Hazine Arsalarını Satma Yanlışlığı...
Aylardır hükümetin ve basının gündeminden düşmeyen Hazine taşınmazlarının
satışı ile ilgili çalışmalar bugünlerde geçen Kasım ayından beri hız
kazanarak son aşamasına geldi.
Cumhuriyetin ilk yıllarında Yunanlılarla aramızda mübadele 'yi izleyen günlerde,
mübadil 'lerin yerleşmeleri tamamlandıktan sonra kalan Hazine taşınmazlarının
Milli Emlak eliyle hızla satışları yapılmıştır. Halk arasında ''Metruke
Malları'' (terkedilmiş, bırakılmış mal) diye tanımlanan bu taşınmazlardan
kamu yönetimi kendine gerekli olanları ayırmamıştır. Tapuya yeniden tescil
ettirdiği yerleri haraç mezat satmıştır. Anadolu'nun içlerinden Batı kıyılarına
kadar tüm yerleşimlerden giden Rumlardan manastır ve kiliseler kamuda kalması
gerekirken yok pahasına elden çıkarılmıştır.
O zamanlar ''Kültür Varlıkları'' , ''Kültür Mirası'' gibi kavramlar
oluşmadığından gidenlerden kalan bu malların değeri bilinmemiş, 1960'lı
yıllara kadar halk arasında ''Gâvur Malı'' deyimi yakıştırılıp ne yazık
ki her şey silip süpürülmüştür. Bu arada, talan, yalnız bu mallarda
kalmamış, yerli halkın kendi kalıtı (mirası) olan ve tarihin röperi, bir
kentin tapusu sayılabilecek Müslüman mezarlıkları da bu yağmadan nasibini
almıştır. Yol açma, park yapma ve başka gereksinmeler için daha önceden
yer ayrılmamıştır. Kültür kalıtı olan mezar taşları, ki her biri sanat
eseridir, bir dönemin sosyal yaşantısını kişilerin mesleğine varıncaya
kadar simgelemiş taş başlıklar, ya kırılmış duvar taşı yapılmış ya
da yol döşemesi olarak kullanılmıştır. Hatta bazı yerlerde yakınlarındaki
kireç fırınlarında, kireç haline getirilmiştir. Tahta (ahşap) mimari örnekleri
ise, bakımsızlıktan yıkılmış, yıktırılmış, yaktırılmış, yerine
beton bloklar dikilmiştir.
Şimdi yeniden bir kalıt tasfiyesi ile karşı karşıyayız: Büyük
kentlerde satışa çıkarılanlar esasen işgal altındadır. Ancak özellikle
Batı Anadolu ve Marmara Bölgesi'ndeki küçük yerleşmelerde bu böyle değildir.
Gelecek kuşaklar için gerekli, bizde emanet duran ve bir daha asla ele geçmeyecek
olan Hazinece satışı yapılacak bu yerleri, belediyelerin imar planlarının
el verdiği ölçüde elden çıkarmaya çalışıyoruz. Ne var ki satışa
sunulan bu arsa ve arazilerin herhangi bir arkeolojik envanteri yapılmamıştır
ve altında ne olduğu bilinmemektedir. Daha doğrusu taşınmazların kimliği
belli değildir. Ama arsadır, arazidir. Bir taş ocağı ruhsatı için en az
on kuruma sorulup izin alınması gerekirken tarihi ve arkeolojik değeri gözden
kaçmış olabilecek bu yerler için Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma
Kurullarından ya da müzelerin müdürlüklerinden, satışı yapan Hazine'den
izin almasına gerek görülmeyişi vurdumduymazlığı içindeyiz. Birçok
yerde makinelerle temel kazmaya başlandığında heykeller ya da lahitler çıktığı
zaman gece karanlığında hem temizliği yapılır hem de bazen satılıp arsa
değerinin üzerinde para kazanılır.
Kamunun gereksinimi olan yeşil alanlardan, oyun alanlarından sağlık ocağına,
mesire yerlerinden ören yerlerine ve hatta trafo binasının kurulacağı
yerlere kadar düşünülmeden ne var ne yok satıyoruz. Önce merkezi yönetimle
yerel yönetimler, illerde her ay toplanan koordinasyon toplantılarında bir
araya geldiklerinde en az elli yıllık bir gereksinim planı yapmalılar,
kamuya gerekli olan yerleri ayırmalı ve belediyeler imar planlarında değişiklik
yaparak bu yerleri plana işledikten sonra satış düşünülmelidir. Daha önceki
yıllarda bu planlamalar yapılmadığı için, orta ölçekli yerleşim
birimlerinde Adliye ile Hükümet Konağı arası bir kilometre, Maliye ile
Tapunun arası beş yüz metre, Kadastro ve Nüfus gibi halk için lüzumlu
yerleri sokak sokak dolaşarak bulmakta güçlük çekilmektedir. Hata üzerine
hata yaparak halkımız cezalandırılmaktadır. Yarın kendimize gerekli
olanları ayırmadan elimizdekilerini satarsak ileride yapacağımız kamulaştırmalarla
Hazine'nin ve belediyelerin zararı bugün gelir arttırıcı gibi görünen değerlerin
kat kat üzerinde olacaktır.
Ahmet ENÖN Marmara Adası Belediye Başkanı
Cumhuriyet
|