reklam

Narmanlı Han
Gündem

1924 yılına kadar Rus Konsolosluğu'ydu. Sofyalı Sokağı'na bakan ve yükek duvarlarla çevrelenen yeri ise yine Rus'ların hapishanesi olarak kullanılıyordu. Daha sonra Bedri Rahmi, Aliye Berger ve Ahmet Hamdi Tanpınar  gibi sanatçıların stüdyo ve pansiyon olarak kiraladığı mekan haline geldi. Şu anda handa sadece Beyoğlu 2. noteri ve elliye yakın kediyi besleyen yaşlı bir kadın yaşıyor. Yakında restorasyona başlanacak.


Mevcut Restorasyon Projesi'ni Hazırlayan:
Yrd.Doc.Dr. Halil Onur / E-mail: [email protected]

Projeyi onaylayan 1 Numaralı Anıtlar Kurulu
Prof.Dr. Özer Erenman MSÜ
Bina Bilgisi Anabilim Dalı :
Prof.Dr. Zekiye Yenen YTÜ Kentsel Bilim Dalı
Öğr. Gör. Dr. Sümer ATASOY
İÜ Klasik Arkeoloji Anabilim Dalı
Tanju Verda Akan
Dr. Kadir Topbaş Beyoğlu Belediye Başkanı

Karikatür: Mimar Erkan Nazlı

"Narmanlı Hanı'na Sahip Çıkalım" imza kampanyası metni için tıklayın

İmzalayan kuruluşlar

İnsan Yerleşimleri Derneği
Ada Dostları Derneği
Akatlar Semt Girişimi
Cihangir Güzelleştirme Derneği
Rumelihisarlılar Derneği

Konu hakkında basında çıkan yazılar

Korhan Gümüş'ün Radikal İki'de çıkan yazısı

Olmadı başkan! / 23 Şubat 2001 Sabah

Narmanlı Han'a Son Bakış / Şehriye.com

Narmanlı Han da çağa uyuyor / Ocak 2001 Yapı Dergisi

Narmanlı Han'a kat ekleniyor / 12 Aralık 2000 Hürriyet /Ersin KALKAN

Narmanlı Hanı'ndan apartman olur mu?
Kültürel mirasın korunması için yalnız uzmanlara değil,
demokrasiye ihtiyacımız var
11 Şubat 2001 Radikal İki
Korhan Gümüş / [email protected]

Basından öğrendiğimiz kadarıyla, Beyoğlu Tünel semtinde bulunan Narmanlı Hanı için bir proje hazırlanmış ve 1. Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından onaylanmış. Yakında da inşaat başlayacakmış.
Kurul onayladıktan ve karar verildikten sonra bir gazete ya da gazeteci olayı haber yaptığı için proje hakkında sonradan bilgi sahibi oluyoruz. O da olmasa bir gün geçerken bakacağız ve diyeceğiz ki: 'Aaa Narmanlı Hanı yerinde yok!'
İşi bilenler, 'Hayır, çok ama çok yanılıyorsunuz' diyecekler bize. Narmanlı Hanı şimdilik yıkıldı. Ama koruma projeleri, rölöveleri yapıldı. Aslına uygun olarak cepheleri yeniden inşa edilecek ve yeni fonksiyonu gereği üzerine 'Beyoğlu'nun mimarisine uygun cephelere sahip' bir apartman çıkılacak. Zaten gazete haberinden de öğrendiğimiz gibi tarihi bina, tarihi bir semtte yer aldığı için 'tarihi binalara nasıl eklemeler yapılır ve de nasıl kat çıkılır' konusunda doktora yapmış bir mimar seçilmiş. (Ülkemizde ne doktora konuları var değil mi?) Mimar bu işin kompetanı olduğu için (yani çok üst düzey bir uzman) çok iyi bir proje yapmış, ve uzmanlık konusunun kendisinde yarattığı engin tecrübe, vizyon ve bilinç ile Narmanlı Hanı içinde bir apartman peydahlamış.
Böylece insanlar gelip burayı mesken tutacakmış. Belki yılların bakımsızlığını ve unutulmuşluğunu yaşayan Beyoğlu'ndaki bu arazi parçası -pardon tarihi bina-, Tünel semtinin son zamanlarda yaşadığı gelişmelerden de nasiplenir ve kültüre meraklı zenginlerimiz bu kültür ve tarih hazinesi semtin hemen kıyıcığındaki bu şirin apartmanlarına zaman zaman kendilerini kapatıp, gürültüden ve pisliklerden uzak, bir 'residence' huzuru bulup yaşarlar. 'Bölge sit alanı olduğu için size tower yapamadık ama Range Rover'larınıza uygun yapılmış tavan yüksekliği olan garajlı apartman dairelerimizden buyrun.'
Narmanlı Residence aslında Galata ve Tünel civarındaki gayrımenkul yatırımcılarının tarihi uyanışına ve çok önemli bir dönüm noktasına işaret ediyor. Çünkü levantenlerden kalma binaları yıkıp yıkıp abajurcular ve elektrik çıtçıtçıları için iş hanı diken müteahhitler, evlerin daha çok para ettiğini ve sosyeteye emlak pazarlayan mülk sahibi komisyoncuların kendilerinden daha çok para kazandığını görünce fena halde şaşırmakta ve de hırslanmaktaydılar. Nitekim bu proje bu durumdan ders çıkarıyor ve çok isabetli bir biçimde Tünel semtinin bu güzide işhanının da konuta çevrilmesini öngörüyor.
Eskiden konutları işhanı yapıp yok ediyorlardı. Şimdi hanları konut yapıp yok ediyorlar.
Gelecekte Galata civarını gezdiren bir rehber aynen şunları söyleyecek:
"Şu gördüğünüz iğdiş edilmiş kazulet binalar evken işhanına çevrilen koruma uygulamaları, bu gördüğünüz koruma uygulamaları ise işhanı iken konuta çevrilenler... Böylece geriye koruyacak bir şey kalmadı."
Her şey tamam. Küçücük bir sorun Narmanlı Hanı'nın diğerleri gibi 'apartman tipi' çok katlı bir yapı olmaması. Çünkü hepimizin gözleriyle de gördüğü gibi Beyoğlu'nda bugün konsolosluk olarak kullanılan eski elçiliklerin konak, saray, köşk gibi yapıları ile, 'apartman tipi' 19. yüzyıl yapıları temelde farklı özellikler taşıyorlar. Örneğin Narmanlı Hanı içindeki meydancık, bahçe, ortadaki binayı çevreleyen yapının caddeyle ilişkisi, 'apartman tipi' yapılarda hiç olmayan bir mekân kurgusu niteliği taşıyor. Ayrıca bu yapı Beyoğlu'nda eşi, örneği görülmeyen ilginç bir cephe ve mekân düzenine de sahip.
İşte bu noktada "tarihi öneme sahip binalara, laf olsun diye konulan kurallara rağmen çaktırmadan nasıl eklemeler yapılır ve üzerine de iş kılıfına uydurularak nasıl kat çıkılır" konusunda doktora yapmış olan proje müellifi mimarın engin bilgi birikimi devreye giriyor ve koruma kurulu ile bu engin uzmanlık birikiminin kolkola girmesi sayesinde tarihten günümüze kadar uzanan bu basit engel aşılıveriyor.
Nitekim gazete haberinden binanın yıkımı ve üzerine yapılacak dört kat inşaata verilen izin için, "çevre binalardaki imar hakkının bu binanın sahiplerine de tanınması"nın gerekçe olarak gösterildiğini öğrenmiş bulunuyoruz.
Ne isabetli ve de ne adil bir karar!
Yarın öbür gün Beyoğlu'ndaki konsolosluklar, Boğaziçi, Tarihi Yarımada gibi bölgelerdeki diğer mülk sahipleri, yapıların ortasındaki avluları doldurmak, yeşil alanlara gökdelen dikmek ve köşk, kasır, yalı gibi yapıların üzerine kat çıkmak ve bu bölgelerin SİT alanı ilanıyla uğradıkları haksızlıkları telafi etmek için koruma kurullarına başvururlarsa, ellerinin boş dönmeyeceğini gösteren baş döndürücü bir örnek var karşımızda.
Zaten uzunca bir süredir, koruma kurullarının SİT alanları için yasayla belirlenen görevi kültür ve doğa varlıklarını korumak değil, imar hakkı dağıtmak. İstanbul'un SİT alanlarında müteahhitlerin imar haklarını korumak, yeşil alan, düşük yoğunluklu yapılaşma v.b. bırakmamak, korumacı tarzdaki projelerle saray, kasır, köşk gibi yapıların üzerine kat çıkılmasını sağlamak, yapı adalarının ortasındaki gereksiz boşlukları, bahçeleri doldurmak...
Koruma kurulları adeta adalet dağıtıyor, imar haklarını güvenceye alıyor.
Nitekim memleketimizde 'koruma bilinci' denilen bürokratik yasaklara karşı tıpkı bir panzehir gibi yetişen korumacı tarzdaki mimarlığımız bir taraftan sapasağlam, depreme dayanıklı, mimari karakterini kaybetmeden kolayca rehabilite edilebilecek yapılar için yıkım izinleri sağlarken, öbür yandan da bu anlayışın başka bir versiyonu olarak özellikle imar kısıtlamalarının olduğu SİT alanlarında, saray bahçelerinde, parklarda tarihte var olduğu birtakım belgelerden anlaşılan yapıları hortlatmak ve üstü tahta kaplı betonarme yapılar yapmak için müthiş yöntemlerin geliştirilmesine öncülük ediyor.
Eskiden beri belediyelerin imar komisyonlarının en fazla 'siyasi ilgiye mazhar olan' yerel yönetim organları olduğu bilinir. Anlaşılan koruma kurullarımız da benzer durumda.
Başka memleketlerde yalnızca koruma bölgelerinde ve SİT alanlarında değil, herhangi bir imar faaliyeti söz konusu olduğunda kamu yararının gözetimi açısından karar öncesi bilgi verme sorumluluğu var.
Sıradan bir imar faaliyeti için bile kuruluşa yapılan başvuruyu duyuran tabela asılır, düzenli bültenler yayınlanır, ayrıntılı bilgi almak isteyenler için dosya incelemeye sunulur. İlgili kuruluşlar bilgi vermek için adeta çırpınır.
Bizdekiler ise sanki kamu kuruluşu değil, gizli teşkilattır: Bilgi almak isteyenlere diş macunu reklamında olduğu gibi dişler gösterilir. Her fırsatta 'bilen bilmeyen bu işlere karışmasın' denir. İşler projeciler ile yöneticiler arasında 'kapalı devre' görülür...
Geçmişte siyasetçilerimiz plan ve proje sorulduğunda 'kafamda' diye cevap vermekten büyük bir kıvanç duyarlardı. Bu anlayışın memleketimizde siyasetçilerden uzmanlara doğru bir tekamül göstermesi beni korkutuyor

Olmadı başkan!
23 Şubat 2001 Sabah

170 yıllık tarihi Narmanlı Han'ın üzerine apartman yapılmasına izin veren 1 Numaralı Anıtlar Kurulu kararının altında Beyoğlu Belediye Başkanı Kadir Topbaş'ın da imzası var
Beyoğlu'ndaki binalar için yenileme projesi başlatan Kadir Topbaş'ın tarihi bir yapıyı yok edecek karara imza atması tepkilere yol açtı...
5 İMZA VAR
Beyoğlu'nun simge yapılarından olan 170 yıllık Narmanlı Han'ın üzerine 3 kat inşaat yapılmasını içeren projeyi onaylayan 1 Numaralı Anıtlar Yüksek Kurulu üyeleri arasında; Özer Erenman, Zekiye Yenen, Tanju Verda Akan ve Sümer Atasoy'la birlikte Beyoğlu Belediye Başkanı Kadir Topbaş da yer aldı.
PROJE İPTAL EDİLSİN

Yapının özelliğini yitirmesine neden olacak karar nedeniyle 1 Numaralı Anıtlar Yüksek Kurulu'un diğer üyelerine ve Beyoğlu Belediye Başkanı Kadir Topbaş'a tepki gösteren semt dernekleri, projenin iptal edilmesi için girişim başlattı. Dernekler, bunun için gerekirse mahkemeye başvuruda bulunacaklarını açıkladı.
TARİHE DARBE VURULACAK

Galata, Ayazpaşa ve Cihangir derneklerinin temsilcileri, asıl mesleği mimarlık olan bir belediye başkanının tarihi eseri ortadan kaldıracak böyle bir projeye imza atmasına anlam veremediklerini belirterek, "Bu tarihi Dolmabahçe Sarayı'nın üzerine inşaat yapılmasına onay vermekle aynı anlamı taşır. Projenin hayata geçmesi mutlaka önlenmelidir" diye konuştu.

Narmanlı Han'a Son Bakış
Şehriye.com

Narmanlı Han’ı son bir kez dünya gözüyle görmek için elinizi çabuk tutun. Hava biraz serin olsa da mutlaka Noter’in duvarına yaslanmış bankta biraz oturun. Aklınızı akasyaların küçük çırpınışlarına bırakın ve hanın kedileri gibi, dünyevi olmayan bir iç huzuruyla, köşedeki küçük ocaktan bir çay için.
Beyoğlu’nun İstiklal Caddesi’nde kaygısız insan topluluğu, Galatasaray Lisesi’nin önüne kadar, omuz omuza gelir ve genellikle oradan, caddenin başına geri döner. Siz öyle yapmayın; caddenin ilk yarısına oranla daha az şenlikli ama en az ilk yarısı kadar sürprizli olan ikinci yarısının sonuna kadar mutlaka gidin. Tünel’e yaklaştığınızda, Rus Konsolosluğu’nun karşısında, bir kaleyi andıran Narmanlı Han’ı görmezden gelemezsiniz. Binanın iki kanatlı ağır giriş kapısı, küçük bir koridorla avluya bağlanır. Avluya girdiğinizde ise, başka bir aleme adım atarsınız sanki... Tüm tarihi avlular gibi, kapının ardında kalan dünyadan en ufak bir ses, iz, koku yoktur burada. Alçak iki katlı binayla çepeçevre sarılı avluda sadece, Beyoğlu 2. Noteri’nin bulunduğu bina tek katlıdır. 19'uncu yüzyılın ilk yarısında inşa edilen binanın avlusunun hemen girişinde, bir zamanlar renkli balıkların yüzdüğü bir süs havuzu bulunurmuş. Şimdi onun yerinde, akasyaların ve morsalkımların dibinde alacala bulacalı, sarı, siyah her cinsten onlarca kedi yan gelip yatıyor. Kediler, artık Narmanlı Han’ın bir parçası olmuşlar. Burası onların da evi, bir damla güneş bulsalar onu yakalayıp, zevkle yuvarlanıyorlar ve kediliklerinden biraz da avludaki bu benzersiz aleme bulaştırıyorlar. Boşuna değil, azar azar yaşlanan bu gölgeli avluda zaman biraz yavaş ilerliyor gibi...

Zamandan söz açılmışken, Narmanlı Han’ın ya da bilinen diğer ismiyle Narmanlı Yurdu’nun inşa tarihi 1843... Yaratıcısı ise, İstanbul’da yaşadığı 19 yıl boyunca kentteki önemli yapılara imzasını atmış olan İtalyan mimar, Giuseppe Fossati... Bina yapıldığı günden itibaren, Rus elçilik binası olarak kullanılmış. Birinci Dünya Savaşı sırasında Rusya ile ilişkilerin askıya alınması, binanın yıllarca bakımsız kalmasına yol açmış. 1917 Ekim devrimi sırasında, İstanbul, çok sayıda Rus mültecinin ziyaretine uğradığında Narmanlı Han hâlâ elçilik binası işlevini görüyormuş. Ancak caddenin karşı sırasındaki yeni elçilik binası yapılınca, konsolosluk büroları oraya taşınmış. 1930’lu yılların başında binada, Rus devletine ait sadece iki turizm şirketi çalışır durumdaymış. 1933’te, tamamen boşaltıldığında ise binayı İstanbul’un ünlü tüccarlarından Avni ve Sıtkı Narmanlı satın almış. İlk iş olarak  Eminönü’ndeki işyerlerini buraya taşıyan, Narmanlı kardeşler sanatsever bir aile... Han için gerçek bir şans olmuş bu. Çünkü ticari işlerinden zaten çok iyi para kazanan Narmanlılar, yüksek kira tekliflerine rağmen, hanın odalarını taşralı tüccalara değil, çok ucuza sanatçılara kiralamayı tercih etmişler. Bakın bu yaşlı hanın albümünde hangi fotoğraflar saklı: Ağır giriş kapısının sağındaki iki katlı dükkanların birinde şiirlerini yazan Bedri Rahmi Eyuboğlu; onun bitişiğinde Ulus gazetesine İstanbul’dan ‘haber geçen’ Neş’et Atay; ressam Aliye Berger; ünlü Ermeni gazetesi Jamanak; üç odayı birleştirerek yaptığı atölyesiyle heykeltıraş Dr. Firsek Karol ve Andrea Kitabevi.... Entellektüel bir cennet yani. İstanbul’un ilk konfeksiyoncularından Visconti’nin mağazası ve kürkçü Sanoviç de Narmanlı Han’ın küçük dükkanlarını mekan tutmuşlar.

Avludaki tek katlı bina, öteden beri nedense resmi işlere ayrılmış. Bir zamanlar ‘Maliye Tahsil Şubesi’ymiş, şimdilerde ise morsalkımlarla süslü, serin yapı, kentin herhalde en güzel Noterlik binası. Avlu içindeki dükkanların bazılarını da sonradan sahaflar kiralamışlar. Sahaf Hayım’ın ismi kitaplarda geçiyor, ismi kitaplarda geçmeyenleri de hanın on sene önceki halini bilenler hatırlayacaktır belki. Yakın zamanlara kadar üniversite öğrencilerinin kapısını aşındırdıkları, Deniz’in müzik dükkanını da unutmamalı.

Şimdi ne ressamlar, ne gazeteciler hatta sahaflar ve müzik dükkanı bile kalmadı. Gösterişli filayakları üzerinde hala sağlam gözüken bina yavaş yavaş boşaldı. Bugünlerde daha da hızlı boşalıyor, çünkü ikinci derecede tarihi eser kabul edilen binaya kat eklenmesi gündemde. Anıtlar Kurulu’nca onaylanan restorasyon projesine göre eserin üzerine, geriye doğru çekilmiş üç katlı betonarme bir bina eklenecek. Avludaki asırlık ağaçlar kesilerek bahçenin üzerine yazın açılabilen camdan bir örtü yapılacak. Binanın altına ise iki katlı kapalı bir otopark inşa edilmesi düşünülüyor. Yüksek Mimar Halil Onur’un imzasını taşıyan restorasyon projesi, eklemelerin binanın genel mimari estetiğini bozmayacağını savunuyor. Proje aslolarak, bir iş ve eğlence merkezi haline gelen Beyoğlu’ndaki konut alanlarını artırmayı amaçlıyor. Ancak bu konuda Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi’nin farklı görüşleri var. Oda, Narmanlı Han’a kat eklenmesini içeren restorasyon projesini yanlış bir kurur kararı olarak değerlendiriyor. En çok endişelendikleri nokta ise, kararın, Beyoğlu’ndaki başka tarihi binalar için emsal oluşturması riski...

Bir de iyi haber; ne kadar inanılır bilinmez ama, kediler inşaat süresince bir başka yerde kalacak ve sonra evlerine geri dönecekler.

Sözün kısası, Narmanlı Han’ı son bir kez dünya gözüyle görmek için elinizi çabuk tutun. Hava biraz serin olsa da mutlaka Noter’in duvarına yaslanmış bankta biraz oturun. Aklınızı akasyaların küçük çırpınışlarına bırakın ve kediler gibi, dünyevi olmayan bir iç huzuruyla, köşedeki küçük ocaktan bir çay için. Ama sakın, sigara izmaritinizi yere atmayın. Zamanın ve bu kale-binanın kendine benzettiği yaşlı esnaf tarafından hemen ayıplanırsınız.

Narmanlı Han da çağa uyuyor
Ocak 2001 Yapı Dergisi

Beyoğlu'nun simge yapılarından Narmanlı Han yeni bir kimlikle karşımıza çıkacak. Beykent Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Y. Mimar Halil Onur'un hazırladığı ve Koruma Kurulu'nca onaylanan projenin en dikkat çekici özelliklerinden biri binanın avlulu karakterini koruyarak üzerine üç kat çıkılması. Eklenen katlar için hem mevcut binanın cephe oranları, ritm, doku, malzeme gibi özelliklerinin hem de çevre binaların küçük parsellerden oluşan karakterinin değerlendirildiği belirtiliyor. Bu şekilde hem mevcut bina ile hem çevre ile uzlaşır nitelikte bir ek yapı tasarlandığı, mevcut yapıyı kopya eden ya da onu inkâr eden zıt bir ek yapı tasarımından kaçınıldığı savunuluyor. Üst katlarda "Stüdyo Daire" adı verilen konutlar yer alacak. Giriş katında sergi salonu, sanat galerileri, tiyatro, sinema, gibi kültür mekânları ile lokanta ve kafe bulunacak. Geniş iç bahçe ise yazın açılabilir bir cam çatı ile örtülecek. Binanın altı kazılarak kazanılan alanda iki katlı otopark inşa edilecek.
Proje, Beyoğlu'nun Tünel kesimindeki kültür yaşamına katkıda bulunmayı; stüdyo konutlarla, giderek bir iş ve eğlence merkezine dönüşen Beyoğlu'nu eskisi gibi kültür, sanat ve konut bölgesi haline getirmeye bir adım oluşturmayı hedefliyor.
Binaya eklenen katların kademeli olarak geri çekildiğini belirten Halil Onur, bu eklerin silueti bozmayacağını, tersine yandaki binanın sağır duvarının yarattığı rahatsızlığı ortadan kaldıracağını savunuyor. Ayrıca binanın bugünkü cephesinin özgün olmadığını, 1915 yılında yol genişletilmesi nedeniyle cephenin kesilip bugünkü haline dönüştürüldüğünü, özgün cephenin nasıl olduğunun bilinmediğini belirtiyor. 1905 tarihli Goad Haritaları'nda arkaya geçişi bulunan bir pasaj karakterinde olduğu görünen Narmanlı Han'ın daha sonraki onarımlarda eklemelerle yok olan bu özelliğinin yenileme (renovasyon) projesinde yeniden kazandırılacağı savlanıyor.
Beyoğlu'nun en eski tarihli binalarından biri olan 170 yıllık Narmanlı Han, Rus elçilik binası olarak yapılmıştı. Fossati'nin yaptığı bugünkü elçilik binası açılıncaya kadar bu işlevi sürdüren yapı daha sonra da Rus konsolosluk bürolarına, Rus şirketlerinin bürolarına ev sahipliği yaptı. 1930'lu yılların başında Narmanlı Kardeşler tarafından satın alındı ve ticaret merkezine dönüştürüldü. Bu sırada bahçedeki havuz da dolduruldu. Bedri Rahmi Eyüboğlu, Aliye Berger gibi sanatçılar, Andrea Kitabevi, Jamanak Gazetesi, konfeksiyoncu Antoine Visconti Narmanlı Han'da iz bırakıp geçenler arasında sayılıyor.

Narmanlı Han'a kat ekleniyor
12 Aralık 2000 Hürriyet
Ersin KALKAN

170 yıllık İstanbul tarihine yakından tanıklık yapan ve hiç değişmeyen Narmanlı Hanı'nı şimdi bir restorasyon muamması bekliyor. Anıtlar Kurulu'nca onaylanan restorasyon projesinde eserin üstüne üç katlı beton bina ilave edilecek.

Beyoğlu'ndaki Narmanlı Hanı, avlusunda akasyalar, morsalkımlar, frenk sarmaşıkları ve özellikle kediler olan bir eski zaman hikayesi. 19. yüzyılın ilk yarısında kurulan bu han, ilk önce Rus elçilik binası ve ticaret ofisi olarak kullanılmış. Dış görünüşü bir kaleyi andıran bu iki katlı devasa yapı daha sonraki yıllarda bir yandan ticaret merkezi olarak işlev görürken, diğer yandan ünlü şair, heykeltıraş, ressam ve yazarlara ev sahipliği yapmış. 170 yıllık İstanbul tarihine yakından tanıklık yapan ve hiç değişmeyen Narmanlı Hanı'nı şimdi bir restorasyon muamması bekliyor. Anıtlar Kurulu'nca onaylanan restorasyon projesinde eserin üstüne üç katlı beton bina ilave edilecek.

İstiklal Caddesi üzerinde inşa edildiği zamanki form ve estetiği çok az bozulan iki yapı vardır, bunlardan biri Fransız Kültür Merkezi, diğeri de Narmanlı Hanı'dır. İstiklal Caddesi'nde Frederici Apartmanı'nın yanında bulunan hanın diğer yanında İsveç (bugünkü Müeyyet) Sokağı yeralıyor. Geniş bir iç bahçeye sahip olan Narmanlı'nın orta bahçesininin etrafına ikişer katlı binalar yerleştirilmiş.

Akasyalar kesilecek

Beyoğlu'nun en önemli tarihi yapılarından biri olan bu eserin restorasyonuna yakında başlanacak. Anıtlar Kurulu'na sunularak onaylanan restorasyon projesinde Narmanlı Hanı'nın da ‘‘kat irtifası hakkı’’ndan yararlanması kararlaştırılmış.

Proje aynen uygulanırsa, bu anıtsal yapının üstü üç katlı beton bir blokla örtülecek. Yazın sıcağından bunalanların gölgesindeki sığındığı asırlık akasyalar kesilecek, morsalkımlar sökülecek ama iç bahçe korunacak. Restorasyon projesini Yüksek Mimar Halil Onur yaptı. Doktora çalışmasını ‘‘Tarihi Binalar Üzerine Yapılacak Yeni Eklemeler’’ üzerine gerçekleştiren ve titiz bir mimar olan Dr. Halil Onur. Beykent Üniversitesi Mimarlık Bölümü'nde ders veriyor. Dr. Onur, eklemelerin ritminin Beyoğlu estetiğini bozmayacağını söylüyor. Dış cepheye sadık kalınacağını, iç avludaki açık bahçenin üstüne yazın açılabilir camdan bir çatı yapılacağını belirtiyor. Sadece ön cephenin üstüne, kademeli olarak geri çekilmiş kat eklemesi inşa edilecek.

Kediler ne olacak?

Onur, ‘‘Narmanlı Yurdu'nun sembolü olan kedilere ne olacak?’’ diye sorduğumuzda şu cevabı veriyor: ‘‘Kediler olmazsa Narmanlı'nın anlamı yiter. Restorasyon başladığında, büyüklü küçüklü tüm kediler alınacak, aşıları yapılarak geçici bir yerde bakılacak. İş bittiğinde ise yine eski bahçedeki yerlerine gelecekler.’’

Binanın altı kazılarak aşağı inilecek ve kazanılan alanda iki katlı kapalı bir otopark inşa edilecek. Binanın üstüne çıkılan katlarda ‘‘Studio Flat’’ tabir edilen küçük daireler yapılacak. Projeyi yapanlar, Beyoğlu'nda eskiden olduğu gibi küçük ve şirin konut alanları yapmayı hedeflediklerini söylüyor. Beyoğlu'nun bir iş ve eğlence merkezine dönüştüğünü, konutların giderek ortadan kalktığını savunan proje sahipleri, böylece eski alışkanlığın yeniden kazandırılabileceğine inanıyorlar.

Bu konuda görüşlerine başvurduğumuz Taç Vakfı Başkanı Mimar Sinan Genim, tüm dünyada eski yapılar üzerine kat ilavesine gidildiğini savunarak, ‘‘Şimdi sanki tarihi eser üzerine kat çıkanlar suçluymuş gibi bakılıyor. Oysa, bu konuda suçlu olan esasında belediyelerdir. Belediyeler, imar planları yapmadı ve tarihi eserlere bitişik yeni inşaatlara 8-9 kat izni verdi. Bu durumda eski eser sahipleri mağdur edilmiş olundu’’ dedi.

Narmanlılar, Sofyalı Sokağı ile Müeyyet Sokağı'nın kesiştiği noktadaki üç odayı Dr. Firsek Karol adında bir heykeltıraşa kiraladılar. Ressam-Şair Bedri Rahmi Eyüboğlu, ana girişin sağında bulunan iki katlı dükkanlardan birine yerleşti. Ulus Gazetesi'nin temsilcisi Neş'et Atay, Eyüboğlu'nun bitişiğini tuttu. Ressam Aliye Berger'in atölyesi de buradaydı. Andrea Kitabevi'nin tercih ettiği mekan da Narmanlı Han oldu. Ünlü Ermeni gazetesi Jamanak, 60 yıl boyunca bu handa kaldı. İstanbul'un ilk konfeksiyoncularından Antoine Visconti'nin mağazası da Narmanlı'nın dükkanlarından birindeydi.

Ressamların, şairlerin mekanı

Narmanlı Han, Rus elçilik binası olarak kullanıldığında bahçenin orta yerinde çok zarif bir havuz bulunduğu, bu havuzda ise rengarenk balıkların yüzdüğü biliniyor. Narmanlı'nın ticaret merkezine dönüştürülmesinden sonra bu havuz doldurulmuş. Havuzun, hana gelen tüccarların at arabaları ve yük hayvanları için engel oluşturduğu düşünülerek ortadan kaldırıldığı öne sürülüyor. Şimdi havuzun yerinde yüz yıllık akasyalar ve morsalkımlar yükseliyor.

Narmanlı'nın karşı sırasındaki Rus Büyükelçiliği (şimdiki konsolosluk) binasının yapımına 1843'te başlanmış ve birkaç yıl içinde bitirilmiş. Rus elçiliğinin taşınmasından sonra da konsolosluk büroları ve Rus ticaret ofislerinin bir kısmı burada çalışmaya devam etmiş. 1. Dünya Savaşı sırasında Rusya ile diplomatik ilişkiler askıya alındığında Narmanlı Hanı, yıllarca metruk kalmış. 1917 Devrimi sonrasında İstanbul'a çok sayıda Rus mülteci gelmeye başlayınca han yeniden hareketlenmiş.

1930'ların başında Rus hükümetine bağlı ‘‘Neft Syndicat’’ ile ‘‘İntourist’’ firmalarından başka tüm ofisler kapanmış, Narmanlı kardeşler binayı 1933'te satın alınca yeni dönem başlamış. Avni ve Sıtkı Narmanlı, o dönem İstanbul'un ünlü tüccarları. Binayı satın aldıktan sonra Eminönü'ndeki ofislerini hanın ikinci katına taşıyan Narmanlılar, sanatsever bir aile. Ticaret hayatından oldukça iyi paralar kazanan bu aile, Narmanlı Hanı'nı adeta bir sanat ve kültür merkezine dönüştürmüş. Narmanlılar, ısrarlara ve yüksek kira tekliflerine rağmen hanın odalarını taşralı tüccarlara vermek yerine ucuz bedellerle sanatçılara, yayınevlerine kiralamayı tercih etmişler.

Kitap

The Modern Garden
by Jane Brown
Hardcover - 224 pages (November 1, 2000)

List Price: $45.00
Our Price: $36.00
You Save: $9.00 (20%)
Avg. Customer Rating: 4.0 out of 5 stars

Poster

Buy Paris France-Series 2 at AllPosters.com

Paris France-Series 2
Art Print
40 in. x 14 in.
item #: 53945
List price:
$25.00
Our price:
$22.50

Bu posteri AllPosters.com'dan satın almak için tıklayın

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz