Bombalarla yaşıyoruz
Kimya tesisleriyle konutların iç içe geçtiği yerleşime en iyi örnek Körfez
ilçesi
LPG ve akaryakıt dolum ve depolama tesislerinin hepsi şehir dışında
kuruldu. Ancak çarpık kentleşme sonucu zamanla şehir içinde kaldılar. Şimdi
binlerce insanın hayatı tehdit altında.
Türkiye'de, beş petrol rafinerisi,
bir petro-kimya tesisi, sayıları giderek artan LPG ve petrol dolum tesisleri
ve binlerce akaryakıt istasyonlarıyla iç içe yaşıyoruz. Çarpık kentleşme
sonucu bu tür tesislerin kentle iç içe oluşu, küçük bir dikkatsizlik
sonucu patlaması ihtimali, tehlikenin boyutlarını gözler önüne seriyor. 17
Ağustos 1999 Körfez depreminde Tüpraş'ın İzmit Rafinerisi ve bir süre önce
Akçagaz LPG dolum tesislerinde çıkan yangın, etrafımızın bombalarla çevrili
olduğunu bir kez daha kanıtladı.
Enerji Bakanlığı Petrol İşleri Genel Müdürü Yusuf Çelik, dördü
devlete ait, biri özel beş rafineri bulunduğunu söyledi. Bu tesislerin şehir
dışında kurulduğunu anımsatan Çelik, ülkedeki plansızlık ve oluşan çarpık
kentleşme dolayısıyla zamanla şehir içinde kaldıklarını ifade etti.
Çelik: Mesafeye uyulmuyor
Dolum tesisleriyle akaryakıt istasyonlarının denetimlerinin belediye ve
valiliklere ait olduğunu belirten Çelik, "Türkiye'deki akaryakıt
istasyonlarından yüzde 80-90'ı yasa ve yönetmeliklere uygun. Biz, 1997'de
tebliğ yayımladık. Buna göre, akaryakıt istasyonları arasındaki mesafe en
az belediye sınırları içinde iki, karayollarında ise 10 kilometre olmalı.
Ancak çoğu buna uymuyor" dedi. Çelik akaryakıt istasyonlarıyla dolum
tesislerinin kurulurken, il çevre, sağlık, sanayi ve ticaret müdürlüklerinden
izin aldığını kaydetti.
2001 verilerine göre Türkiye'nin yıllık toplam ham petrol üretimi 28
milyon ton. Çelik, "Tüpraş'a bağlı rafinerilerden İzmit 9.7, İzmir
Aliğa 9.5, Kırıkkale 3.5, Batman 800 bin ton yıllık işleme kapasitesine
sahip. Özel sektöre ait Mersin ATAŞ Rafinerisi ise yılda 3.4 milyon ton ham
petrol işliyor. Bir de, devlet ve özel sektörün 3.64 milyon ton stok
kapasitesi var. Ayrıca, yılda 150-200 bin ton LPG dolumu yapılıyor"
diye konuştu.
Kılıç: Uluslararası standartlar şart
Türkiye Yangından Koruma Vakfı Başkanı Prof. Dr. Abdurrahman Kılıç'a göre,
kimyasal tesislerdeki yangınların nedeni, uluslararası standartlarda önlem
alınmaması. Kılıç, "Mahalleler boşaltılsa bile risk kalkmaz.
Zincirleme olarak patlamalar başlar ve çok geniş bir alanı kapsayabilir. Öncelikle
mevcut tesisleri iyileştirmek gerekir. Tankların birbirine olan mesafelerinin
artırılması, otomatik algılama, kapatma ve söndürme sistemlerinin yapılması
gerekir" dedi.
Yerleşim yerlerinde tank kapasitelerine göre uzaklığın belirlenebileceğini
anlatan Kılıç, "Tank ne kadar büyükse konutlardan o kadar uzakta olmalı.
Bizdeki büyük tanklar konutlardan 500 metre veya daha uzağa konmalı. Bu
mesafeler yangın güvenlik önlemleri alınması durumundaki mesafeler. Bu
tesislere baktığınızda hiçbir önlem olmadığını görürsünüz"
diye konuştu.
'Görevdeyken uykularım kaçardı'
Prof. Dr. Kılıç, yurtdışında rafineri ve dolum tesisleriyle ilgili önlemlerde
NFPA 58 koduna göre işlem yapıldığını belirtti. Kılıç, şunları söyledi:
"Gelişmiş ülkelerde de rafineri ve dolum tesislerinin yer seçimi bu
kadar ciddiye alınmıyordu. Gaz sızıntısının patlama ve yayılarak canlılarda
boğulma riskine karşı önlemler son 10 yılda geliştirildi. Bizde ise,
rafineriler ve dolum tesislerinde bu kurallara uyulmadığı için çevresine
konutlar gelmiş ya da işyerleri açılmış. Özellikle Körfez, Haramidere,
Ambarlı gibi yerlerde depolama tesisleri yoğunlukta bulunuyor. Bunlar yangın
riski açısından oldukça tehlikeli tesisler. Ben itfaiye müdürlüğü
yaparken Haramidere'de yangın çıkacak diye uykularım kaçardı."
İstanbul'daki akaryakıt istasyonlarından 295'i, LPG otogaz istasyonlarından
da 12 tanesi ruhsatlı. Son denetimlerde 165 ruhsatsız istasyon saptandı.
Ruhsatı belediyeler veriyor. Ruhsatı olmayan istasyonlar, Gayrı Sıhhi Müesseseler
İnceleme Kurulu'nun men kararıyle kapatılıyor.
Radikal
|