bölgelerde yürüttükleri politikalarla daha da sağlama almaya çalışıyorlar. Avrupalı şirketler açısından Bölge'de olup bitenler sadece masum bir ticari olay olarak algılanmamalı. Gizlenen hegemonyacı politika görülmeli.

6 Temmuz'da Almanya, Avusturya ve İsviçre hükümetlerinde nasıl bir kararın çıkmasını bekliyorsunuz?

Almanya, Avusturya ve İsviçre hükümetlerinin bu projeden geri çekilmeleri gerekiyor. Bu şekilde tartışma ve sorun yaratan bir projede ısrar etmeleri anlamsızdır. Kendilerinin oluşturdukları kriterleri açıkça ihlal ediyorlar, bu ihlalli artık gizleyemiyorlar ve reddedemiyorlar. Kredi vermeyi kabul eden ülkeler olarak kamuoyuna krediyi biz vermezsek, Türkiye, Çin gibi ülkelerden kredi alabileceği ve bölgede ekonomik ve siyasi olarak geriye düşebilecekleri vurgusunu yapıyorlar. Her şeye rağmen çevre katliamına, insanlık mirasının korunması adına mücadelemizi sürdüreceğiz.

YorumlarYorum Sayısı: Henüz hiç yorum yapılmamışBütün yorumları forumda okuyun!
Bütün yorumları forumda okuyun!
Takvim
<<Mayıs 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
            1
2 3 4 5 6 7 8
9 10 11 12 13 14 15
16 17 18 19 20 21 22
23 24 25 26 27 28 29
30 31          
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.