reklam

11 Mayıs 2002 Cumartesi
Ana Sayfa
>
Haberler

İmar ekonomisi

1959 yılının yazında, Hollandalı hocalarımızın girişimleri sayesinde, ODTÜ öğrencileri olarak Hollanda'ya gitmiştik. Pek çok resmi kuruluş, bizi kabul etti ve Hollanda'daki kurumların işleyişi hakkında bilgiler verdi.

Bunlardan biri de Roterdam Belediyesi İmar Müdürlüğü idi. Tek gözünü harpte kaybetmiş uzun boylu bir zat Roterdam'ın imarı hakkında bize şunları söylemişti. Liman olduğu için, İkinci Dünya Savaşı sırasında en çok hasar gören Hollanda şehri Roterdam'mış. Roterdam, eskiden dar sokakların iki yanına inşa edilmiş dar cepheli evlerden kuruluymuş. Harpte pek çok mahalle topyekûn yıkılınca, şehrin yeni imar planını hazırlarken, eski düzenden vazgeçip, bu bölgelere ‘‘az sayıda yüksek bina’’ inşa etme kararı almışlar. Bataklık bir zemini olan Roterdam'da, daha önceleri yüksek bina da yapılamıyormuş. Ancak sonraları, yüksek binaları ‘‘yüzer temel’’ (floating foundation) üzerine oturtma tekniğini geliştirmişler. Bu suretle, meselenin bu yönü de çözülmüş. Pek tabii yüksek binalar, eski küçük evlere göre çok büyük taban alana sahip olmak mecburiyetinde. Yüksek bina inşa etmekten üç amaç gütmüşler. 1. Eski müstakil ev sahiplerine, daha önce sahip oldukları konut büyüklüğünde yeni bir konut vermek. 2. Yüksek yeni bina inşaatını finanse etmik için, müteahhidin serbestçe satabileceği ilave konutlar ve dükkánlar meydana getirmek. 3. Yolları genişletmek, otoparklar ve yeşil alanlar aratmak.

* * *

Ben bunları dinleyince hemen aklıma bizim ülkeye mahsus hınzır bir soru geldi. Peki dedim, bu yeni binaları, otoparkları, yeşil alanları ve genişleyen yolları kimlerin arsası üzerine inşa ettiniz? Bu kişiler ‘‘Arkadaş, ben arsamı vermem, belediye bana müstakil imar durumu versin, vermiyorsa bırakın benim için manevi değeri yüksek olan evimi tamir edip içinde oturayım, beni mağdur etmeyin’’ diye diretmedi mi? Halkın sesini gürleştiren gazeteciler ve muhalif politikacılar, ‘‘Bu yapılanlar haksızlıktır, adamın köşebaşı evini alıp, yerine sekizinci katta bir daire vermek vicdana sığar mı?’’ diye yaygara koparmadılar mı? diye sordum. Beklentim, ‘‘Biz bu işler için bir kanun çıkardık, vatandaşı bu yeni düzene uymaya mecbur ettik’’ cevabını almak. Çünkü, böylesi projelerin başka türlü hayata geçirilebileceğini benim aklım havsalam almıyor. Tek gözlü müdür, ‘‘Hayır hiçbir zorlayıcı kanun çıkartmadık; biz, insanları bu yeni imar düzeninin kendilerine ve topluma daha yararlı olduğuna ikna ettik, zaten eski evleri sobalı ve konforsuzdu; onlara kaloriferli ve konforlu daireler verdik’’ dedi.

* * *

Bu hikáyeyi anlatmama sebep, ‘‘Deprem zararları nasıl azaltılır?’’ konusunda İTÜ önderliğinde bu hafta İstanbul'da toplanan bir kongre. Radyoda kongre hakkında bilgi veren profesör, gecekondu (veya gündüzkondu) bölgelerinde, depreme dayanıksız olarak inşa edilmiş az katlı binaları yıkıp, yerlerine depreme dayanıklı çok katlı blok apartmanlar yapılmasıyla, çok hayatın kurtulabileceğini söyledi. Ayrıca, Roterdam Belediyesi imar müdürünün 43 yıl önce verdiği izahatın aynını verdi. Tecrübesi artmış ben, bunu Türkiye'de yapmaya artık kanun bile yetmez diye söylendim.

SON SÖZ: İstismar edilen mülkiyet hakkı, korunmaya layık değildir.
Hürriyet

 

Mayıs 2002 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01 02 03 04 05
06 07 08 09 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30
diğer aylar için tıklayın

Şevki Pekin 14 Mayıs Salı günü  Diyalog bölümümüze konuk olacak...

 

Şevki Pekin hakkında daha fazla bilgi edinmek için buraya, Diyalog'a katılmak için  buraya tıklayın...

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz