Mevcut Restorasyon Projesi'ni Hazırlayan:
Yrd.Doc.Dr. Halil Onur / E-mail: [email protected]
Projeyi onaylayan 1 Numaralı Anıtlar Kurulu
Prof.Dr. Özer Erenman MSÜ Bina Bilgisi
Anabilim Dalı :
Prof.Dr. Zekiye Yenen YTÜ Kentsel
Bilim Dalı
Öğr. Gör. Dr. Sümer ATASOY İÜ Klasik Arkeoloji
Anabilim Dalı
Tanju Verda Akan
Dr. Kadir Topbaş Beyoğlu Belediye Başkanı
Karikatür: Mimar Erkan Nazlı
"Narmanlı
Hanı'na Sahip Çıkalım" imza kampanyası metni için tıklayın
İmzalayan kuruluşlar
İnsan Yerleşimleri
Derneği
Ada Dostları Derneği
Akatlar Semt Girişimi
Cihangir Güzelleştirme Derneği
Rumelihisarlılar Derneği
Konu hakkında basında çıkan
yazılar
Korhan
Gümüş'ün Radikal İki'de çıkan yazısı
Olmadı
başkan! / 23
Şubat 2001
Sabah
Narmanlı
Han'a Son Bakış / Şehriye.com
Narmanlı
Han da çağa uyuyor / Ocak 2001 Yapı Dergisi
Narmanlı
Han'a kat ekleniyor / 12 Aralık 2000 Hürriyet /Ersin KALKAN
Narmanlı
Hanı'ndan apartman olur mu?
Kültürel mirasın korunması için yalnız
uzmanlara değil,
demokrasiye ihtiyacımız var
11 Şubat 2001 Radikal İki
Korhan Gümüş / [email protected]
Basından öğrendiğimiz kadarıyla,
Beyoğlu Tünel semtinde bulunan Narmanlı Hanı için bir proje hazırlanmış
ve 1. Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından
onaylanmış. Yakında da inşaat başlayacakmış.
Kurul onayladıktan ve karar verildikten sonra bir gazete ya da gazeteci olayı
haber yaptığı için proje hakkında sonradan bilgi sahibi oluyoruz. O da
olmasa bir gün geçerken bakacağız ve diyeceğiz ki: 'Aaa Narmanlı Hanı
yerinde yok!'
İşi bilenler, 'Hayır, çok ama çok yanılıyorsunuz' diyecekler bize.
Narmanlı Hanı şimdilik yıkıldı. Ama koruma projeleri, rölöveleri yapıldı.
Aslına uygun olarak cepheleri yeniden inşa edilecek ve yeni fonksiyonu gereği
üzerine 'Beyoğlu'nun mimarisine uygun cephelere sahip' bir apartman çıkılacak.
Zaten gazete haberinden de öğrendiğimiz gibi tarihi bina, tarihi bir semtte
yer aldığı için 'tarihi binalara nasıl eklemeler yapılır ve de nasıl kat
çıkılır' konusunda doktora yapmış bir mimar seçilmiş. (Ülkemizde ne
doktora konuları var değil mi?) Mimar bu işin kompetanı olduğu için (yani
çok üst düzey bir uzman) çok iyi bir proje yapmış, ve uzmanlık konusunun
kendisinde yarattığı engin tecrübe, vizyon ve bilinç ile Narmanlı Hanı içinde
bir apartman peydahlamış.
Böylece insanlar gelip burayı mesken tutacakmış. Belki yılların bakımsızlığını
ve unutulmuşluğunu yaşayan Beyoğlu'ndaki bu arazi parçası -pardon tarihi
bina-, Tünel semtinin son zamanlarda yaşadığı gelişmelerden de nasiplenir
ve kültüre meraklı zenginlerimiz bu kültür ve tarih hazinesi semtin hemen kıyıcığındaki
bu şirin apartmanlarına zaman zaman kendilerini kapatıp, gürültüden ve
pisliklerden uzak, bir 'residence' huzuru bulup yaşarlar. 'Bölge sit alanı
olduğu için size tower yapamadık ama Range Rover'larınıza uygun yapılmış
tavan yüksekliği olan garajlı apartman dairelerimizden buyrun.'
Narmanlı Residence aslında Galata ve Tünel civarındaki gayrımenkul yatırımcılarının
tarihi uyanışına ve çok önemli bir dönüm noktasına işaret ediyor. Çünkü
levantenlerden kalma binaları yıkıp yıkıp abajurcular ve elektrik çıtçıtçıları
için iş hanı diken müteahhitler, evlerin daha çok para ettiğini ve
sosyeteye emlak pazarlayan mülk sahibi komisyoncuların kendilerinden daha çok
para kazandığını görünce fena halde şaşırmakta ve de hırslanmaktaydılar.
Nitekim bu proje bu durumdan ders çıkarıyor ve çok isabetli bir biçimde Tünel
semtinin bu güzide işhanının da konuta çevrilmesini öngörüyor.
Eskiden konutları işhanı yapıp yok ediyorlardı. Şimdi hanları konut yapıp
yok ediyorlar.
Gelecekte Galata civarını gezdiren bir rehber aynen şunları söyleyecek:
"Şu gördüğünüz iğdiş edilmiş kazulet binalar evken işhanına çevrilen
koruma uygulamaları, bu gördüğünüz koruma uygulamaları ise işhanı iken
konuta çevrilenler... Böylece geriye koruyacak bir şey kalmadı."
Her şey tamam. Küçücük bir sorun Narmanlı Hanı'nın diğerleri gibi
'apartman tipi' çok katlı bir yapı olmaması. Çünkü hepimizin gözleriyle
de gördüğü gibi Beyoğlu'nda bugün konsolosluk olarak kullanılan eski elçiliklerin
konak, saray, köşk gibi yapıları ile, 'apartman tipi' 19. yüzyıl yapıları
temelde farklı özellikler taşıyorlar. Örneğin Narmanlı Hanı içindeki
meydancık, bahçe, ortadaki binayı çevreleyen yapının caddeyle ilişkisi,
'apartman tipi' yapılarda hiç olmayan bir mekân kurgusu niteliği taşıyor.
Ayrıca bu yapı Beyoğlu'nda eşi, örneği görülmeyen ilginç bir cephe ve
mekân düzenine de sahip.
İşte bu noktada "tarihi öneme sahip binalara, laf olsun diye konulan
kurallara rağmen çaktırmadan nasıl eklemeler yapılır ve üzerine de iş kılıfına
uydurularak nasıl kat çıkılır" konusunda doktora yapmış olan proje müellifi
mimarın engin bilgi birikimi devreye giriyor ve koruma kurulu ile bu engin
uzmanlık birikiminin kolkola girmesi sayesinde tarihten günümüze kadar
uzanan bu basit engel aşılıveriyor.
Nitekim gazete haberinden binanın yıkımı ve üzerine yapılacak dört kat inşaata
verilen izin için, "çevre binalardaki imar hakkının bu binanın
sahiplerine de tanınması"nın gerekçe olarak gösterildiğini öğrenmiş
bulunuyoruz.
Ne isabetli ve de ne adil bir karar!
Yarın öbür gün Beyoğlu'ndaki konsolosluklar, Boğaziçi, Tarihi Yarımada
gibi bölgelerdeki diğer mülk sahipleri, yapıların ortasındaki avluları
doldurmak, yeşil alanlara gökdelen dikmek ve köşk, kasır, yalı gibi yapıların
üzerine kat çıkmak ve bu bölgelerin SİT alanı ilanıyla uğradıkları
haksızlıkları telafi etmek için koruma kurullarına başvururlarsa,
ellerinin boş dönmeyeceğini gösteren baş döndürücü bir örnek var karşımızda.
Zaten uzunca bir süredir, koruma kurullarının SİT alanları için yasayla
belirlenen görevi kültür ve doğa varlıklarını korumak değil, imar hakkı
dağıtmak. İstanbul'un SİT alanlarında müteahhitlerin imar haklarını
korumak, yeşil alan, düşük yoğunluklu yapılaşma v.b. bırakmamak, korumacı
tarzdaki projelerle saray, kasır, köşk gibi yapıların üzerine kat çıkılmasını
sağlamak, yapı adalarının ortasındaki gereksiz boşlukları, bahçeleri
doldurmak...
Koruma kurulları adeta adalet dağıtıyor, imar haklarını güvenceye alıyor.
Nitekim memleketimizde 'koruma bilinci' denilen bürokratik yasaklara karşı tıpkı
bir panzehir gibi yetişen korumacı tarzdaki mimarlığımız bir taraftan
sapasağlam, depreme dayanıklı, mimari karakterini kaybetmeden kolayca
rehabilite edilebilecek yapılar için yıkım izinleri sağlarken, öbür
yandan da bu anlayışın başka bir versiyonu olarak özellikle imar kısıtlamalarının
olduğu SİT alanlarında, saray bahçelerinde, parklarda tarihte var olduğu
birtakım belgelerden anlaşılan yapıları hortlatmak ve üstü tahta kaplı
betonarme yapılar yapmak için müthiş yöntemlerin geliştirilmesine öncülük
ediyor.
Eskiden beri belediyelerin imar komisyonlarının en fazla 'siyasi ilgiye mazhar
olan' yerel yönetim organları olduğu bilinir. Anlaşılan koruma kurullarımız
da benzer durumda.
Başka memleketlerde yalnızca koruma bölgelerinde ve SİT alanlarında değil,
herhangi bir imar faaliyeti söz konusu olduğunda kamu yararının gözetimi açısından
karar öncesi bilgi verme sorumluluğu var.
Sıradan bir imar faaliyeti için bile kuruluşa yapılan başvuruyu duyuran
tabela asılır, düzenli bültenler yayınlanır, ayrıntılı bilgi almak
isteyenler için dosya incelemeye sunulur. İlgili kuruluşlar bilgi vermek için
adeta çırpınır.
Bizdekiler ise sanki kamu kuruluşu değil, gizli teşkilattır: Bilgi almak
isteyenlere diş macunu reklamında olduğu gibi dişler gösterilir. Her fırsatta
'bilen bilmeyen bu işlere karışmasın' denir. İşler projeciler ile yöneticiler
arasında 'kapalı devre' görülür...
Geçmişte siyasetçilerimiz plan ve proje sorulduğunda 'kafamda' diye cevap
vermekten büyük bir kıvanç duyarlardı. Bu anlayışın memleketimizde
siyasetçilerden uzmanlara doğru bir tekamül göstermesi beni korkutuyor
Olmadı başkan!
23
Şubat 2001
Sabah
170
yıllık tarihi Narmanlı Han'ın üzerine apartman yapılmasına izin veren 1
Numaralı Anıtlar Kurulu kararının altında Beyoğlu Belediye Başkanı Kadir
Topbaş'ın da imzası var
Beyoğlu'ndaki binalar
için yenileme projesi başlatan Kadir Topbaş'ın tarihi bir yapıyı yok
edecek karara imza atması tepkilere yol açtı...
5 İMZA VAR
Beyoğlu'nun simge yapılarından olan
170 yıllık Narmanlı Han'ın üzerine 3 kat inşaat yapılmasını içeren
projeyi onaylayan 1 Numaralı Anıtlar Yüksek Kurulu üyeleri arasında; Özer
Erenman, Zekiye Yenen, Tanju Verda Akan ve Sümer Atasoy'la birlikte Beyoğlu
Belediye Başkanı Kadir Topbaş da yer aldı.
PROJE İPTAL EDİLSİN
Yapının özelliğini yitirmesine
neden olacak karar nedeniyle 1 Numaralı Anıtlar Yüksek Kurulu'un diğer üyelerine
ve Beyoğlu Belediye Başkanı Kadir Topbaş'a tepki gösteren semt dernekleri,
projenin iptal edilmesi için girişim başlattı. Dernekler, bunun için
gerekirse mahkemeye başvuruda bulunacaklarını açıkladı.
TARİHE DARBE VURULACAK
Galata, Ayazpaşa ve Cihangir
derneklerinin temsilcileri, asıl mesleği mimarlık olan bir belediye başkanının
tarihi eseri ortadan kaldıracak böyle bir projeye imza atmasına anlam
veremediklerini belirterek, "Bu tarihi Dolmabahçe Sarayı'nın üzerine inşaat
yapılmasına onay vermekle aynı anlamı taşır. Projenin hayata geçmesi
mutlaka önlenmelidir" diye konuştu.
Narmanlı
Han'a Son Bakış
Şehriye.com
Narmanlı Han’ı
son bir kez dünya gözüyle görmek için elinizi çabuk tutun. Hava biraz
serin olsa da mutlaka Noter’in duvarına yaslanmış bankta biraz oturun. Aklınızı
akasyaların küçük çırpınışlarına bırakın ve hanın kedileri gibi, dünyevi
olmayan bir iç huzuruyla, köşedeki küçük ocaktan bir çay için.
Beyoğlu’nun İstiklal Caddesi’nde kaygısız insan topluluğu, Galatasaray
Lisesi’nin önüne kadar, omuz omuza gelir ve genellikle oradan, caddenin başına
geri döner. Siz öyle yapmayın; caddenin ilk yarısına oranla daha az şenlikli
ama en az ilk yarısı kadar sürprizli olan ikinci yarısının sonuna kadar
mutlaka gidin. Tünel’e yaklaştığınızda, Rus Konsolosluğu’nun karşısında,
bir kaleyi andıran Narmanlı Han’ı görmezden gelemezsiniz. Binanın iki
kanatlı ağır giriş kapısı, küçük bir koridorla avluya bağlanır.
Avluya girdiğinizde ise, başka bir aleme adım atarsınız sanki... Tüm
tarihi avlular gibi, kapının ardında kalan dünyadan en ufak bir ses, iz,
koku yoktur burada. Alçak iki katlı binayla çepeçevre sarılı avluda
sadece, Beyoğlu 2. Noteri’nin bulunduğu bina tek katlıdır. 19'uncu yüzyılın
ilk yarısında inşa edilen binanın avlusunun hemen girişinde, bir zamanlar
renkli balıkların yüzdüğü bir süs havuzu bulunurmuş. Şimdi onun
yerinde, akasyaların ve morsalkımların dibinde alacala bulacalı, sarı,
siyah her cinsten onlarca kedi yan gelip yatıyor. Kediler, artık Narmanlı
Han’ın bir parçası olmuşlar. Burası onların da evi, bir damla güneş
bulsalar onu yakalayıp, zevkle yuvarlanıyorlar ve kediliklerinden biraz da
avludaki bu benzersiz aleme bulaştırıyorlar. Boşuna değil, azar azar yaşlanan
bu gölgeli avluda zaman biraz yavaş ilerliyor gibi...
Zamandan söz açılmışken, Narmanlı Han’ın ya da bilinen diğer ismiyle
Narmanlı Yurdu’nun inşa tarihi 1843... Yaratıcısı ise, İstanbul’da yaşadığı
19 yıl boyunca kentteki önemli yapılara imzasını atmış olan İtalyan
mimar, Giuseppe Fossati... Bina yapıldığı günden itibaren, Rus elçilik
binası olarak kullanılmış. Birinci Dünya Savaşı sırasında Rusya ile ilişkilerin
askıya alınması, binanın yıllarca bakımsız kalmasına yol açmış. 1917
Ekim devrimi sırasında, İstanbul, çok sayıda Rus mültecinin ziyaretine uğradığında
Narmanlı Han hâlâ elçilik binası işlevini görüyormuş. Ancak caddenin
karşı sırasındaki yeni elçilik binası yapılınca, konsolosluk büroları
oraya taşınmış. 1930’lu yılların başında binada, Rus devletine ait
sadece iki turizm şirketi çalışır durumdaymış. 1933’te, tamamen boşaltıldığında
ise binayı İstanbul’un ünlü tüccarlarından Avni ve Sıtkı
Narmanlı satın almış. İlk iş olarak Eminönü’ndeki işyerlerini
buraya taşıyan, Narmanlı kardeşler sanatsever bir aile... Han için gerçek
bir şans olmuş bu. Çünkü ticari işlerinden zaten çok iyi para kazanan
Narmanlılar, yüksek kira tekliflerine rağmen, hanın odalarını taşralı tüccalara
değil, çok ucuza sanatçılara kiralamayı tercih etmişler. Bakın bu yaşlı
hanın albümünde hangi fotoğraflar saklı: Ağır giriş kapısının sağındaki
iki katlı dükkanların birinde şiirlerini yazan Bedri Rahmi Eyuboğlu;
onun bitişiğinde Ulus gazetesine İstanbul’dan ‘haber geçen’ Neş’et
Atay; ressam Aliye Berger; ünlü Ermeni gazetesi Jamanak;
üç odayı birleştirerek yaptığı atölyesiyle heykeltıraş Dr. Firsek
Karol ve Andrea Kitabevi.... Entellektüel bir cennet yani. İstanbul’un
ilk konfeksiyoncularından Visconti’nin mağazası ve kürkçü Sanoviç
de Narmanlı Han’ın küçük dükkanlarını mekan tutmuşlar.
Avludaki tek katlı bina, öteden beri nedense resmi işlere ayrılmış. Bir
zamanlar ‘Maliye Tahsil Şubesi’ymiş, şimdilerde ise morsalkımlarla
süslü, serin yapı, kentin herhalde en güzel Noterlik binası. Avlu içindeki
dükkanların bazılarını da sonradan sahaflar kiralamışlar. Sahaf Hayım’ın
ismi kitaplarda geçiyor, ismi kitaplarda geçmeyenleri de hanın on sene önceki
halini bilenler hatırlayacaktır belki. Yakın zamanlara kadar üniversite öğrencilerinin
kapısını aşındırdıkları, Deniz’in müzik dükkanını da unutmamalı.
Şimdi ne ressamlar, ne gazeteciler hatta sahaflar ve müzik dükkanı bile
kalmadı. Gösterişli filayakları üzerinde hala sağlam gözüken bina yavaş
yavaş boşaldı. Bugünlerde daha da hızlı boşalıyor, çünkü ikinci
derecede tarihi eser kabul edilen binaya kat eklenmesi gündemde. Anıtlar
Kurulu’nca onaylanan restorasyon projesine göre eserin üzerine, geriye doğru
çekilmiş üç katlı betonarme bir bina eklenecek. Avludaki asırlık ağaçlar
kesilerek bahçenin üzerine yazın açılabilen camdan bir örtü yapılacak.
Binanın altına ise iki katlı kapalı bir otopark inşa edilmesi düşünülüyor.
Yüksek Mimar Halil Onur’un imzasını taşıyan restorasyon projesi,
eklemelerin binanın genel mimari estetiğini bozmayacağını savunuyor. Proje
aslolarak, bir iş ve eğlence merkezi haline gelen Beyoğlu’ndaki konut
alanlarını artırmayı amaçlıyor. Ancak bu konuda Mimarlar Odası İstanbul
Büyükkent Şubesi’nin farklı görüşleri var. Oda, Narmanlı Han’a kat
eklenmesini içeren restorasyon projesini yanlış bir kurur kararı olarak değerlendiriyor.
En çok endişelendikleri nokta ise, kararın, Beyoğlu’ndaki başka tarihi
binalar için emsal oluşturması riski...
Bir de iyi haber; ne kadar inanılır bilinmez ama, kediler inşaat süresince
bir başka yerde kalacak ve sonra evlerine geri dönecekler.
Sözün kısası, Narmanlı Han’ı son bir kez dünya gözüyle görmek için
elinizi çabuk tutun. Hava biraz serin olsa da mutlaka Noter’in duvarına
yaslanmış bankta biraz oturun. Aklınızı akasyaların küçük çırpınışlarına
bırakın ve kediler gibi, dünyevi olmayan bir iç huzuruyla, köşedeki küçük
ocaktan bir çay için. Ama sakın, sigara izmaritinizi yere atmayın. Zamanın
ve bu kale-binanın kendine benzettiği yaşlı esnaf tarafından hemen ayıplanırsınız.
Narmanlı
Han da çağa uyuyor
Ocak 2001 Yapı Dergisi
Beyoğlu'nun
simge yapılarından Narmanlı Han yeni bir kimlikle karşımıza çıkacak.
Beykent Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Y. Mimar Halil Onur'un hazırladığı
ve Koruma Kurulu'nca onaylanan projenin en dikkat çekici özelliklerinden biri
binanın avlulu karakterini koruyarak üzerine üç kat çıkılması. Eklenen
katlar için hem mevcut binanın cephe oranları, ritm, doku, malzeme gibi özelliklerinin
hem de çevre binaların küçük parsellerden oluşan karakterinin değerlendirildiği
belirtiliyor. Bu şekilde hem mevcut bina ile hem çevre ile uzlaşır nitelikte
bir ek yapı tasarlandığı, mevcut yapıyı kopya eden ya da onu inkâr eden zıt
bir ek yapı tasarımından kaçınıldığı savunuluyor. Üst katlarda
"Stüdyo Daire" adı verilen konutlar yer alacak. Giriş katında
sergi salonu, sanat galerileri, tiyatro, sinema, gibi kültür mekânları ile
lokanta ve kafe bulunacak. Geniş iç bahçe ise yazın açılabilir bir cam çatı
ile örtülecek. Binanın altı kazılarak kazanılan alanda iki katlı otopark
inşa edilecek.
Proje, Beyoğlu'nun Tünel kesimindeki kültür yaşamına katkıda bulunmayı;
stüdyo konutlarla, giderek bir iş ve eğlence merkezine dönüşen Beyoğlu'nu
eskisi gibi kültür, sanat ve konut bölgesi haline getirmeye bir adım oluşturmayı
hedefliyor.
Binaya eklenen katların kademeli olarak geri çekildiğini belirten Halil Onur,
bu eklerin silueti bozmayacağını, tersine yandaki binanın sağır duvarının
yarattığı rahatsızlığı ortadan kaldıracağını savunuyor. Ayrıca binanın
bugünkü cephesinin özgün olmadığını, 1915 yılında yol genişletilmesi
nedeniyle cephenin kesilip bugünkü haline dönüştürüldüğünü, özgün
cephenin nasıl olduğunun bilinmediğini belirtiyor. 1905 tarihli Goad
Haritaları'nda arkaya geçişi bulunan bir pasaj karakterinde olduğu görünen
Narmanlı Han'ın daha sonraki onarımlarda eklemelerle yok olan bu özelliğinin
yenileme (renovasyon) projesinde yeniden kazandırılacağı savlanıyor.
Beyoğlu'nun en eski tarihli binalarından biri olan 170 yıllık Narmanlı Han,
Rus elçilik binası olarak yapılmıştı. Fossati'nin yaptığı bugünkü elçilik
binası açılıncaya kadar bu işlevi sürdüren yapı daha sonra da Rus
konsolosluk bürolarına, Rus şirketlerinin bürolarına ev sahipliği yaptı.
1930'lu yılların başında Narmanlı Kardeşler tarafından satın alındı ve
ticaret merkezine dönüştürüldü. Bu sırada bahçedeki havuz da dolduruldu.
Bedri Rahmi Eyüboğlu, Aliye Berger gibi sanatçılar, Andrea Kitabevi, Jamanak
Gazetesi, konfeksiyoncu Antoine Visconti Narmanlı Han'da iz bırakıp geçenler
arasında sayılıyor.
Narmanlı
Han'a kat ekleniyor
12 Aralık 2000
Hürriyet
Ersin KALKAN
170 yıllık İstanbul tarihine yakından
tanıklık yapan ve hiç değişmeyen Narmanlı Hanı'nı şimdi bir restorasyon
muamması bekliyor. Anıtlar Kurulu'nca onaylanan restorasyon projesinde eserin
üstüne üç katlı beton bina ilave edilecek.
Beyoğlu'ndaki Narmanlı Hanı, avlusunda akasyalar, morsalkımlar, frenk
sarmaşıkları ve özellikle kediler olan bir eski zaman hikayesi. 19. yüzyılın
ilk yarısında kurulan bu han, ilk önce Rus elçilik binası ve ticaret ofisi
olarak kullanılmış. Dış görünüşü bir kaleyi andıran bu iki katlı
devasa yapı daha sonraki yıllarda bir yandan ticaret merkezi olarak işlev görürken,
diğer yandan ünlü şair, heykeltıraş, ressam ve yazarlara ev sahipliği
yapmış. 170 yıllık İstanbul tarihine yakından tanıklık yapan ve hiç değişmeyen
Narmanlı Hanı'nı şimdi bir restorasyon muamması bekliyor. Anıtlar
Kurulu'nca onaylanan restorasyon projesinde eserin üstüne üç katlı beton
bina ilave edilecek.
İstiklal Caddesi üzerinde inşa edildiği zamanki form ve estetiği çok az
bozulan iki yapı vardır, bunlardan biri Fransız Kültür Merkezi, diğeri de
Narmanlı Hanı'dır. İstiklal Caddesi'nde Frederici Apartmanı'nın yanında
bulunan hanın diğer yanında İsveç (bugünkü Müeyyet) Sokağı yeralıyor.
Geniş bir iç bahçeye sahip olan Narmanlı'nın orta bahçesininin etrafına
ikişer katlı binalar yerleştirilmiş.
Akasyalar kesilecek
Beyoğlu'nun en önemli tarihi yapılarından biri olan bu eserin
restorasyonuna yakında başlanacak. Anıtlar Kurulu'na sunularak onaylanan
restorasyon projesinde Narmanlı Hanı'nın da ‘‘kat irtifası hakkı’’ndan
yararlanması kararlaştırılmış.
Proje aynen uygulanırsa, bu anıtsal yapının üstü üç katlı beton bir
blokla örtülecek. Yazın sıcağından bunalanların gölgesindeki sığındığı
asırlık akasyalar kesilecek, morsalkımlar sökülecek ama iç bahçe
korunacak. Restorasyon projesini Yüksek Mimar Halil Onur yaptı. Doktora çalışmasını
‘‘Tarihi Binalar Üzerine Yapılacak Yeni Eklemeler’’ üzerine gerçekleştiren
ve titiz bir mimar olan Dr. Halil Onur. Beykent Üniversitesi Mimarlık Bölümü'nde
ders veriyor. Dr. Onur, eklemelerin ritminin Beyoğlu estetiğini bozmayacağını
söylüyor. Dış cepheye sadık kalınacağını, iç avludaki açık bahçenin
üstüne yazın açılabilir camdan bir çatı yapılacağını belirtiyor.
Sadece ön cephenin üstüne, kademeli olarak geri çekilmiş kat eklemesi inşa
edilecek.
Kediler ne olacak?
Onur, ‘‘Narmanlı Yurdu'nun sembolü olan kedilere ne olacak?’’ diye
sorduğumuzda şu cevabı veriyor: ‘‘Kediler olmazsa Narmanlı'nın anlamı
yiter. Restorasyon başladığında, büyüklü küçüklü tüm kediler alınacak,
aşıları yapılarak geçici bir yerde bakılacak. İş bittiğinde ise yine
eski bahçedeki yerlerine gelecekler.’’
Binanın altı kazılarak aşağı inilecek ve kazanılan alanda iki katlı
kapalı bir otopark inşa edilecek. Binanın üstüne çıkılan katlarda
‘‘Studio Flat’’ tabir edilen küçük daireler yapılacak. Projeyi
yapanlar, Beyoğlu'nda eskiden olduğu gibi küçük ve şirin konut alanları
yapmayı hedeflediklerini söylüyor. Beyoğlu'nun bir iş ve eğlence merkezine
dönüştüğünü, konutların giderek ortadan kalktığını savunan proje
sahipleri, böylece eski alışkanlığın yeniden kazandırılabileceğine inanıyorlar.
Bu konuda görüşlerine başvurduğumuz Taç Vakfı Başkanı Mimar Sinan
Genim, tüm dünyada eski yapılar üzerine kat ilavesine gidildiğini
savunarak, ‘‘Şimdi sanki tarihi eser üzerine kat çıkanlar suçluymuş
gibi bakılıyor. Oysa, bu konuda suçlu olan esasında belediyelerdir.
Belediyeler, imar planları yapmadı ve tarihi eserlere bitişik yeni inşaatlara
8-9 kat izni verdi. Bu durumda eski eser sahipleri mağdur edilmiş olundu’’
dedi.
Narmanlılar, Sofyalı Sokağı ile Müeyyet Sokağı'nın kesiştiği
noktadaki üç odayı Dr. Firsek Karol adında bir heykeltıraşa kiraladılar.
Ressam-Şair Bedri Rahmi Eyüboğlu, ana girişin sağında bulunan iki katlı dükkanlardan
birine yerleşti. Ulus Gazetesi'nin temsilcisi Neş'et Atay, Eyüboğlu'nun bitişiğini
tuttu. Ressam Aliye Berger'in atölyesi de buradaydı. Andrea Kitabevi'nin
tercih ettiği mekan da Narmanlı Han oldu. Ünlü Ermeni gazetesi Jamanak, 60 yıl
boyunca bu handa kaldı. İstanbul'un ilk konfeksiyoncularından Antoine
Visconti'nin mağazası da Narmanlı'nın dükkanlarından birindeydi.
Ressamların, şairlerin mekanı
Narmanlı Han, Rus elçilik binası olarak kullanıldığında bahçenin orta
yerinde çok zarif bir havuz bulunduğu, bu havuzda ise rengarenk balıkların yüzdüğü
biliniyor. Narmanlı'nın ticaret merkezine dönüştürülmesinden sonra bu
havuz doldurulmuş. Havuzun, hana gelen tüccarların at arabaları ve yük
hayvanları için engel oluşturduğu düşünülerek ortadan kaldırıldığı
öne sürülüyor. Şimdi havuzun yerinde yüz yıllık akasyalar ve morsalkımlar
yükseliyor.
Narmanlı'nın karşı sırasındaki Rus Büyükelçiliği (şimdiki
konsolosluk) binasının yapımına 1843'te başlanmış ve birkaç yıl içinde
bitirilmiş. Rus elçiliğinin taşınmasından sonra da konsolosluk büroları
ve Rus ticaret ofislerinin bir kısmı burada çalışmaya devam etmiş. 1. Dünya
Savaşı sırasında Rusya ile diplomatik ilişkiler askıya alındığında
Narmanlı Hanı, yıllarca metruk kalmış. 1917 Devrimi sonrasında İstanbul'a
çok sayıda Rus mülteci gelmeye başlayınca han yeniden hareketlenmiş.
1930'ların başında Rus hükümetine bağlı ‘‘Neft Syndicat’’ ile
‘‘İntourist’’ firmalarından başka tüm ofisler kapanmış, Narmanlı
kardeşler binayı 1933'te satın alınca yeni dönem başlamış. Avni ve Sıtkı
Narmanlı, o dönem İstanbul'un ünlü tüccarları. Binayı satın aldıktan
sonra Eminönü'ndeki ofislerini hanın ikinci katına taşıyan Narmanlılar,
sanatsever bir aile. Ticaret hayatından oldukça iyi paralar kazanan bu aile,
Narmanlı Hanı'nı adeta bir sanat ve kültür merkezine dönüştürmüş.
Narmanlılar, ısrarlara ve yüksek kira tekliflerine rağmen hanın odalarını
taşralı tüccarlara vermek yerine ucuz bedellerle sanatçılara, yayınevlerine
kiralamayı tercih etmişler. |