Sel Günü
Berlin'deydik...
Türkiye' miz alışılagelmiş sel felaketlerinden
birini daha yaşarken, biz de Uluslararası Mimarlar Birliği'nin (UIA) ''Dünya
Mimarlık Kongresi'' için Berlin 'deydik... Haberi internetten aldığımızda,
Hindistan 'da da Muson yağmurlarıyla başlayan sellerden ötürü çok sayıda
insanın yaşamını yitirdiğini öğreniyoruz...
UIA-2002 buluşmasına katılan yaklaşık 100 ülkeden binlerce mimar ''yaşanılır
ve güvenli mekânlar'' için kafa yorarlarken aynı buluşmaya 2005'te
evsahipliği yapacak Türkiye'deki bu felaket kongrenin önemini daha da arttırıyor...
Çünkü özellikle Rize 'deki selin felakete dönüşmesinde temel neden, ülkenin
hemen her yöresindeki ''doğaya saygısız yerleşme'' aymazlığının Güneysu
ve Çayeli ilçelerimizde de egemen olması... Mimarlığı ve şehirciliği dışlayan
''imar siyasetçilerinin'' , sel ve taşkın yataklarında bile denetimsiz
betonarme yapılaşmaya yıllardır çanak tutmaları...
Almanya'daki UIA buluşmasının ana teması ise bu gibi durumlara da son
verecek politikalarda, mimarlığın tüm tarihsel ve yaratıcılık
birikimleriyle birlikte ''kaynak'' olarak değerlendirilmesiydi...
'Bayındırlık Bakanımız...'
İşte böylesi bir ortamda, Berlin'deki ''mimarlık gösterisi'' yeni dev
binalardan ''International Congrees Center'' in (ICC) basın merkezinde Türkiye'yi
izlemeye çalışıyorum...
Bayındırlık Bakanımız Abdülkadir Akcan , sele yenik düşerek ölümlere
neden olan betonarme binalar karşısında özetle demiş ki: ''Bunların yerine
doğayla bütünleşmiş yöresel mimarimizi sürdürseydik, bu acıları da yaşamazdık...''
1999 depremlerinin ardından tartışmalarımızı anımsıyorum... Ayakta
kalan geleneksel yapılardan da artık ''ders alınması'' gerektiğini sayısız
kez dile getirmiştik...
Buna karşın Bayındırlık Bakanlığı ise ''yeni'' yapı ve denetim
mevzuatını öylesine radikal bir ''kültür düşmanlığı'' içinde hazırladı
ki, geleneksel sistemleri geliştirmeye bile olanak tanımayan bir katılıkta,
betonarmeyi adeta ''tek seçenek'' sayan anlayışı ''yasal güvenceye'' bağladı...
Şimdi Sayın Bakanımız, Rize'ye bakınca gerçeği de fark etmiş görünüyor...
Acaba bu gerçeği yadsıyan "Bayındırlık mevzuatı" için neler düşünüyor?..
'AB militanlarımız...'
Cumhuriyet 'te 27.07.2002 tarihindeki Zafer Temuçin 'in karikatüründen de anlıyorum
ki Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz , AB'ye uyum yasaları takviminin
''selden etkilenmeyeceğini'' açıklamış...
Oysa bu uyumun ''kriterleri'' arasında ''mimarlık ve şehircilik
gereklerine'' bağlı ve bundan ödün vermeyen imar ve yapılaşma kuralları
da var...
Örneğin sel yatağında inşaat özgürlüğü, kıyı kuşağında
fabrika, ormanda ve su havzasındaki kaçak yapılaşmayı ''belediye'' yapmak
vb. gibi uygulamalar Avrupa'da akla bile gelmezken yapılaşmada temel AB ilkesi
ise ''önce altyapı, sonra bina inşaatı'' ...
Acaba Mesut Yılmaz, ''memleketindeki'' sel görüntülerinden sonra bu
kriterleri de anımsayacak mıdır?
Hititler'de altyapı...
Berlin'deyken, Kültür Bakanlığı'nca düzenlenen ''Hititler'' sergisini de
ziyaret ediyoruz...
Almanlar, binlerce yıl önceki Anadolu kentlerinin yağmur ve su donanımına
ait künkleri ilgiyle izliyorlar. Berlin'in mükemmel altyapısıyla Hattuşa
arasında ''uygarlık zinciri'' kurmaya çalışıyorlar...
Biz ise övünç duyduğumuz ''yerleşme tarihimize'' bakarken elâlemin
hayran kaldığı geçmişimizden ders almamış olmanın burukluğu içinde
sergiden ayrılıyoruz...
Cumhuriyet - Oktay Ekinci
|