reklam

29 Temmuz 2002 Pazartesi
Ana Sayfa
>
Haberler

Bilime kafa tutmanın Rize'deki bedeli

Rize'de meydana gelen ve 27 insanın ölümüne yol açan sel felaketinin büyüklüğünde, bilimin ilerlemesine aykırı bir görüntü karşımıza çıkmıyor mu?

Aynen, 1999 Körfez depreminde karşılaştığımız gibi...

Bilim adamları ne diyor?
KTÜ Jeoloji Mühendisliği bölümünden Prof. İsmet Gedik'e göre, felaketin nedenlerinden biri, dere yataklarındaki yanlış ve plansız yapılaşmalar.
Prof. Gedik, yerleşim birimleri kurulurken bugüne dek kayda değer bir zemin araştırması yapılmadığını hatırlatıyor ve ekliyor:
‘‘İmara kapalı dere yataklarında hızla binalar dikildi. Bu yüzden sel ve heyelanda kayıp fazla oluyor.’’

KTÜ Hidrolik Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Hızır Önsoy, bir diğer neden olarak bölgede hiçbir akarsuyun düzenlemesinin yapılmamış olmasını gösteriyor ve şöyle diyor:
‘‘Erozyonlar sonunda taşınan kum ve çakıllar dere yataklarında birikiyor, kesitler daralıyor. O zaman akım olmuyor ve taşkınlar meydana geliyor.’’
KTÜ Orman Fakültesi'nden Prof. Mahmut Eroğlu, üçüncü bir neden olarak orman alanlarının plansız bir şekilde tarıma açılarak tahrip edilmesine işaret ediyor.

Prof. Eroğlu, ‘‘Maalesef eskiden devlete ait olan orman arazileri, halkın eline geçiyor ve çay bahçelerine dönüşüyor. Bu da doğal afetlere davetiye çıkarıyor’’ diye konuşuyor.

İnsan eli doğal dengeyi bozunca
Uzmanlara göre, bu amaçla açılan bir tarladan en çok 3 yıl verim alınabiliyor. Bu sürenin ardından yaklaşık 11 santimlik bir toprak yüzeyi kayboluyor. Sonuçta, toprak koruyucu örtüsünü tamamen yitiriyor.
Türkiye'nin dünyada toprak rezervi kalmamış 19 ülkeden biri olduğu hatırlandığında, toprak israfının intihar boyutlarına vardığı söylenebilir.

Bütün uzman görüşleri, TEMA Vakfı'nın şu saptamasında buluşuyor:
‘‘Felaketin gerisinde, yağmur sularının akıp gitmesini engelleyen bitki örtüsünün insan eliyle yok edilmesi ve doğal dengenin bozulması yatıyor.’’

Felaketdoğal mı siyasi mi? Peki, hangi insanların eli?
TEMA Vakfı Başkanı Hayrettin Karaca şöyle yanıtlıyor:
‘‘Rize'deki felaket doğal değil, siyasidir. Ormandan tarla açıp tapusunu isterseniz, siyasi irade de bunu verirse, sel de, felaket de kaçınılmaz olur.’’

Tapu veren siyasiler kadar, demokrasiyi dere yataklarını imara açma özgürlüğü olarak anlayan seçilmiş ancak cahil ve vasıfsız yerel yöneticilerin sorumluluğunu da unutmamak gerekiyor.

Ulusal çevre sefererliği şart
Son sel felaketi, Türkiye'de yeni bir ulusal çevre politikasının oluşturulması zamanının çoktan geldiğini, ülkenin doğal örtüsünü korumaya yönelik bir seferberliğin ivedilikle başlatılması gereğini hepimize göstermiş olmalıdır.

Toprakların korunması ve verimli kullanılması için TEMA Vakfı'nın öncülüğünde hazırlanan Toprak Yasası ve Toprak Çevre Yasası'nın bir an önce çıkartılması bu açıdan önemli bir başlangıç oluşturabilir.

Toprak, üretilemeyen bir kaynak ve oluşumu için binlerce yıl gerekiyor.
Ancak ‘‘Biz Türkler sabırlı bir milletiz, bekleriz’’ derseniz, o başka...
Hürriyet - Sedat Ergin

 

Temmuz 2002 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01 02 03 04 05 06 07
08 09 10 11 12 13 14
15 16 17 18 19 20 21
22 23 24 25 26 27 28
29 30 31
diğer aylar için tıklayın

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz