Bir müzeyi 'yaşatabilmek'
MSÜ
Resim ve Heykel Müzesi'nin durumu, sanat ortamını da kaygılandırıyor. Eleştirmen
ve galericilere göre 'müzenin özerkleşmesi ve toplumsal destekle mekânın
yenilenmesi şart'
Koleksiyonunun pek azını sergileyebilen MSÜ İstanbul Resim ve Heykel müzesinin
geleceği üzerine görüşlerine başvurduğumuz sanatçı, akademisyen, eleştirmen
ve galeri sahipleri, müzenin özerkleşmesinden, binanın kurtarılmasına
kadar uzanan 'çözüm önerilerini' büyüteç altına aldılar.
Sanat camiası kadar sanatseverlerin de müzeyi sahiplenmesi gerektiğini söyleyen
bu isimlere göre, müzenin yaşayan bir mekân haline gelmesi için konusunda
uluslararası deneyime sahip kimselerin görev yapmaları ve kaynakların
verimlilikle değerlendirilmesi şart.
Ahu Antmen (Sanat tarihçisi): Bu müzeyle ilgili benim önerim, onu
rahat bırakmak ve hatta bütün turist kitapçıklarından filan da silmek. Türkiye'nin
görsel birikime olan saygısızlığını sergilemenin ne faydası var? Müzenin
birden yok olması, müze müdürünün, müze görevlilerinin ve birkaç
sanatseverin dışında kimsenin dikkatini çekmeyecektir. Zaten bu müze ve müzenin
temsil ettiği değerlerin Türkiye için bir anlamı kalmış olsaydı, müzenin
sorumlusu olan kurumlar herhalde bu kadar duyarsız olmazdı; ayrıca sanat
ortamı da yeni müze arayışlarının yanında bu müze için de daha yoğun gönüllü
çabalar gösterirdi.
Ali Akay (Sosyolog): Resim ve Heykel Müzesi, uzun yıllardır atıl bir
konumda bağlı durmakta. Bunun güncelleştirilmesi için belki de bir yandan
bakanlıktan, bir yandan da özel kuruluşlardan gelecek bir destekle geçmiş
resim ve heykel tarihimizin ne olduğunu gösteren sergiler düzenlemek gerekir
diye düşünüyorum. Bu şekilde, elde ne olduğu da gözükecektir. Tabii
binanın tarihi eser olması başka düşündürücü bir mesele. Bu nedenle
belki de müze için başka bir yerde yeni bir modern binanın da yapılması
uygun olacaktır.
Amelie Edgü (Galeri yöneticisi): Bu müze, Türkiye'deki en güzel müzelerden
biri olabilir. Çünkü bina ve yer olağanüstü. Ama bu para ister. Rektör
Alptekin, bana Orhan Peker sergisini hazırladığımız sırada 'para bulunduğunu'
söylemişti. Acil olarak bir restorasyon yapmak lazım. Şimdilik oraya müze
denemez. Periyodik, temalı sergiler yapılması gerekiyor. Sergilenen eser sayısından
çok, hangi eserlerin hangi mantıkla sergilendiği önemlidir.
Levent Çalıkoğlu (Eleştirmen): Öyle görünüyor ki tünelin sonuna
gelmiş durumdayız. 17 Ağustos depreminden sonra kapılarını izleyicisine
iyice kapatan müze, artık en kısa sürede bu binadan kurtulmalı. Şaka değil,
Türkiye'nin en köklü koleksiyonundan söz ediyoruz. Dışarıya karşı ketum
bir yapılaşma ve yönetim anlayışı sergileyen müze, üzerinde oturduğu bu
hazinenin farkında değil. Bu müze ancak tüm sanat kamuoyunun vicdan
muhasebesine dönüştürüldüğü takdirde kurtarılabilir.
Hüsamettin Koçan (Ressam): Orada kültür devriminin kanıtları var.
Eserlerin yalnızca saklanması, onların insandan uzak tutulması anlamına da
gelir. Devletin bütçesinde müzeye pay, ardından MSÜ' nün verimli kaynak
aktarımı ve açık toplumsal katkının sağlanması lüzumludur. Bir kampanya
da yapılabilir. Bina takviye edilmezse belleğimizi kaybedebiliriz.
Murat Pilevneli (Galeri yöneticisi): Elimizdeki bu hazine göz göre
çürümeye yüz tutuyor. Yıllar boyunca sanata karşı ilginin azlığından
bahsedilir. Nasıl artsın ki? Ben bu işin içinde olduğum halde, hayatımda
canlı olarak Türk modern ve çağdaş sanatının tüm kuşaklarının yan
yana olduğu, resmin, heykelin, fotoğrafın ve enstalasyonun bir arada bulunduğu
bir kurgulama görmedim ki, başkası görsün?
Hasan Bülent Kahraman (Yazar): İstanbul Resim ve Heykel Müzesi tam bir
trajedidir. Çünkü, teknik, işletme, koleksiyon, depolama, sunuş ve kapasite
sorunları bir yana, müzenin kendisi bir kavram ve model olarak tam bir iflası
'temsil eder'. Bunun başlıca nedeni de o müzenin içerdiği koleksiyonun nasıl
sunulacağını bilemeyişimiz. Müze, bağımsız, kendi ayakları üzerinde
duran, özyönetime sahip, canlı bir organizma olmalı. Bu müze, sadece
kendisi ölmekte olan bir kurum değil, ilgili olduğu alanı da öldüren
karanlık bir dehlizdir.
Yahşi Baraz (Galeri yöneticisi): Bu müze MSÜ'den ayrılmalıdır.
Devletin müze bütçesine özel tahsisat ayırması gerekirken, üniversiteye gönderilen
tahsisat öncelikle üniversitenin gereksinimlerine ayrılıyor. Sonuçta
bitiyor. Bina çürüyor. Eserler korunamıyor, koleksiyon geliştirilemiyor.
Eserlerin ivedilikle bu rutubetli binadan çıkarılarak son teknoloji olanakları
ile restore edilip korunması gerekiyor.
Haldun Dostoğlu (Galeri yöneticisi): Köhne bir depodan öteye geçemeyen
ve olabilecek bir depremde ülke sanat tarihini enkaz altında bırakma
cesaretini gösterebilen müze, ne yazık ki MSÜ'nün yönetiminde, Milli
Saraylar dairesinin mülkiyetindedir. Kanımca bina ve koleksiyonun özerk bir yönetimin
denetimine devri en doğru olanıdır. Ülkemizde bunu yapabilecek sermaye,
tasarımları yapabilecek yetenekli mimarlar ve koleksiyonu yönetebilecek çağdaş
donanımda insanlar da var.
Zeynep Rona (Sanat tarihçisi): Koleksiyonun yeni bir mekânda barındırılması,
kolay, ve sağlıklı olacaktır. Müze koşulları ve güvenliğinin eksiksiz
sağlandığı yeni mekâna geçilirken yapıtların bakımlarının yapılması,
envanterlerinin yenilenmesi ve etkinliklerin çağdaş müzecilik anlayışı içinde
planlanarak Resim ve Heykel Müzesi'nin bir 'depo' olmaktan kurtarılıp 'yaşayan'
bir mekâna dönüştürülmesi gerekir.
Radikal
|