Haberler

Örnektepeliler Evlerine Ne Zaman Kavuşacak?

Tarih: 23 Mayıs 2011 Yazan: Derya Yazman

Hilton Garden Inn Oteli'nin Silüeti, Fotoğraflar: Amplio Emlak Yatırım

İstanbul Haliç Bölgesi'nde gerçekleşen projeler ile bölge bir dönüşüm içerisinde. Miniatürk, Bilgi Üniversitesi Santral Kampüsü, Sütlüce Kongre Merkezi, Rahmi M. Koç Müzesi gibi projelerin yanı sıra davetli bir yarışma ile projelendirilen ve 2010 yılında inşasına başlanan Hilton Garden Inn Oteli de bu gelişimi tetikleyen önemli projeler arasında yer alıyor.

İstanbul Sütlüce'de 2010 yılında yapımına başlanan ve halen devam eden Hilton Garden Inn Haliç Oteli'nin çevresindeki konutların inşaattan dolayı zarar gördüğü ve bu nedenle de mahallelilerin de evlerinden çıkarıldığı gündeme geldi.




Otel inşaatının arkasında yer alan sağlıksız yapılaşma

Otel inşaatının arkasında yer alan ve Örnektepe Mahallesi olarak geçen konut alanında çok karmaşık bir yapılaşma söz konusu. Yapıların çoğu kaçak. Bazıları ya tapulu - ruhsatsız, ya tapusuz - ruhsatlı ya da ruhsatlı - iskanlı. Ayrıca zemin açısından da çok sorunlu bir bölge. Fakat konumu gereği oldukça önemli. Kentin merkezi bölgesinde, Haliç'in kenarında yer alıyor.

Bu mahallede ruhsatlı ve tapulu daire sahibi Mehmet Durak, otelin inşasından bu yana yaşadıkları süreci şu şekilde anlatıyor:

"Temel açma (kuyu) işlemleri başladıktan kısa bir süre sonra inşaat çevresinde bulunan binalar ufak ufak çatlamaya başlamış ve artarak devam etmiştir. Evleri oturulamaz hale gelen yaklaşık 70 hane Temmuz ve Ağustos 2010 süresince Beyoğlu Belediyesi tarafından mühürlenmiştir. Fermak İnşaat yetkilileri bizlere kiralık ev bulmamızı, kiralarımızın Fermak İnşaat tarafından ödeneceğini (yazılı hiçbir belge imzalamayacaklarını özellikle belirterek) sözlü olarak taahhüt etti. Bugüne kadar ödedi, ancak elimizde bir belge yok.

Eylül 2010'da benim dairemin de bulunduğu bina sakinleri olarak binamızın ve çevremizin zemini ve durumunu görmek için mahkemeden bir bilirkişi raporu talep ettik. Bu bilirkişi raporunda çevreye verilen bu zararın temel çalışmalarında ki yanlış teknik uygulamalardan kaynaklandığı belirtildi. Aynı zamanda Fermak İnşaat da bilirkişi tespit raporu istedi, ancak bu raporu bizimle veya avukatlarımızla hiç paylaşmadı, sadece sözlü olarak 'Bizim kabahatimiz yok evler çürükmüş,' dedi.

Mimarlar Odası'na başvurduk. Mücella Yapıcı, projenin daha önce kendilerine geldiğini Haliç Kıyısı'nda bu kadar büyük kütleli yapıların çok tehlikeli olduğunu, çok detaylı araştırılmadan bu inşaatın yapılmaması gerektiğini belirttikleri halde sınırsız yükseklik, her şekilde kullanılabilirlik (AVM, Otel, Eğlence Merkezi vs.) gibi çok ayrıcalıklı bir imar verilerek inşaatın başladığını ve çok büyük hatalar yapıldığını, evlerin çatlamasının kaçınılmaz olduğunu basın dahil hepimize aktardı.

İnşaat Mühendisleri Odası kendi girişimi ile bilirkişi raporu hazırladı ve inşaat firmasının hatası yüzünden evlerin oturulamaz hale geldiğini aylık dergisinde rapor ile sundu.

Tüm bu süreçte inşaat birgün bile durmaksızın gece gündüz devam etti.

Aralık 2010 ve Ocak 2011'de Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan iki defa mahalleliyi toplantıya çağırdı.

İlk toplantıda evlerin bir kısmının güçlendirme ile kurtarılamayacak durumda olduğu belirtildi. Ortak çözüm olarak hasarlı, hasarsız bütün binaların yıkılarak yeni bir site yapılması hak sahiplerinin hakkını alması fazladan olacak daireler ile de müteahhit firmanın (Fermak) inşaat maliyetini çıkarması gibi bir fikir ortaya çıktı.

İkinci toplantıda bir Taslak Proje gösterildi. Hak sahiplerinin hakları konusunda birebir görüşme yapılacağı, 2 hafta içinde görüşmelerin biteceği belirtildi.

Ocak ayından bu yana iki hafta sürecek denen görüşmeler hala başlamadı. Belediye hiçbir bilgi vermiyor. Sanırsınız ki devlet sırrıdır. Söz konusu alanda tapusuz, arsa tapulu binalar olduğu gibi bizim binamız gibi imarlı, iskanlı, kat mülkiyet tapulu binalar da var. Süreç ne kadar uzayacak belli değil. Üç aylığına taşının dediler, sekiz ay oldu daha çözümün adı konmadı. Sadece kiraların ödenmesi ile huzurun sağlandığı düşünülüyor ancak tüm mahalleli düzeninden oldu. Çocukları okul değiştirmek zorunda kaldı. Bunları sorgulayan yok. Kafalarda hep 'Ne olacak?' sorusu.

Benim dairemin bulunduğu 6 daireli binada yeni bina olması dolayısı ile gözle görünür hasar yok tüm tehlike arkamızdaki binanın olası hareketinde direk bize etki edeceği. Arkamızdaki binanın yıkılması kesin diyorlar 'Yıkın evime geçeyim' diyorum olmaz diyorlar. Hala kredisini ödediğim dairemde oturamıyorum ve geleceğimiz belli değil."

Konuyla ilgili olarak İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi'nin yapmış olduğu raporda alanın değerlendirmesi şu şekilde yapılıyor:
"Yapılan gözlemler, alınan beyanlar doğrultusunda oluşan kanaatlere göre, düzensiz ve denetimsiz yapılaşmanın yoğun bir biçimde uygulanmış olan bu bölgede, devam etmekte olan inşaat çalışmaları, çevrede ve yapılarda inkar edilemez önemli hasarlara yol açmıştır. Yüklenici firmanın uyguladığı iksa yöntemleri bu tür kazılar için geçerli olarak değerlendirilebilir. Uygulama esnasında belirli sınırlar içinde kalmak koşuluyla bir miktar deplasmanın oluşması da beklenebilir.

Projelendirme, zemin verileri, çevre yapıların özellikleri gözetilerek yapılmalıdır. Bu olayda, ilk uygulama projesinin bu açıdan yetersiz olduğu, hasarların oluşmasından itibaren proje tadilatı yoluyla iksa sisteminde güçlendirme yapıldığı görülmüştür. Gerek yüklenici firmanın beyan ettiği inklinometre ölçümleme verileri, gerekse bölge sakinlerinin son on gün içinde yeni hasarların meydana gelmediği yönündeki beyanları, hasarlara yol açan zemin hareketinin şimdilik stabil hale geldiğini düşündürmektedir.

Tam stabilite, devam etmekte olan inşaatın şev üst kotuna ulaşılmasından sonra meydana gelebileceğini söylemek mümkündür. İnşaat sıralamasının anolar şeklinde ve risk arzeden bölgelerden başlamak koşuluyla planlanmış olması doğru olarak değerlendirilmiştir. İnşaatın hızla sürdürülmesi, bu sürede iksa perdelerinin deplasmanlarını sürekli kontrol altında tutulması, hareketlenmenin sınırları aşması durumunda perde stabilitelerini sağlayacak önceki önlemlere benzer yeni önlemler alınması riski düşürmek açısından gereklidir. Bu süre içinde, hasarlı binaların tamamen boşaltılması, hasar görülmeyen binaların devamlı gözlem altında tutulması, en küçük bir hasar belirtisi durumunda teknik elemanlar tarafından yeniden değerlendirmeye tabi tutulması önem arzetmektedir."

Raporda da belirtilmiş olduğu üzere bölgedeki yapılar "gecekondu" niteliğinde olması nedeniyle yapılan inşaattan zarar görmesi aşikar. Fakat mevcut durumun bu şekilde geliştiği bölgede böyle büyük bir otel projesi uygulanmadan önce zemin verileri ve bina durumları gözetilerek yerel yönetim tarafından önlemler alınması gerekir. Temel sorun aslında bu yapılaşmaların en başından oluşumuna izin verilmesi ve bu zamana dek bu kötü, sağlıksız durumdaki yapılara çözüm bulunamaması.

Hilton Garden Inn Oteli'nin yatırımcı firması Amplio Emlak Yatırım A.Ş. yöneticisi Alaeddin Babaoğlu konuyla ilgili olarak görüşlerini şu şekilde ifade ediyor:

"HGI Golden Horn projesi kapsamında yapılan iksa sistemi projelendirilmesi, İTÜ ve YTÜ İnşaat Mühendisliği Fakülteleri ile İTÜ Yapı ve Deprem Uygulama Araştırma Merkezi tarafından onaylanarak hazırlanmıştır. Yapılan uygulamada tüm önlemler alınarak, zemin ve iksa konusunda, alanında uzman en iyi profesörlerden, uygulama aşaması da dahil olmak üzere, projenin tüm aşamalarında danışmanlık hizmeti alınmıştır.

Uygulama öncesinde ise, bölgenin risk haritası çıkartılarak bilirkişi heyetiyle mevcut durum analizleri yapılmıştır. Bu risk haritası içinde kalan bölgede herhangi bir hasar oluşmamıştır. Ancak, hasarlı yapıların neredeyse hepsi risk haritamız dışında kalan bölgede ruhsatsız, iskansız ve mühendislik hizmeti alınmadan, düzgün inşaat malzemesi kullanılmadan yapılmış gecekondu tipi yapılar olmuştur.





Otel inşaatı yapılmadan önce ve yapıldıktan sonra mahkemeden bilirkişi raporları alınarak, bu evlerin bu inşaattan dolayı zarar görmediğini hep birlikte görmüş olduk. Problem, tüm İstanbul'un ortak problemi... Çünkü birçok yapı, küçük bir etkiyle bile hasar görebilecek konumda. Bu yüzden, senelerdir göz yumulan bu yapılaşmalar özellikle deprem riskinden dolayı zaten yenilenmesi gereken yapıları grubunda yer alıyor.

Hem Büyükşehir Belediyesi hem de Beyoğlu Belediyesi bu konuyla ilgili çalışmalar yapıyorlar. Biz, bu konuda elimizden gelen her türlü desteği vermeye hazırız. Ama konu Belediye'nin liderliğinde çözülmesi gereken bir konu çünkü, çoğu hak sahibi, mülk sahibi de değil hatta, inşaat ruhsatı da yok ama ortadaki gerçek tüm İstanbul'da bu şekilde devam ediyor. Halen bu şekilde yasayan 1,5 milyon aile olduğunu unutmamak gerekiyor.

Yani olay su anda belediye tarafından ele alınmış ve çalışılmaya başlanmıştır. Umudumuz, çevrenin düzgün bir şekilde yenilenerek, depreme dayanıklı, yaşam kalitesini arttıran bir anlayışla yenileniyor olmasıdır."

Alaeddin Babaoğlu, Sütlüce'de gerçekleştirdikleri otel projesi ile bölgedeki gençlere iş ve staj imkanları sunacaklarını, dünyanın en büyük işvereni olan beyaz endüstriye, gençleri yönlendirmede yardımcı olacaklarını da ekledi. Bu nedenle de çevredeki konut alanlarında yaşayanların bu alanda yaşamaya devam edeceklerini söyledi.

Ayrıca Türkiye'de LEED sertifikalı ilk otel olacağını belirten Babaoğlu, tamamlanma aşamasına gelen otelin, 2011'in 3. çeyreğinde müşterileri ile buluşmayı hedeflediklerini açıkladı.

Birgün Gazetesi'nin 2010 yılında çıkan haberine göre, Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi ÇED Danışma Kurulu Sekreteri Mücella Yapıcı konuyla ilgili görüşlerini şu şekilde ifade ediyor: "Orada yapılan çok ayrıcalıklı bir imar planı. İnşaat alanındaki Karaağaç Tekkesi nedeniyle Bektaşiler 2007'de orada ayağa kalkmıştı. İBB'nin Deprem Zemin Araştırma Müdürlüğü de uyarmıştı. Haliç sırtları ciddi sorunlu bir yer. Biz imar hakları ve oradaki doku açısından endişeliydik. Belediyenin tespitlerine göre yapılan çalışmalarda zemin suyu boşalmış ve kaymalar olmuş. Bunun bedeli ne olacak, kim burayı nasıl tespit edecek belli değil. İnsanlar müteahhit firmayla belediyenin sözlerine kalmışlar. Burası 2006'da özel proje alanı ilan edilmiş ve proje ne yazık ki Anıtlar Kurulu'ndan da geçmiş."

Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi'nden Sami Yılmaztürk de "TOKİ'nin burada oturanların konut sorunlarını çözmesi gerekirken buna yönelik hiçbir adım yok. Biz belediyelere yazı yazdık, ama yanıt gelmedi. Hilton Oteli deniz seviyesinin aşağısına inmiş durumda ve kazılarda yapılar oldukça zarar gördü. Haliç'in etrafı dolgu alanı ve zemin yumuşak. Burada böyle büyük kütleli yapıların yapılması, çevredeki yapılara da zarar vereceği gibi, kentsel açıdan da sakıncaları var. Trafik, altyapı sorunlarını da beraberinde getirecektir. Hem insan hem de trafik yoğunluğu getirecek ve mevcut altyapı bu yoğunluğu kaldıramayacaktır.

Bu alanda bir dönüşüm söz konusu. Ulaşıma yönelik kavşaklarla bölgeyi Tarihi Yarımada'ya bağlayan planlar söz konusu. Yapılacak yeni yapı, çekim merkezi oluşturacaktır. O bölgede tamamen yüksek yoğunluklu yapıların oluşmasına neden olacaktır. Biz burada sağlıklı yapılar yapılmasına karşı değiliz, ama bir plan çerçevesinde yapılması lazım. Altyapısının çözülmüş olması lazım. Siz orada mevcut kaçak yapılar dururken, onlara ilişkin hiçbir iyileştirme yapılmadan yeni bir lüks alan yaratmanız bölgenin rantını da arttıracaktır. Her parsel sahibi, daha yüksek imar hakkıyla bina yapma talebinde bulunacaktır. Ama orada insanlar dışlanarak, fiili bir planlama süreci yaşanıyor. Şehircilik bilimine uygun bir plan yapılmadan, parsel bazında plan tadilatları ile yapı yapılıyor. İstanbul'un çevre düzeni planı yapıldı, fakat planda öngörülmeyen bir sürü proje yapılıyor," şeklinde görüşlerini bildirdi.

Beyoğlu Belediyesi Başkan Yardımcısı Arif Köklü ise konuyla ilgili olarak, alandaki çalışmalarına yoğun bir şekilde devam ettiklerini, herkesin isteklerini yerine getirmenin çok zor olduğunu, hedeflerinin yaşayan herkesin bölgede kalmasını sağlamak olduğunu söyledi. Ayrıca konuyla ilgili olarak 1 - 2 haftaya kadar orada yaşayanlarla evlerinin son durumu hakkında görüşmelere başlayacaklarını belirtti.

Şu an mahallede yaşayanlar ve özellikle tapulu, iskanlı mülk sahipleri dört gözle evlerine kavuşmayı bekliyor. Bu süreç ne zaman sonuçlanacak belli değil. Akıllara "Bu bölgeye otel projesi önerilene kadar, öncelikle sorunlu yapılaşmaya çözüm bulunması gerekmez miydi?" sorusu geliyor. Belediye, alanı mevcut fonksiyonu ve yaşayanları ile muhafaza edeceklerini söylüyor. Dönüşümün sonucunu bekleyip göreceğiz.

Takvim
<<Eylül 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
      1 2 3 4
5 6 7 8 9 10 11
12 13 14 15 16 17 18
19 20 21 22 23 24 25
26 27 28 29 30    
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.