Haberler

Domus – Abitare Tasarım Derbisi (1)

Tarih: 22 Haziran 2006 Kaynak: Domus Çeviren: Derya Karadağ


Fotoğraf: orangecone.com

Mimarlık ve tasarım dünyasının önde gelen dergilerinden Domus ve Abitare’nin editörleri Milano Trienali’nde düzenlenen bir oturumda bir araya geldiler. İki rakip derginin editörlerinin biraraya gelerek tasarım ve tasarım dünyasını her anlamda irdeledikleri konuşmaları iki gün boyunca Arkitera.com’da yayınlayacağız.

Karşılaşmanın Nedenleri
Italo Lupi (Abitare): Stefano Boeri, Domus’un editörü olduğundan beri, çeşitli etkinliklerde her bir araya gelişimizde, birlikte birşeyler yapmamız gerektiğini konuşuyorduk. Mobilya fuarı, iki editör takımının bir araya gelmesi için güzel bir vesile oldu. Bu hararetli tartışmaların yaşandığı bir panelden çok, iki ekibin, yalnızca tasarıma odaklanmakla kalmayan fikirlerinin ortaya konduğu ve birleştiği bir platform. Bu tartışma aynı zamanda, anti-konformizm ve açık fikirlilik adına benzersiz bir fırsat.

Stefano Boeri (Domus): Bugün konuşacaklarımızın ötesinde böyle bir organizasyonu düzenlemek bizim için büyük bir keyif. Bunun düzenli bir etkinliğe dönüşmesini umuyorum. Milanolu iki editör ekibinin, yayımcıların rekabetinin yanında aynı merak ve saplantılara sahip olmasından dolayı heyecanlı ve gerilimli dakikalara neden olacağını düşünüyorum. Ayrıca, Abitare ve Domus gibi entellektüel üretimin yoğun olduğu iki yerin karşılaşmasının bundan daha fazlasını da beraberinde getireceğine inanıyorum. Bu bence, müthiş bir adım.

   
Fotoğraflar: Domusweb.it

Nisan Sayısı
Stefano Boeri (Domus): Domus’un Nisan Sayısı’nda kompleks nesnelerin tasarımına üç ana perspektiften bakmaya çalıştık. Birincisi tasarımın, ürünlere değer katma kapasitesi ve firma kimliği ile iletişim düzeni ve ek olarak tasarımcıya teşekkürü içeriyor. İkincisi, üretimin alanını tartıyor. Günlük objelerin estetik ve fonksiyonun süzgecinden geçirilerek üretilmesi üzerine. Üçüncüsü ise tasarımı, kendiliğinden organize olmuş kullanıcı-tasarmcıların ürün tasarımlarının olduğu yerde, bir hayatta kalma şekli olarak görüyor.

Italo Lupi (Abitare): Domus’un bu sayısına büyük bir hayranlık ile baktım. Bu sayı, sizin alışılmış sayılarınızdan oldukça farklı, çünkü dikkatle düzenlenmiş bir alana oldukça orjinal bir meyil kazandırıyor. Bunun yerine biz eskisinden farklı omayan bir sayı ve bakış açısıyla bir araya geldik. Sayı, sadece Mobilya Fuarı’na adanmadı, tasarımdaki bazı tercihlere dikkat çeken sayfalara sahip. Abitare, bir takım şeyleri duyarlılıkla seçip sunuyor ve olumlu bir yargı ortaya koyuyor. Bu sayı, tasarım ve mimaride sözü geçen hatıralarda kalmış kişilere farklı bir bakış açısıyla bakan bir temaya sahip. Biz sadece bu işin büyük üstadlarını değil büyük zanaatçılarını da hatırlayan küçük bir topluluğuz.

Joseph Grima (Domus): Bu sayıda objenin arkasında durup, bulunduğu yeri nasıl taşıdığını anlamaya karar verdik. Bu nedenle çoğu bölüm “GoogleEarth” kordinatları ile başlıyor. Domus’un çıkış cümlesi “Mimarlık, tasarım, sanat ve bilgi”. Bu sayıda, tasarım objelerinin “iletişim” alanındaki kimliği ile üretimlerinin coğrafi yüzü arasındaki kompleks ilişkiyi araştırdık.

Francesco Librizzi (Domus): Tasarıma bakıldığında, bir çözülme ve sera etkisi hisediliyor ve yenilikçiliğin kaybolması söz konusu. Nisan Sayısı’nda Paul Virilio’nun düşüncelerinden etkilenerek, Domus üretilen ve tüketilen tasarım ürünlerinin alanına yönelen ilgiyi genişletmeye kalkıştı. Sadece objeler hakkında değil, onları belirleyen olaylar ve gerçek dünyada eş zamanlı olarak uygulanan yöntemler hakkında da konuşmak gerekiyor. Bence, görsel malzemeyi genişletmek yerine yeni stratejiler ve araçların üzerine gitmek bir tasarım dergisi için oldukça önemli.


Fotoğraf: moroso.it

İletişim Tasarımı
Mario Piazza (Domus): Ard arda gelen sayılarda, “Domus’ta tasarımı nasıl sunabiliriz?” probleminin yerini belirledik. Nisan sayısı, bu nedenle kasten, “günümüz tasarımını ve geometrik tasarımın olağanüstülüğünü gözden geçirmek için kullanacağımız bilişsel araçlar nelerdir?” sorusuna karşı sistematik ve temkinliydi. Bu, özelleşmiş eleştirel yaklaşımların yetersiz olduğunun bir kanıtı. Bize göre, yeni yorumcu kendini disiplinlerarası araçlar ile geliştirmeli ve birçok tarzdan geri bildirim alabilmeli. Tasarımı, farklı disiplinler ile bağlantısını kurmadan çok fazla eleştiremezsiniz. Aynı zamanda eleştirilerinizi ve incelemelerinizi görsel anlatım yöntemleri ile de somutlaştırmanız gerekir. Bu yaklaşımın gerekliliği artıyor çünkü geodizayn üzerine yazmak marjinal bir olay. İşler (ismi olan objeler) kaybolabilir ya da karışabilir, onlarla beraber kaçınılmaz olarak yazarlar da. Bu kaba senaryonun arkasında, tasarımın özelliğinin, dilinin ve problemlerinin nasıl anlaşılacağı, geniş bir kapsam olarak karşımıza çıkıyor. Nisan sayısının üç kategorisi, tasarım hadisesinin “olası kataloğu”nu organize ediyor. “İletişim, üretim ve hayatta kalmak için tasarım”ın arkasında, dilbilimsel araçların kullanıldığı yollar, yenilikçilik ve deneysellikle süregelen gelişim ve duyguların tarif edildiği stratejiler gibi organize tasarım yötemlerinin yorumlanması yatıyor. Bütün bunlar, akışkanlık, değişim ve etkileşim çerçevesinde meydana gelip kullandığımız akışkan ve hareketli nesnelere dönüşüyor. Örneğin, “hayatta kalmak için tasarım” kategorisi sadece manevi ve etik duygular ile oluşmuş bir ifade değil, aynı zamanda bu kategorinin ifade bulduğu temsili dili ifade ediyor. Böylelikle, uzman tasarım firmaları gibi uzak görünen durumlarda da bu kategoriyi bulabiliriz. Vitra hakkındaki düşüncelerim, formları, stilleri ve üçüncü dünya ülkelerinin dolaylı estetiğini kullandığı. Gerçekte biz ve tabi ki diğer dergilerin yapması gereken, gücünü objelerin formları önünde eğilmek için kullanmaktansa bilişsel araçların tartışılmasını güçlendirmekte kullanmak. Objenin, işlevinin ve tasarım dünyasının koruyuculuğunu yapmak Abitare için güçlü bir kale. Dergimiz, katların arasına ve başka yönlere bakarak farklı yorumları tanımaya çabalıyor. Bu tıpkı bir sinema yönetmeninin ya da edebiyatın diğer dallarıyla ilgilenenlerin yaklaşımına benziyor.

Loredana Mascheroni (Domus): Objelerin bağlantılı oldukları temalar hakkında konuşmak bana sembolik görünüyor. Geçen sene Mobilya Fuarı sırasında çıkarmış olduğumuz derginin kapağında Philippe Starck’ın çokça tartışılan tüfek şeklindeki lambası yer alıyordu. O sıralarda kendimize, eğer bu obje ile ortaklık kuruyorsak, bu şekilde neyi başarmaya çalıştığımızı soruyorduk. Üreticilerin ve bilgi alanının tartışmalarının ortasında oldukça riskli bir iş yaptık. Bu tutum iddialı ya da küstah görünebilir. Bana göre ise bu, tasarım hakkında konuşmak, tartışmayı hareketli ve duyarlı bir hale getirerek değişimi teşvik etmeye yönelik bir yöntem.

Marco Belpoliti (Domus): Derginizi kendi alanı dışına taşımak ilgi çekici bir deneyim. Yazar kimin için yazıyor? Nasıl bir okuyucu kitlesine hitap ediyor? Bu bence etik bir konu. Genellikle mimarlık ve tasarım dergilerinin belli bir dili var. Bazı yazıları çoğaltıp öğrencilerime okutuyorum. Yanıtlar oldukça ilginç. Genellikle anlaşılmazlar ve bunun nedeni teknik terimler değil, yazı içerisindeki ritm ve cümlelerin sözdizimsel yapıları. Mimar dili ile yazılmışlar.


Fotoğraf: Markfinzel.co.uk

Tasarım, Günlük ve Özel
Marco Romanelli (Abitare): Stefano Boeri, düzenin, iletişim, üretim ve hayatta kalmaya karşı olduğunu söylüyor. Şunu belirtmeliyim ki, özel tasarımlardan çok gündelik tasarımlara yakın bir tasarım görüşüne sahibim. Carlo Argon, tasarımın “yeni çağın popüler sanatı” haline gelmesi gerektiğini söyler. Ne yazık ki, umuda gönderilmiş fevkalade bir söylem olsa da içinde bulunduğumuz durumlar yanıldığını gösteriyor. Bu bakış açısıyla fuarı gezdiğimde onun görüşüne kanıt olabilecek birşey ile karşılaşamadım. Günlük tasarım hakkında düşünürken, objeler ve gerçekteki durumları hakkında da düşünmeliyiz. “Obje için tasarım” ya da “iletişim için tasarımın yerini ne alacak?

Fulvio Irace (Abitare): “Özel” kelimesine dönecek olursak, bazı farklılıkların üretilmesi gerekir. Örnekten çıkılarak özelleşmek tasarım tarihinin esas kavramı. Modernizm, bu noktadan bakıldığında “özel” objeler bakımından oldukça zengin. Modern kültür, nesnenin özelleşmesinin, çevresel demokrasinin etiğinin ve duyarlılığının eksikliğinin kanıtı mı olduğunu ya da prototipin deneyimi ile bağlantılı mı olduğunu sorar. Modern bir örneği ele alırsak, Ron Arad tarafından tasarlanmış sandalyeler, önceden bahsetmiş olduğum çevresel demokrasiyi memnun etmemekle beraber cok ilginç bir proje. Bence etik önemli bir kavram. Etiğe uyulmadığı takdirde, meşruluğun yadsınması, savurganlığı da beraberinde getiriyor.

Marco Romanelli (Abitare): Korktuğunu sandığım pek çok firma, anlaşılabilir piyasası olan ve takım ruhu ile üretilen objeler sistemindense ustalığı tercih ediyor. Genellikle Mobilya Fuarı’ndaki tasarımlar, gelecekte iç mimaride ilgi görüp kullanılmayacak türden podyum objeleri. Bana ve bağlı olduğum Abitare’e göre tasarım ve iç mimarlık arasındaki bu bağ, esasında İtalyan senaryolarından birisi. Tasarım mimarinin içinde deneyimleenmeli ve tartılmalı.


