Avrupa yolu, Beşiktaş
çarşısından geçer...
Sanıyoruz ki, şunları yaparsak, Avrupalı
hemen kapıyı açacak; buyur edecek...
Avrupalı olmanın bin şartı var, öyle idamı kaldırdım, Kürtçe yayına
izin verdim, Kıbrıs’ın da eti sizin kemiği benim diyerek Avrupalı olacağız
diyorsanız avuçlarınızı yalarsınız...
Öyle "Avrupa’nın yolu Diyarbakır’dan geçer" demekle de Avrupalı
olunmaz.
Peki Avrupalı nasıl olunacak?
Bu trafikle, bu şehircilikle, bu kaçak inşaatla, bu pislikle, sokaklarda çöp
karıştıran insanlarla, milyonlarca işsizle Avrupalı olunmaz, Avrupalı seni
almaz...
Bazıları sanıyorlar ki, Avrupalı olduk mu,
hemen "Euro"’lar yağacak, sınır kapıları açılacak, herkese iş,
herkese aş, hem de bir anda...
Ba hayalden vazgeçin!
En büyük şehrinin, en büyük çarşılarından
birini altı aydan beri savaşta bombalanmış hale getirip, öyle bırakan bir
kafayı Avrupa içeri sokmaz.
Evet, Beşiktaş çarşısı altı aydan beri, bombardıman edilmiş halde
duruyor. Her gün oradan binlerce insan geçiyor, binlerce insan alışveriş
ediyor, yüzlerce esnaf dükkan açıp kapıyor, gidin hallerini görün, kışın
çamur deryası yazın toz fırtınası...
Başlangıça kimse itiraz edemezdi, Beşiktaş’ın,
bin yıllık lağım boruları değiştirilecekti, buna kim itiraz edebilirdi
ki!
Bütün çarşı kazıldı, koca koca borular döşendi, herkes burnundan solusa
da katlandı...
Sonra kazılan yerler kapatıldı, herkes, tam
rahatladık, derken kazı tekrar başladı, bu defa telefon kablosu döşeniyordu,
o bitecek arkadan doğalgaz gelecek, arkadan da aklınıza ne gelirse...
Neden, hepsi bir arada olmuyor?
Çünkü her işin müteahhit firması ayrı, herkes kendisine göre kazıyor.
Bir de levha var:
"Verdiğimiz rahatsızlıktan dolayı özür dileriz!"
O çamura bulanmış, toza boğulmuş insan, bunu okuyunca "Özrün başında
paralansın!" demez de ne der?
Haaa bir levha daha var, şehrin her yerine asıyorlar:
"Büyükşehir Belediyesi çalışıyor!"
Gidin de, çalışmayı Beşiktaş çarşısında görün...
Avrupa’nın yolu, sadece Diyarbakır’dan değil, Beşiktaş’tan da geçer.
Hani, mahallenin azgın delikanlısına, büyükleri nasihat edermiş:
"Sen bu kafayla gidersen askere
Zor alırsın tezkere!"
Biraz değiştirelim:
"Sen gidersen, bu kafayla
Zor girersin Avrupa’ya!"
Hürriyet - Hasan Pulur
|