reklam

14 Ocak 2002 Pazartesi
Ana Sayfa
>
Haberler

Güzelim Munzur Vadisi...

Yıllar önce; ''Munzur da elden gidiyor'' denildiğinde, iki nedenle doğrusu pek de oralı olmamıştık...

Birincisi ; her şeyden önce ''Munzur'' aynı zamanda bir ''Milli Park'' tı... Tıpkı Yedigöller gibi, Dilek gibi, Gelibolu gibi, diğerleri gibi... Üstelik böylesi bir ''yasal koruma güvencesine'' ta 1971'de alınmış ''ilk'' bölgelerimizden biri de ''Munzur Vadisi'' değil miydi?..

İkincisi ise yine o yıllarda, her şeye rağmen yasaların artık ''hiçe sayılmaya başlandığı'' yöreler de genellikle varlıklı ve gelişmiş bölgelerdi... Atatürk 'ün söylediği ''çağdaş uygarlık'' için, Anadolu 'nun her kesiminde ''dengeli kalkınmayı'' sağlayacak bir ''ulusal planlama'' anlayışı; yani açıkçası ''yurt sevgisine'' dayalı yatırım politikası çoktan unutulmuştu... Bu nedenle batı dururken, kıyılar dururken, ''imar rantı'' ve ''tüketim potansiyeli'' yüksek yöreler dururken, ''garibim Dersim'e'' kim dönüp bakabilirdi?..

Batı, kıyılar, metropolleşen yöreler ve turizm ticaretinin imar açısından ''gemi azıya aldığı'' bölgeler, plansız-rasgele-saldırgan ve yağmacı yatırım baskını altında ''kalkınma'' (!) adına hızla tahrip olurken, ''geri kalmaları'' için sanki gizli bir sözleşme yapılan bölgelerimiz arasındaki Tunceli ve Munzur Vadisi de işte bu soygundaki ''dışlanmışlığın şansını'' yaşıyor gibiydiler...

Amaç, ''kalkınma'' ise?..
Şimdi, yıllar sonra, ''Tunceli dernekleri'' tarafından oluşturulan, ''Munzur Vadisi'ni ve Çevresini Koruma Kurulu'' nun bu vadide planlanan bir dizi baraj ve hidroelektrik santralı projesine karşı başlattıkları ''çevre, kültür ve hukuk mücadelesini'' izledikçe düşünüyorum...

Acaba, adına ''Munzur Projesi'' denilen bu girişim, gerçekten Tunceli ve yöresinin ''artık'' dışlanmışlıktan kurtarılıp ''kalkınmasını'' sağlamak için midir?..

Benimle birlikte Tuncelili dostların da hemen ''hayır'' dediklerini duyar gibiyim...

Çünkü eğer öncelikli amaç, bu güzel, bu aydın, bu ''kibirli'' ve bu her yönleriyle cumhuriyet çağdaşlığına ''gönülden bağlı'' yöremize ve insanlarımıza yıllardır gösterilen ''vefasızlığa'' son vermek olsaydı, Tunceli'nin kalkınması için aslında yine ''batıya transfer edilecek'' enerji uğruna eşsiz doğa ve kültür zenginliğini gözden çıkartan böylesi bir duyarsızlıkla işe başlanmazdı.

Bu ''doğa sömürüsü'' yerine, ilin ve yöre halkının kalkınması için acil ve zorunlu olan birçok ''gerçek kamu hizmetine'' öncelik ve önem verilirdi...

2002 Nâzım'ın, dağların ve Munzur'un yılı olsun...
Sözün kısası, Tuncelili dostları ''destek ve sevgi duygularıyla'' izlerken, sadece Munzur Vadisi'nin yaşadığı ''gerilime'' üzülmüyorum... Yakın yıllara dek pek inanamadığımız düzeydeki ''doğa ve ülke sevgisizliğinin'' nasıl şimdi bu denli ''doruğa'' çıkabildiği de doğrusu artık dayanılır gibi değil...

Çevre Bakanlığı, 2002 yılını ''doğa koruma stratejilerine'' ayırmış... UNESCO'nun ''Nâzım Yılı'' na, BM'nin de ''Dağlar Yılı'' na ek olarak...

Bütün bunlarda ''samimi'' (içten) olduğumuzu göstermek istiyorsak; ne duruyoruz, işte Munzur orada yolumuzu gözlüyor... Hem doğanın, hem dağların, hem de ''Nâzım'ların'' vadisinde acımasız santral sesleri değil, yürek dolusu su, insan ve şiir sesleri yankılansın diye...
Cumhuriyet - Oktay Ekinci

Ocak 2002 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01 02 03 04 05 06
07 08 09 10 11 12 13
14 15 16 17 18 19 20
21 22 23 24 25 26 27
28 29 30 31
diğer aylar için tıklayın

Diyalog 2002'nin ilk konuğu Murat Tabanlıoğlu  10 Ocak 2002'de Diyalog bölümümüze konuk olarak sorularınızı yanıtladı.

Murat Tabanlıoğlu

Arkitera Forum'da Buluşmayı okumak için tıklayın...

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz