Söyleşi

Brett Steele

Tarih: Mart 2007

Fotoğraf: Ali Taptık

Türkiye’ye Arkitera Mimarlık Merkezi’nin Fibrous Structures Workshop’una danışmanlık yapmak için gelen mimar ve eğitimci Brett Steele’le mimarlık, tasarım ve mimarlık eğitimi üzerine konuştuk.

Melis Göker: Türkiye’ye Arkitera Mimarlık Merkezi’nin Fibrous Structures adlı etkinliği için geldiniz. Türkiye’deki parametrik tasarım oldukça yeni bir kavram. Bu terimden ne anlamalıyız?

Brett Steele: Bence fibrous – lifsi – strüktürleri strüktürel tasarım yöntemlerinin ana öğelerinden biri olarak algılamamız gerekiyor. Genel olarak strüktür hakkındaki düşünceler oldukça monolitik, süreklilik arz eden tek bir eleman üzerine yoğunlaşıyor. Fakat elemanlar aynı zamanda tek başlarına ve elastiki bir şekilde de hareket edebilirler. Bu günümüzde karşımıza çıkan tüm farklı projelerde görebileceğimiz bir durum. Bu elemanlar birbirlerine bağlanarak bütünleşiyor ve farklı organizmalar oluşturuyor. Günümüzde strüktürel organizasyonlara baktığımızda bu tarz strüktürleri dallanma, örme, döndürme gibi farklı yöntemlerle gerçekletirebiliyoruz.

MG: Peki parametrik tasarım mimarlık ve tasarımı hangi açılardan geliştirebilir, ne gibi katkıları olabilir?

BS: Bunu anlayabilmek için farklı kompleks formları irdelemeliyiz. Modern bir binada strüktür geleneksel kolon, döşeme, çatı ilişkileriyle çözülebilirken bu strüktürü çözmenin bir diğer yolu da her eleman arasındaki (kolonlar, çatı, döşeme..) ilişkileri ayrı ayrı tariflediğimiz bir organizasyon oluşturarak basit, düzenli bir tasarım oluşturmaktır. Böyle bir organizasyonda bildiğimiz çatı, kolon veya döşeme gibi elemanların hala varlığını sürdürmesine rağmen bu elemanlar artık tam olarak oldukları nesneler gibi hareket etmemeye başlarlar. Bu elemanlar birbirleriyle daha kompleks ilişkiler kurarak geleneksel konstrüksiyon sistemlerine nazaran çok daha irrasyonal hareketederler. Bu yüzden bu kavram gerçekten de kompleks yapılarla ilgili. Komplekslik ise tasarım yönteminin yapı taşı.

MG: Arkitera’nın workshopunda öğrencilerin çalışmaları ve ürünleri hakkında ne düşünüyorsunuz?

BS: Gerçekten de bu kadar az zamanda ne kadar çok iş çıkarılabileceğine, ne kadar çok şey öğrenilebileceğine dair mükemmel bir örnek. Bu bir kişinin çok derin sorulara mutlak cevaplar aradığı bir workshop değil. Fakat bize farklı coğrafyalarda yaşayan insanları, Londra’dan ve İstanbul’dan mimarlık öğrencilerini tek ve net bir başlık altında biraraya getirdiğimizde başlığın kendisinin bile öğrenme arzusunun yanında ikinci plana düştüğünü gösteriyor. Bu insanların bu kadar az zamanda bu kadar çok iş çıkarmış olmaları beni gerçekten de hayrete düşürdü. Sadece 7 gün içinde anlayışlarını ve beklentilerini çalışmalarına yansıtabilmişler.

MG: Workshopun amaçlarından bir tanesi de İslam sanatı ve mimarisinde kullanılan desenlerin incelenerek bu desenlerden bugünün formlarına ulaşmaktı. Sizce çalışmalar bu hedefe ulaşabildi mi?

BS:
Workshoptaki beş gruptan en az üçü başlangıç noktalarını İslami desenlerden almaya ve bu kavramı geliştirmeye çalışmışlar. Bu tarz geometrik desenleri hepimiz az da olsa biliyoruz fakat burada önemli olan bu desenleri mekan ve strüktür oluşturmakta kullanabilmek. Bu konuya bu kadar kolay adapte olarak bu kadar hızlı ürün verebilmeleri gerçekten ilginç. Bence bütün grupların yapmaya çalıştığı iki boyutlu desenleri alıp irdeleyerek bunlardan üç boyutlu strüktürler oluşturmaya çalışmak. Sonuçların hepsi bunu yansıtıyor. Fakat bazı grupların ulaştığı sonuçlar açık biçimde daha başarılı.

MG: Architectural Association Tasarım Araştırmaları Laboratuvarı Architectural Association Mimarlık Okulu’nda kurulan ilk tam zamanlı lisansüstü program ve siz de bu programın kurucularından birisiniz. Eğitim esnasında ne tür araştırmalar yapıyorsunuz?

BS: Ben açıkçası bir buçuk sene önce programdan ayrıldım. Şu anda program kendi eğitmenleriyle devam ediyor fakat ben bu programın içerisinde yer aldığım zamanlarda, hatta biz bu programı ilk olarak kurmaya karar verdiğimizde her şeyden önce yapmak istediğimiz şey belirli konular üzerinde yapılan araştırmalarda projelerin de birer araştırma aracı olarak kullanılmasıydı. Bu yüzden de kursa ve programa tasarım araştırmaları laboratuarı ismini koyduk. Tasarımın kendisini, büyük ölçekli kentsel veya mimari projeleri bir anlamda bir araştırma konusu haline getirdik. Ve bunu yaparken de çalışmaların mümükün olduğunca uluslararası ekipler şekline gerçekleştirilmesine özen gösterdik. Bu yüzden de programa katılan öğrenciler aynı bir workshoptaki gibi sürekli ekipler halinde çalışıyor. Bu özellikle yüksek lisans derecesindeki öğrencilere uygulandığında farklı fikirlerin ortaya çıkarak çeşitli tartışmaların yaratılmasını sağlıyor, ilginç sonuçlar doğurabiliyor. Ve bunların yanında çok daha kompleks bir eğitim ve öğretimin ortaya çıkmasını sağlıyor. Bütün eğitmenler aynı zamanda bu gruplarda çalışıyor ve gruplar her sene dünyanın çeşitli yerlerinde projeler gerçekleştiriyor. Ürünler gerçekten de çok hoş oluyor.


Fotoğraf Ali Taptık

MG: Aynı zamanda bu araştırmaların sonuçlarını web sitenizde de yayınlayarak paylaşıma açıyorsunuz.

BS:
Elbette en alt seviyede yapılan çalışmalar da dahil tüm çalışmaları gerek basılı yayınlar olarak gerekse interaktif olarak yayınlıyoruz. Böylelikle çalışmaların sonuçları çok daha geniş bir çevreye yayılıyor. Dünyada bu tür mimari fikirlere ilgi duyan herkesin bu bilgilere ulaşabilmesini istiyoruz. Bunu gerçekleştirmek için aynı zamanda çok geniş bir yayın programımız, birçok sergimiz var, konferanslar serisiyle insanlarla fikirlerimizi paylaşmaya çalışıyoruz. Bunlara gerçekten de büyük önem veriyoruz.

MG: Siz mimarlık eğitimiyle oldukça yakından ilişkilisiniz. Dünyadaki mimarlık eğitimi hakkında ne düşünüyorsunuz? AA’i diğer okullardan farklı kılan nedir?

BS: AA’i farklı kılan özelliklerinden bir tanesi AA’in oldukça uluslararası bir organizasyon olması. Bu anlamda büyük oranda içinde bulunduğu şehre, Londra’ya benziyor. Bana göre Londra şu anda dünyadaki en uluslararası özelliklere sahip şehir. Dünyanın hiçbir şehrinde olmayan geçici, oldukça karma bir popülasyona sahip. Bu bizim okulumuzun da çok güçlü bir geçmişi olmasını sağlıyor. Her sene okulumuza gelen öğrencilerin %90’ını ülke dışından gelen öğrenciler oluşturuyor. Bu da okulumuzdaki mimarlığın oldukça globalleşmesini sağlıyor. Çünkü dünyanın farklı yerlerinden gelen insanları biraraya getirdiğinizde neler olabileceğini tam olarak bilemezsiniz. Bu da çalışmaları oldukça heyecan verici bir hale getiriyor. Diğer okullar da bu tür bir değişime gitmeye başladılar. Böylelikle mimari eğitim farklı başlıklar altında oldukça ilginç özelliklere sahip olmaya başlıyor. İnsanlar sürekli seyahat ettiğimiz, fikirleri tartıştığımız, konuştuğumuz, yazdığımız bir ortamda çok daha farklı yönlerde gelişebiliyor. Bu da mimarlık eğitimini artık farklı açılardan düşünebilme gerekliliğini beraberinde getiriyor. Aynı burada, workshopta olduğu gibi. Burada da farklı yerlerden gelen insanlar tek bir başlık altında beraber çalışıyor, fikirlerini savunuyor, farklı fikirler ve farklı ürünler ortaya çıkıyor. Oysa başlık aynı.

MG: Tüm dünyadan birçok öğrenci AA’de lisans veya lisans üstü eğitim almak istiyor. Öğrencilerinizi seçerken ne gibi özelliklere dikkat ediyosunuz?

BS: Biz okul olarak ister öğrenci olsun, ister eğitmen veya ziyaretçi öğretim görevlisi, katılacak olan kişinin bireysel olarak ortaya koyduğu şeylere bakıyoruz. En çok da bu kişinin deneysel çalışmaları, uzun zamandır üzerinde çalıştığı veya çalışabileceği bireysel ilgi alanları veya projeleri olup olmadığını inceliyoruz. Her sene yapılan birçok başvuruya bakarken öncelikle bu kişilerin kendilerine has ilgi alanları olup olmadığını irdeliyoruz. Çünkü AA birçok şeyin normalden oldukça farklı ilerlediği bir okul. İnsanların ilgi alanları veya becerileri bizim için çok öneli çünkü bu bizim o insanı yönlendirmemizi kolaylaştırıyor. Bazı insanların çok kolay yapabileceği bazı şeyler başka insaları zorlayabilir. Öğrencilerimizin hem bireysel özelliklerinin hem de sorumluluk alabilmelerinin okuyacakları yıllar boyunca verimli çalışabilmelerine yetebilecek seviyede olmasını önemsiyoruz.

MG: Mimarlığın günlük hayatta algılanışı son yirmi yılda oldukça değişti. Artık popüler mimarlar, hatta televizyonlarda mimarlık programları var. Bu gelişmeler hakkında ne düşünüyorsunuz. Olumlu buluyor musunuz?

BS: Kamusal hayatın medyada gösterimi, tasarımın algılanışı oldukça değişti. Bunun iyi bir gelişme olduğunu düşünüyorum. AA’de veya diğer eğitim kurumlarında en çok istediğimiz şeylerden biri kamusal alanda, halka açık tartışmalar yürütebilmek. Okuldaki aktivitelerde geniş bir halka açık program yürütüyor olmamızın sebebi şehirden katılabilecek her bireyin düşüncelerine değer veriyor olmamız. Mimarlık ve kente dair konuları diğer mimarık eğitimi veren kurumlardan çok daha fazla tartışıyoruz. Bu gittikçe dışarıya yayılan büyük bir tartışma ve sadece Londra gibi yerlerde başka birçok ülkede ve şehirde bu tip tartışmalar yürütülmeye başlanıyor. Mimarlık ve tasarım hakkında düşünmek, eleştirmek gittikçe kamusal hayatımızda daha fazla yer alıyor. Evet gerçekten de bu algılanış değişti fakat henüz yeterli seviyede değil. Her geçen gün hükümet politikaları bile tasarıma daha uyumlu şekilde karar altına alınmaya başlanıyor.Konuyla İlgili Linkler
YorumlarYorum Sayısı: Henüz hiç yorum yapılmamışBütün yorumları forumda okuyun!
Bütün yorumları forumda okuyun!
Söyleşi Arşivi
Dönem içinde gerçekleştirilen söyleşilerin listesi aşağıdadır. Ayrıntılarına ulaşmak istediğiniz söyleşiyi listeden seçiniz.