reklam

03 Haziran 2002 Pazartesi
Ana Sayfa
>
Haberler

İtinayla tarih pazarlanır

Topkapı Sarayı'nın kapısından otobüs geçiren, Zeus Tapınağı'nın bekçisine bilet fiyatından başka bilgi vermeyen, İstanbul'da kentin en eski anıtına el ilanı yapıştıran Türkiye, bir gün yargılanacak gibi gözüküyor

Osmanlılar çok ileri görüşlüymüş. Zamanında Topkapı Sarayı'nı yaparken, bir gün buraya Japonya'dan, Amerika'dan, Avrupa'dan turistler gelir de otobüsleriyle içeri dalmalarına göz yumulur düşüncesiyle sarayın kapılarının genişliklerini bile onların rahatını düşünerek yaptırtmışlar.
Padişah ve sülalesini yurttan kovup onların saraylarının tahrip olmasına göz yuman, sonraları da buraları depo falan olarak kullanan Cumhuriyetçiler, önceleri bu ileri görüşlülüğün farkına varmamışlar. Ama bir bakmışlar ki bu vatan hainlerinin geçmişiyle turistler, konuk olarak gelen yabancı devlet adamları, hatta özendiğimiz Hollywood film yıldızları bile pek bir ilgileniyor. Bu işten para da kazanılabilir. Böylece artık gençlik günlerini geride bırakmış, asi bir delikanlı gibi her fırsatta isyan ettiği babasını kötüleme döneminden çıkmış olan Cumhuriyet, Osmanlı geçmişini bu sefer de abartarak kucaklayıp, hem giderek geri kalmışlığından duyduğu moral çöküntüyü bertaraf etmeye çalışmış hem de bu işten kazanç sağlamanın, ülkenin reklamını yapmanın yollarını aramış.
Tarihe sahip çıkmak adına geçmiş pazarlanıyor. Yoksa en azından arşivler tarihçilerin kullanımına açılırdı.

Saray bahçesi otel oldu
Hadi Dolmabahçe Sarayı'nın bahçesini satıp otel yaptırttınız. Topkapı Sarayı'nın bir zamanlar destursuz geçilmeyen ve her ne hikmetse bugün askerlerin birçok yerde yaptığı gibi anlamsız bir nöbet tuttuğu görkemli kapılarından otobüslerin egzoz saça saça girmesi ayıbından kurtulmak için de mi Cumhurbaşkanı'nın müdahalesi gerek? Yoksa müze müdürlerinin, kültür bakanlarının, Osmanlı mirasından özel koleksiyonlar düzen yeni burjuvaların kullandıkları kapılar başka yerlere mi açılıyor?
Yunanistan, emperyalistler Londra'da, Paris'te, Berlin'de müzelerinde sergiledikleri kültür mirasımızı iade etmeli diye uluslararası toplantılarda, UNESCO düzeyinde çeşitli girişimlerde bulunuyor. Türkiye de bu topraklardaki uygarlıklardan kalma geçmişinin takipçisi. Devlet bu konu için para bile ayırmış. Yurtdışında müzayedelere gönderilip buralardan gitme tarihi eserleri yeniden satın alıyoruz.
Tarihi satın almak başka, onu tanımak başka. Bir söz vardır "Her şeyin fiyatını bilir ama hiçbir şeyin değerinden anlamaz" diye. Bizler de o konumdayız. Bu ülkede tanrılaştırılan Mustafa Kemal Atatürk dışında her şeye fiyat biçiliyor.
Ege'deyiz. Asfalttan ayrıldıktan sonra kısacık bir toprak yolun sonunda karşınıza devasa bir Zeus Tapınağı çıkıyor. Önce Karyalıların bir tanrısına adanmış,
İyonyalılar gelince yeni tanrılarıyla tanışmış, Persler, İskender, Roma, Bizans... Yanımda getirdiğim kitaplar sayfalarca anlatıyor burasını. Harabenin bekçisi dert yanıyor. Yaşar Kemal'in kahramanlarından da tanıdığımız sezgisel bilgi ve sevgiyle, kuşaklardan aktarma sözlerle kucaklıyor yöresinin binlerce yıllık kitapsız tarihini. Türkiye'nin yurtdışında reklamı için servet döken devletin Zeus Tapınağı'nın bekçisine ulaştırdığı tek bir kelimelik bilgi bile yok. Biletleri kaça satacağı dışında.

Harika otomobiller
Gene Ege'deyiz. Bu sefer antik dünyanın yedi harikasından birisi olarak bilinen Halikarnas Mozolesi'nin bir zamanlar bulunduğu yerde. Heykeller çoktan Londra'daki Britanya Müzesi'nin rehberlerinin
turlarda anlattığına göre 'heykel sevmeyen Müslüman Türklerden kurtarılmış'. Ama geride de gene heyecan verici bir kalıntı kalmış paslanmaya yüz tutmuş tel örgülerle çevrili Kültür Bakanlığı'nın denetimindeki mekânda. Bekçiler gene bilgisiz ama çok sevdikleri otomobillerini, sıcaktan da rengi solmasın diye branda beziyle örtüp, dünyanın yedi harikasından birinin orta yerine bir güzelce yerleştirmişler.
Son olarak da gene İstanbul'dayız. Yer Çemberlitaş. Padişah Yavuz Sultan Selim'in ganimet diye Mısır'dan söküp getirdiği, bir kısmı da yolda kırılan, bugün Sultanahmet Meydanı'nda duran taşını saymazsak bu kentin kuruluşundan bu yana en eski kalıntısı. Birbirimize hepsi birbirinden anlamsız vesilelerle plaket vermeye alışkın bizler buranın tarihini açıklayıcı bir cümlelik bir levha koymayı bile düşenememişiz. Ama bu, orada öylesine boş boş duran taştan yararlanmamızı da engellemiyor. 'Overlokçu aranıyor', 'İngilizce ders verilir', 'Bekâra kiralık oda' gibi üstüne ihtiyaca göre çeşit çeşit kâğıt parçaları yapıştırılıyor
Merak ediyorum; insan haklarını ihlal ediyor diye Avrupa'da dava üstüne dava kaybedip yüklü tazminatlar ödeyerek dünya tarafından ayıplanan bizler, üstüne konduğumuz kültür mirasımıza takındığımız barbarca tavrımızdan ötürü de bir gün yargılanır mıyız diye?
Radikal

 

Haziran 2002 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01 02
03 04 05 06 07 08 09
10 11 12 13 14 15 16
17 18 19 20 21 22 23
24 25 26 27 28 29 30
diğer aylar için tıklayın

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz