reklam

08 Ekim 2002 Salı
Ana Sayfa
>
Haberler

Yeni devlet ihale sistemi

İhalelere dair yeni yasalardaki olumlu yönler, sorun yasal çerçevede çözülebilir olmadığından umulan 'devrim'i getiremez. Zira kamu kaynaklarındaki asıl zarar, gereksiz yatırımdan doğar.

Türkiye'de kamu kurumlarınca yapılan mal ve hizmet alım harcamalarının yıllık tutarı, bazı hesaplamalara göre GSMH'nin yüzde 20'sine ulaşmaktadır ve bu gerçek, devlet ihalelerinin hem kaynakların doğru kullanımı ile hem de yolsuzluklarla mücadele çabalarıyla ne denli ilişkili olduğunu ortaya koymaktadır.
Devlet ihaleleri düzeninde önemli değişiklikler yaratacağı umulan iki adet yasa, 2003 yılı başından itibaren yürürlüğe girecektir. Bunlardan biri müteahhit seçimine, öteki sözleşme esaslarına ilişkindir ve garip biçimde, eski 2886 sayılı yasa da (bazı işler bakımından) yürürlükte kalmayı sürdürdüğünden, yeni yılla birlikte ihale düzeninden sorumlu üç adet yasamız olacaktır.

Yeni bir bağımsız idari otorite: Kamu İhale Kurumu Yeni yasalarla getirilen en önemli yenilik, 'sektöre çekidüzen vermek üzere' Kamu İhale Kurumu'nun kurulmuş olmasıdır. Dünyadaki gelişmelere paralel biçimde, Türk kamu yönetiminde de son yıllarda görmeye başladığımız ve sayıları gittikçe artan (sayısal fazlalık bu konuyu da yozlaştıracak gibi görünüyor) bağımsız idari otoritelerden biri de bundan böyle devlet ihaleleri alanında söz sahibi olacaktır.

Dünya Bankası'nın fikri
Bu fikir aslında bize değil, (yeni yasalardaki pek çok başka yenilik gibi) Dünya Bankası'na aittir. Banka, kamusal ihalelerin yetişmiş uzman profesyoneller tarafından yapılmasını önermekteydi. Gelgelelim, Kamu İhale Kurumu'na biçilen fonksiyon, 'kamu ihalelerini gerçekleştirecek uzman profesyonel'lik değil. Kurum ağırlıklı olarak ihalenin ilan edilmesiyle sözleşme yapılması arasında gerçekleşen işlemlere ilişkin yakınma başvurularını incelemekle uğraşacaktır ve bu konuda idari yargı öteden beri zaten yetkili olduğundan, Kurum'un sorun çözme işlevinin (tümden yararsız değilse de) biraz ikincil nitelikte kalacağını şimdiden söyleyebiliriz.

Oysa Kurum'un kamusal ihaleler konusunda oynayabileceği gerçekten önemli (gerçek) roller vardı. Örneğin, ihaleleri 'bizzat' yapmalı ve müteahhitlerin yeterliliklerini 'bizzat' değerlendirmeliydi. Böylece ihaleler tek elden sonuçlandırılabilir; kamu kurumlarının birbirinden habersiz, toplumdan gizli, piyasadan kopuk biçimde yaptıkları ihalelerin yarattığı kaynak savurganlığının (ve rüşvetin) önüne geçilebilirdi.

Kurum'a yüklenebilecek bir başka önemli fonksiyon, 'hakemlik' olabilirdi. İhale sözleşmelerinin uygulama aşamasında müteahhitler ile idareler arasında ortaya çıkabilecek anlaşmazlıklarda; hızlı, etkili ve tarafların boyun eğdiği hükümler veren, giderek uluslararası düzeyde de kendini kabul ettirmiş, bu özelliğiyle yabancı müteahhitlerin de saygı duyarak yetkisini tanıyacakları bir 'ihtiyari tahkim kurumu', sektörde gerçekten önemli bir eksikliği giderebilirdi.
Kamu İhale Kurumu, şimdilik bu iki gerçek işlevden de uzaktır. Yine de ihale denklemine bir bağımsız idari otoritenin girmiş olmasını, olumlu bir gelişme olarak karşılamak gerekiyor.
Yeni dönemin Kamu İhale Kurumu'ndan sonraki en önemli yeniliği, müteahhitlik karnelerinin (en sonunda) kaldırılmasıdır.

Kavgalar bitmiyordu
Müteahhitlik karneleri, iyi niyetle düşünülmüş ama zamanla amacından saptırılmış buluşlardan biriydi. 'Yapım işlerini ehil kişilere vermek' düşüncesinin bu ürünü, zamanla başta Bayındırlık Bakanlığı'ndakiler olmak üzere teknik bürokrasinin rant kapısı haline dönüşmüş ve üstelik 'ona verdiler, bana vermediler' kavgaları da bitmek bilmemişti.

Müteahhitlik karneleri teknokratların 'bilgisine' değil 'önemine' göre limitler taşıyordu; en tepedekilere 'limitsiz', aşağı doğru inildikçe daha küçük limitli ve işin asıl hamallığını yapan en aşağıdakilere, yani gerçek kontrol mühendislerine ise hiç işe yaramayacak kadar 'minik' bir karne.
Teknokratlar karnelerini şirketlere kiralıyor ve her üç yılda bir, neredeyse emekli ikramiyesinin üç-dört katı kadar para kazanabiliyorlardı. Neyse ki yeni yasalarda karneden söz edilmemiş, Kamu İhale Kurumu da hazırladığı yönetmelik taslaklarında bu belgeye yer vermemiştir.

Yeni dönemde neredeyse devrim gibi sunulan bir yenilik daha var ki, birçok başka değişkende düzenlemeler yapmadıkça fazla bir olumlu katkısı olmayacaktır: Bu yenilik, birim fiyata dayalı ihale yönteminden,
anahtar teslimi ihale yöntemine geçmektir.

Birim fiyat ve karne
Birim fiyatlar da tıpkı müteahhitlik karneleri gibi, hem ihale sistemini hem de görevlilerin kafasını bozuyordu. Çünkü birim fiyata dayalı ödeme, günler süren ölçümler ve sayfalar dolusu fiyat farkı hesaplamaları gerektirmekteydi; üstelik hesaplamalar hiçbir zaman gerçeği yansıtmıyordu. Artık bu anlamsız kırtasiye sona erecektir. Yeni yöntemin bir başka yararı da yapım müteahhitliğini, idareler tarafından hazırlanmış keşif cetvellerini 'armut piş, ağzıma düş' alarak sadece ne kadar indirim yapacağını kararlaştırmaktan ibaret bir iş olmaktan çıkaracak olmasıdır. Herhangi bir projeye teklif üretmek için artık gerçekten uzman olmak (ya da uzman çalıştırmak) gerekecektir. Fakat bu yöntemin işe yaramasının olmazsa olmaz önkoşulu, uygulama projelerinin ihaleden önce hazırlanmasıdır ve yöntemi sanki 'devrim gibi' ortaya atan yasa, kaçış olanağını da saklı tutmuş ve 'altyapı projelerinde eski sistemin kullanılabileceğini' de öngörerek, bunların kapsam dışı kalmasına açık kapı bırakmıştır. Bu durum, eski alışkanlıkları sürdürme içgüdüsünün (bütün iyi niyete rağmen) yeni yasaya da sızdığını gösteriyor ve gelecek için (ne yazık ki) kaygı uyandırıyor.

Yeni dönemin gerçekten yeni olan başka yaklaşımları da var ve bunlardan biri oldukça ilginç: Yasa, temel ihale ilkeleri arasında 'saydamlık ve kamuoyu denetimi'ni saydıktan bir adım sonra, ihale komisyonu değerlendirmelerinin kapalı kapılar ardında yapılacağını söylüyor ve bu haliyle kamuoyu denetimi ve şeffaflık (şimdilik) lafta kalıyor.

Gerçekten durum değişecek mi? Kamusal ihalelerdeki asıl sorun, siyasetin bu kaynaktan finanse edilmesidir ve yeni yasalar buna çözüm getirmiyor, getirmesi de beklenemezdi. Çünkü sorunun temeli, tek yasanın (ya da yasaların) çözebileceğinden daha derin. Örgütlü, haklarına sahip çıkabilen sivil toplum, iyi işleyen siyasi hesap sorma mekanizması, etkin bir yargı düzeni gerektiriyor. Kamu kaynaklarının talanı, yalnızca siyasetin (ve bürokrasinin) ihalelerden pay almasından ibaret değil; asıl büyük zararı, gereksiz yatırımlar doğuruyor.

Denetimsiz çözüm olanaksız
Buna karşı geliştirilen yeni önlem, yani 'yatırım için yıllar içinde gerekecek paranın önceden yıllık programlara konulmuş olması ve ilk yıl toplam ödeneğin en az yüzde 10'unun hazır bulundurulması gerektiği' biçimindeki madde, son derece cılızdır ve yine 'gelecek yıl Allah kerim' zihniyetiyle ihalelere girişilmesini önlemeye yetmeyecektir.

İhale denince akla gelen başka bir önemli konu, 'kontrol'dur. Yaptırılan inşaatın veya satın alınan malın kontrolünü iyi gerçekleştiremedikçe, ne denli detaylı düşünülmüş olursa olsun hiçbir ihale yasası fazla işe yaramaz. Bütçe olanaklarını aşan gereksiz yatırımlara girişilmesini önleyecek ve işlerin kontrolünü etkinleştirecek yöntemleri ararken, yepyeni bakış açıları gerekiyor. İlki için siyaset kurumunu yaptığı bütçeden doğan borçlanma ve ödeme (ya da ödeyememe) sorumluluğuna ortak edecek yöntemler geliştirmeliyiz. İkincisi için ise şimdilik çözüm gibi görünen 'kontrol hizmetlerinin özelleştirilmesi' tek başına yeterli değildir; idarelerdeki kontrol örgütlerinin kalitesini yükseltmeli, sorumluluklarını belirginleştirmeli, bu arada mesleki sorumluluk sigortasını da mutlaka devreye sokmalıyız. Bütün bunlar, 2003 yılından itibaren yeni dönemin tartışma konuları olacaktır.
Radikal - Hıfzı Deveci: Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu üyesi; yazı, kurumsal değildir, yazarın kişisel görüşlerini yansıtır.

 

Ekim 2002 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01 02 03 04 05 06
07 08 09 10 11 12 13
14 15 16 17 18 19 20
21 22 23 24 25 26 27
28 29 30 31
diğer aylar için tıklayın

Platform

Konut Alanlarının Değişen ve Değişmeyen Yüzü' nü tartışıyoruz.

Forum'da başlayan tartışmaya şimdi katılmak için tıklayın.  Tartışma 22 Ekim'de Deneme Bilim Merkezi' nde davetli konuşmacılar ile son bulacak.

Yönetici: İhsan Bilgin
Konuşmacılar:
Yiğit Gülöksüz, Murat Güvenç, Hakan Kodal, Nevzat Sayın, Yıldız Sey, Levent Turan, Han Tümertekin


Philips Armatür'ün katkılarıyla

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz