reklam

26 Ağustos 2002 Pazartesi
Ana Sayfa
>
Haberler

UNESCO’nun ‘dünya mirası’ listesindeki Divriği Ulucamii, bir kilide emanet!

Dünyanın en önemli taş yapılarından biri olan sekiz asırlık Divriği Ulucamii ve Darüşşifası, hırsızlara ve doğa şartlarına karşı korumasız bulunuyor. Bugüne kadar çinileri, minber kapısı ve pek çok değerli eşyası çalınan camiyi sadece bir kilit koruyor.

Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Organizasyonu (UNESCO) tarafından 1985’te ‘Dünya Mimari Mirası’ listesine dahil edilen Sivas’taki Divriği Ulucamii ve Darü’şşifası, sadece bir kilitle korunuyor. Önceki yıllarda çinileri, kilimleri, halıları, şamdanları; geçen haziran ayında da minberinin ahşap kapıları çalınan caminin korunması için gerekli önlemler hâlâ alınmadı. Sadece namaz vakitlerinde ibadete açılan caminin bekçisi yok. Uzmanlar, camide alarm sisteminin de bulunmamasının hırsızlara davetiye çıkardığını belirtiyor.

“Tarih boyunca gerçekleştirilen tahribat ve soygunlarla şimdiye kadar caminin taşınabilen eşyaları yok edildi. Şimdi de sıra taşınmazlara geldi.” diyen sanat tarihçisi Necdet Sakaoğlu, bu taşınmazların en hafifinin minber olduğunu, onun da parçalara ayrılarak çalındığını söylüyor. Türbe kapısının da zorlandığını ve camideki figürlerin, lotüs ve palmetlerin sökülme ihtimalinin yüksek olduğunu vurgulayan Sakaoğlu, yetkililerin gereken tedbirleri bir an önce almasını istedi.

1228 yılında Mengücekoğlu Ahmet Şah’ın yaptırdığı; mimarlık, oymacılık ve yontuculuk sanatlarının en güzel ve en zengin öğelerini taşıyan Divriği Ulucamii, ‘hayal ötesi tasarım ve tasvirler’in bulunduğu tac kapılarının özelliklerinden dolayı ‘mucize’ olarak nitelendiriliyor. “Divriği Mucizesi” adlı kitabında, Divriği Ulucamii ve Darüşşifası’nı “Sanat tarihinde eşine az rastlanır bir mucize.” olarak tarif eden mimar–yazar Doğan Kuban, eserin mimarî özelliklerini şu cümlelerle özetliyor: “Dönemin sanat kurallarına kafa tutan özgün bir dışavurum; alabildiğine özgür bir betimleme coşkusu; çağları, biçemleri aşan olağanüstü bir taş ustalığı... Divriği’de adı unutulmuş bir taş yontucusunun insanlığa armağan ettiği bu güzellik, bu coğrafyada tek ve benzersiz olma niteliğini bugün de sürdürüyor.”

Caminin düşmanı yalnız hırsızlar değil
Tarihî eser kaçakçılarının yağma ettiği Divriği Ulucamii ve Darüşşifası; rüzgâra, yağmura ve olumsuz hava şartlarına karşı da son derece korumasız bulunuyor. Ulucami’nin batı cephesinde bulunan tac kapının sağındaki duvarlar da yerinden oynamış durumda. Yine caminin ana giriş kapısındaki motifler oldukça tahrip olmuş; hatta kimi motifler, düşmesin diye ana gövdeye inşaat teli ile tutturulmuş.

Yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olan Divriği Ulucamii ve Darüşşifası’nın tahribatını önlemek için çeşitli görüşler var. Doğan Kuban, tıpkı Bergama Alatarı’nın Berlin’de, Parthenon metoplarının British Museum’da, birçok Ortaçağ yapısının çeşitli müzelerde sergilendiği gibi Ulucami’nin tac kapılarının da Ankara’da kurulacak bir Divriği Müzesi’nde sergilenmesini istiyor. Sökülecek tac kapıların yerine ise kopyalarının yapılmasını öneriyor.

Divriği Ulucamii’nin içinde bulunduğu bir çıkmaz da hatalı restorasyonlar. Yapının tarihî ve estetik değerini anlamaktan uzak kişilerce yapılan restorasyonlar, bu benzersiz eserin kimliğine de zarar veriyor. Kısa bir süre önce gerçekleştirilen kubbe onarımında kullanılan kırmızı tuğlalar, bunun en büyük göstergesi. Uzmanlar, bu restorasyonlarda eserin özgün mimarisine uygun malzemenin kullanılmasının şart olduğunu vurguluyorlar.
Zaman

 

Ağustos 2002 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01 02 03 04
05 06 07 08 09 10 11
12 13 14 15 16 17 18
19 20 21 22 23 24 25
26 27 28 29 30 31
diğer aylar için tıklayın

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz