reklam

26 Temmuz 2002 Cuma
Ana Sayfa
>
Haberler

Çirkinlikler keşke boyayla kapanabilse

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ali Müfit Gürtuna, dün Fatih'te, Evimiz İstanbul Kadar Güzel projesini başlatmış.
Ardından da projenin, ‘‘fırçayı alıp, binaları boyamaktan ibaret olmadığını’’ sözlerine eklemiş.
İyi de etmiş, böylece göstermelik bir iş yapmadıklarını anlatmak istemiş.
Kentlerin tarihi dokusunu korumadıkça, yıkılanların yerine kötü binalar yapıldıkça iyi dileklerin yeterli olmayacağını düşünüyorum.

Ortaköy'de yanan, okul olarak kullanılan Naile Sultan Yalısı'nın yerine neyin yapılacağı konusunda bir açıklama yapılmıyor, kaygılıyım. Otopark yapılmasın da, ne olursa olsun.

Ayrıca otopark ihtiyacı, bir şehrin dokusunu belirleyen öğeler arasında değildir. Yazlık eğlence mekánlarına gelen cici beyler ve değerli hanımefendiler, pahalı arabalarından birkaç saatliğine ayrılma alçakgönüllüğünde bulunup, taksiyle gelsinler.

Bir şehrin özellikle ana caddelerindeki binaların cephelerini kirli ve iç karartıcı görünümlerinden kurtarmak için boyamak önemli, hiç olmazsa göz zevkimiz bozulmaz.

Şimdi gerek İstiklal Caddesi'ndeki gerek Teşvikiye Caddesi'ndeki binaların dış bakımı büyük oranda yapıldı.
Ancak birçok bakımsız, terk edilmiş binanın bulunduğu İstanbul'un çirkin görüntülerini sadece boyayla örterek halletmek mümkün değil.
Yeni yapılan binaların da belli bir mimari disiplin içinde yapılmasına taraftarım. Her ülkenin, kentin belli bir özelliği var, bizde yok.
Üstelik sitelerde bile herkes binalara eklerle, yamru yumru mimarlık cinayetleri işliyor.

Geçen gece İstiklal Caddesi'nden geçerken eski İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Bedrettin Dalan'ın, geçmişte düşündüğü ama uygulamaya geçiremediği bir projesini anımsadım.

Anlattığında çok etkilenmiştim.
Geceleri, İstiklál Caddesi'nde, giriş katındaki mağazalar, banka şubeleri ışıklarını kapatınca cadde karanlığa gömülüyor. Beyoğlu'nun gelişmesini, güzelleşmesini isteyenler, koca caddenin karanlığına bir çare bulmalıdır.

Bedrettin Dalan, giriş katlarında mağaza, banka şubesi bulunmamasını önermişti. Sadece cafe'ler, lokantalar olmalıydı oralarda. Onlar da gece geç saatlere kadar açık olacağından caddeyi aydınlatacaklardı.

Ben Dalan'ın bu Aydınlık Projesi'ni gönülden destekliyorum, hatta bir kampanyaya dönüştürülmesinden yanayım. Mağazalar eğer cadde üzerinde kalmak isterlerse o zaman geceleri vitrinlerini aydınlatmalıdır.

Gürtuna, İstanbul'a daha çok turist gelmesi için girişimlerde bulunacaklarını da belirtiyor.
Ne var ki, sadece şehrin dokusunun korunması turistler için bir şehri çekici kılmıyor.
Bir Şehir Müzesi, bir Çağdaş Sanat Müzesi yoksa, bunlar İstanbul için büyük eksiklerdir.

Bence İstanbul'un dokusunun korunması için hemen işe başlanmalıdır.
Prof. Dr. Metin Sözen'in ÇEKÜL bünyesinde yaptığı çalışmaları, Oktay Ekinci'nin bütün kentleri bu uğurda dolaşmasını anımsayınca, onların da bu çabaya katılmalarının en doğru yöntem olacağı kanısındayım.

Kent kültürü bilincine sahip olmadıkça, söylenenlere, vaat edilenlere inanamıyorum. Keşke bütün çirkinlikler biraz boyayla kapatılabilseydi. Ama çirkinliklerin nedenleri o kadar derinlere inmiş ki...
Hürriyet - Doğan Hızlan

 

Temmuz 2002 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01 02 03 04 05 06 07
08 09 10 11 12 13 14
15 16 17 18 19 20 21
22 23 24 25 26 27 28
29 30 31
diğer aylar için tıklayın

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz