Sanat

Çıplak kente yolculuk

Tarih: 3 Nisan 2008 Kaynak: Birgün Yazan: Hande Demircioğlu
Görünüşü ne kadar sıradan olursa olsun, bir kente bakmak kişiye özel bir zevk verebilir. Kentin, her ışık altında ve her havada görünebileceğini düşünüyorum; Taksim’den Maçka Parkı’na bağlanan teleferikte seyahat ederken. Yolun kısalığı ya da uzunluğu fark etmiyor; bölünen, vazgeçilen, kesilen pek çok görüntü kente-ilişkilere dair kuşbakışı perspektifte şimdi. Tıpkı bir bina gibi, bir kent de boşlukta yer tutan bir yapıdır, tek farkı ölçülerinin daha büyük olması ve yalnızca uzun zaman içinde tam olarak algılanabilmesidir. Sanırım bu nedenle kent tasarımı, zamana bağlı bir sanat.

Son dönemlerde kente yozlaştırıcı bir fenomen olarak bakmaya çalışan tuhaf örgütlenmeler ve söylemlerin içinde, Nuri Kuzucan’ın kenti- kentleşmeyi, kendi kavramları ile sorgulama biçimi; sürprizli, düşündürücü ve kışkırtıcıdır. Resimlerdeki katmanlı arayış, sanatçının kendi deyimiyle ‘suçun oluşma koşullarının’ araştırılması olarak okunabilir belki. Ve bu kavramlar üzerinden, eleştirisinin tuale yansımaları görülebilir. Sanırım, Kuzucan’ın ayırıcı ve yaratıcı özelliği de bu; kentin içinden kenti başka bir deyişle ‘modernizm’i eleştirebilmesi. Üstelik modern olanakları sonuna kadar kullanarak...

Nuri Kuzucan, öncelikle kente hak ettiği yeri veriyor. İnsanın öz bilincini keskinleştiren kurumlar oluşturduğu, akılcılığı koruduğu, seküler bir kültür yarattığı, bireyselliği geliştirdiği ve benzeri görülmemiş şekilde insani etiğin geliştiği bir yer olarak hakkı teslim edilir kentin. Bugün bu fikrin tam tersini deneyimlesek de yaratılan kavramlar ve yapı sökümleri üzerinden, tualler bize tasarımlayabilme olanaklarını sunmaktadır.

Strüktür yeni bir çerçeve ya da kılıf yaratmaktan daha fazla bir şeydir şüphesiz. Seçilen malzemeler ve bunların kütleselliği ya da maddesizliği çağrıştıracak şekilde bir araya getiriliş biçimleri bir kültürün kendisine ve tarihle ilişkisine dair sahip olduğu bakış açısının bir parçasıdır. Nasıl inşa ettiğimiz neredeyse tam olarak ne inşa ettiğimizi söyler. Galeri X-İst’in, ana bölümünde konumlu, beş tabloda yukarıdaki tanımın aktarımını izliyoruz. Strüktür, Kuzucan’ın da odağını oluşturuyor. Süssüz, olabildiğince sade hali ile yaratılmış yapılar tüm çıplaklığı ile karşımızda. Özellikle ‘Kabir Şehir’, ‘Komşu’, ‘Yapma-Yıkma’ tabloları sıkışmışlık, yıkım gibi temel kavramlarla kesişmekte. İnsanın özyazgısının sorgulanması da diyebiliriz. Karşılaşılan yapıt, kişiyi kendi hikâyesine döndürüyor. Sürekli yıkıp yaptığımız, kutsallaştırdığımız, içine girmekten can attığımız bu yapıların, gizil olan sarsıcı bilgisi çırılçıplak asılıyor... Evet, bu yapılar tuhaf biçimde hapishaneleri andırıyor. Duvarlar, kalın belirleyici kolonlar, sınır çizgileri… Ürkütücü gelse de hapishane, tımarhane... Ama biz inatla ve aymayarak bu yapılara, ev falan gibi isimler veriyoruz.

Serginin, arka bölümünde konumlu, ‘Park’, ‘Kaçak Müze İnşaatı’, ‘Havaalanı’ adlı tuvallerde, malzeme başkalaşıyor, omurga aynı. Yapıtlarda, çevresel imgeler, üç boyutta kesişen yüzeylerle bağlanmakta. Nuri Kuzucan’ın ya da 21.yüzyılda gözlemcinin imgeleri, dönüşümleri, vurguları sadelik içinde. Yansıtılanın karmaşıklığına rağmen… “mutlu musun?” diye soruyor sanatçı, “mutlu kimse suçlu odur” diyerek devam ediyor…

Sergide imgenin tutarlılığı çeşitli biçimlerde ortaya çıkabiliyor. Kentin barındırdığı gizil güç, dirimsel örgütlenme; oluş halindeyken... ‘O’ an da izleyeni ile karşılaşmayı bekliyor…
Sanat
Takvim
<<Mayıs 2024>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30 31    
Sanat Haberleri Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.