reklam

03 Ağustos 2002 Cumartesi
Ana Sayfa
>
Haberler

Plansızlık Olimpiyadı

Maket çok güzel olmalıydı: Ferahlık duygusu verecek biçimde sahanın üç yanını çevreleyen apaçık tribünler ve tek bir kapalı tribün. Ferahlığın üzerine gökyüzünde süzülürcesine kondurulmuş fiyakalı bir yarım ay. Neredeyse hilal gibi incelip sporseverlerle birlikte havalanacak.

Görenler hayran kalmıştır.
Projenin mimarı, mutlaka, başka türlü gerçekleştiremeyeceği bir fantezisini ortaya koymuş olmaktan memnundu herhalde. Olsa olsa, başka mimarlar arasında, hilalvari tek tribün damından esinlenerek ''Bon pour l'Orient'' , yani ''Şark için iyi sayılır'' diyenler çıkmış olabilir. ''Peki, yağmurlu ya da kızgın güneşli havalarda o tribünde oturmayan öbür seyirciler ne yapacak? Rüzgâr daha çok hangi yönden esiyor? Bunlar hesaplandı mı acaba?'' diye içlerinden sorarak.

Birincisi kadar ''estetik'' olmayan ikinci tribün belki böyle sorular üzerine yapılmıştır. İşlevsellik, elbette estetik kadar önemli.

Mimar, herhalde, ulaşım sorununu, stada on binlerce kişinin nasıl gelip gideceğini düşünmekle görevli değildi. Ona, arsa gösterilmiş, kapasite verilmiş, buna göre proje önermesi istenmiştir. Yol konusunu düşünmek başkalarının işiydi. Belediyenin, devletin, bakanlıkların.

En başta da, İstanbul'un olimpiyat adaylığı dolayısıyla böyle bir stat yapımına önayak olan Olimpiyat Komitesi'nin, daha doğrusu herkesten önce ''Olimpiyat Hazırlama ve Düzenleme Kurulu'' nun.

Artık başka dünyalara göç eden Metin Toker , sorunlar karşısında rahat durmayan aklını bu konuya da takmıştı: Olimpiyat adaylığını yakın gelecekte İstanbul'a verdirtmeye çalışmak ne derece gerçekçi bir çabaydı? Bu amaçla çıkarılan yasanın sağladığı kaynaklar ne ölçüde yerinde kullanılmaktaydı? Binbir hesabın döndüğü böyle bir adaylık yarışması ortamında fıldır fıldır dünyayı dolaşıp durmak akıl kârı mıydı? Kaynakların her şeyden önce sporcu gençlik yetiştirmek ve sonra da tesisleriyle adaylığa layık bir İstanbul yaratmak için uzun vadede daha doğru harcanması mümkün değil miydi?

Kısacası, iyi bir planlama demekti bu. Her şeyde olduğu gibi. Ekonomik ve sosyal kalkınmada da, AB ilişkilerinde de, Kıbrıs sorununda da, eğitimde de, sporda da. En azından, ana çizgileriyle ''stratejik planlama'' olarak.

Geçen akşam, eşgüdüm sağlanıp gerekli altyapı tamamlanmadan, 80 bin insanı ''kobay'' yerine koyarak girişilen apar topar ''stat açma'' denemesi böyle bir eksik yaklaşımın ne gibi durumlara yol açacağını feci biçimde gösterdi.

Yine de yararsız sayılmaz. Ders alınabilmişse eğer.
Cumhuriyet - Mümtaz Soysal

 

Ağustos 2002 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01 02 03 04
05 06 07 08 09 10 11
12 13 14 15 16 17 18
19 20 21 22 23 24 25
26 27 28 29 30 31
diğer aylar için tıklayın

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz