Kalkınma Zirvesi ile
ilgili olarak TMMOB Çevre Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu bir basın açıklaması
yaptı
"Sürdürülebilir Kalkınma" Konferansı
26 Ağustos 2002 Tarihi'nde Güney Afrika'nın Johannesburg kentinde başladı.
Kalkınma Zirvesi, 10 yıl önce Brezilya'nın Rio kentinde toplanmış, dünya
ulusları çevre ile uyumlu bir kalkınmanın stratejisi arayışları üzerine
anlaşmalar imzalamışlardı. Bu seneki zirvede, 10 yıl önce verilen sözlerin
ne kadar tutulduğu izlenecek ve çevrenin korunması için alınacak tedbirler
ve sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin gözden geçirilecek. Bu sene
toplanan zirveye yönelik olarak "Yoksulluk, Açlık, Barınma En Önemli
Çevre Sorunu..." başlığı altında "TMMOB Çevre Mühendisleri
Odası Yönetim
Kurulu" nun değerlendirmesi şöyle:
"1992 yılında, Brezilya'nın Rio kentinde
"BM, Çevre ve Kalkınma Konferansı" toplanmış ve dünya ulusları
çevre ile uyumlu bir kalkınmanın stratejisi arayışları üzerine şekillenen
anlaşmalar imzalayarak, temel ilkeleri belirlemişlerdi. Aradan geçen 10 yılda,
çevresel değerlerin korunması ve geliştirilmesi, ekonomik politikaların,
sosyal yaklaşımların çevre ile uyumunda kat edilen mesafeler Johannesburg
Zirvesi'nde masaya yatırılıyor.
26 Ağustos - 4 Eylül 2002 tarihleri arasında Güney
Afrika'nın, Johannesburg kentinde toplanacak olan "Sürdürülebilir Kalkınma"
Konferansı dünya ülkelerinin 10 yıl önce verdiği sözler ve aradan geçen
zaman içerisinde sergiledikleri performansla yüzleşecek olmaları açısından
önemli olmakla birlikte, birçok açmazı içerisinde barındırmaktadır.
1972 yılında, Birleşmiş Milletler tarafından
toplanan Stockholm Konferansı ile "Çevre ve İnsan" kavramı ilk kez
uluslararası düzeyde gündeme alınırken, mevcut kalkınma paradigması
sorgulanmış, dünyanın doğal dengesinin korunması için; insan ve doğal
varlıklara öncelik veren bir anlayışın egemen olması gereği ortaya
koyulmuştur. Bu konferansta, kapitalist kalkınma anlayışını sorgulayan dönemin
Hindistan Devlet Başkanı Indra Gandhi bu gün hala
geçerliliğini koruyan tespiti ile en önemli çevre sorununun, yoksulluk, açlık
ve barınma olduğunu dile getirmiştir.
Bu gün, Johannesburg zirvesine katılan tüm
uluslardan delegelerin yanıtlaması gereken soru aradan geçen 30 yılda dünya
uluslarının üretim kapasiteleri çok büyük oranlarda artmış olmasına karşın
Gandhi'nin tespitinin neden hala geçerli olduğudur? Ve elbette bu durumun
sorumluları kimler olduğu da tartışılmalıdır.
Beşeri ve doğal tüm boyutları ile insanın
organik bir bütünlük içerisinde olduğu çevre ile uyumlu bir yaşam biçimi
geliştirebileceğine inanan Çevre Mühendisleri Odası, böylesi bir yaşam biçiminden
insanlığın mahrum edilmesini meşrulaştırmaya yönelik üretilen ve tüm dünya
ölçeğinde dolaşıma sokulan şifreleri aydınlatma görevi gereğince, 1972
- 2002 döneminde yaşanan birçok değişim ve alt-üst oluşa karşın çevre
paradigmasındaki temel değişimini açığa çıkarma kararlılığındadır.
1972 yılında dönemin uluslararası politika
dengeleri çerçevesinde oluşan "Çevre ve İnsan" merkezli çevre
politikaları, 1992 yılına ulaşıldığında "Çevre ve Kalkınma"
anlayışına evrilmiştir. Bu gün ise temel çevresel söylem "Sürdürülebilir
Kalkınma" kavramı çerçevesine daraltılmıştır. Bu açıkça
felsefi/ideolojik kırılma, çok açıktır ki, çevresel değerleri ve doğal
varlıkları temel alan değil, ekonomik kalkınmayı, serbest piyasayı ve kar
dürtülerini temel alan bir yaklaşımdır. Bu noktada, "sürdürülebilir
kalkınma"nın halihazırdaki kapitalist bir kalkınma anlayışının bir
retoriği olduğu gerçeği vurgulanmak ve böyle bir kalkınma anlayışının
da mecvut uluslararası eşitsizlik koşullarında özellikle gelişmekte olan
ülkeleri için "sürdürülemez" olduğu ortaya koyulmak durumundadır.
1996 Habitat II. Kent Zirvesi'nde, İstanbul'da Küba
Devlet Başkanı Fidel Castro "Dünya Biziz..." derken, aslında
insanlığın büyük çoğunluğunun yoksul güneyin, kuzeyin ezilmişlerinin
adına sesleniyor ve emperyalistleri dünyanın kaynaklarını tükettikleri ve
yok ettikleri için eleştiriyordu.
1996'dan bu yana da bir şey değişmedi! Ancak tükettikçe
var kalabilen bir sistem dünyanın ekolojik sınırlarını zorlamaya devam
ediyor...
26 Ağustos günü Johannesburg'da insanlığın
çevre ile ilişkilerinde gerçek bir dönüşümü başlatacak gelişmeler görüşülmeye
başlanacak ise öncelikle işe açlık ve yoksulluğa mahkum edilen insanlığın
önündeki uluslararası eşitsizlik ve sömürü engelinin nasıl aşılacağının
tartışılması gerekir.
Ancak böylece insanlığın kaderi dünyayı kendisinin sananlardan dünyanın
kendisi olanlara geçebilir."
Arkitera
|