Fotoğraf: Cardesignnews.com

Kavramlar Kayboluyor
Marco Romanelli (Abitare): Mario Piazza, işlerin ve yazarların kaybolduğunu söyledi. Benim düşünceme göre ise gerçekte kaybolanlar kavramlar. Tasarımda dağın tepesinde bir yöntem var ve Domus’ta sizler bunun hakkında konuşuyorsunuz. Vadilerin dibinde bir yöntem var ve showroomdan çıkıp evinize giren bir obje, biz Abitare olarak neredeyse her zaman bundan konuşuyoruz. Fakat esas problem şu ki, bir nesnenin öyküler ya da kavramlar anlatması için bir süreçten geçmesi gerekiyor. Bu kavram eksikliği, üzerinde konuştuğumuz tasarım objesinin ana rolünü gelecek yıllarda kaybedeceği anlamına geliyor. Belki de bizim tanımladığımız yol, Homeros’un sürekli olarak, cesur kaptanları, çekici kadınları ve büyük kahramanları ile Olimpos’tan bahsetmesine benzer bir şekilde aynı isimlerin durmadan tekrarlanması açısından biraz mitolojik. Bahsettiğimiz, her yıl bir araya gelip kazançları ve kayıpları değerlendirdiğiniz ve şeyleri depoladığınız sirküler bir dünya. “Milan Mobilya Fuarı sadece tasarım için midir yoksa daha geniş bir hadise midir?” diye sorulması gerekir. Konuştuğumuz şey baştan savma ve daha iyi olmayan bir sistemin içindeki göserişli parça mıdır? Güçlü bir medya ve kendi kendini pazarlayan reklam unsurları söz konusu.

Beppe Finessi (Abitare): Bizim dünyamız, az insan, rakam ve şeylerden oluşan, gerçekliğe saygılı küçük bir temsilcidir. Fakat bakış açımızı değiştirmeye başladığımızda, şeyler daha ilginç bir hal alabilir. Bizler, yeni ve keskin anlam ve eşlikleri kabul etmeliyiz.

Marco Romanelli (Abitare): Günümüzde kavramların kaybolduğunu söylemiştim. Bu nedenle bizler daha fazla güç harcamalıyız çünkü aslında imkansıza ulaşmak için çabalıyoruz. Artık güçlü bir yürek, ileriye dönük güçlü bir heyecan yok. Bu işimizi zorlaştırıyor. 1986’da Domus’dayken kavramlar daha güçlüydü ve şiddetli bir şekilde ifade ediliyordu. Bize göre o zamanlar postmodernizm için çaba vardı ve bu işleri kolaylaştırıyordu.


Fotoğraf: Cardesignnews.com

Üreticiler
Beppe Finessi (Abitare): Öyle görünüyor ki üreticiler bir diğer deyişle de iş adamları büyük problem. Bazı özel durumlar dışında üreticilerin çoğu artık yok ya da bakış açılarını değiştirmiş durumda. Çoğunun bütçesi arttı ve tasdiklendi fakat günümüzde herhangi bir hareketlilik yok. Bunun sonucunda kuşaklar arasında geçiş problemleri ortaya çıkıyor. Tasarımın bu yabancı sularında, tarih yazan şirketler (genellikle İtalyan kökenli olmakla birlikte sadece İtalyan şirketler değil) kaçınılmaz bir değişim ile karşı karşıya kaldılar. Asıl problem bu değişim sırasında başka birşeyin daha olması. “Küçük ölçekli” sistem, konulmuş kurallar çerçevesinde belirli bir büyüklüğe erişti ve devrildi. Bu şirketler iyi çalışıyorlardı çünkü küçük çaplıydılar. Reklam ve piyasa için çaba sarfetmek zorunda değildiler. Diğer bir deyişle, sezgisel tutumlarındaki temel kavramlar özgürlük ve sağlıklı faydacılıktı. Bu onların gücüydü ve günümüzde artık mümkün değil. Bizler yaratıcılığın meyvesi ve prtaik zeka ürünü işler aramaya devam ederken, günümüzde piyasa başka rakamlar ve şeyler hakkında konuşuyor. 4 milyon parça üretmiş olan bir sürü vitrifiye üreticisinden sadece bir tanesi herşeyin tepe taklak olduğunun farkında. Bir dizi genç işadamı ile konuşma fırsatım oldu. Genelde işi babalarından, iyi ticari sonuç veren işler olarak devralmışlar. Amaçları ise şirketleri bir süre daha sürdürüp satmak. Nisan’da Poggy isimli, satılmadan kapanmış bir şirket hakkında makale yayınlamıştık. Bu, şirket olma bilinciyle, girişimcinin gurur ve farkındalıkla ortaya koymuş olduğu uç bir örnek. Efsanevi mobilya şirketleri satılmamalıdır çünkü kimse onları nasıl idare edeceğini bilemez.

Takvim
<<Mayıs 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
            1
2 3 4 5 6 7 8
9 10 11 12 13 14 15
16 17 18 19 20 21 22
23 24 25 26 27 28 29
30 31          
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.