reklam

12 Kasım 2002 Salı
Ana Sayfa
>
Haberler

Gitmek 'kahramanlık'tı

Eğer bir mimarlık ya da şehircilik öğrencisi, proje ya da planlama konusu olarak 'kitap fuarını' alsaydı ve yer seçimini de kentin merkezinden 50 km, diğer önemli kentsel merkezlerden de 70-80 km. uzakta bir alanda önerseydi, daha ilk hakkında sadece bundan ötürü o projeden sınıfta kalırdı.

Başta değerli dostumuz Deniz Kavukçuoğlu olmak üzere, bu yıl 21 yaşına ulaşan 'Kitap fuarı uygarlığımızın' özverili emektarı hiç kimseyi kırmak istemiyorum. Ancak yine bu yılki 'okur - kitap - yazar - yayıncı' buluşması için 'Beylikdüzü' nün seçilmiş olmasının da bir daha kesinlikle yinelenmemesi gereken 'büyük bir yanlış' olduğunu artık söylemeliyim!

'Artık' dememin nedeni ise şu:
Bu konuya aslında geçen seneki ''Önümüzdeki yıl Beylikdüzü'ndeyiz'' açıklamasının ardından değinecektim. Aylar ve olaylar birbirini kovaladı, olmadı...

Derken fuar günü gelip çattığında, katılımın her zamankinden çok olmasını ben de 'inadına kitap, inadına aydınlanma..' diyerek arzu ettiğimden, bunun tersi anlaşılabilecek bir eleştiriye elim varmadı...

Şimdi ise onca 'ulaşım zorluğu' na rağmen ve insanların 'kent yaşamından uzak' bir ortamda, aynı zorluktan ötürü bir kez ziyaret ederek ayırdıkları 'gün boyu tutsaklık' zamanlarına da hiç acımadan, bu yer seçiminin 'başarıyla sonuçlandığı' söylenince, Kültür Servisimizin şefi Egemen Berköz 'e dedim ki: ''Bana sayfada bir yer açıver, yanlışı artık yazmak istiyorum...''

'Şehircilik' de bilimdir
Önce şunu söylemeliyim ki kitap fuarı coşkumuzun temelindeki dürtülerden biri eğer 'bilime susamışlık' ise böylesine önemli ve kitlesel katılımın da toplumsal gelecek açıdan 'yaşamsal değer' taşıdığı bir fuarın yer seçiminde yol göstereceklerden biri de 'şehircilik bilimi' dir...

Eğer bir mimarlık ya da şehircilik öğrencisi, proje ya da planlama konusu olarak 'kitap fuarını' alsaydı ve yer seçimini de kentin merkezinden 50 km, diğer önemli kentsel merkezlerden de 70-80 km. uzakta bir alanda önerseydi, daha ilk hakkında sadece bundan ötürü o projeden sınıfta kalırdı.

Hele bu yer 'İstanbul' gibi en önemli sorunu 'ulaşım' olan bir kentte ve üstelik az buçuk var olan 'metro güzergâhıyla' da hiç ilişkisi bulunmayan bir bölgede seçilmişse, o öğrenciyi yetiştiren hocalardan bile şüphe edilebilirdi...

Ve eğer TÜYAP yönetimi, Tepebaşı olanağı bittikten sonra 'alternatif' yeni yerler için sadece Beylikdüzü'ndeki 'elde hazır olan' ve aslında sadece 'sektörel buluşmalar' için planlanmış ve tasarlanmış bir mekânı 'değerlendirmek' yerine, güvendikleri mimar ve şehircilere de sorarak bir karar verselerdi, şimdi; ''Neyse ki korktuğumuz olmadı, ilgi ve katılım büyüktü..'' gibi savunmalar içinde kıvranmak zorunda da kalmazlardı...

'Katılımın' nedenleri
Evet... 'Korkulmasına' rağmen katılımın yüksek olmasının birinci nedeni, hiç kuşkusuz 'Beylikdüzü- TÜYAP konforu' değil, kitap fuarının bugünkü ortamda daha da yükselen 'kendi çekiciliği' dir...

Özellikle yaşadığımız siyasal süreçteki 'karanlık' bulutlara karşı kitabın ve yayın dünyasının 'aydınlık' etkisine duyulan özlemin giderek artması da bu katılımdaki 'özveri oranını' yükseltmiştir. Gericiliğe karşı tepkinin bir tür 'gösteri ve eylem buluşmasına' da kucak açan bir kitap fuarı, Beylikdüzü değil, bir 40 km daha ötede düzenlenseydi bile aynı özlemlerle yine ziyaretçi akınına uğrayabilirdi...

Kitap okurları arasında çoğunluğu oluşturan 'otomobilsiz' insanlar, Beylikdüzü'ne özellikle 'kamusal araçlarla' ulaşabilmek için adeta 'kahramanca' yol aldılar... Belediye otobüslerini kullanamayanlar, 'korsan minibüslere' doluşup, bir anlamda 'minibüs kültürüne' de karşı çıkışın simgesi bir fuara 'arabesk müzik' dinleyerek gitmenin gerilimini yaşadılar... Özel araçlılar da kitaplara ödediklerinden belki de daha fazla benzin parasını, aynı kahramanlık içinde gözden çıkardılar.

Buna Cumhuriyet Bayramı'nın yarattığı 'duygular' ve uzun yolculuğa uygun tatil olanağı ile 3 Kasım seçimleri öncesindeki aynı duyguları körükleyen 'kaygılar' da eklenince, kitap fuarına 'gitmek' ile örneğin bir 'laiklik ve demokrasi mitingine' katılmak, neredeyse 'eşanlamlı' gibiydi...

Acaba bu tür bir katılım, örneğin Tepebaşı'ndaki gibi 'her gün birkaç kez uğranan' ; dahası fuar günleri boyunca 'buluşma yeri olarak' seçilen; kitaplarla birlikte olmanın sinema, tiyatro ve sergilerle de beraber olmayla bütünleştiği; insanların yağmalanmış dağlarla ve garip binalarla çevrili yoz bir alanda değil, tarihi yapılarla donanmış ve 'kimlikli bir kentsel çevre içinde' kitaba kavuştukları, hatta bu nedenlerle kitap alımının da 'son güne' bırakıldığı sayısız ziyaretlerle yaşanan bir 'kültürel kucaklaşmayı ve sosyal derinliği' içerebilir mi? ...

'Başucu' dostunun fuarı...
Eğer düzenlenen kitap fuarı değil de örneğin bir 'yayıncılık' ya da 'iletişim ve basım fuarı' olsaydı, Beylikdüzü - TÜYAP kuşkusuz en uygun sektörel buluşmaya ve 'bereketli iş görüşmelerine' ev sahipliği yapardı...

Ne var ki her yeni kitabın nasıl ki bizzat kendisi bir 'başucu' dostuysa, toplumla yeni kitapları tanıştırma amacı öne çıkan bir fuar da o kentin başucu denilebilecek merkez bölgelerinde olmalı...

Umarım, TÜYAP yetkilileri, o hep kutladığımız 'özveri geleneklerini' seneye işte bu bilimsel ve kültürel gerçekliğin gereğini yapmak için de sürdürürler... Onlara yardımcı olmak ise herkesin ve hepimizin görevi... Ancak bunun için de öncelikle günlerdir yinelenen şu ''Beylikdüzü iyi oldu'' yağcılığından kurtulmak gerekmiyor mu?..
Cumhuriyet - Oktay Ekinci

 

Kasım 2002 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01 02 03
04 05 06 07 08 09 10
11 12 13 14 15 16 17
18 19 20 21 22 23 24
25 26 27 28 29 30
diğer aylar için tıklayın

Platform

İşverenlerin Değişen ve Değişmeyen Yüzü' nü tartışıyoruz.

Forum'da başlayan tartışmaya şimdi katılmak için tıklayın.  Tartışma 19 Kasım'da Deneme Bilim Merkezi' nde davetli konuşmacılar ile son bulacak.

Yönetici: Emre Arolat
Konuşmacılar:
Can Elgiz, Haydar Karabey, Reşit Soley, Han Tümertekin, Erhan İşözen


Philips Armatür'ün katkılarıyla

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz