Sanat

Bu heykel mi, kendisi mi?

Tarih: 29 Eylül 2008 Kaynak: Radikal Yazan: Buket Baydar
İstiklal Caddesi’nin nevi şahsına münhasır tipi Pala Şair, ölümünden dört ay sonra yeniden aramızda! Halil Altındere’nin ‘Bunun Bir Sergi Olduğundan Emin Değilim’ adlı işiyle yine caddede milyonları kendine baktırıyor.

Çeşit çeşit olanı içinde barındıran İstiklal Caddesi, bu aralar ortak bir mevzuyu konuşuyor. Epeydir ‘alışıldık olanı’, Pala Şair’i görmüyorduk, hatta unutmuştuk. Ta ki Halil Altındere’nin ‘Bunun Bir Sergi Olduğundan Emin Değilim’ adlı sergisinin haberini alana kadar... Kendisiyle St. Petersburg Balmumu Müzesi’nde itinayla sürdürülen kolektif bir çalışmanın ürünü olan balmumu heykelin makyaj rötuşlarının yapıldığı gün buluştuk. Türkiye’de, Atatürk’ten sonra en gerçekçi balmumu heykel olan ‘Pala Şair’, aynı zamanda en kolay gezilen sergi olma özelliğini de bünyesinde barındırarak, 5 Ekim’e kadar İstiklal’e renk katıyor.

Nasıl gidiyor tepkiler?

Sergi açılana kadar kestiremiyordum, bir sanat galerisindeki profesyonel gözü belki tahmin edebiliyorsun ama sokaktaki tepkiyi bilemiyorsun. Bazen oradan geçerken duruyorum izleyicilerin arasında; heykelin canlı olduğunu düşünüp el sallayanlar, güldürmeye çalışanlar var. Sokağın tepkisi enteresan gerçekten.

Biraz Dolmabahçe’de duran askerlere yapılan muameleye benzedi galiba...

Evet, bunu düşünenler de var. (Gülüyor)

Serginin niyeti ne? Nasıl okumak lazım bu sergiyi?

Sergi üst başlığından da anlaşılacağı gibi ‘İstiklal Serüveni’, bunun sebebi ise galerinin İstiklal Caddesi üzerinde yer alması. Bu teklifi aldığımda, galeriyle baş etmek benim için zorlu bir durumdu, ilk kişisel sergim olması da bu durumu ekstra zorlaştırıyordu. Mekânla baş etmekten tutun da, İstiklal Caddesi’nin ruhuyla örtüşen bir çalışma olmasına kadar düşünüp taşındım. Sonunda galeriye girmeden bir çalışma yapmaktan yana karar kıldım. Güvenlik kapısının olmaması, sadece seçkinci bir kitleye değil, daha geniş kitlelere de sesini duyurabilmek, serginin ilgilendikleri arasındaydı. Dışarıyı mekân olarak kullanmaya karar verdikten sonra, buranın en karakteristik figürü olan Pala Şair’le bir iş yapmak istedim. Pala’yla daha önce, 2002 yılında ‘Süper Türk’ isimli bir fotoğraf çalışması yapmıştım. Pala, takım elbisesinin altına bir Superman tişörtü giyip, kravatını ve bayraklı rozetini bir kenara çekip tişörtünü gösteriyordu. Bunu yapmamın en önemli sebebi şuydu; Pala, bu topraklarda Atatürk’ten sonra en önemli figür olduğunu düşünüyordu. Kendisinin nöbetçi bir heykel edasıyla durup poz vermesini de bir tür kültür hizmeti gibi görüyordu. Dolayısıyla bu, benim projemle de örtüşen bir durum oluşturdu. Benim bu projeyle ilgili esas fikrim, cadde üzerinde aynı anda iki figür olması doğrultusundaydı, ancak Pala heykelin bitmesine yakın vefat etti. Sergi ve yapıt başka bir boyuta sıçradı; hem Pala’yı anmış olduk hem de bir bakıma Pala, sanat yapıtı aracılığıyla geleceğe de kalmış oldu.

Peki Pala Şair’in vefatı, işinize bir sorumluluk yüklemiş olabilir mi?

Pala’nın gidişattan haberdar olması, heykelin fotoğraf aşamalarını görüp beğenmesi, aslında böyle bir sorumluluğa pek fırsat vermedi. Sadece heykelin canlısını görme şansı olmadı.

Pala Şair, İstiklal’de geziyordu ama sabit olarak durduğu yer Ağa Camii’nin orasıydı. Eserin lokasyonu ile ilgili ne söylemek istersiniz?

Aslında durduğu yerler dönem dönem değişirdi. Genellikle Ağa Camii önünde dururdu, bazen Saray Muhallebicisi’nin orada, bazen Halep Pasajı’nın önünde, bazen de İstiklal’de volta atardı. Benim için önemli olan, heykelin ayağının İstiklal’e basmasıydı.

Bir de sergiyle eşzamanlı, ‘Kayıplar Ülkesiyle Dans’ adlı monografiniz yayımlandı...

Süreyyya Evren’in kaleme aldığı monografi, ‘Türkiye’de Güncel Sanat Monografileri’ dizisinin altıncı kitabı. Ben birçok sanatçıya editörlük yaptım ama bu benim ilk kitabım. Sanatçı olarak basılı bir portfolyom yoktu ve fotokopi çekmekten sıkılmıştım. Dolayısıyla bütün çalışmalarımla ilgili ilk kapsamlı yayın olması benim için çok önemli.

O istikametten daha fazla geçip izleyicilerin nabzını tutuyor musunuz?

Pala’yla olan diyaloğum açısından tabii gözlem yapıyorum. Sonuçta beni pek tanıyan yok. Hatta bazen, ‘Heykel Halil Altındere’nin kendisi mi?’ diyenler oluyor.

Sanatta müstakil olmakla ilgili ne düşünüyorsunuz?

Sanatta müstakil yani özgür olmak zaten normal olanıdır. Sanat yaparken bir memur gibi olmuyorsun. Bazen toplumsal normlar, kurallar, kanunlar bazı şeyleri yasaklayabilir ama bunlar bence sanatçı için pek geçerli olmayan şeyler.

Sırada hangi projeler var?

Kamusal alanla ilgili bir-iki projem var, şimdi onların izinleri alınmaya çalışılıyor. Bir tanesi Amsterdam’da; ‘Open Sourch’ adlı bir kamusal alan sergisi için heykel yapacağım. 2009’da birtakım projeler var, belki yurtdışında balmumuyla bir heykel daha yapacağım. Şu anda Seattle, İsrail ve Yeni Zelanda’da sürmekte olan sergilerim var. Ekim ayında Paris’te iki sergim, kasımda da Viyana ve Bern’de sergilerim olacak... 2010 yılına kadar programım dolu.

1. Onu İstiklal Caddesi’nde ilk gördüğünüzde ne düşündünüz?
2. Yokluğunu fark etmiş miydiniz?
3. Heykelin İstiklal Caddesi’ndeki izleyiciyle nasıl bir ilişki kuracağını düşünüyorsunuz?


Banu Birecikligil / Ressam
1. 5-6 sene olmuştur. Merak ettim; kimdir bu adam, ne iş yapar, niye bu üzerindekileri takmıştır diye. Ama hiç cesaret edip de soramadım.
2. Fark ettim, sonra da gazetede haberini okuyunca, bu soruları soramadım diye çok üzüldüm.
3. İlişki kuracağına eminim ama biraz ürkütücü buldum, lahit gibi.

Boysan Yakar / Arşivci
1.
6-7 sene evvel gördüm. Milliyetçi olması dışında beni rahatsız eden bir şey yoktu. Böyle dinamiklerin içerisinde hoş karşılanır bir hali vardı. Çok eklektikti.
2. Öldüğü gün haberdar olmuştum.
3. Toplumsal hafıza eksikliği büyük problem. Birtakım şeyleri geçmişten çıkartıp, insanların önüne koymak çok anlamlı. Çevreyle iyi ilişki kuracak gibi.

Canan Pak / Sanatsever
1. Hiç karşılaşmadım kendisiyle.
2. Halil Altındere’den dinlemiştim onu ve beraber belgelemeyi çok istiyordum
3. Müthiş ilgi çekiyor. Buranın simgesi haline gelmiş biri zaten, karşılaşmadığıma inanamıyorum. İyi fikir ve güzel bir uygulama olduğundan ötürü, tanıyan, tanımayan, vefat ettiğini bilen, bilmeyen... Her çeşit garip ilişki kuruluyor heykelle.

Lale Müldür / Yazar - Şair
1.
Neyi? Pala Şair mi onun adı? Çok eskiden gördüm, enteresan, garip bir tip. Ayakları yerde değil... (gülüyor)
2. Ne olmuş ki ona? Ay çok üzüldüm şimdi... Ben de niye çağırmamışlar adamı diyordum...
3. Valla, Türkiye’yi selamlayan bir ruh olacak herhalde.
Sanat
Takvim
<<Nisan 2024>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
1 2 3 4 5 6 7
8 9 10 11 12 13 14
15 16 17 18 19 20 21
22 23 24 25 26 27 28
29 30          
Sanat Haberleri Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.