Bugün 'Mimarlık Günü'
Her yıl ekim ayının ilk pazartesi günü kutlanan 'Dünya Mimarlık Günü'
etkinlikleri ülkemizde bu kez 'seçim ortamında' yapılıyor. Ne var ki
topluma 'vaatler' vererek oy toplama yarışına giren partilerin gündeminde
her şey var, 'mimarlık' yine yok.
Kentlerimizle birlikte insanımızı da giderek 'kimliksiz' kılan 'mimarlık
yoksunu' imar ve yapılaşma düzenine artık son vermek, en ayrıntılı 'seçim
bildirgelerinin' bile hedefleri arasında değil.
Oysa bugün dünyanın birçok ülkesinde hemen her kesimden kuruluşlar,
hatta hükümetler de mimari çevreyi 'uygarlığın ölçütü' kabul ederek
etkinliklere katılıyorlar. Çünkü 'yaşama mekânlarına' sahip çıkıyorlar.
Bizde ise evlerden gökdelenlere kadar hemen tüm mimari mekânlar 'uygarca
yaşamak' yerine 'imar rantını çoğaltmak' hedefiyle inşa edildiğinden,
buna 'engel' oluşturacak bir mimarlık kültürünü gündeme bile getirmek
'sakıncalı' görülebiliyor.
İşte böylesi bir süreçte, Uluslararası Mimarlar Birliği (UIA) 2002 yılı
mimarlık günü temasını 'mimarlık ve kültürel miras' olarak belirlerken
de sanki yine 'Türkiye'yi de düşünerek' karar vermiş.
Her biri binlerce yaşındaki kentlerimizi, sadece çirkinlikte ve tekdüzelikte
birbirlerine benzeten 'tarihi yıkarak yapılaşma' ya karşı UIA belgelerinde
özetle deniyor ki: ''Yerel ve bölgesel kimliklerin sürdürüldüğü bir
mimariyi de besleyecek olan kültürel miras yok edildikçe, insan, çevresiyle
birlikte öz benliğini de yitiriyor.''
'Yaşanmışlığın' mekânları
Mimarlar Odası Genel Başkanı Yücel Gürsel 'le, UIA'nın belirlediği temanın
anlamını konuşuyoruz.
Geçenlerde İstanbul'da yapılan UNESCO-Kültür Bakanları Toplantısı 'nı
anımsatarak diyor ki: ''Geçmişteki yaşanmışlığın hem ürünü, hem de
tanıkları olan mimari mekânlar yitirildikçe, toplantının gündemindeki
somut olmayan kültürel mirasın da toplumsal bellekten hızla silineceğine değinen
pek olmadı.''
Oysa, Mimarlar Odası, 1980'lerdeki Kula, Mardin, Kayaköy gibi sempozyumlarından
bu yana 'somut olmayan kültürel mirasla' mimari yaratıcılığın bir bütün
olduğunu savunuyor.
Bu uzun soluklu çabaların 'düşünsel birikimlerini' de içeren bir rapor
hazırladıklarını belirten Yücel Gürsel devam ediyor: ''Sadece siyasilerin
değil, çoğu aydınımızın da, örneğin bir 'inanç çeşitliliği' kadar
bu zenginliğin somut değerlerini oluşturan tarihsel sivil mimarinin de
korunması için aynı içtenlikle çaba göstermemesi temel sorunlarımızdan
biri.''
Bunun da temel nedeni, galiba yine şu kültür yoksunu rant ekonomisi değil
midir?.. Mimarlık mirasını yok etmek para kazandırırken, korumaya kalkışmak
'mağduriyet' kabul ediliyor. Çoğu aydın da zaten yoksullaşan halkın 'rant
olanaklarını da engellemekten' galiba kaçınıyor.
'Kaçak binalı' liderler
Dünya Mimarlık Günü nedeniyle Mimarlık Vakfı (MİV) bugün MSÜ'de toplantı
düzenlerken, Mimarlar Odası birimlerinde de çeşitli etkinlikler yapılıyor.
İstanbul ve İzmir 'de, mesleklerini 30 yıldır ve 50 yıldır sürdüren
mimarlara onur belgelerinin de verileceği 'kuşaktan kuşağa buluşma'
yemekleri yenecek. Oda merkezi de yayın ve bildirileriyle, kamuoyunun dikkatini
mimarlık ve kültürel miras ilişkisine çekmeye çalışıyor.
Gelin görün ki metropollerde yüzde 70, yurt düzeyinde yüzde 50 oranında
'kaçak yapılarda' yaşayan ülkemiz insanı ise 3 Kasım'dan sonra da aynı
mimarlık yoksunu imar düzenini sürdürmeye aday 'liderlerini' dinlemekle meşguller.
Üstelik, büyük çoğunluğu yine kaçak ya da plansız imarın yarattığı
'hukuk dışı binalarda oturan' liderlerini...
Cumhuriyet - Oktay Ekinci
|