Afetin nedeni
tedbirsizlik
Bir
süre önce Rize'de meydana gelen sel nedeniyle oluşan heyelanda 27 kişi hayatını
kaybetti, 20 ev yıkıldı, yüzlerce ev toprak altında kaldı, oturulamaz hale
geldi.
Türkiye'nin yüzölçümünün yüzde 92'si afet riski taşıyor. Önlem alınmadığı
için bu afetler felakete dönüşüyor. Rize ve Sinop'ta 29 kişinin selde ölmesi
bunun son örneği
Sel, önce Rize'de felakete dönüştü ve 27 kişi hayatını kaybetti. Ardından
Sinop'ta iki kişi sele kapılarak öldü. Birbiri ardına meydana gelen seller,
1998 yılında bu nedenle yok olan Beşköy'den hiç ders alınmadığını gösteriyor.
İstanbul Teknik Üniversitesi Meteoroloji Mühendisliği Anabilim Dalı öğretim
üyesi Doç. Dr. Miktad Kadıoğlu, önlem alınmadığı için selin afete dönüştüğünü
söyledi. Sel oluşumuyla ağaç arasında kesinlikle bağlantı olmadığını,
dünyada el değmemiş ormanlarda, çöllerde bile sel oluştuğunu belirten Kadıoğlu,
"Sel ve sel afeti birbirine karıştırılıyor. Selin afete dönüşmesini
önlemek için sel yataklarına yerleşilmemeli, meteorolojik gözlem ve uyarılara
uyulmalı, hiç bir sel suyuna girilmemeli ve yakın bir yerde sel oluşumu görüldüğünde
derhal yüksek bir yere çıkılmalı" dedi.
'Etkili yağış' sözüne dikkat
Literatüre göre 31 afet türü bulunduğunu kaydeden Kadıoğlu, Türkiye'de
hiçbir kurumun bunlarla ilgili uyarıları yapmakla görevli olmadığını
ifade etti. Afet İşleri Daire Başkanlığı'nda bile meteoroloji uzmanı
bulunmadığını vurgulayan Kadıoğlu, "Sel uyarısı yapmak
'Meteoroloji'nin görevi olmadığı için, 'etkili yağış' şeklinde uyarı
yapılıyor. Etkili yağış sözcükleri duyulduğunda kritik bölgelerde
olanların bunu sel diye anlaması gerekir" diye konuştu.
Kadıoğlu, yapılması gerekenin 'acil durum eylem planı' oluşturmak ve
bunu uygulamak olduğunu kaydetti. İnsanların sel yataklarına yerleşmemeleri
gerektiğini dile getiren Kadıoğlu, şunları söyledi:
'Sel suyuna asla girmeyin'
"İstanbul'da nasıl ki deprem tatbikatı yapılıyorsa, sel görülebilecek
bölgelerde de bu yapılmalı. Acil durum eylem planıyla insanlar sel sırasında
ne yapacağını, nereye sığınacağını bilmeli. Her tarafa ağaç dikseniz
de yine sel olur. Bu bir doğa olayı.
Afete dönüşmesini engellemek ise sizin elinizde. Bölgede sel olduğunda ağaçları
kökünden alıp götürüyor. Bu durumda yapılması gereken önlem almak. Görüyoruz
ki insanlar selden kaçmak için eve sığınmışlar ve sular altında kalarak
ölmüşler. Ne olursa olsun hiçbir sel suyuna girilmemeli, el bile değdirilmemeli.
15 cm.'lik sel suyu bir insanı, 60 cm.'lik sel suyu ise bir arabayı taşıyabilecek
güce sahiptir. İnsanlar bilmediği için yaptıkları hatalarının bedelini
ne yazık ki canlarıyla ödüyor."
Karaca: Siyasetçiler sorumlu
TEMA Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Hayrettin Karaca da, önce Rize'de ardından
da Sinop'ta meydana gelen selleri doğal değil 'siyasal afet' olarak
nitelendirdi.
"Devlet erozyonla mücadelede havlu atmış. Sel olur olmaz, devlet
yetkilileri gider ve şu üç cümleyi tekrarlar: 'Acımız büyüktür, devlet
güçlüdür, yaralar sarılacaktır.' Kimse farkında değil ama giden topraktır.
Sel olan yerde hiçbir devlet büyüğü bunu dile getirmiyor. Köprüleri,
evleri, fabrikaları yeniden yaparsınız ama toprağı geri
getiremezsiniz" diyen Karaca, orman yangınlarında ulaşılan bilincin,
toprak erozyonu konusunda da oluşması gerektiğini söyledi.
TMMOB: Beşköy'den ders alınmadı
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB), doğa olaylarının ihmalkârlık
ve vurdumduymazlık sonucu felaketlere dönüştüğünü söyledi. TMMOB'den
yapılan açıklamada, "Bu, Rize'deki selle de gözler önüne serilmiştir.
1998 yılında yörede yaşanan sel felaketi sonucunda yok olan Beşköy'den
bile ders alınmamış" denildi. Bölgede şiddetli yağışlar nedeniyle
toprağın suya doyduğunu, aşırı su kütlesinin heyelanı doğurduğunu
belirten TMMOB, risk altındaki bölgelerde yerleşim politikası güdülmediğini
söyledi.
"Yüzölçümünün yüzde 92'si afet riski taşıyan ülkemizde, alınacak
her arazi kullanım kararı bu riski gözeterek geliştirilmek zorunda"
denilen açıklamada, IMF ve Dünya Bankası güdümlü politikalara da dikkat
çekildi: "IMF programları çerçevesinde DSİ, Karayolları, Köy
Hizmetleri, Devlet Meteoroloji İşleri gibi kamu kuruluşlarının bölge müdürlüklerinin
kapatılmasıyla gelecekte afete maruz yöreler de kendi kaderine terk edilecek.
Oysa bu kurumlar afet bölgelerine temel kamu hizmetlerini götürmekle yükümlü
kuruluşlar."
Radikal
|