reklam

24 Ocak 2002 Perşembe
Ana Sayfa
>
Haberler

Tarih sallanıyor

Özlemle anılan eski İstanbul günlerinden kalma binlerce bina, kaderine terk edilmiş durumda. Yüzlercesi tehlikeli olduğu için mühürlü. Ne yıkılıyor ne de onarılabiliyorlar

Hep o eski İstanbul özlemi vardır. Daracık sokaklardan, ahşap ve cumbalı evlerden bahsedilir, 'Nerede o eski günler?' denilir. Oysa İstanbul, yenilendiği kadar eski de kalan bir şehir. Binlerce tarihi bina, tarihi yarımada içinde eski güzel günlerine kavuşmayı bekliyor. Zamana yenik düşenler ise yıkılma riski nedeniyle can güvenliğini tehdit ediyor. Ancak bu binaları tamir etmek de yıkmak da zor. Belediyeler, tehlikeli olanları sadece mühürleyebiliyor. Başka bir şey yapmaya yetkileri de, paraları da yok.
Tarihi binaların en çok yoğunlaştığı bölgeler
Beyoğlu ve Eminönü. Buralardaki binalar gerek yangın, gerekse çökme riski nedeniyle tehlikeli. Belediye başkanlarının ve Mimarlar Odası'nın bu konudaki önerisi ise her ilçenin kendi kurulunu oluşturması. Bunun için koruma kurullarının, yerlerini, her ilçede belediye, sivil toplum kuruluşları, meslek odaları ve üniversite temsilcilerinden oluşan bağımsız kurullara bırakacağı düzenlemeler yapılması gerekiyor.

Beyoğlu'nda 1000 bina
Dört binanın art arda çöktüğü Tarlabaşı'nda, aynı tehlikeyi taşıyan evlerde insanlar yaşamaya devam ediyor. Beyoğlu Belediye Başkanı Mimar Kadir Toptaş, ilçede tehlike arz eden yaklaşık 1000 bina olduğunu ama hiçbir şey yapamadıklarını söyledi. Toptaş, bu binalarda yaklaşık 10 bin insanın yaşadığını belirterek sorunları şöyle anlattı:
"Bunlardan 300'ünün acil yıkılması gerekiyor. Ancak elimizden bir şey gelmiyor. Sadece mühürleyebiliyoruz. Bunun dışında yetkimiz yok. İnsanlar bu ekonomik koşullarda canlarını tehlikeye atarak bu evlerde yaşıyor. Boşaltmak da tek başına çözüm değil. Çünkü komşu evler ve sokaktan geçen insanlar da risk altında.
Belediye Başkanı, ayakta duramayan yapılar olduğunu ifade ederek, şu öneride bulundu:
"Bunların bir kısmı veraset yoluyla birilerine geçmiş, bir kısmı da terk edilmiş.
Korunması, restorasyonu oldukça pahalı. Özellikle ara sokaklardaki küçük yapıları ayakta tutmak çok daha zor. Anıtlar Yüksek Kurulu'ndan yıkım veya yapıma yönelik gerekli izni almak için, öncelikle bu binaların rölövesinin çizilmesi, fotoğraflanıp dosyalanması gerekiyor. Bina başına bu işin maliyeti 3-4 milyar lira. Yani bize 3-4 trilyon gerekiyor. Bunun ardından kurulun hangi binanın yıkılıp hangisinin tamir edileceğine karar vermesi gerekiyor. Bu da uzun bir süreç. Bu arada o binalar tehlike arz etmeye devam ediyor. Devletin bu tarihi mirası yaşatmak için desteği şart."
Toptaş, 'Güzel Beyoğlu' adlı bir proje başlattılarını, ilk etapta İstiklal Caddesi üzerindeki binaların dış cephelerindeki klima ve tabela gibi eklemeleri ortadan kaldırmayı hedeflediklerini söyledi. Projenin beş etaptan oluştuğunu ifade eden Toptaş, en büyük sorunlarının maddi kaynak olduğunu sözlerine ekledi.

'Gönüllü mimar gerek'
Eminönü Belediye Başkanı Lütfi Kibiroğlu da ilçe sınırları içinde bulunan 18 bin binadan 6 bininin sit kapsamında koruma altında bulunduğunu, bu binalardan 300'ünün acil yıkılması gerektiğini söyledi. Kibiroğlu, bu binaların birçoğunun mühürlendiğini belirterek şöyle devam etti:
"Ancak yoksul insanlar yine de bu binalarda barınıyor. Bunu engellemek zor. Belediye olarak bu binaları ne yıkabiliyor, ne de tamir edebiliyoruz. Çözüm, yetki ve kaynaktan
geçiyor. Önümüzdeki en önemli engel ise bürokrasi. Mimarlar Odası ve üniversitelerden
bir grup oluşturarak bu işi gönüllü çalışmasıyla halledeceğiz. Bu gönülü mimarlar, sözkonusu binaların restorasyon projesini hazırlayıp, rölövesini çizerek Anıtlar Kurulu'na iletecek ve bürokrasiyi hızlandıracak."

Mimarlar Odası İstanbul Şube Başkanı Erdal Aktunga, çökme olaylarının ardından eski binalara duyarlılığın arttığını belirterek şu uyarıda bulundu:
"Burada temel yaklaşım, hemen yıkım kararı çıkarmak ve yıkıma yönelmek oluyor. Oysa amaç yıkım değil, koruyarak yapmak olmalı. Bu görüşün oluşturulması gerekir. İstanbul bir dünya kenti, Avrupa'nın kültür başkenti olması amaçlanıyor. Böyle bir misyona soyunan İstanbul'da, yıkım niyetinin ortaya çıkması çok tehlikeli. Bu yıkımın nerede başlayıp nerede sonlanacağı belli olmaz."
Aktunga, koruma kurullarının hantallığı ve bürokrasinin, restorasyon çalışmalarını yavaşlattığını belirterek, "Restorasyon için fon oluşturulması gerekiyor. Mal sahiplerinin
gücü yetmiyor. Onlara ucuz kredi vermek de çözüm olabilir" dedi. Aktunga, atanmışlardan oluşan koruma kurulları yerine, yerel yönetimler, mimarlar odası ve sivil toplum kuruluşlarından oluşan kurulların oluşturulması gerektiğini de kaydetti.
Radikal

Ocak 2002 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01 02 03 04 05 06
07 08 09 10 11 12 13
14 15 16 17 18 19 20
21 22 23 24 25 26 27
28 29 30 31
diğer aylar için tıklayın

Endüstri Ürünleri Tasarımcısı  Defne Koz  04 Şubat  Salı günü  Diyalog bölümümüze konuk oldu. 

Defne Koz
Bu buluşmayı soru & cevap şeklinde okumak için ...

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz