reklam

01 Kasım 2002 Cuma
Ana Sayfa
>
Haberler

Penguen feda olsun

Yaya sergisini düzenleyen Kolektif ekibi, bu çapta alternatif bir sanat etkinliğinin nasıl yapılabildiğini anlatıyor: Penguenlerimiz çalındı, işlerin üzerine grafitiler yapıldı ama olsun, imkânsızı gerçekleştirdik.

Fulya Erdemci bu projeyi bize (Kolektif) getirdiği gün çok heyecanlandık. Bir taşla birkaç kuş vurabilecektik. Her şeyden önce sanatı sokağa çıkarabilecektik, steril galeri ortamlarından sıkılmıştık zaten. Gelen geçen herkes görecekti, hakkında sohbet edecekti ve böylece sergiyi/sanatı günlük yaşamının bir parçası haline getirebilecekti.

Ne var ki herkes projenin çapı, ve ekonomik kriz dolayısıyla imkânsız olacağını söylüyordu. Biz tahayyül edilmesi zor olanı hayata geçirmek için kolları sıvadık.

'Dalga mı geçiyorsunuz?'
Her şeyden önce projeyi anlatmamız gereken insanlara, henüz hiç yapılmamış bu tür bir projenin detaylarını, görselliğini, nedenini, niçinini anlatmakta epey zorlandık. İlk yaptığımız sponsorluk görüşmelerinden bir tanesinde konuştuğumuz bir genel müdür, biz daha projenin kapsamını anlatırken "Siz benimle dalga mı geçiyorsunuz?" diye sordu. 15 dakika içinde bürosunu terk etmek durumunda kaldık!

Bir de, sokakta olmak demek, mahalle sakinlerinden karakola, müftülükten mağazalara, parktaki adamdan belediyeye, kısaca herkese karşı bir sorumluluk taşımak anlamına geliyordu. Bu proje kapsamında 200'e yakın izin alındı; bunların yaklaşık 70'i resmi izinlerdi. İlk önce hayal edebilmelerini, sonra bize güvenmelerini, daha sonra da izin vermelerini ve desteklemelerini bekliyorduk insanlardan.

Sergi kurulduktan sonra ise, onun yaşayan, ama özellikle de kamusal alanda yer aldığı için sık sık hastalanabilen bir organizma olduğunu fark ettik. Hava koşulları, kent koşulları, insan halleri derken her gün serginin yeni bir noktasında tamir, temizlik ya da yeni ayarlamalar yaparken bulduk kendimizi. 'Penguenlerimiz' her gün azaldılar, Demet Yoruç'un billboard'larından oldukça yaratıcı olabilen grafittileri temizlemek durumunda kaldık. Yaya Sergileri'nin ikincisi için öngörmemiz gereken 'interaktivite' durumundan da haberdar olmuş olduk böylece.

Ataman için özel izin
Özel olarak, bizi endişelendiren birkaç iş vardı ayrıca. Kutluğ Ataman'ın 'Ruhuma Asla' isimli çalışmasının ilk seyrettiğimiz akşam serginin çok önemli bir parçasını oluşturacağına karar verdik. Daha sonra ise, Türkiye'de bu işi göstermek konusunda endişe duyduk. Sponsorlarımız, proje ortaklarımız vardı, ki onlar bizim kadar takdir etmeyebilirlerdi bu işi ve Ceyhan Fırat'ın 'bu dünya' anlatımını. Mustafa Sarıgül ile bu konuda özel olarak yaptığımız bir toplantıdan sonra, kendisinin de bu çalışmanın gösterilmesi konusunda duyduğu heyecan sayesinde gösterimini rahatça gerçekleştirebildik.

İnsanları inandırmakta güçlük çektiğimiz bir projeyi gerçekleştirdik. Açılışta Nişantaşı sokaklarında her kesimden 5 bin kadar insanın bir araya gelip, eğlendiklerini görmek bizim için rüya gibiydi... Kolektif ekibinin hiç bitmeyen enerjisi, sponsorluk ağındaki ilişkiler, belediye ve üniversitelerin tutumu alternatif sanat etkinliklerine yönelik nasıl bir ilgi ve destek olduğunu gösterdi. Bizi en çok sevindiren diğer bir konu da, kente birkaç sanat eserini bırakabilecek olmak. Emir Uras'ın Abdi İpekçi Caddesi için yapmış olduğu banklar, Önder Büyükerman'ın Teşvikiye Camii'nin yanına yerleştirdiği kuş evleri ve Mürüvvet Türkyılmaz'ın Milli Reasürans Pasajı'nın arkasında duran 'Kumbara' adlı işinin kalıcı olabilmesi için Şişli Belediyesi ile görüşmelerimiz devam ediyor. Özellikle sivil inisiyatifin de desteğiyle bu işlerin Nişantaşı'nda kalması hem bizleri, hem de umarız Nişantaşı sakinlerini mutlu edecek.

Memleket halleri
Aziz ve Derin Sarıyer İTÜ Maçka binasının önündeki ağaçları giydirirken yanlarına yaklaşan bir polis memuru ne yaptıklarını sormuş. 'Ağaçları giydiriyoruz' demişler, 'sanat bu'. Polis memuru durmuş, bakmış ve "İyi hoş da, keşke kırmızı yapmasaydınız, ben şimdi bunu amirlerime nasıl açıklarım?"

Serginin açılışıyla Maçka Oteli'nin yıkım çalışmaları aynı tarihlere tesadüf etti. Günlerden bir gün, Kolektif ofisi sergiyi seven ve takip eden bir devlet yetkilisi tarafından arandı: "Peki ya Maçka Oteli'ndeki işiniz?
Onun anlamı nedir?"

Canan Tolon'un 'Kendi Düşen Ağlamaz' şablonları yağmurun etkisiyle silinmişlerdi. İkinci hafta, sergi asistanları yolları tekrar döşemeye çıktıklarında, bu işin o kadar da kolay olmadığını fark ettiler. Birinci deneme, ikinci deneme derken, karakolun önünde beklemekte olan memur onlara doğru yaklaştı: "İlk yaptıklarında üç saat boyunca seyrettim onları, ben yapayım, siz öğrenin" diyerek profesyonel bir şekilde yerleri boyadı.

Kutluğ Ataman'ın işini gösterebilmek için tüm düzenlemeler yapılmış, Teşvikiye Cami'nin arkasında harika bir mekân bulunmuş ve ekranlardan yalnızca birisi dışarıya bakacak şekilde tasarlanmıştı. Ta ki serginin ilk cuma gününe kadar. Ataman'ın mekânında görevli sergi asistanları öğle namazı çıkışı vaktinde panik içinde Kolektif ofisini aradılar. Sokaktan dikkatlice bakıldığında en arkadaki ekran gözüküyormuş, camiden çıkanlar çok kızmışlar. Apar topar mekânın penceresine yeni bir perde dikildi.
Radikal

 

Ekim 2002 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01 02 03 04 05 06
07 08 09 10 11 12 13
14 15 16 17 18 19 20
21 22 23 24 25 26 27
28 29 30 31
diğer aylar için tıklayın

Diyalog

Ahmet Vefik Alp 
12 Kasım 2002
günü  Diyalog bölümümüze konuk olacak.

Ahmet Vefik Alp hakkında daha fazla bilgi edinmek için  tıklayın. 


Vitra - Artema'nın katkılarıyla

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz