Dağlar Dağlar ve Ormanlar...
Birleşmiş Milletler (BM) 1998'de, 2002 yılını Uluslararası Dağlar Yılı
olarak ilan etmiştir. Karar, Gündem 21 (1992 Rio Çevre ve Kalkınma Konferansı
belgesi) doğrultusunda alınmıştır, dolayısıyla çevre bunalımıyla yakından
ilişkisi bulunmaktadır.
Dağlarda yer alan ekosistemlerin kırılgan olduğu, o nedenle de su üretimi
ve biyolojik çeşitlilik fırsatlarının elden kaçabileceği bilinmektedir.
Dağlarda yürütülmekte olan geleneksel üretim sistemleri de kolayca elden çıkabilecek
yapılardır. Dolayısıyla kültürel zenginliğin ve toplumsal dayanıklılığın
kaybedilmesi tehlikesi de söz konusudur.
Oysa, gelecekte yaşanacağı kesinlik kazanmış görünen su sıkıntısı
dikkatleri dağlara çekmektedir. Gerçekten dağlar yerkürenin ''su şatoları''
dır, ancak, nedense, su ile ilgili sorunlar ele alındığında, depolama,
iletim, dağıtım, sulama teknikleri.. üzerinde yoğunlaşıldığı halde,
suyu üreten ve arz eden dağlarda nelerin yaşandığı ve bizi hangi
olumsuzlukların beklediği pek konu edilmemektedir. Henüz kaybedilmemiş ya da
tahrip olmamış bulunan gen, tür, ekosistem ve süreç zenginliği, kısacası
biyolojik çeşitlilik yanında, dağlarda yaşayan insanların yüzyıllardan,
hatta binyıllardan geçip gelen kültürleri de ilgi odağı haline
getirmektedir dağları. Su sorunu konuşulurken bir kenara konuluyor olması
gibi, kültürün ve sosyoekonomik dengelerin korunması sorunu ele alındığında
da dağlar adeta unutulmaktadır.
Bütün bunlara bağlı olarak, ama nüfus ve gelir artışının da
etkisiyle dağlar; kültür, ekoloji, av, tarih, sağlık.. turizminin ve boş
zaman değerlendiricilerin (rekreasyoncuların) da hedefi ve tutkusu durumuna yükselmektedir.
Kısacası dağlar günümüzde içerdikleri olanaklar ve değerler yoluyla
sanki bir görünmez el gibi, eteklerindekilere, ovadakilere.. iyi yaşam
nitelikleri ve gelir sağlamaktadır. Koşullar yerine getirilirse yakın ve
uzak gelecekte de dağlar yaşam niteliklerini geliştirebilecek büyük bir güç
durumunda olacaktır.
Gelin görün ki, dağları mekân tutmuş toplumlar ile bitki ve hayvan varlığı
tehdit altındadır ve ovadakilerden, onlara sağladıkları bu yaşamsal
desteklerin karşılığını görememektedir. Başka deyişle, ortaya çıkan
olumlu sonuçların adil olarak paylaşılması yaklaşımı yer etmiş değildir.
Dağı ve ovasıyla sistemi bütünlüğüne görme konusunda miyopluk söz
konusudur, dağların işlevleri görmezden gelinmektedir.
Ormanlarımızın ancak dağlarda varlığını koruyabildiği düşünülürse
orman köylerinin ve dağ köylerinin örtüştüğü de ortaya çıkmaktadır.
Belki elli yıldır dağları, ormanları ve insanıyla birlikte sorun yaşayan
ormancılık, orman köylerini, dolayısıyla dağ köylerini kalkındırma düzeni
kuran (Orman Köy İlişkileri Genel Müdürlüğü- Orköy) ilk meslektir. Ne
var ki Orköy'ün desteklendiği söylenemez. Oysa Rio 1992'nin en önemli
sonucu yoksulluğun, doğal kaynakların yıkımında birinci sırada yer aldığıdır.
Yalnızca bir bölge ya da ülke ölçeğinde değil, yerküre ölçeğinde
etkisi olduğu da düşünülürse, dağların olumlu sonuçlarının adil
olarak paylaşılması ve burada yaşayanların kültürlerinin korunması daha
da büyük bir önem kazanmaktadır. Bunun en kısa ifadesi, dağların sürdürülebilir
yönetimidir ve bunda tüm dünyanın çıkarı, karşılığında da sorumluluğu
söz konusudur. Oysa 1992'den bu yana, bu konferansta kararlaştırılan,
finansal ve teknik destek sağlamak üzere etkin bir küresel düzen kurulması
işi savsaklanmaktadır. Bu yetmiyormuş gibi, az gelişmiş ülkeler daha da
yoksullaştırılmış ve bu ülkelere akarsular, denizler ve rüzgârlar
yoluyla kirlilik ihraç edilmiştir. Bir yanda Orköy'ün düşünüldüğü ve
Dünya Dağlar Yılı'nın örgütlendiği; diğer yanda Orköy'ün kaynaklarının
daraltıldığı ve 3. Dünya'nın yoksullaştırıldığı dikkate alındığında,
hem ülke ölçeğinde hem yerküre ölçeğinde ikiyüzlülüğün yaşandığı
da ortaya çıkmaktadır.
Bütün bu olumsuzluklara karşın bir dağlar zengini olan ülkemizde dağların
sürdürülebilir yönetimi doğrultusunda başarılı olunması gerekir. Zira
dağların yıkılan ekosistemlerinin ve dağılan toplumlarının geri kazanımı
belki de hiç mümkün olmayacaktır. Başarısızlık erozyon, sel, susuzluk,
verim düşüşü, göç, kültürel yıkım.. demektir, dağlardaki zenginliğimizin
yitirilmesidir.
Öteden beri bu kırılgan dengenin farkında olan ve dağlık ve ormanlık
alanlarda çalışan bir mesleğin odası, Orman Mühendisleri Odası, 20-22 Eylül
2001'de Altınoluk'ta başta Edremit, Altınoluk ve Zeytinli beldeleri olmak üzere
12 beldenin desteği ile 1. Kazdağları Sempozyumu'nu gerçekleştirmiştir. Çeşitli
alanların akademisyenlerini ve teknisyenlerini, yerel yönetimleri, sivil
toplum örgütlerini ve halkı katarak Kazdağları'nın sahip olduğu değerleri
ortaya çıkarmak, bilinç ve ilgi yaratmak, bilgi boşluklarını ortaya
koymak, darboğazları belirlemek ve geleceği tasarlamak amacıyla düzenlenen
ve baştan sona eksilmeyen ilgi ile süren, son derece yararlı ve heyecan yüklü
bir etkinlik yaşanmış bulunmaktadır. Yerel yönetimlerin katkıları ve
sempozyum süresince dile getirdikleri çağdaş ilkeler ve öneriler gelecek için
ümitli olmak gerektiğini göstermiştir.
Ve açıkça görülmüştür ki yüzde yetmişi ormanlarla kaplı olan ve
bir milli parkı da içeren Kazdağları kütlesi, yeryüzünde pek az dağa
nasip olan olağanüstü nitelikte ve çeşitlilikte değere, etkinliğe ve
dolayısıyla olanağa sahiptir. Ancak karşı karşıya olduğu tehlikeler de
bir o kadar büyüktür. Hem ülke için hem yerküre için örnek olabilecek
bir öncü çalışmanın Kazdağları 'nda ortaya konulması da önem kazanmış
durumdadır. Orman Mühendisleri Odası'nın 2002'de dağlarımızla ilgili yeni
bilimsel ve teknik etkinliklere hazırlandığı bilinmektedir.
Sonuç: Görebildiğimiz kadarıyla Kazdağları 'nı, ekonomisi, ekolojisi,
sosyokültürel yapısı ile tehdit eden en önemli içsel nedenler, yerleşimlerin
genişlemesi, su dengesinin bozulması, kırsal gelirlerin azalması ve bunların
kaynağında yer alan eşgüdüm ve plan eksikliği olarak dile getirilebilir.
Başlıca dışsal tehdit kaynakları ise şu ''sabıkalı'' küreselleşmenin
etkileri ve ''sınır aşan kirlenmeler'' olarak örneklendirilebilir.
Bu sıkıntıları aşmak üzere, kurumlararası eşgüdümü zorunlu hale
getiren, yani bağlayıcılığı olan bir eşgüdüm mekanizmasının kamu yönetim
hukukuna kazandırılması, Kazdağları yönetim erkinin oluşturulması ve
Kazdağları yönetim planının ve buna bağlı olarak arazi ve etkinlikler
planının yapılması gerekmektedir.
Kazdağları 'nın görkemini Zeytinli Belediye Başkanı 'nın şu sözleri
özetleyebilir: Kazdağları yerleşilecek değil ziyaret edilecek bir değerdir.
llık olan 130 kavran ağacını
kurtarmanın yollarını arıyoruz.” dedi.
Cumhuriyet - Dr. Uçkun GERAY İst. Üniversitesi
Orman Fak.
|