UNESCO’nun ‘dünya
mirası’ listesindeki Divriği Ulucamii, bir kilide emanet!
Dünyanın
en önemli taş yapılarından biri olan sekiz asırlık Divriği Ulucamii ve
Darüşşifası, hırsızlara ve doğa şartlarına karşı korumasız
bulunuyor. Bugüne kadar çinileri, minber kapısı ve pek çok değerli eşyası
çalınan camiyi sadece bir kilit koruyor.
Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Organizasyonu (UNESCO) tarafından
1985’te ‘Dünya Mimari Mirası’ listesine dahil edilen Sivas’taki Divriği
Ulucamii ve Darü’şşifası, sadece bir kilitle korunuyor. Önceki yıllarda
çinileri, kilimleri, halıları, şamdanları; geçen haziran ayında da
minberinin ahşap kapıları çalınan caminin korunması için gerekli önlemler
hâlâ alınmadı. Sadece namaz vakitlerinde ibadete açılan caminin bekçisi
yok. Uzmanlar, camide alarm sisteminin de bulunmamasının hırsızlara davetiye
çıkardığını belirtiyor.
“Tarih boyunca gerçekleştirilen tahribat ve soygunlarla şimdiye kadar
caminin taşınabilen eşyaları yok edildi. Şimdi de sıra taşınmazlara
geldi.” diyen sanat tarihçisi Necdet Sakaoğlu, bu taşınmazların en
hafifinin minber olduğunu, onun da parçalara ayrılarak çalındığını söylüyor.
Türbe kapısının da zorlandığını ve camideki figürlerin, lotüs ve
palmetlerin sökülme ihtimalinin yüksek olduğunu vurgulayan Sakaoğlu,
yetkililerin gereken tedbirleri bir an önce almasını istedi.
1228 yılında Mengücekoğlu Ahmet Şah’ın yaptırdığı; mimarlık,
oymacılık ve yontuculuk sanatlarının en güzel ve en zengin öğelerini taşıyan
Divriği Ulucamii, ‘hayal ötesi tasarım ve tasvirler’in bulunduğu tac kapılarının
özelliklerinden dolayı ‘mucize’ olarak nitelendiriliyor. “Divriği
Mucizesi” adlı kitabında, Divriği Ulucamii ve Darüşşifası’nı
“Sanat tarihinde eşine az rastlanır bir mucize.” olarak tarif eden
mimar–yazar Doğan Kuban, eserin mimarî özelliklerini şu cümlelerle özetliyor:
“Dönemin sanat kurallarına kafa tutan özgün bir dışavurum; alabildiğine
özgür bir betimleme coşkusu; çağları, biçemleri aşan olağanüstü bir
taş ustalığı... Divriği’de adı unutulmuş bir taş yontucusunun insanlığa
armağan ettiği bu güzellik, bu coğrafyada tek ve benzersiz olma niteliğini
bugün de sürdürüyor.”
Caminin düşmanı yalnız hırsızlar değil
Tarihî eser kaçakçılarının yağma ettiği Divriği Ulucamii ve Darüşşifası;
rüzgâra, yağmura ve olumsuz hava şartlarına karşı da son derece korumasız
bulunuyor. Ulucami’nin batı cephesinde bulunan tac kapının sağındaki
duvarlar da yerinden oynamış durumda. Yine caminin ana giriş kapısındaki
motifler oldukça tahrip olmuş; hatta kimi motifler, düşmesin diye ana gövdeye
inşaat teli ile tutturulmuş.
Yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olan Divriği Ulucamii ve Darüşşifası’nın
tahribatını önlemek için çeşitli görüşler var. Doğan Kuban, tıpkı
Bergama Alatarı’nın Berlin’de, Parthenon metoplarının British
Museum’da, birçok Ortaçağ yapısının çeşitli müzelerde sergilendiği
gibi Ulucami’nin tac kapılarının da Ankara’da kurulacak bir Divriği Müzesi’nde
sergilenmesini istiyor. Sökülecek tac kapıların yerine ise kopyalarının
yapılmasını öneriyor.
Divriği Ulucamii’nin içinde bulunduğu bir çıkmaz da hatalı
restorasyonlar. Yapının tarihî ve estetik değerini anlamaktan uzak kişilerce
yapılan restorasyonlar, bu benzersiz eserin kimliğine de zarar veriyor. Kısa
bir süre önce gerçekleştirilen kubbe onarımında kullanılan kırmızı tuğlalar,
bunun en büyük göstergesi. Uzmanlar, bu restorasyonlarda eserin özgün
mimarisine uygun malzemenin kullanılmasının şart olduğunu vurguluyorlar.
Zaman
|