'Paşabahçe Oteli'
hukuka aykırı
Eski bir projeye sarılarak Şişecam'ın 'turistik tesis' dediği imar planı,
19 yıl önce geçersiz kılınmıştı.
1983'te yürürlüğe giren Boğaziçi Yasası'na göre, Paşabahçe fabrikasının
da diğer sanayi tesisleriyle birlikte 1995 yılına kadar başka bölgelere taşınarak
arazisinin 'topluma açık' dinlence alanı şeklinde düzenlenmesi gerekiyordu.
Bu kurala uymayan Şişecam'ın şimdi aynı araziyi 'otel yeri' olarak satmaya
niyetlenmesi de aynı yasayla çelişiyor.
Üretimi durdurulduktan sonra 5 Ağustos 2002 günü resmen ''kapatıldığı''
açıklanan 250 yıllık ''Beykoz cam ustalığı'' nın simgesi ve Cumhuriyet dönemi
''sanayi mirasımızın'' 1935'ten bu yana temsilcisi Paşabahçe fabrikasının
arazisinde ''turistik otel'' yapılmasının da ''yasal olmadığı'' anlaşıldı...
Cam Eşya Grup Başkanı Gülsüm Azeri 'nin; ''İmar planında bu arazi için
otel kararı var, buna uygun proje için arsayı satacağız..'' şeklindeki açıklaması
üzerine görüşüne başvurduğumuz eski Boğaziçi İmar Müdürü Sultan Pınar,
sözü edilen planın 22.07.1983 tarihli olduğunu anımsatarak ''daha sonra
22.11.1983 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan Boğaziçi Yasası'yla bu planların
öngörünüm bölgesine ait kararları geçersiz kılındı..'' diyor.
İstanbul'un Beykoz ilçesindeki Paşabahçe fabrikası da aynı zamanda
1970'lerden bu yana ''SİT'' kapsamında imar yasağı bulunan ''Boğaziçi Öngörünüm
Bölgesi Sahil Şeridi'' içinde bulunuyor...
Kapatma kararının ardından fabrika arazisinde otel yapılacağı konusunda
Şişecam adına Gülsüm Azeri şunları söylemişti: ''Biz sanayiciyiz, o
arsada sanayi yapılmayacak... Şu andaki imar planına göre arazi turizm
konaklama tesisi olarak görülüyor. İyi bir proje gelmesi halinde arsayı
satacağız.'' (Hürriyet-06 Ağustos 2002)
Ne var ki Boğaziçi Yasası'na ve SİT kararlarına göre aynı arazide Şişecam
''istese bile'' başka bir sanayi tesisi kuramayacağı gibi, ''iyi proje'' bir
yana, herhangi bir turizm konaklama tesisi projesine de ruhsat verilmesi mümkün
görünmüyor.
Çünkü yasanın daha 1. maddesinde; ''Boğaziçi alanındaki nüfus yoğunluğunu
arttırıcı her türlü uygulama'' yasaklanmış durumda... Bu nedenle öngörünüm
bölgesinde ''kültür varlığı binaların restorasyonunun dışında'' tüm
yeni yapılaşmalara kısıtlama var... Kapanan fabrikaların yerine yenisini açarak
ya da yeni turizm tesisleriyle maddedeki kısıtlamayı aşmak ise bu kuralın
''ihlali'' anlamına geliyor..
Nitekim yine yasanın 3/L maddesindeki; ''Boğaziçi Alanında (...) sanayi
tesisleri kurulamaz'' hükmüyle de Şişecam'ın bu fabrikayı yıkması
halinde yeniden inşa hakkı kalmıyor... 3/j maddesindeki; ''Boğaziçi sahil
şeridinde ancak toplumun yararlanacağı dinlenme, gezinti ve turizm tesisleri
yapılabilir'' tanımlamasıyla Gülsüm Azeri 'nin belirttiği türden bir
''konaklama'' işlevli otel çelişiyor...
Yasanın öngördüğü ''topluma açık'' kuralı ile ancak günübirlik
rekreasyon tesisleri ve lokanta-kafeterya vb. hizmetleri de içeren park ve yeşil
alanlar düzenlenebileceğinden, ''İyi bir otel projesi gelirse arsayı satarız...''
sözünün hukuksal dayanağı kalmıyor...
Bayan Azeri'nin; ''şu andaki imar planı'' dediği plan ise ''şu anda''
zaten yok ve 19 yıl önceki onay tarihinden 5 ay sonra da geçerliliğini
yitirmiş durumda...
12 Eylül 1980 darbesiyle askeri yönetimce İstanbul Belediye Başkanlığı'na
atanan ''Tırtıl Paşa'' nın İller Bankası'ndaki plancıları gece gündüz
çalıştırarak birkaç ay içinde hazırlattığı Boğaziçi imar planlarında,
öngörünüm bölgesindeki mevcut sanayi yapılarının kalkması için ''özendirici''
bir kural olarak bunların arazilerine ''turistik tesis'' yapma hakkı tanınmıştı.
Ancak, 22.11.1983'te yürürlüğe giren 2960 sayılı Boğaziçi Yasası, bu
planın öngörünüm bölgesine ait bölümünü iptal ettiği gibi, aynı
planla önceden getirilen ve ''yasayla çelişen'' yeni inşaat haklarını da
geçici 5. maddesiyle ortadan kaldırdı... Geçici 12. maddesinde ise özellikle
''sanayi tesislerinin'' 1985 yılı sonuna kadar ''Boğziçi'nden başka bölgelere
nakli'' kuralı getirilmişti.
İşte bu süre, yasanın Bakanlar Kurulu'na verdiği yetkiyle daha sonra 10
yıl daha uzatıldığından, aslında Paşabahçe fabrikasının da 1995'e
kadar ''taşınması'' gerekiyordu.
Şimdi, yaklaşık 7 yıldır Boğaziçi Yasası'nın bu kesin hükmünü de
açıkça ''ihlal'' eden Şişecam, 1983'te geçersiz kalmış bir eski plana
sarılarak arazisini ''otel arsası'' şeklinde pazarlamaya çalışıyor. Buna
engel oluşturan yasal kurallar, eğer yeni bir düzenlemeyle TBMM'ce değiştirilmezse,
Şişecam kapattığı fabrika binasını da yıkmak ve yerinin ''topluma açık
tesislerle'' rekreasyon alanı ve park olarak düzenlenmesini sağlamak zorunda.
Fabrika müze olamaz mı ?
İşte böyle bir hukuksal ortamda, acaba aynı fabrikanın ''mevcut binaları''
Boğaziçi Yasası'nı da çiğnemeden ''toplum yararına'' değerlendirilemez
mi?
''Mevzuata'' bakıldığında, hem yoğunluğu arttırmayacak hem de yasaların
öngördüğü ''Boğaziçi'ne ait kültürel değerlerin korunması'' hedefine
katkı koyulacak şekilde, Paşabahçe fabrikasında hiç değilse ''geleneksel
el üretiminin'' örnekleri ve ''cam ustalığı eğitimiyle'' de hizmet verecek
bir ''cam sanatı enstitüsü ve müzesini içeren bir tarih ve kültür
merkezinin'' kurulması mümkün görünüyor...
Şişecam, Cumhuriyet yasalarına aykırı davranmak istemiyorsa, toplumsal
emek ve birikimin tarihten gelen ürünü olan bu fabrikayı yok ederek
arazisini elden çıkartmak yerine, 1934'teki ''kuruluş amacı ve coşkusuna''
da yakışacak bu öneriyi değerlendirmeli...
Böylece cefakâr işçilerine yaptığı ''vefasızlığı'' , Beykozlu cam
emekçilerinin yüzlerce yılda yarattıkları bir sanat tarihi geleneğini
gelecek kuşaklara da aktararak giderme olanağını belki bulabilir...
Cumhuriyet - Oktay Ekinci
|