reklam

1 Nisan 2002 Pazartesi
Ana Sayfa
>
Haberler

Bir müzeyi 'yaşatabilmek'

Bir müzeyi 'yaşatabilmek'MSÜ Resim ve Heykel Müzesi'nin durumu, sanat ortamını da kaygılandırıyor. Eleştirmen ve galericilere göre 'müzenin özerkleşmesi ve toplumsal destekle mekânın yenilenmesi şart'

Koleksiyonunun pek azını sergileyebilen MSÜ İstanbul Resim ve Heykel müzesinin geleceği üzerine görüşlerine başvurduğumuz sanatçı, akademisyen, eleştirmen ve galeri sahipleri, müzenin özerkleşmesinden, binanın kurtarılmasına kadar uzanan 'çözüm önerilerini' büyüteç altına aldılar.
Sanat camiası kadar sanatseverlerin de müzeyi sahiplenmesi gerektiğini söyleyen bu isimlere göre, müzenin yaşayan bir mekân haline gelmesi için konusunda uluslararası deneyime sahip kimselerin görev yapmaları ve kaynakların verimlilikle değerlendirilmesi şart.
Ahu Antmen (Sanat tarihçisi): Bu müzeyle ilgili benim önerim, onu rahat bırakmak ve hatta bütün turist kitapçıklarından filan da silmek. Türkiye'nin görsel birikime olan saygısızlığını sergilemenin ne faydası var? Müzenin birden yok olması, müze müdürünün, müze görevlilerinin ve birkaç sanatseverin dışında kimsenin dikkatini çekmeyecektir. Zaten bu müze ve müzenin temsil ettiği değerlerin Türkiye için bir anlamı kalmış olsaydı, müzenin sorumlusu olan kurumlar herhalde bu kadar duyarsız olmazdı; ayrıca sanat ortamı da yeni müze arayışlarının yanında bu müze için de daha yoğun gönüllü çabalar gösterirdi.
Ali Akay (Sosyolog): Resim ve Heykel Müzesi, uzun yıllardır atıl bir konumda bağlı durmakta. Bunun güncelleştirilmesi için belki de bir yandan bakanlıktan, bir yandan da özel kuruluşlardan gelecek bir destekle geçmiş resim ve heykel tarihimizin ne olduğunu gösteren sergiler düzenlemek gerekir diye düşünüyorum. Bu şekilde, elde ne olduğu da gözükecektir. Tabii binanın tarihi eser olması başka düşündürücü bir mesele. Bu nedenle belki de müze için başka bir yerde yeni bir modern binanın da yapılması uygun olacaktır.
Amelie Edgü (Galeri yöneticisi): Bu müze, Türkiye'deki en güzel müzelerden biri olabilir. Çünkü bina ve yer olağanüstü. Ama bu para ister. Rektör Alptekin, bana Orhan Peker sergisini hazırladığımız sırada 'para bulunduğunu' söylemişti. Acil olarak bir restorasyon yapmak lazım. Şimdilik oraya müze denemez. Periyodik, temalı sergiler yapılması gerekiyor. Sergilenen eser sayısından çok, hangi eserlerin hangi mantıkla sergilendiği önemlidir.
Levent Çalıkoğlu (Eleştirmen): Öyle görünüyor ki tünelin sonuna gelmiş durumdayız. 17 Ağustos depreminden sonra kapılarını izleyicisine iyice kapatan müze, artık en kısa sürede bu binadan kurtulmalı. Şaka değil, Türkiye'nin en köklü koleksiyonundan söz ediyoruz. Dışarıya karşı ketum bir yapılaşma ve yönetim anlayışı sergileyen müze, üzerinde oturduğu bu hazinenin farkında değil. Bu müze ancak tüm sanat kamuoyunun vicdan muhasebesine dönüştürüldüğü takdirde kurtarılabilir.
Hüsamettin Koçan (Ressam): Orada kültür devriminin kanıtları var. Eserlerin yalnızca saklanması, onların insandan uzak tutulması anlamına da gelir. Devletin bütçesinde müzeye pay, ardından MSÜ' nün verimli kaynak aktarımı ve açık toplumsal katkının sağlanması lüzumludur. Bir kampanya da yapılabilir. Bina takviye edilmezse belleğimizi kaybedebiliriz.
Murat Pilevneli (Galeri yöneticisi): Elimizdeki bu hazine göz göre çürümeye yüz tutuyor. Yıllar boyunca sanata karşı ilginin azlığından bahsedilir. Nasıl artsın ki? Ben bu işin içinde olduğum halde, hayatımda canlı olarak Türk modern ve çağdaş sanatının tüm kuşaklarının yan yana olduğu, resmin, heykelin, fotoğrafın ve enstalasyonun bir arada bulunduğu bir kurgulama görmedim ki, başkası görsün?
Hasan Bülent Kahraman (Yazar): İstanbul Resim ve Heykel Müzesi tam bir trajedidir. Çünkü, teknik, işletme, koleksiyon, depolama, sunuş ve kapasite sorunları bir yana, müzenin kendisi bir kavram ve model olarak tam bir iflası 'temsil eder'. Bunun başlıca nedeni de o müzenin içerdiği koleksiyonun nasıl sunulacağını bilemeyişimiz. Müze, bağımsız, kendi ayakları üzerinde duran, özyönetime sahip, canlı bir organizma olmalı. Bu müze, sadece kendisi ölmekte olan bir kurum değil, ilgili olduğu alanı da öldüren karanlık bir dehlizdir.
Yahşi Baraz (Galeri yöneticisi): Bu müze MSÜ'den ayrılmalıdır. Devletin müze bütçesine özel tahsisat ayırması gerekirken, üniversiteye gönderilen tahsisat öncelikle üniversitenin gereksinimlerine ayrılıyor. Sonuçta bitiyor. Bina çürüyor. Eserler korunamıyor, koleksiyon geliştirilemiyor. Eserlerin ivedilikle bu rutubetli binadan çıkarılarak son teknoloji olanakları ile restore edilip korunması gerekiyor.
Haldun Dostoğlu (Galeri yöneticisi): Köhne bir depodan öteye geçemeyen ve olabilecek bir depremde ülke sanat tarihini enkaz altında bırakma cesaretini gösterebilen müze, ne yazık ki MSÜ'nün yönetiminde, Milli Saraylar dairesinin mülkiyetindedir. Kanımca bina ve koleksiyonun özerk bir yönetimin denetimine devri en doğru olanıdır. Ülkemizde bunu yapabilecek sermaye, tasarımları yapabilecek yetenekli mimarlar ve koleksiyonu yönetebilecek çağdaş donanımda insanlar da var.
Zeynep Rona (Sanat tarihçisi): Koleksiyonun yeni bir mekânda barındırılması, kolay, ve sağlıklı olacaktır. Müze koşulları ve güvenliğinin eksiksiz sağlandığı yeni mekâna geçilirken yapıtların bakımlarının yapılması, envanterlerinin yenilenmesi ve etkinliklerin çağdaş müzecilik anlayışı içinde planlanarak Resim ve Heykel Müzesi'nin bir 'depo' olmaktan kurtarılıp 'yaşayan' bir mekâna dönüştürülmesi gerekir.
Radikal

 

Mart 2002 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01 02 03
04 05 06 07 08 09 10
11 12 13 14 15 16 17
18 19 20 21 22 23 24
25 26 27 28 29 30 31
diğer aylar için tıklayın

Haydar Karabey 2 Nisan Salı günü  Diyalog bölümümüze konuk oldu.

Haydar Karabey hakkında daha fazla bilgi edinmek için buraya, yapılan Diyalog'u okumak  için  buraya tıklayın...

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz