'Afgan fırsatı kaçmasın'
Erkin, Türkiye'nin Afganistan pazarında başta Pakistan olmak üzere dünyanın
müteahhitlik alanında iddialı ülkeleriyle rekabet etmek zorunda olduğunu söylüyor.
Dış Ekono-mik İlişkiler Kurulu üyesi ve Türk-Afgan İş Konseyi Başkanı
Tuğrul Erkin, 11 Eylül sonrası gelişmelerin Afganistan'daki sonuçlarını
değerlendirdi. Erkin'e göre, Türk müteahhitleri hükümetin aktif olması
durumunda Afganistan'ın imarına önemli katkıda bulunabilir ve pastadan büyük
pay alabilir. Erkin konuyla ilgili sorularımızı yanıtladı:
Afganistan'da neler olacak? Bu ülkenin yeniden imarında Türk müteahhitlerinin
bir şansı var mı?
Konuya şöyle başlayayım isterseniz. 11 Eylül sonrası bazı gelişmeler
oldu. Bu gelişmeler Türk müteahhitlik sektörü için ne gibi şanslar
yaratabilir? Çok kimse 11 Eylül olaylarını yeni bir yüzyılın başlaması,
hatta Üçüncü Dünya yılının başlaması diye adlandırdı. Bu doğru veya
yanlış. Ama 11 Eylül sonrasında çok ciddi birtakım yeni değişimler
olacak. Bunun işaretleri de geliyor. Bu değişimlerinden yararlanabilirsek,
basiretli davranabilirsek Türkiye için de önemli imkânlar olabilir. Neler
olabilir, nasıl olabiliri sıralayayım.
Birincisi bölgenin merkezinde Afganistan var. Afganistan'da bir savaş başlatıldı.
Ülke, bu savaş sonucunda tekrar eski şartlarına dönüşmemesi için yeniden
imar edilecek. Yaşam standardı da oradaki insanların çağdaş bir
medeniyetin ilk kademelerine ulaşacak koşullara getirilmeye uğraşılacak.
Bunun hazırlıkları iki türlü başladı. Orada hemen modern bir devlet yapısı
kurulması için kollar sıvandı. 27 Kasım'da Almanya'nın Bonn kentinde bir
toplantı düzenlendi. Toplantının önce
İstanbul'da, sonra Ankara'da olacağı düşünülmüştü. Maalesef
beceremedik. O fırsat kaçırıldı. Bunu da söylemek istiyorum. Ve o toplantı
Bonn'a gitti. Orada siyasi yapılanma konuşuldu. Siyasi yapılanma pazarlıkları
sonucu bir bakanlar kurulu oluşturuldu. Şimdilik altı aylık görev yapacak
bakanlar kurulu ile Afganistan'da bir devlet yapısı başlamış oldu. Aynı
tarihte Pakistan'ın başkenti İslamabad'da da bir çalışma başlatıldı. Bu
çalışmada da ekonomik hayatın nasıl canlandırılacağı, oraya nasıl bir
ekonomik imkân getirileceği tartışıldı.
Türkiye de katıldı mı o toplantıya?
Evet katıldı. Dünya Bankası, Asya Kalkınma Bankası ve UND'nin (Birleşmiş
Milletler Kalkınma Programı) düzenlediği bu toplantı siyasi toplantının
bir nevi havucu da oldu. Bonn'da toplananlara 'Burada uzlaşmaya varıp bir
devlet yapısı kurun, biz şu anda yapılan diğer toplantıda da ekonomik yapılanmanız
için gereken katkıları konuşuyoruz' dendi.
Şirketler var mıydı?
Hayır. Şirket bazında düşünülmedi. Kamu kuruluşları, yarı kamu
nitelikli kuruluşlar, Dünya Bankası'nın birtakım organları, Asya Kalkınma
Bankası ve Birleşmiş Milletler'in birtakım organları ile sivil toplum örgütleri
davet edildi. Toplantıya Dış Ekonomik İlişkiler Konseyi (DEİK) de bir bölge
koordinatörüyle katıldı. Müteahitler Birliği toplantıya gayri resmi
olarak bir kişi gönderdi. İslamabad Büyükelçiliğimiz toplantıya bir görevliyle
katıldı. Üç gün süren toplantının ardından bir de sonuç bildirgesi açıklandı.
Sonuç bildirgesinde de Afganistan'da yeni yapılanmayla ilgili genel ilkeler
tespit edildi. İleriye dönük çalışma esasları konuldu ve bir de program
yapıldı. Programa göre 21 Ocak'ta Japonya'nın başkenti Tokyo'da bir toplantı
daha yapılacak. Toplantıya daha çok donör (bağışçı) ülkeler ve kuruluşlar
katılacak. Hizmet verecek olanlar da bu toplantıda hazır olacak.
Türkiye katılıyor mu?
Evet. Biz de DEİK olarak davet edilmek için uğraşıyoruz. Ama bizim katılmamamız
olayı değiştirmez. Orada Türkiye Cumhuriyeti temsil edilecek. Bu konuda yapılacakları
iki vadede ele almak lazım. Birincisi kısa vadede yapılması gerekenler, yani
hayatı başlatabilmesi için yapılması şart olanlar. Nedir gıda, sağlık
ve konut yardımı. Bir milyon Afgan İran sınırında çadırlarda yaşıyor.
Bunların bu şekilde daha konforlu barınaklara yerleştirilmesi lazım.
Televizyondan gördüğümüz kadarı ile Kâbil'de bina kalmamış.
Tabii. 2 milyon Afgan Pakistan'da. Altı milyon Afgan'ın yurtdışında yaşadığı
biliniyor. Bunların kısa dönemde geri dönecek olanları var. Zaten çadırlarda,
barakalarda yaşıyorlar. Savaşta yıkılan konut oldukça fazla. Daha önce de
doğru dürüst bir konut yapısı yoktu.
Bu arada mayınların da temizlenmesi konusu var. Mayınlar Afganistan'da daha
önce de Birleşmiş Milletler'in önderliğinde temizlenmeye kalkılmıştı.
Bu temizlik için 500 milyon dolar gerektiğine ilişkin tahminler var. İçme
suyu sağlanması, çocuk ölümlerinin ve salgın hastalıkların önlenmesi için
gerekli önlemlerin acilen alınması lazım. Bunların yapılabilmesi için de
devlet yapısının kurulması gerekli. Mesela mali sistemin kurulması şart.
Merkez Bankası'nı kuruyorlar. Bu yapının kurulması, üniversitelerin eğitime
başlaması için çalışmak gerekiyor. Oradaki bürokratların Türkiye'de eğitilmesi,
buradan birtakım bürokratların oraya giderek devlet kuruluşlarında görev
almasını düşünmeliyiz. Bunlar kısa vadeliler. Ama orta ve uzun vadeliler
çok ciddi. Bu da insanların bir devlet yapısı içinde yaşamaya başlaması.
Bunlar üzerinde durulacak. Ama hemen bunun yanında yıkılan yolların, su
kanallarının yapılması lazım. Afganistan'ın kalkınması için tek yol tarım.
Kalkıp elektrik, otomotiv sanayi kuramazsınız. Hemen tarımı yaşatacak,
rehabilite edecek sulama kanallarının yapılması gerekiyor. Hemen yanında
enerji ve elektrik santralları-
nın çalışılır hale getirilmesi lazım. Yeterli sayıda elektrik santralının
yeniden yapılandırılması gerekiyor.
Bunlar kaça mal olacak?
Bunun için çeşitli rakamlar var. Kısa vadeliler için 3.5-4 milyar dolar
para lazım. Orta ve uzun vadeliler için 25-27 milyar dolar gerekiyor. Dünya
Bankası 15 milyar dolar civarında bir fon aktarmaya hazır olduğunu açıkladı.
Nasıl geri ödeyecek?
Bunlar uzun vadeli borç. Ama daha sonra nasıl ödenecek belli değil.
Benzer durumdaki ülkeler nasıl ödeyeceklerse onlar da öyle yapacak. Ama
ikinci bölümdeki uzun vadeli yatırımlara para gelmesi için bahsettiğimiz
devlet yapısının oluşması gerekiyor. Oraya da Türkiye'ye IMF'nin verdiği
yol haritası gibi bir harita gidecek muhtemelen. Şu şartlara uyacaksınız,
devlet düzenini şöyle kuracaksınız, laikliği şöyle ele alacaksınız, eğitimi
başlatacaksınız diye söylenecek.
Ama şeriat devam edecek galiba.
Ediyor zaten. Pakistan'da da şeriat devleti var biliyorsunuz. Ama Pakistan'daki
şeriat devleti etrafı rahatsız etmiyor. Burada da öyle olabilir. Sorunuzun düz
cevabı şu. Bu işler genelde Türk müteahhitlerine çok uygun işler. Niye
uygun? Burada çok yüksek mühendislik gerektiren işler yok. Bu işler Türk müteahhitlerinin
her yerde rekabete girdikleri kolaylıkla kazanıp yaptıkları işler. Su,
kanal, yol, evler, konut, su arıtma tesisleri, okullar. Yani Türk müteahhitlerinin
herkesten iyi yaptığını kanıtladığı ve serbest rekabette birinci olduğu
işler. İkincisi bu işlerle ilgili çalışma şartlarına alışığız.
Mesela Tekser olarak biz hemen Afganistan'ın altında Pakistan'da çalışıyoruz.
Sulama kanalı yapıyoruz. İş aynı iş, coğrafya aynı coğrafya. On
kilometre aşağıda çalışıyoruz. Türk müteahhitlerinin Pakistan'da
nereden baksanız 30-40 milyon dolarlık makineleri var. Özbekistan'da da var.
Aşağıdan çıkmanız da mümkün. Yukarıdan inmeniz de.
Bundan iki hafta önce bu konular için Tacik ekonomi bakanı Türkiye'ye
geldi. DEİK olarak bakanla toplantı yaptık. Karayollarından sorumlu bir
bakan da vardı gelenler arasında. Oturduk konuştuk. Arkadaşlar sorunlarını,
beklentilerini anlattı. Toplantı dört saat sürdü. Afganistan'da yapılacak
işler için Tacikistan'ın önemli bir merkez olduğunu, beraber hareket
etmemiz gerektiğini söyledim. Beraber hareket ederken işgücü ve bazı
malzemeler verebileceklerini ifade ettiler. Tacikistan'dan böyle bir teklif
geldi. Oradan bir şeyler yapabiliriz. Tacikistan'da ve Özbekistan'da çalışan
müteahhitlerimiz var. Oradan makine ve işgücü gelebilir. Türkmenistan var.
Dolayısıyla ümitsiz değiliz. Bu potansiyeli gördüğümüz için Türk-
Afgan İş Konseyi'ni kurmaya karar verdik ve yarın ilk toplantısını yapacağız.
Afganistan'ın imarında şansımızın olması için ne yapmak gerekiyor?
Devletimizin çok kararlı ve aktif olması lazım. Mesela donörler kuruluna
girmesi şart. Siyasi yapılanma içinde aktif olsaydık çok iyi olurdu. Ama
aktif olduğumuz taraflar da var. Dışişleri Bakanlığımız çok önemli bir
adım attı. Kabil Büyükelçiliği'ni açtı Bu önemli bir atılımdır.
Kabil Büyükelçiliği'nin açılışına bizim Dışişleri Bakanımız gitti.
Bu önemli bir gelişmedir. Bunları düşünmemiz lazım.
Afganistan'a girerken rakiplerimiz kimler olabilir? Onlar ne yapıyor?
Bu parsadan pay almak isteyenlerin başında Pakistan var. Çok ciddi inşaatçıları
mevcut. Hem devlet yapısında hem bizim karayolları gibi mesela. Yabancı şirketlerin
Pakistan'da temsilcilikleri bulunuyor. Bechtel var. ABB
orada. Bunlar Pakistan üzerinden gitmek isteyecekler. Aynı şekilde İran bir
miktar işin içine girmek isteyecek. Hindistan ve Çin çok hevesli. Her
zamanki gibi Güney Kore var. Almanya zaten işin içinde. Japonlar büyük
teknoloji gerektiren işlere girebilir. Belki bazı işlerde Almanlarla,
Amerikalılarla çalışabiliriz.
Sorunuz Afganistan'la sınırlı kaldı. Esasında ortada konuşulması lazım
gelen büyük bir pasta var. Pastanın ikinci dilimi ise Pakistan. Hem de pastanın
Afganistan'dan daha kalın bir dilimi. Bu ülkede de çok büyük ihtiyaçlar
var. Sulama, yol, elektrik, konut gibi.
Peki Pakistan'ın parası var mı?
11 Eylül Pakistan'a da ciddi finansman getirdi. Ambargodan kurtuldu. Borçlarının
bir kısmı ertelendi, bir kısmı silindi. Birtakım paralar alıyor, daha başka
paralar da alacak. Hindistan gerginliği olmadığı takdirde Pakistan önemli
bir pazar olacak. Pakistan'da hemen şu anda ihaleye hazır altı tane baraj
var. Yollar var. Bizim sulama kanalının çevresindekilerle, Pervez Müşerref'in
halka kanalın açılış töreninde vaat ettiği zaruri işleri yapsanız
Pakistan'da 4-5 milyar dolarlık bir proje mevcut. Bu bölgede insanlara ekmek götürmek
istiyorsanız yapılacak ilk iş tarımı geliştirmek. Bunun için ilk etapta
da sulamaya önem vereceksiniz. Pakistan'da yapılacak çok iş var. Dış
Ticaret Müsteşarımızın tahmini 100 milyar dolar. 25 milyar dolarlık yatırım
ihtiyacı olduğunu düşünenler de var. Afganistan odağı etrafında ikinci
önemli dilim Pakistan'dır.
Bu ülkede yaptığımız sulama kanalları 160 milyon dolarlık işti. Su
gelir gelmez insanlar kendilerini kanala attı. Hanımlar elbiselerinin üstünden
yıkanmaya başladı. Erkekler bellerine kadar suyun içine girdi. Çocuklar yıkandı.
Su testileri dolduruldu. Çünkü orada o sudan daha temizi yok. Ve inşaat sürerken
bile kanalın biten bölümlerinden alınan sularla yapılan tarımsal üretimde
sekiz misli artış oldu. Hiç bilmedikleri bitkileri yetiştirmeye başladılar.
'Pastanın en büyük dilimi Türk cumhuriyetleri'
Erkin'e göre pastanın en çarpıcı dilimi Türkiye'nin halen önemli
miktarda yatırımı bulunan Orta Asya'daki Türk cumhuriyetleri. Tuğrul Erkin
Türk cumhuriyetlerinin bazıları ile mevcut sorunların aşılması durumunda
Orta Asya'daki büyük pasta diliminden daha fazla pay almanın mümkün olduğunu
belirterek şunları söylüyor:
"Onlarla ilişkilerimiz tekrar düzelirse iyi olur. Çünkü aksi takdirde
odaya bizden güçlü biri girer, bizi kenara iter, pastayı alır götürür.
Ona çok dikkat etmemiz gerekiyor'.
Türk-Afgan İş Konseyi Başkanı Tuğrul Erkin, Türkiye'nin Türkmenistan ve
son üç yılda Özbekistan ile ilişkilerinin pek de iyi olmadığının altını
çiziyor. Afganistan'da Taliban hareketinin bitirilişinin bu ülkeleri de
rahatlatacağını ifade eden Tuğrul Erkin şunları anlatıyor:
"Bu ülkeler Taliban ve radikal İslam hareketleri nedeniyle çok endişe içinde
idiler. Bu ülkelere radikal İslam sızıyordu. Radikal İslam'ın Taliban
uzantısı olarak ortadan kaldırılması bu ülkede iki şeyi sağlayacak.
Birincisi hükümetler rahatlayacak. Barışı sağlayacaklar. İkincisi yabancı
sermaye son dört senedir gitmiyordu. Bu sebeple tekrar bu ülkelerdeki sonsuz,
sınırsız kaynaklara yabancı sermaye gidebilir. İlk etapta Özbekistan'a 5-6
milyar dolar kredi gidiyor. Tacikistan'a gidiyor. Yabancı sermaye geldiği
takdirde bu ülkelerde çok büyük bir potansiyel mevcut. Petrolleri, doğalgazları,
altınları, alüminyumları, her çeşit madenleri var. Dolayısıyla bize
oradan da bir şeyler çıkabilir".
Türkiye'nin krizlerle dolu son 10 yılında bile Azerbaycan dahil bu bölgedeki
doğrudan yatırımlarının toplamı 4 milyar 200 milyon dolara ulaşmış. Koç'un
otomotiv fabrikası, alışveriş merkezleri, dokuma fabrikaları ve bankalar Türkiye'yi
bölgede önemli bir yatırıcı ülke haline getirmiş.
Erkin, Orta Asya'da istikrarın ve güvenin oluşmasının bu ülkelerde de önemli
değişiklikleri beraberinde getireceğini ifade ederek şunları söylüyor:
"Yeni dönemde bu ülkelere daha ciddi bir demokrasi gelecektir. Kurallara
daha da çok yaklaşılacaktır. Taliban hizaya getirilirken, yukarıdaki bilmem
hangi ülkede de hiç kimse krallık gibi istediğini yapmayacaktır. Çok iyi
gelişmelere şahit olacağımızı düşünüyorum"
Radikal
|