İtinayla tarih pazarlanır
Topkapı Sarayı'nın kapısından otobüs geçiren, Zeus Tapınağı'nın
bekçisine bilet fiyatından başka bilgi vermeyen, İstanbul'da kentin en eski
anıtına el ilanı yapıştıran Türkiye, bir gün yargılanacak gibi gözüküyor
Osmanlılar çok ileri görüşlüymüş. Zamanında Topkapı Sarayı'nı
yaparken, bir gün buraya Japonya'dan, Amerika'dan, Avrupa'dan turistler gelir
de otobüsleriyle içeri dalmalarına göz yumulur düşüncesiyle sarayın kapılarının
genişliklerini bile onların rahatını düşünerek yaptırtmışlar.
Padişah ve sülalesini yurttan kovup onların saraylarının tahrip olmasına göz
yuman, sonraları da buraları depo falan olarak kullanan Cumhuriyetçiler, önceleri
bu ileri görüşlülüğün farkına varmamışlar. Ama bir bakmışlar ki bu
vatan hainlerinin geçmişiyle turistler, konuk olarak gelen yabancı devlet
adamları, hatta özendiğimiz Hollywood film yıldızları bile pek bir
ilgileniyor. Bu işten para da kazanılabilir. Böylece artık gençlik günlerini
geride bırakmış, asi bir delikanlı gibi her fırsatta isyan ettiği babasını
kötüleme döneminden çıkmış olan Cumhuriyet, Osmanlı geçmişini bu sefer
de abartarak kucaklayıp, hem giderek geri kalmışlığından duyduğu moral
çöküntüyü bertaraf etmeye çalışmış hem de bu işten kazanç sağlamanın,
ülkenin reklamını yapmanın yollarını aramış.
Tarihe sahip çıkmak adına geçmiş pazarlanıyor. Yoksa en azından arşivler
tarihçilerin kullanımına açılırdı.
Saray bahçesi otel oldu
Hadi Dolmabahçe Sarayı'nın bahçesini satıp otel yaptırttınız. Topkapı
Sarayı'nın bir zamanlar destursuz geçilmeyen ve her ne hikmetse bugün
askerlerin birçok yerde yaptığı gibi anlamsız bir nöbet tuttuğu görkemli
kapılarından otobüslerin egzoz saça saça girmesi ayıbından kurtulmak için
de mi Cumhurbaşkanı'nın müdahalesi gerek? Yoksa müze müdürlerinin, kültür
bakanlarının, Osmanlı mirasından özel koleksiyonlar düzen yeni burjuvaların
kullandıkları kapılar başka yerlere mi açılıyor?
Yunanistan, emperyalistler Londra'da, Paris'te, Berlin'de müzelerinde
sergiledikleri kültür mirasımızı iade etmeli diye uluslararası toplantılarda,
UNESCO düzeyinde çeşitli girişimlerde bulunuyor. Türkiye de bu
topraklardaki uygarlıklardan kalma geçmişinin takipçisi. Devlet bu konu için
para bile ayırmış. Yurtdışında müzayedelere gönderilip buralardan gitme
tarihi eserleri yeniden satın alıyoruz.
Tarihi satın almak başka, onu tanımak başka. Bir söz vardır "Her şeyin
fiyatını bilir ama hiçbir şeyin değerinden anlamaz" diye. Bizler de o
konumdayız. Bu ülkede tanrılaştırılan Mustafa Kemal Atatürk dışında
her şeye fiyat biçiliyor.
Ege'deyiz. Asfalttan ayrıldıktan sonra kısacık bir toprak yolun sonunda karşınıza
devasa bir Zeus Tapınağı çıkıyor. Önce Karyalıların bir tanrısına
adanmış,
İyonyalılar gelince yeni tanrılarıyla tanışmış, Persler, İskender,
Roma, Bizans... Yanımda getirdiğim kitaplar sayfalarca anlatıyor burasını.
Harabenin bekçisi dert yanıyor. Yaşar Kemal'in kahramanlarından da tanıdığımız
sezgisel bilgi ve sevgiyle, kuşaklardan aktarma sözlerle kucaklıyor yöresinin
binlerce yıllık kitapsız tarihini. Türkiye'nin yurtdışında reklamı için
servet döken devletin Zeus Tapınağı'nın bekçisine ulaştırdığı tek bir
kelimelik bilgi bile yok. Biletleri kaça satacağı dışında.
Harika otomobiller
Gene Ege'deyiz. Bu sefer antik dünyanın yedi harikasından birisi olarak
bilinen Halikarnas Mozolesi'nin bir zamanlar bulunduğu yerde. Heykeller çoktan
Londra'daki Britanya Müzesi'nin rehberlerinin
turlarda anlattığına göre 'heykel sevmeyen Müslüman Türklerden kurtarılmış'.
Ama geride de gene heyecan verici bir kalıntı kalmış paslanmaya yüz tutmuş
tel örgülerle çevrili Kültür Bakanlığı'nın denetimindeki mekânda. Bekçiler
gene bilgisiz ama çok sevdikleri otomobillerini, sıcaktan da rengi solmasın
diye branda beziyle örtüp, dünyanın yedi harikasından birinin orta yerine
bir güzelce yerleştirmişler.
Son olarak da gene İstanbul'dayız. Yer Çemberlitaş. Padişah Yavuz Sultan
Selim'in ganimet diye Mısır'dan söküp getirdiği, bir kısmı da yolda kırılan,
bugün Sultanahmet Meydanı'nda duran taşını saymazsak bu kentin kuruluşundan
bu yana en eski kalıntısı. Birbirimize hepsi birbirinden anlamsız
vesilelerle plaket vermeye alışkın bizler buranın tarihini açıklayıcı
bir cümlelik bir levha koymayı bile düşenememişiz. Ama bu, orada öylesine
boş boş duran taştan yararlanmamızı da engellemiyor. 'Overlokçu aranıyor',
'İngilizce ders verilir', 'Bekâra kiralık oda' gibi üstüne ihtiyaca göre
çeşit çeşit kâğıt parçaları yapıştırılıyor
Merak ediyorum; insan haklarını ihlal ediyor diye Avrupa'da dava üstüne dava
kaybedip yüklü tazminatlar ödeyerek dünya tarafından ayıplanan bizler, üstüne
konduğumuz kültür mirasımıza takındığımız barbarca tavrımızdan ötürü
de bir gün yargılanır mıyız diye?
Radikal
|