TMMOB Şehir Plancıları
Odası Yönetim Kurulu Milletvekili Lojmanları'nın satışı ile ilgili olarak
açıklama yaptı
Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı Tayyip Erdoğan'ın Milletvekili
Lojmanları'nın satılması bu yolla kaynak yaratılması yönündeki açıklamasının
ardından TMMOB Şehir Plancıları Odası Yönetim Kurulu adına II. Başkan
Osman Balaban "Lojmanların Satışındaki Tehlike !" başlığı altında
bir açıklama yaptı:
"AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan'ın milletvekillerine yaptığı
"lojmanlarda oturmayın" çağrısı üzerine, lojmanların satılması
ve bu yolla devlete kaynak yaratılması yönündeki tartışmalar hız kazandı.
Tayyip Erdoğan'ın çağrısı sadece kendi partisi içerisinden değil, başka
bazı parti ve örgüt liderlerinden de destek aldı. CHP Genel Başkanı Deniz
Baykal ve Kamu-Sen Genel Başkanı Bircan Akyıldız da çağrıya destek
verdiklerini açıkladılar. Kamu-Sen Genel Başkanı Akyıldız, bu görüşün
kapsamını daha da genişleterek kamuya ait tüm lojman, kamp ve benzeri sosyal
tesislerin, devlete kaynak yaratmak maksadıyla satılması gerektiğini
vurguladı.
Bu tartışmaların arkasındaki düşünce, "milletvekillerinin halkla
iç içe olması" ve kapsamı da sadece "milletvekili lojmanları"
değildir. Önceki tecrübelerimiz de gösteriyor ki, buradan hareketle kamuya
ait tüm gayri menkuller ile sosyal tesislerin özelleştirilmesi ve buraların
arsaları üzerinde spekülasyon yapılarak rant sağlanması arayışları hız
kazanacaktır.
Lojmanların ve Sosyal Tesislerin Satışı Günübirlik ve Popülist Bir
Çözümdür
Öncelikle belirtmek isteriz ki, kamuya kaynak yaratmak ve kamunun kayıplarını
en aza indirmek yönündeki çabaların günübirlik ve popülist çözümlere
değil konunun gerçek mecralarına yönelmesi gereklidir. Kaynak yaratma çabaları,
ülkenin sahip olduğu kaynakların, yeraltı zenginliklerinin, üretim
potansiyelinin harekete geçirilmesine yönelmeli ve kamunun kayıplarının en
aza indirilmesi için de yolsuzluk düzenine ve bu düzenden beslenenlere, vergi
kaçaklarına engel olunmalıdır. Lojmanların ve kamuya ait sosyal tesislerin
satışı yani kamu mülkiyetinde olan gayri menkullerin özelleştirilmesi başta
sosyal devletin tasfiyesi olmak üzere kentsel spekülasyona varana kadar pek çok
sorun taşımaktadır.
Halen barınma ve konut sorunu ile dar gelirli toplum kesimlerinin
dinlenmelerini sağlamaya dönük kamusal tesis ve rekreasyon alanlarının yok
olması sorununun yaşanmakta olduğu ülkemizde, giderek yoksullaşmakta olan
kamu çalışanlarının yararlandığı lojmanlar ile sosyal tesislerin satılması
ile yaratılacak kaynak, bu kesimlerin konut ve toplu tüketim sorununun bir
nebze de olsa çözülmesi ile sağlanan sosyal faydanın çok çok altına
kalacaktır. Yoksulluğun ve başta sağlıklı konutta yaşama hakkı olmak üzere
temel kentli haklarından yoksun olmanın giderek arttığı ülkemizde devlet,
kamu mülkiyetindeki gayri menkulleri satmak yerine toplumun tüm kesimlerinin
ihtiyacını kapsayacak bir konut politikası oluşturmak zorundadır. Bu konut
politikasının temel eksenini ise daha fazla konut üretmek değil mevcut konut
stokunun yaşanabilir ve sağlıklı konutlara dönüşmesini sağlayacak
nitelikte bir iyileştirme oluşturmalıdır. Ayrıca ülkemizde konut alanındaki
diğer bir sorunun da konut sahipliğindeki kutuplaşma sorunu olduğu düşünüldüğünde,
piyasa koşulları içersinde konut ihtiyacını karşılayamayan toplum
kesimlerinin konut sahibi olmalarının sağlanması da oluşturulacak konut
politikasının hedeflerinden biri olmalıdır.
Hali hazırda kamunun sahip olduğu lojmanlar ile sosyal tesislerin kullanılmasından
kaynaklanan sorunlar varsa, bu sorunlar "sat kurtul" mantığı ile
çözülmeye çalışılmamalıdır. Lojman ve sosyal tesislerin kamunun mülkiyetinde
kalması ve bunların kamu çalışanları tarafından kullanılması
ilkelerinden vazgeçilmeden de bu sorunları çözmek mümkündür.
Lojman ve Sosyal Tesislerin Satışı Spekülasyona Alet Edilecektir!
Birkaç gündür gündemde olan söz konusu satış ile ilgili olarak gündeme
gelebilecek bir tehlikeye de önceden işaret etmek isteriz. Lojman ve sosyal
tesislerin satılarak kamuya kaynak yaratılması düşüncesi bir süre sonra,
yaratılması düşünülen kaynağı daha da arttırmak için buraların mevcut
kullanımları korunmak kaydıyla değil ek imar hakları verilerek arsa olarak
satılmasına da dönüşebilecektir. Böylelikle kamu mülkiyetinde olan gayri
menkullerin ve arsaların satılması ile spekülasyonun önü açılacak ve
kentsel rantların özel ellerde toplanması sağlanacaktır. Bunun örneklerini
KİT'lerin özelleştirilmesi çalışmaları sırasında da yaşadık. KİT'lerin
işletme zararları gerekçesi ile satılması gündeme geldiğinde buralara
talip olanların aslında KİT'lere değil arsalarına talip oldukları anlaşılmıştı.
Özelleştirme İdaresine verilen planlama yetkileri ile de bu arsalardaki rantı
artırma çabaları kamu politikası haline getirilmişti. Benzer bir tehlike de
şimdi kamuya ait lojmanların ve sosyal tesislerin satılması ile gündeme
getirilmiştir.
Ülkemiz kentleri uzun yıllardır, kenti alınıp satılan mülkler üzerinde
yaratılan rantlar ve değer artışları ile zenginlik sağlamanın ortamı
olarak gören anlayışların hakimiyetinde sürekli krizlere sürüklenmektedir.
Böylesi kentsel/toplumsal bir ortamda ise; toplumun hemen her kesiminin ihtiyaçlarına
cevap verecek nitelikte kentsel hizmetlerin üretilmesi ile kentli haklarının
somut olarak yaşanabildiği kentsel çevrelerin yaratılması büyük ölçüde
bir hayal olarak kalmıştır.
Seçim bildirgelerinde kentleşme ve planlama ile ilgili politikalara
neredeyse hiç yer vermeyen "seçim galibi" partileri, seçimlerin ardından
bu eksikliklerini gidermeye dönük çalışmalar içerisinde görmek isterdik.
Sosyal devlet ilkesini göz ardı eden, kamu mülkiyetindeki lojman ve sosyal
tesisleri, spekülatif uygulamalara ve rant sağlamaya dönük çabalara konu
edecek günübirlik ve popülist söylemler içerisinde bulunmalarını ise
talihsizlik olarak değerlendiriyor, bu yanlışlarını ve eksikliklerini kısa
sürede düzeltmelerini bekliyoruz.
Şehir Plancıları Odası olarak, kentleri spekülasyonun ve özelleştirmenin
mekanı haline getirmeye dönük çabaların karşısında olacağımızı
vurgular, yukarıdaki görüşlerimizi kamuoyunun bilgisine sunarız. "
Arkitera
|