reklam

04 Mart 2002 Pazartesi
Ana Sayfa
>
Haberler

Arkeolojik tahribat korkutuyor

Türkiye Arkeolojik Yerleşmeleri Raporuna göre; kültürel emanetlere, arkeolojik kalıntılara yönelik tahribat, yaygın, yoğun ve sürekli. Bir daha ele geçemeyecek ve yerine konamayacak bu emanetler için acil önlemlerin geliştirmesi ve alınması gereği vurgulanıyor. Türkiye’de kültürel emanetler ve arkeolojik kalıntılara yönelik tahribatın, belirli bir bölgeye ya da yapılaşma türüne özgü değil, yaygın, yoğun ve sürekli olduğu saptandı. Çeşitli kişi ve kurumlarca yürütülüp desteklenen Türkiye Arkeolojik Yerleşmeleri (TAY) Projesi kapsamındaki çalışmalar, arkeolojik değerlerin hiç de iç açıcı olmayan tablosunu ortaya koyuyor. 
Tüm arkeolojik buluntu yerlerinin eksiksiz ve ayrıntılı envanterinin çıkarılması ve bu bilginin uluslararası platformda paylaşımını amaçlayan proje kapsamında şimdiye kadar gerçekleştirilen çalışmalar, gelecek açısından bu alanda önemli ve ivedi adımlar atılması gerektiğini gösterdi. TAY Projesi kapsamında önceki yıl Marmara ve Ege bölgelerinde başlatılan arazi çalışmalarını, 2001’de Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri izledi. Bu yıl İç Anadolu Bölgesi’nde yürütülecek olan arazi çalışmaları, 2003’te Karadeniz ve Doğu Anadolu bölgeleri araştırmalarıyla tamamlanacak.

Tahribat dizboyu
TAY Projesi internet web sayfasından derlenen bilgiye göre, araştırmalar, Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde arkeolojik yerleşmelerdeki tahribatın, en az Marmara ve Ege bölgelerindeki kadar ciddi boyutlarda olduğunu ortaya koydu. Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu’da son 20 yılda tahribatın yoğunlaştığı, özellikle de son 10 yıl içinde hızla arttığı ve günümüzde de yoğun olarak devam ettiği anlaşıldı. Tarımsal faaliyetlerin yoğun ve sürekli verdiği tahribat, yaygın olarak gözlendi. Tarım alanlarını genişletmek gibi, yöre halkı tarafından haklı görülen bu tahribat da bilgisizliğin ve bilinçsizliğin yansıması olarak kabul ediliyor. Kentleşme sürecinde ranta dönüşmüş, aceleci ve yoğun yapılanmaların, sonuçları bakımından ağır, yok edici tahribat verdiği, yol yapımı, altyapı çalışmaları gibi etkenlerin tahribatı hızlandırdığı ve boyutlarını artırdığı, bilinçsizce yok edilen ve yerine konulamaz kültür emanetlerinin, ekonomik gelişmelerin doğurduğu etkiler karşında duramadığı görüldü. Tescillenmemiş ya da yapılaşmaya açılmış tescillerin, binlerce yıllık kültür birikiminin yok edilmesine yol açtığı, tescil sonrası tarımsal ve yapılaşma faaliyetlerinin, kaçak kazıların devam etmesi, bazı durumlarda yoğun olarak süregelmesi, yerleşmelerin sürekli gözlem altında tutulması gerektiğini ortaya koyuyor. Höyük, mağara gibi tarih öncesi çağlara ait, görselliği fazla olmayan değerlerin, en az toprak üstü ve daha geç dönem kalıntıları kadar kültürel öneme sahip olduğu gözden kaçırılıyor.

Ne yapılmalı?
Höyük, mağara, buluntu alanları gibi arkeolojik yerleşimlerin nasıl oluştukları konusunda kamuoyu ve konuyla doğrudan ilgisi bulunmayan, ancak tahribata yolaçan resmi kuruluşlar bilgilendirilerek, bu katledici tahribatın engellenmeye çalışılması gerektiği kaydediliyor. Bu konuda açılacak kampanyalarla köylerde, beldelerde yaşayanların bilinçli davranmasının sağlanmasını tavsiye eden TAY Projesi’nin saptamaları şöyle: “Bilinen ve görülür büyülükte kimi höyüklerin tescilli olmadığı tespit edildi. Yerel müzeler ve ilgili kurumlarca henüz tescili yapılmayan yerleşme/buluntu yerlerinin tescil edilmesi konusunda projemiz, mevcut verileri sağlama konusunda hazırdır. Tescil edilmiş kimi yerleşmeler ise korumaya yönelik hiçbir önlem alınmayışından dolayı tahribata açık duruma gelmiş, bazılarının da tescil değeri düşürülerek yapılaşmanın önü açılmış. Kazısı yapılmış yerleşmelerin korunmaması, defineci tahribatını kolaylaştırmaktadır. Yerel halk bölgeyle ilgili bilgilendirilmeye çalışılmalı, özellikle bulduklarını müzelere teslim etmeleri ve işbirliği geliştirmeleri konusunda bilinçlendirilmelidir.”

İşbirliği şart
Kültür, yerel yönetimler, bayındırlık, köy hizmetleri ve tarımla ilgili birimler arasında, kültürel emanetlerin korunmasına ilişkin neredeyse hiç koordinasyon olmadığı hatırlatılarak yol, baraj, su kanalı ve diğer altyapı yatırımları öncesi arkeologlarla işbirliği yapılmasının kaçınılmaz olduğunu ifade ediliyor. Tüm buluntular üzerinde arkeolojik çalışmanın gerçekleştirilmesi ve geniş boyutlarda kültürel emanetleri yok edecek projelerin değiştirilmesi gerektiği, geçmişi bilmeden geleceğe bakmanın mümkün olmadığı, ancak böylesi zengin kültürel birikime sahip çıkanların geleceğini kurabileceği belirtiliyor.
Akşam

 

Mart 2002 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01 02 03
04 05 06 07 08 09 10
11 12 13 14 15 16 17
18 19 20 21 22 23 24
25 26 27 28 29 30 31
diğer aylar için tıklayın

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz