Haberler

Belki şehre bir kanal gelir, çok fena olur!

Tarih: 6 Mayıs 2011 Kaynak: Radikal Yazan: Tan Morgül
Balıklar için Boğaz'ı bayram yerine çeviren akıntıların bu insan eli 'kanalı' tercih edip etmeyeceği konusunda doğayla beraber hareket ediyor ve 'tatmin' olmuyoruz. Bu sular bizim değil, onların!

Polemik insanı değiliz, solungacımız da yok; lakin ağızları var dilleri yok, sesleri çıkmıyor diye de bu kadar üstlerine gidilmez ki... Usul usul giriyorum: Boğazlar bize, buzul çağı sonrasından hediyedir. M.Ö. 8'le 7 bin yılları arasında, buzulların eriyip Akdeniz'in sularını yükseltmesi, peşi sıra Marmara'nın ‘şişip' Karadeniz'le ‘kıvırtması' vesilesiyle oluşmuş, bu saadet sonucu da Marmara ve Karadeniz göllükten, iç denizliğe terfi etmiştir. Tüm bunlar olurken de, ekosistem bir bütün olarak çevresiyle yeniden kaynaşmış, ‘homosapiens'in hâlâ kalkınmakta olması bir şans olarak kaydedilmiştir.

Sağ olsun Serkan Ocak, Radikal'de Hacettepe'den Prof. Dr. Cemal Saydam'la konuşmuş, biz de nasiplendik. Hoca diyor ki "Mevcut musluk (Boğaz) Karadeniz'i hem dolduruyor, hem boşaltıyor; ikinci musluk (kanal) sadece boşaltacak." Örnek enfes, havuz konusu antrenmanlı olduğumuz konu. Daha da başka yerde yoktur herhalde, ufacık yaşta bir sepet muslukla havuz doldurup bir o kadarıyla da boşaltmaya bu kadar kafa yorulsun...

Prof. Saydam'la devam ediyoruz: "Dünyada bu kanalın (İstanbul Boğazı) örneği yok. Çünkü Türkiye gibi özelliklere sahip bir ülke yok. (...) Boğaz'ın altındaki su rejimi, İstanbul için hayat. Çünkü İstanbul'un atık suları Marmara'da derinlere basılıyor, bu basılan sular da Boğaz'ın altından Karadeniz'e çıkıyor. Marmara'yı temizleyen, İstanbul'u kurtaran sistem budur." Sadece insan evladı için değil, tüm deniz canlıları adına haykırıyoruz: Boğaz, sen bizim her şeyimizsin!

Damar damar üstüne
Olayın ilmini yapmış değiliz, bizimkisi ‘etik' bir itiraz. Bu vesileyle, hadiseye hâkim olana kulak kabartırız. Yahu bu ekosistem; mahalle bakkalı değil ki, sadece etrafına hizmet versin. Herbiri birbirine bağlı milyonlarca ‘kılcal damardan' oluşuyor. İstanbul merkezli bir coğrafi ‘kanırtma' projesi de sadece orayı etkilemeyecek, bunu da biliyoruz. En önemli motivasyonu kâr ve (muhafazakâr aklın ebedi şerbeti) ‘sınai kalkınma' olan bir zihniyetin de coğrafyayı kara kaşımız kara gözümüz için yarmayacağı ortada. Hiç kusura bakılmasın ama kanal kanal üstüne değil, damar damar üstüne gelmiş.

Boğaz bu; bunun akıntısı var, akıntılarının da fiyakası, hem öyle bir tane de değil... Yani Boğaz'ın ‘can'ı var ve bu can suyunda akan göçmen canlıları... Yanlış anlama olmasın: Binlerce yıldır muntazaman yollara ve Boğaz'a düşmelerinin nedeni muhabbetimize ‘hasta olmaları' değil, Tuna, Dinyeper, Dinyester gibi nehirlerle, bizim Kızılırmak ve Sakarya'yla birlikte çok sayıdaki derelerin suladığı ve besinleri boca ettiği Karadeniz'e varıp orada şekil şemail sahibi olmak...

Baharda Akdeniz'den Karadeniz'e uzanan anavasya, Karadeniz'de tava geldikten sonra aşağı indikleri katavasya yolları bizim değil, onların. Aheste aheste geçtikleri ‘akıntı kumpanyası' nedeniyle oksijenle şenlenmiş Boğaz suları da bizim değil, onların.

Velhasıl balıklar için Boğaz'ı bayram yerine çeviren akıntıların bu insan eli ‘kanalı' tercih edip etmeyeceği konusunda doğayla beraber hareket ediyor ve ‘tatmin' olmuyoruz.

Baştan uyaralım, doğa mübarekleri bu göç yoluna ikna edene kadar binlerce yılını vermiş, eli çok sağlam yani. Hal böyle olunca, İstanbul'un kısa dönemlik kiracılarının doğaya zerre danışmadan girişeceği bu hamleye balık camiasının vereceği yanıt belli gibi: ‘Benim için Boğaz bitmiştir, daha da gelmem!'

Kökünü kuruttuk
His yaptık, hakkımızdır: Mazide bu göçe akredite balıkların ismini saymakta zorlanıyorken, şimdi elimizin parmaklarıyla bile durumu idare ediyoruz. Kayıtlar, rakamlar ortada; sadece bizde değil, tüm gezegende deniz canlılarına karşı organize şekilde ‘türkırım' uygulanıyor. İleride kanal olur mu bilinmez, lakin kanaldan geçecek tür sayısında ciddi bir problem olacağı ortada.

Bir de mühim hatırlatma olsun: ‘Uskumru, istavrit, hamsi gibi ufaklar, lüfer, palamut, kılıç gibi büyükler tarafından enselenmemek için ‘tercihli' geçişi kullanıp, yeni kanaldan Karadeniz'e akıp vaziyeti kurtaracak' gibi kelamları mizahi metinlerde kullanıyoruz, aman ha muhabbet gösterilmeye. Hakeza, balığın kökünü kurutan kendi cinsi değil, bizatihi insan evladının kendisi.

Şairane kapatalım: Belki şehre bir ‘kanal' gelir, bir acayip ortam olur yazılarda, iklim değişir, ‘karambol' olur, haydi yuvarlan!

YorumlarYorum Sayısı: Henüz hiç yorum yapılmamışBütün yorumları forumda okuyun!
Bütün yorumları forumda okuyun!
Takvim
<<Mayıs 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
            1
2 3 4 5 6 7 8
9 10 11 12 13 14 15
16 17 18 19 20 21 22
23 24 25 26 27 28 29
30 31          
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.