reklam

30 Temmuz 2002 Salı
Ana Sayfa
>
Haberler

Üniversiteler kimi temsil ediyor?

Üniversiteler kimi temsil ediyor?Boğaziçi Üniversitesi'nin Kilyos'taki tesisleri ve tesisin imkanlarını değerlendirenler. Kilyos'taki üniversite yerleşim alanları üniversitelerin işlevleri ile ilgili soruları gündeme getiriyor. Üniversitelerin 'dış dünya' ile ilişkileri giderek sorunlu hale geliyor. Üniversiteler dışarıya açılırken çoğu zaman kendi çıkarlarını temsil eden sivil toplum üyeleri gibi davranıyorlar. Bu da üniversite kavramı ile çelişiyor. Çünkü çevrenin sorunlarına duyarlı olmak, çözümlere işaret etmek, sivil toplumun ve farklı kamu yararı kavramlarının temsilini desteklemek yerine kendi kurumlarının veya üyelerinin çıkarlarının temsiline soyunuyorlar ve kendi içlerine kapanıyorlar.

Üniversitelerin başka sorunlar yanında yeni kampüsler oluşturmaktaki başarısızlığı da bu gelişmenin önemli göstergelerinden biri. Dışarıdan bakıldığında sanki üniversiteler 'yer kapma telaşı'na kapılmışlar gibi. Bu nedenle önlerine arkalarına bakmadan neresi olursa 'yap-satçı' müteahhitler gibi inşaat yapmaya, üniversitelerini büyütmeye çalışıyorlar.

Nerem doğru ki?
Üzerinde durulmadan geçilemeyecek bir örnek, Boğaziçi Üniversitesi'nin Kilyos sahilinde inşa ettiği 'Sarıtepe Kampüsü ve Sosyal Tesisleri'. Bu kampüs herhalde bir üniversitenin dünyada yapabileceği en akıl almaz inşaat. En derme çatma, en olmayacak yere kondurulan bir yapılar topluluğu. Kilyos'a gidenler bu inşaatı gördüklerinde şaşkınlıktan küçük dillerini değil, büyük dillerini de yutuyorlar. Nasıl yutmasınlar ki? Bu kampüs, eşsiz bir kıyının tam dibine, eşsiz bir doğanın tam üzerine kondurulmuş binalardan oluşuyor. 

Bina deyince de öyle para babalarının oraya buraya saçtığı türden bir şeyler, iki-üç katlı yapılardan oluşan bir yazlık site falan düşünmeyin. Üzerinde Türkiye'nin en seçkin üniversitelerinden birinin ismi yazılı olan bu 'yerleşim alanı', oraya nasıl konduğu hiçbir mantıkla açıklanamayacak cinsten, önünde uzanan kumsala sıfır mesafede, çok katlı, devasa binalardan oluşuyor. Binaların, proje hataları ile dolu, mimarlık birinci sınıf öğrencilerinin bile yapamayacağı kadar ilkel oluşları bir yana, buranın çok önemli bir doğal sit alanı olduğunu bilen çevrelerle alay edercesine akıl almaz bir hafriyat toprağı doğal bitki dokusunun, kumulların ve dere yatağının üzerine doğru serildi.

Bugün mimarisiyle, yerleşim biçimiyle, akıl almaz cepheleri ve çatı örtüleriyle bu 'muhteşem' yapılar Kilyos Uskumruköy'ün eşsiz sahilini, daha doğrusu bir zamanlar İstanbul'un eşsiz doğal ortamlarından biri olan bu güzel kumsalını "süslüyor". Bunu bir üniversite nasıl yapar, buna nasıl izin verilir, bu duruma nasıl kimse ses çıkarmaz anlaşılır bir şey değil.

İTÜ'nün başı kel mi?
Aynı bölgenin tam bitişiğine, doğal sit alanı olan kumulların ve dere yatağının üstüne, başka bir üniversitenin (İTÜ) üyeleri 'Arıköy' isimli devasa bir yerleşim alanı inşa etmişler. Herhalde birincisinin sahile bu kadar kolaylıkla inşa edilmesinden cesaret alarak. Anlaşılan plansız yapılaşmaya, yeşil alanların yağmalanmasına karşı olması beklenen 'proje müellifleri'nin 'planlı kentleşme' ile kastettikleri bu olmalı. Binlerce yapıdan oluşan bu ikinci yerleşim de (komşusuna taş çıkartırcasına) bu 'doğal sit alanı'nı kaplamış. 

Üstelik ormanlık alanın tepelerini ikinci konuta açan inşaat şirketlerini bile imrendirecek bir biçimde, denize çok yakın bir mesafede. Şu anda konutların büyük bir bölümünün kaba inşaatı bitmiş, ince yapıyla ilgili detaylara geçilmiş ve bir bölümü de satılmış durumda. Doğal sit alanını yerleşim alanına dönüştüren Arıköy projesinin sahipleri çevredeki doğal güzelliklerle de yetinmeyip 'peyzaj düzenleme' çalışmasına da girişmişler. Betonla kapladıkları yolların, dere yatağına uzanan betonların ve istinat duvarlarının çevresinde şu anda istedikleri doğayı yaratmak için uğraşmaktalar. Şu anda konutlardan kalan boş alanlarda devasa 'sosyal tesisler'in inşaatı devam ediyor.

Bir sivil toplum kuruluşunun hazırladığı çalışma ise durumu bütün açıklığı ile ortaya koyuyor: Doğal Hayatı Koruma Derneği (DHKD) hazırladığı bir yayında buranın Türkiye'nin önemli bitki alanlarından biri olduğunu, nadir kumul bitki örtüsüne sahip bulunduğunu, uluslararası sözleşmelerle koruma altına alınmış bitki türlerine ev sahipliği yaptığını belirtiyor. Türkiye'de bozulmadan kalabilmiş kumul alanları içinde en zengin bitki çeşitliliğine sahip olan bölgenin bugün tehdit altında ve tahrip edilmekte olduğuna dikkati çekiyor. Ama atı alan Üsküdar'ı geçmiş bile.

Galiba Türkiye'de üniversitelerin imkanları büyürken, işlevleri küçülüyor.
Üniversiteler gibi kurumların kendi çıkarlarının veya kendi üyelerinin çıkarlarının temsiline yönelmesi, korkarım yalnızca yerleşim kavramını değil, Türkiye'de
üniversite kavramını da aşındırıyor.
Radikal - Korhan Gümüş

 

Temmuz 2002 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01 02 03 04 05 06 07
08 09 10 11 12 13 14
15 16 17 18 19 20 21
22 23 24 25 26 27 28
29 30 31
diğer aylar için tıklayın

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz