Çirkinlikler keşke
boyayla kapanabilse
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ali Müfit Gürtuna, dün
Fatih'te, Evimiz İstanbul Kadar Güzel projesini başlatmış.
Ardından da projenin, ‘‘fırçayı alıp, binaları boyamaktan ibaret olmadığını’’
sözlerine eklemiş.
İyi de etmiş, böylece göstermelik bir iş yapmadıklarını anlatmak istemiş.
Kentlerin tarihi dokusunu korumadıkça, yıkılanların yerine kötü binalar
yapıldıkça iyi dileklerin yeterli olmayacağını düşünüyorum.
Ortaköy'de yanan, okul olarak kullanılan Naile Sultan Yalısı'nın yerine
neyin yapılacağı konusunda bir açıklama yapılmıyor, kaygılıyım.
Otopark yapılmasın da, ne olursa olsun.
Ayrıca otopark ihtiyacı, bir şehrin dokusunu belirleyen öğeler arasında
değildir. Yazlık eğlence mekánlarına gelen cici beyler ve değerli hanımefendiler,
pahalı arabalarından birkaç saatliğine ayrılma alçakgönüllüğünde
bulunup, taksiyle gelsinler.
Bir şehrin özellikle ana caddelerindeki binaların cephelerini kirli ve iç
karartıcı görünümlerinden kurtarmak için boyamak önemli, hiç olmazsa göz
zevkimiz bozulmaz.
Şimdi gerek İstiklal Caddesi'ndeki gerek Teşvikiye Caddesi'ndeki binaların
dış bakımı büyük oranda yapıldı.
Ancak birçok bakımsız, terk edilmiş binanın bulunduğu İstanbul'un çirkin
görüntülerini sadece boyayla örterek halletmek mümkün değil.
Yeni yapılan binaların da belli bir mimari disiplin içinde yapılmasına
taraftarım. Her ülkenin, kentin belli bir özelliği var, bizde yok.
Üstelik sitelerde bile herkes binalara eklerle, yamru yumru mimarlık
cinayetleri işliyor.
Geçen gece İstiklal Caddesi'nden geçerken eski İstanbul Büyükşehir
Belediye Başkanı Bedrettin Dalan'ın, geçmişte düşündüğü ama
uygulamaya geçiremediği bir projesini anımsadım.
Anlattığında çok etkilenmiştim.
Geceleri, İstiklál Caddesi'nde, giriş katındaki mağazalar, banka şubeleri
ışıklarını kapatınca cadde karanlığa gömülüyor. Beyoğlu'nun gelişmesini,
güzelleşmesini isteyenler, koca caddenin karanlığına bir çare bulmalıdır.
Bedrettin Dalan, giriş katlarında mağaza, banka şubesi bulunmamasını önermişti.
Sadece cafe'ler, lokantalar olmalıydı oralarda. Onlar da gece geç saatlere
kadar açık olacağından caddeyi aydınlatacaklardı.
Ben Dalan'ın bu Aydınlık Projesi'ni gönülden destekliyorum, hatta bir
kampanyaya dönüştürülmesinden yanayım. Mağazalar eğer cadde üzerinde
kalmak isterlerse o zaman geceleri vitrinlerini aydınlatmalıdır.
Gürtuna, İstanbul'a daha çok turist gelmesi için girişimlerde
bulunacaklarını da belirtiyor.
Ne var ki, sadece şehrin dokusunun korunması turistler için bir şehri çekici
kılmıyor.
Bir Şehir Müzesi, bir Çağdaş Sanat Müzesi yoksa, bunlar İstanbul için büyük
eksiklerdir.
Bence İstanbul'un dokusunun korunması için hemen işe başlanmalıdır.
Prof. Dr. Metin Sözen'in ÇEKÜL bünyesinde yaptığı çalışmaları, Oktay
Ekinci'nin bütün kentleri bu uğurda dolaşmasını anımsayınca, onların da
bu çabaya katılmalarının en doğru yöntem olacağı kanısındayım.
Kent kültürü bilincine sahip olmadıkça, söylenenlere, vaat edilenlere
inanamıyorum. Keşke bütün çirkinlikler biraz boyayla kapatılabilseydi. Ama
çirkinliklerin nedenleri o kadar derinlere inmiş ki...
Hürriyet - Doğan Hızlan
|