Üç müze
A.Nedim Atilla
Cumartesi günü yazdığımız İzmir'in müzelerinin halini anlatan yazı,
enteresan tepkiler dile getirdi. Bizi arayan bazı dostlar, 'Müzelerin hali böyle
de, İzmir'in ortasındaki tek ören yeri olan Agora'nın durumu farklı mı?'
dediler. Gidip araştırdık ve gördük ki, İzmir için gerçek bir servet
olan Agora, gezilebilecek, turistlere gezdirilebilecek bir durumda değil.
Rastlantıya bakın ki, İzmir Arkeoloji Müzesi'nde olduğu gibi bizim 1800 yıllık
Agora'nın da tuvaletleri bakımdaymış.
İzmir'de müzeler ve Agora kepaze durumdayken, Batı Anadolu'nun yüz akı müzelerimiz
de yok değil. Ülkemizin en çok ziyaret edilen Selçuk Müzesi, 365 gün
turizme başarıyla hizmet veriyor. Bir yandan da Müdürü Selahattin
Erdemgil'in bilimselliği her şeyin üzerinde tutan tavrıyla tarihe de hizmet
ediyor.
Bir de Türkiye'nin gururu Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi var tabii ki. Biz
müzelerin bu hallerini tartışırken, Bodrum Müzesi Müdürü Oğuz Alpözen
ortaya bir fikir attı. Alpözen, müzelerin içinde lokantalar kurulmasını ve
burada Anadolu'nun geleneksel yemek kültürünün de tanıtılmasını öneriyor.
İstanbul'a her gidişimizde Topkapı Sarayı içindeki 'Dar-ül Ziyafe' adlı
Osmanlı lokantasında oturacak yer ararız. Genellikle de bulamayız.
Kendi yurttaşlarımızın da giderek daha çok ilgi göstermeye başladıkları
bu müzelerde, böyle yeniliklerin yapılması oralara gösterilen ilgiyi artıracaktır.
Alpözen, Türkiye'deki 157 müzeden en az 100'ünün hiçbir yenilik yapmadığını,
bazılarının 30 yıldır dekorlarını bile değiştirmediğini söylüyor. Bu
da doğru bir tespittir. Turizm sezonuna kadar müzelerin durumunu mutlaka gözden
geçirmeliyiz.
Akşam
|